in

Roman Yazmak İçin 20 Kural

Bundan önceki yazımı okudunuz, Yazar Olmak İçin 20 Kural‘ı kendinize anlattınız ve o safhayı geçtiniz. Etkilenmeye kaçmadan kendi yazarlarınızı buldunuz. Kıymetli, kaliteli kitaplar peşinde koştunuz. Yerli veya yabancı, nitelikli romanları analiz etmeye çalışarak okudunuz ve roman yazacak seviyeye geldiğinizi düşünüyorsunuz.

Şimdi sizinle roman yazmayı genel hatlarıyla konuşacağız ve 20 kuraldan bahsedeceğiz.

Kural 1: Belleğinizde, ruh hâlinizde, hayatınızda bahar temizliği yapmak… Bu da nedir diyeceksiniz? Uzun zamandır görüşmediğiniz insanlarla görüşmek, epeydir ziyaret etmediğiniz insanları ziyaret etmek ya da ne bileyim küs olduğunuz, darıldığınız, aranızın limoni olduğu kişilerle barışmak… Bir şekilde o pürüzleri, kırgınlıkları, kızgınlıkları aradan kaldırmak… O zorlu süreçte, roman yazacağınız zaman diliminde, sizi rahatsız edecek sorumlulukları, görevleri, bir takım işleri yapmak ve taslağınıza eğilmişken kafanızın rahat olmasını sağlamak…

Romana başlamadan önce yaşamınızda ayıklama yapacaksınız, masanızı, masa üstünüzü düzenleyeceksiniz. Roman, uzun soluklu bir iş olduğu için yazarken zihninizi meşgul edecek fazlalıklardan kurtulacaksınız ve vicdanınızın temiz olmasını sağlayacaksınız. Çünkü yazı, vicdan azabıyla birlikte ilerlemez.

Gabriel García Márquez’in Yüzyıllık Yalnızlık adlı romanını yazmadan önce Opel marka arabasını sattığını, bütün parayı eşi Mercedes Barcha’ya verdiğini ve Mercedes Hanım’ın da o süreçte – yazarın kendi ifadesiyle o romanın yazımı iki yıla yakın sürdü, Márquez evden hiç çıkmadı – o zaman diliminde evin idaresini ele aldığını, çocuklara baktığını ve yazarımızı bir şekilde rahat ettirdiğini, kafasının, vicdanının rahat olmasını sağladığını, onun da günlük ihtiyaçlarını karşıladığını biliyoruz.

Ayrıca son zamanlarda, bazı mecralarda görüyorum, bir yılda, bir yıldan daha az süre zarfında roman yazmaktan bahsediyorlar. Açıkçası roman öyle bir yılda, bir yıldan daha az sürede yazılmaz, yazılırsa o roman olmaz, başka bir şey olur. Bunu büyük yazarlar da ısrarla söyler.

Kısa zamanda güçlü bir roman yazmayı aklınızdan çıkarın.

Mesela Orhan Pamuk’un, “İyi kitap iğneyle kuyu kazarak yazılır,” dediğini ve kendisinin de romanlarını çok çalışarak, uzun zamanda ve zor yazdığını biliyoruz. Bunlar gayet açıktır ve ortadadır. Sadece bunun bir istisnası vardır. O da Otomatik Portakal’ın yazarı Anthony Burgess’tır. Üstadımıza bir yıl ömrün kaldı demişler, güya beyninde tümör varmış. O da bu bir yıllık süreçte beş buçuk roman yazmış. Bu yüzden onu ayrı tutuyoruz. Sonradan yazarımıza konan teşhisin yanlış olduğu anlaşılmış.

Kural 2: Romanla alakalı derdiniz nedir, ne anlatmaya çalışıyorsunuz? Meramınıza etraflıca kafa yorun. Taslağınızda anlatacağınız şeyleri bir motto olarak nasıl dersiniz? Romanınızı bir cümleye indirgeseniz örneğin nasıl ifade edersiniz? Bununla ilgili çalışmalar, alıştırmalar, karalamalar yapın ve bunları sonra düzenli notlar hâline getirin. Aşağı yukarı ne yazacağınızı belirleyin.

Taslağın ilk cümlesine ve ilk paragrafına odaklanın, gerisi zaten gelir. Birçok yazar için ilk cümle ve paragraf bir tür eşiktir.

