in

Türkiye’de Düşünce Tarihine Katkı Sağlamış 10 Çağdaş Felsefeci

Modern Türkiye felsefe tarihinin önemli düşünürleri

Türkiye’deki felsefe çalışmaları 20. yüzyıla doğru başladı. İlk felsefe bölümü, 1933 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde açıldı.Kurumsal çalışmaların başlamasıyla felsefe ülkede yayıldı ve ilgilenilen bir alan haline geldi. Geçmişten günümüze yaptıkları çalışmalarla Türkiye’de felsefenin gelişmesi ve yayılmasında emeği geçen, toplumsal aydınlanma için çabalamış bu felsefeci ve düşünürlerden bazılarını  tanıyalım.

Hilmi Ziya Ülken(1901-1974)

Hilmi Ziya Ülken, İstanbul’da doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Türk düşünce tarihi üzerine çalışmalar yapmıştır. Mustafa Kemal Atatürk tarafından araştırma yapması için Almanya’ya gönderilmiş, yurda dönüş yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Düşünce Tarihi kürsüsüne doçent olarak atanmış; yapmış olduğu çalışmalar sonucunda felsefe, sosyoloji ve sanat profesörü, son olarak da ordinaryüs profesör olmuştur.

Varlık alanında yapmış olduğu çalışmalarıyla felsefede öne çıkmıştır. O felsefeyi ilk bilim olarak tanımlamıştır. Felsefe, ona göre olgu alanına yönelik derinlemesine bir araştırmadır ve kesin olan ilk bilimdir. Felsefenin dogmatik düşüncelerden arınarak hakikate yönelmesi gerektiğini belirtir. Ülken, tarih sahnesinde yerini almış filozofların tartışmaları üzerine getirdiği açıklamalarla kendi felsefesini kurmuştur. Türk ve İslam düşüncesi üzerine eğilmiş ve mantık bilimini bu alanlar üzerinde yapılan tartışmalarda kullanmıştır. Çağdaş düşünce eserlerinin okunması ve inançla içeriklerinin değerlendirilmesi gerektiği görüşündedir. Akademik çalışmalarının yanında çok sayıda kitap da yazmıştır. “Varlık ve Oluş”, “Aşk Ahlakı”, “Ahlak İnsanî Vatanperverlik”, “Türk Düşünce Tarihi”, “Türk Filozofları Antolojisi”, “Metafizik”, “İbn Haldun”, “İslam Düşüncesi”, “Felsefeye Giriş” ve “İslam Felsefesi Tarihi” eserlerinden bazılarıdır.

Takiyettin Mengüşoğlu (1905-1984)

Almanya’da Berlin Üniversitesinde felsefe, fizik ve kimya öğrenimi görmüş; Husserl ve Scheler üzerine doktora yapmıştır. Yurda döndüğünde akademik çalışmalarına İstanbul Üniversitesi’nde devam etmiştir. Felsefe profesörü olarak emekli olmuştur. Değer alanındaki çalışmalarıyla ön plana çıkan Takiyettin Mengüşoğlu, yeni ontoloji ve fenomenoloji akımlarından etkilenmiş ve bu alanda dersler vermiştir.

Mengüşoğlu, insanın ne olduğu sorunuyla yakından ilgilenmiş ve insanı ontolojik temelde antropolojik bir varlık olarak tanımlamıştır. Ona göre insan, değer üreten bir varlıktır ve ona yaklaşırken bu değerler göz ardı edilmemelidir. İnsan kendi eylemlerinden sorumludur, onun kişi olması bu sorumluluğu taşımasıyla mümkündür. “Felsefeye Giriş”, “Kant ve Scheler’de İnsan Problemi”, “Değişmez Değerler ve Değişen Davranışlar”, “Felsefi Antropolojisi”, “Fenomenoloji ve Nicolai Hartmann”, “İnsan ve Hayvan”, “Dünya ve Çevre” vb. eserleri vardır. Ayrıca Nicolai Hartmann, Max Scheler ve Heinz Heimsoeth gibi filozofların eserlerini de Türkçeye çevirmiştir.

Macit Gökberk (1908-1993)

Macit Gökberk, Selanik’te doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun olduktan sonra Almanya’da Berlin Üniversitesi’nde doktorasını yapmıştır. Türkiye’ye dönünce mezun olduğu İstanbul Üniversitesi’nde felsefe dersleri vermiştir. Felsefe tarihi üzerine yapmış olduğu çalışmalarla öne çıkan Macit Gökberk, dil ve düşünce üzerine de çalışmalar yapmıştır. O sade bir Türkçe kullanarak felsefenin anlaşılır olması için çaba sarf etmiştir.

