Yıkılacaktı her şey birdenbire,
Beden, sanayide doğan güneş,
Tapınaklar, çaresizlikler,
Çocuklar ve pazar günleri…
Nice şeyler yıkılacaktı birdenbire
Olacağı vardı çünkü
Belki birkaç tanrı
Belki birkaç fikir eliyle.
Müthiş sonlar hazırlayan senaristler,
Bize de bir son verecekti
Ne de olsa son veren el daha üstündür.
Batıllarda ısırıklar ve ucuz tütün içen ağızlar,
Çocuğu olmayanlara nisan yağmurları,
İz miktarda içerebilir ve
Aşkım minotor’u öldürebilir,
Ulu şairler uyurken, haşa.
Aşk, dilimin ucunda birkaç saniye
Ve hormonlar bazı şarkıların altında kalmış olabilir.
Elbette aleni,
Elbette unutulmuş.
Sonlarımız gezgin ve hafızasız,
Dönüp dolaşıp birbirimizi seviyoruz
Ve nedendir en çok adamın kadına aşkı okunuyor,
Sonra seni en çok düşündüğüm anda ezan okunuyor
Ve ayaklarımdan başlıyorum kendimi toplamaya.
Açık mutfak fobim var benim,
Mutfak dediğin kapısı yatak odasına bakmalı,
Penceresi ipotekli bir akdenize açılmalı.
Bugün sigara paketimden parmakların çıkıyor
Sanırım besmelemi yakmadan önce,
Mutfak poetikasından nefesimi inciterek içerlemek en iyi başlangıç,
Umreden dönmek ise çok havalı bu yıl.
Biraz romantik olayım derken sana hacım dedim,
dememeliydim.
Oysa ki bir radyo bağlantısı kurmuştum bundan önce,
Sıradaki çaresizliği pataklamak için.
Yaptığım şey biraz cüret,
Biraz yaşamak isteği.
Beni affet,
Unutulmak için çok tecrübeliyim.
Elbette seviyorum.
Yıkılmış olan,
En son sahneden geçen buzulzedeler,
Tanrıdan eski mikro-organizmalar,
Ağır çekim sevda parçaları, anne kısaltması,
En üst katta oturanın şehadet parmağı daha etkiliymiş.
Perde arkasında kahvehanesi kapanmış esnaf,
Bakışlarından belli
En az dokuz-on kıştır şiir duymamış,
Shakespeare’den önce şairler nerede şiir yazıyormuş acaba?
Şu aralar pazarda halk olmak yürek ister.
İki tahta ayak üzerinde
Vurulmanın ne anlamı var sevdiğim?
Ayaklarımıza kara sular yazmışlar renkli kalemlerle
Bu sonda ve bu arka planda
Seni tabi ki seviyorum.
Fakat sana olan hislerimi
Depresyondan ve küresel salgınlardan korumak,
Radyoda tiyatro dinlemekten daha zor bir son.
Alışkınız, sonlarımız kafiyeli bir felaket olabilir.
Ne de olsa,
Çiçeklerimiz bir depremin yaralarını örter.
30.03.2020