Kural 3: Yazar olmanın 20. ve son kuralına atıfta bulunarak 3. kuralımız kahraman yaratmak, kahramanlarınızı kabataslak belirlemek, onları tanımak… Tuttukları takımdan, kaç doğumlu olduklarından sık yedikleri, sevdikleri yemeklere kadar ya da hayatlarındaki kırılmalara varıncaya kadar bilmeniz, tanımanız gerek. Çünkü tanımazsanız romanın içinde, o roman kahramanına yaptırmamanız gereken bir şeyi yaptırırsınız. Bu yüzden okuyucu çelişkiye düşer, tutarsız bir durum ortaya çıkar. Bu konuya dikkat etmeniz ve kendinizi vermeniz çok önemlidir. Yazarların en büyük tavsiye ettiği noktalardan bir tanesi kendinizi kahramanınızın yerine yeterince koymak ve o denli empati kurmaktır.

Kahramanlarınız hakkında bilgi notları alın, bunları bir kenara koyun. Çünkü yıllar boyunca onlar sizinle yaşayacak. Zamanın unutturuculuğu karşısında bu bilgiler ileride çok işinize yarayacak.

Vakti zamanında, Paris’te, su sorunu baş göstermiş. Bu konuyu tartışmak ve çözüm önerileri bulmak için düzenlenen toplantıya Honoré de Balzac’ı da davet etmişler. Üstadımız bir şeyler söylesin, katkı sunsun istemişler. Ünlü romancı, konuşmak için kürsüye çıkmış. Su kıtlığı ile ilgili birkaç kelam ettikten sonra birden durmuş, “Siz onu bunu boş verin de benim taslağımda bir roman kahramanım var, sizce o kiminle evlenecek?” diye dinleyicilere soruvermiş. Orada bulunanlar şaşırmış tabii, patavatsızlığı ile ünlü yazara kötü yakıştırmalar, eleştiriler yapmışlar. Ama üstadımız da haklıydı, onun kafası kahramanlarıyla meşguldü, Paris’in su sorunu onun için ikinci planda kalıyordu.

Kural 4: Kurguyu genel hatlarıyla belirleyebilir, baştan bazı şeyleri çizebilirsiniz. O eserin içinde kurgu olarak, çatışma anlamında ya da başka neler yaşanacaksa onları yazabilirsiniz. Kurgu ve yaşanacaklarla alakalı günlük tutabilirsiniz. Büyük yazarların böyle işleri, ritüelleri vardır. Ama kimi yazarlar da vardır, onlar kervan yolda düzülür düşüncesiyle hareket ederler. Bir şekilde yola çıkar, yazmaya başlar, ondan sonra kurgu, kahramanlar, o romanın zemini bir şekilde arkadan gelir. Bu biraz da yazarların kişisel yazma alışkanlıkları ile ilgilidir.

Sonuç itibariyle, olay örgüsü, kurgulama üslup ile birlikte romanın asli unsurlarıdır. Konularınızı edebiyata dönüştürmek için gayret edersiniz ve gün gün çatıyı oluşturmaya çalışırsınız. Bu her iki yöntemde de disiplinle uygulanmalıdır.

Kural 5: Çatışmayı, kimler arasında ne gibi sorunlar yaşanacağını belirleyin. Romanın olmazsa olması çatışma, gerilim, yani düğümdür. Bunlar eksik olursa, roman güdük kalır diye düşünüyorum. Serim, düğüm ve çözümü taslağınızda nasıl kuracağınıza, karalamalar yaparak, krokiler çıkararak kafa yorun. Kimi disiplinli yazarlar, bir eser yazarken onlarca defter tutarlar.

Kural 6: Üslubunuzun nasıl olacağına, romanınızda hangi anlatıcı (tanrısal, kahraman bakış açılı, gözlemci, çoğulcu) tekniğini kullanacağınıza karar verin. Hikâyeyi kim veya kimler anlatacak, kaç tane anlatıcı olacak? Bunun üzerinde çalışın. Unutmayın her romanın, hikâyenin, öykünün, her metnin kendine uygun dili, anlatıcı tekniği vardır, bu çok mühimdir ve işin nazik tarafıdır. Bunu, kendiniz, taslağınızla olan iletişiminizde içgüdüsel olarak bulacaksınız.

Kural 7: Roman nasıl bir çevrede ve yerde geçecek? Romanın içinde kaç ayrı mekân olacak? Bunları belirleyeceksiniz. Mekânlarınızı tablo tablo bileceksiniz. Oralarla alakalı ön hazırlık, çalışma, çizelge ve saha araştırması yapın. Bu konu romanların önemli noktalarından bir tanesidir.

Kural 8: Romanda zaman kavramı nasıl ilerleyecek? Romanın içinde kaç zaman olacağına, geri dönüşlere, ileriye gidişlere, yaşanan zamana ve bunların birbirleriyle olan etkileşimine, iletişimine karar verin. Zaman geçişlerini iyi ayarlamaya, her şeyin kararında olmasına gayret edin.

Kural 9: Esin perilerinin gelmesini beklemeyin, her gün düzenli, disiplinli bir şekilde taslağınızın başına geçin. Masanızın, bilgisayarınızın, defterinizin karşısında vakit geçirin. Çünkü roman yazmanın zanaat tarafı, çalışmayı içeren yanı vardır. Haruki Murakami’nin romancılığı mesai kavramıyla özdeşleştirdiğini, olaya öyle (mesai ve zanaatla) baktığını ve romanı sanat olarak bile düşünmediğini burada analım.

Bir de şöyle bir durum vardır. Evin diğer üyeleriyle bir arada, iç içe olmak, günlük şeylerden konuşmak, böyle bir yerde roman yazmaya çalışmak yaratıcılığı önler ve kötü yönde etkiler. Yazarın esin perilerini, şeytanlarını, onu besleyecek yazınsal şeylerini ortadan kaldırır. Taslağınızla baş başa kalabilecek kendinize ait bir oda, böyle bir lüksünüz yoksa ayrı bir köşe bulabilirseniz güzel ve isabetli olur; istikrarlı ve estet bir şekilde yazmanıza katkı sağlar.

Kural 10: Taslağınıza, ruhunuzu kahramanlarınızın yerine koymaya ve hikâyenize yoğunlaşın. Hayatınızı düzenli yaşayın, uyku düzeninize, sağlığınıza, kendinize dikkat edin. Yaşar Kemal bir romana yoğunlaştığı zamanlarda akşam dokuzda yatıp sabah yedide kalkar ve taslağının başına geçermiş. Bu süreçte, kendi anlatımıyla sağlığına dikkat eder, içki ve sigara kullanmaz, biraz hayattan soyutlanırmış. Bedensel ve ruh sağlığınız iyi olursa, beyniniz, belleğiniz de iyi olur.

Kural 11: Özgün olmayı, kimseye benzememeyi hep göz önünde ve birinci planda tutun. Taslak bittiğinde, sürecin sonunda, “Bu romanı benden başka kimse yazamazdı,” hissi bütünüyle içinizi kaplasın. İntihal suçlamasıyla karşı karşıya gelmemeniz ve vicdan rahatlığı için bu durum çok önemlidir. Bu hassasiyetle yazdıkça, emek verdikçe, çabaladıkça taslağınız gelişecek, size yeni alanlar açılacak. Edebiyatın besleyen, büyüten engin bir deniz olduğunu bizzat göreceksiniz.

Kural 12: Taslağınızda geçen temayla alakalı nitelikli kitaplar okumayla birlikte sahaya inin, gözlem, araştırma ve röportaj yapın. Büyük romancılar – saydıklarımla birlikte – hangi kesimi, dönemi anlatıyorlarsa o insanların ya da onları tanıyanların aralarına karışıp onlarla söyleşi, röportaj yaparlar ve bunları bir kenara istiflerler. Eserlerini yazdıkları süreçte, bu söyleşilerden, röportajlardan beslenirler. Yazdığınız kitleyi, dönemi tanımanız açısından bu da üzerinde durulması gereken bir konudur.

Kural 13: Bir sözlük ile çalışın. Emin olamadığınız kelimelerin anlamlarına bakın, bir yandan kelime dağarcığınızı da geliştirmeye çalışın. Hayatın içindeyken bilmediğiniz, daha evvel duymadığınız, hiçbir şekilde tesadüf etmediğiniz kelimelerin peşinden ısrarla koşun. Romanınızdaki kullanacağınız dilde, kelime çeşitliliğini arttırmak amaçlı çalışmalar yapın, bu gereklidir ve çok kıymetlidir. Taslağınızda kullanacağınız kelimeleri yürekten ve kendinizi adayarak çağırın. Çünkü kelimeler yazarına gelmek için biraz nazlanırlar. Kimi yazarların, büyük romancıların belleklerine gelmeyen bir kelimeyi aylarca beklediklerini de unutmayın.

Kural 14: Anlatım tekniklerine şöyle bir göz atın. Anlatma Göster’in ne demek olduğunu, iç konuşmayı, bilinç akışını, alegoriyi, eğretilemeyi, üst kurmacayı, özetlemeyi, hikâye içinde hikâyeyi, tasvir tekniğini bilin ve bunları romanınızda, olay örgüsü içinde, yeri geldiğinde kullanın.

Kural 15: Romanda yaşananları açık açık anlatmaktansa biraz bir şeylerin arkasına gizleyin, okuyucuya da alan bırakın, her şeyi gereği ve yeteri kadar verin. Merak duygusuyla birlikte sezdirme, gizleme ve neden sonuç ilişkisi içerisinde verme metodunu kullanın. Roman okuyan kişi merak etmek, sezmek ve kimi zaman metne kendinden bir şey katmak ister diye düşünüyorum.

Kural 16: Roman ayrıntılardan oluşur ve katmanlıdır. Mario Vargas Llosa’nın, Genç Bir Romancıya Mektuplar adlı Can Yayınları’ndan çıkan kitabında, “Sanatsal bir yazının yetkinliğini veya yetersizliğini belirleyen şey, ufak ayrıntıların toplamıdır,” der. Ayrıntıları, yazdıkça ortaya çıkan fırsatları ve taslağın vurucu yerlerini gözden kaçırmayın. Romanınızın ana noktalarına, gölgede kalmış taraflarına ve değerlendirilmeyi bekleyen yerlerine bıkmadan usanmadan hükmetmeye çalışın.

Kural 17: Kimi kahramanlar romanın içinde şöyle bir görünmek üzere tarafınızdan tasarlanmışlardır fakat onlar kaderlerini zorlarlar ve bir şekilde romanın başat kahramanlardan olmak için tabir yerindeyse size karşı güç kullanırlar. Onların önlerini kesmeyin, kaderlerini yaşamalarına müsaade edin. Onlar, o romanın içinde daha etkin ve yetkin olsunlar, demek ki onların yazgıları buymuş diye düşünün. Tabii bunu yaparken romanın iç dinamizmi içinde tüm kahramanlarınızın tutarlı olmalarına dikkat edin, onlara okuru hayal kırıklığına uğratacak, yanlış şeyler yaptırmayın.

Kural 18: Uzun uğraşlar sonucunda romanınız bittikten sonra taslağınızı bir kenara kaldırıp koyun, demlemeye, demlenmeye bırakın. Belirlediğiniz zaman dilimi geçtikten sonra onu tekrar ele alın, elden geçirin, ona makrodan bakın, metninizde göremediğiniz tarafları görün. Eserinizi yontmaktan, fazlalıkları atmaktan ve gerekiyorsa tekrar başa dönmekten korkmayın.

Ernest Hemingway ayakta yazar, sert bir yazardır, hiçbir şekilde eserleri konusunda kimsenin dediğini dinlemez, hatta taslağını bitirdikten sonra kimseye okutmaz, yazarın öyle net bir tarafı vardır. Taslaklarında elinden gelenin en iyisini yapmak için kendisini paralayan ve bunu tekrar edip duran Hemingway’in, “Silahlara Veda’nın son bölümünü 39 kez yazdım,” dediğini göz önüne alın.

Kural 19: Siz yine de Ernest Hemingway kadar sert olmayın, ferasetine ve edebi bilgisine güvendiğiniz bir rehberinize taslağınızı okutun. Eleştirilere açık olun ve romanın kimi noktaları ile alakalı yapılan yorumlara kulak kesilin. Eğer taslağınıza bir eleştiri yapılıyorsa, demek ki orayla ilgili başkaları da olumsuz şeyler söyleyecektir, bu görülmüştür. Siz romancı olarak bu kadar emek verdiğiniz için söylenenlerden dolayı biraz öfkeye kapılabilirsiniz ama bir okur bir noktaya takılırsa oraya başka takılanlar da olur.

İsmini vermeyeceğim ünlü bir yazarın romanını kıyasıya eleştirdiler. O yazar cevap olarak, “Benim gecelerim, çalışmalarım, araştırmalarım var, bana bu şekilde davranamaz ve bunları söyleyemezsiniz,” demişti. Elbette haklılık payı vardır ama onun üstün gayretinin ve emeğinin olması eserinin iyi olacağı anlamına da gelmez tabii. Toparlarsak, çalışmanızı birilerine okuttunuz, onlar taslakta sarkan, aksayan noktalar buldular, kızmamaya çalışıp bunları dikkate alın, çünkü o değerlendirmeler sizi daha iyi yerlere götürecek.

Kural 20: Düzeltmeyle aşındırma arasında bir yerde tuttuğunuz taslağınızı yayımlatmak için acele etmeyin. Haruki Murakami gibi son kontrolleri titizlikle yapın, her şey yeri ve zamanı geldiğinde olsun. Çünkü yayın dünyası aceleye geldikleri için yazarları pişman eden kitaplarla doludur.

3 Yorum

Cevap Yazın

One Ping

  1. Pingback:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Erteleme Üzerine

Altın Hanedanlık