Uzun yıllar Türk Dil Kurumu’nun da başkanlığını yapan Gökberk, felsefenin işlevlerinden birinin de kültürü güçlendirmek için insanlara çağın bilincini fark ettirmek gerektiğini ifade eder. Toplumun çıkmaza girdiği zamanlarda, felsefenin görevinin  insanları aydınlatmak olduğunu belirtir. Çünkü ona göre felsefe, hayatın içindedir ve gerçeğin bütününün anlaşılmasını sağlar. Türkiye’de yapılan felsefenin ülkeyi aydınlanmaya götürdüğünü ve Türkiye’nin de Batı gibi bazı toplumsal evrelerden geçmesi gerektiğini belirtir. Türkiye Felsefe Kurumu tarafından Macit Gökberk adına ödüller verilmekte ve kurum, ailesine her yıl onun hatırasına Felsefe Ödülü sunmaktadır. Felsefe açısından kaynak teşkil eden eseri “Felsefe Tarihi”dir. Diğer eserlerinden öne çıkanlar ise “Değişen Dünya Değişen Dil”, “Batı Anadolu’nun Yetiştirdiği Antik Filozoflar”, “Aydınlanma Felsefesi, Devrimler ve Atatürk”, “Kant ve Herder’in Tarih Anlayışları”dır.

Mübahat Türker Küyel (1927)

Ankara’da doğmuştur. Ankara Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde akademik görevlerde bulunmuştur. Felsefe Tarihi Kürsüsü Başkanı olarak atanmıştır. Mübahat Küyel, felsefenin tarihsel gelişimi üzerine düşünceler üretmiştir. Onun kültürlerarası etkileşimi üzerinde durmuştur. O, felsefenin aslında Antik Yunan’da başlamadığını doğanın karşısında duyulan şaşkınlıktan doğduğunu belirtmektedir. Çeşitli bağlantılar kurarak kültürümüzün ne kadar eski ve zengin olduğunu göstermeye çalışmıştır.

Günümüze kadar Batı ve Antik Yunan kültürü araştırılmakta sadece bu kültürlerin önemine değinilmekteydi. Ama Küyel, bu yargıyı kırmakla bu kültürler haricinde Türk kültürünün de dünya kültürleri içerisinde büyük katkısı bulunduğunu araştırmalarıyla göstermeye çalışmıştır. Küyel, Türk düşüncesini Mezopotamya ve Sümer düşüncesiyle ilişkilendirerek aralarında anlamlı bir bağlantı olduğunu belirtir.

Küyel uluslararası akademi kuruluşlarında görevlerde bulunmuştur. Üniversitelerde ders vermek üzere davet edilmiş, bildiri ve kongrelere katılarak ülkemizi temsil etmiştir. UNESCO’nun yayınlarında çalışmaları yer almıştır. Eserlerinden bazıları çok sayıda dile çevrilmiştir. Çalışmalarından dolayı 1994 yılında Türkiye İlim ve Edebiyat Sahipleri Meslek Birliği’nin Üstün Hizmet Ödülü kendisine verilmiştir. Küyel’in “Üç Tehâfüt Bakımından Felsefe ve Din Münasebeti”, “Aristoteles ve Fârâbî’de Varlık ve Düşünce Öğretileri”, “Felsefeye Başlangıç” ve “Türk Tefekkür Tarihi” gibi eserleri bulunmaktadır.

Nurettin Topçu (1909-1975)

İstanbul’da doğmuştur. Aslen Erzurumludur. Maarif eğitim bursu kazanmıştır. Fransa’da lisans eğitimi sonrasında Sorbonne Üniversitesi’nde doktorasını verir. Yurda dönüşünde İstanbul Üniversitesi’nden doçentlik unvanı almıştır. Nurettin Topçu’nun felsefesinin merkezinde ahlak görüşleri vardır. Çatışmacı ahlak anlayışlarını eleştirir. Onun ahlak felsefesinin temeli “hareket” kavramıdır. Hareket, düşüncenin içsel hâlidir.

Nurettin Topçu’ya göre insan doğası; ruh, irade ve imandan oluşur. İnsan, bu doğasını yıkmayacak kadar tutku duygusu da taşımalıdır. Çünkü böylesi bir tutku, insanı sonsuz olana yönlendirir. Bu durum, insanın sonsuzluk arayışıdır. Nurettin Topçu, insanın bu şuurlu hareketini idealist bir hareket olarak görür ve ahlaki görüşleri açısından ona “isyan ahlakı” adını verir. İsyan ahlakı; insanın iman, irade ve sorumluluk gözeterek özgür iradesiyle aklını kullanmasıdır. Ona göre birey, özgür iradesiyle aklını kullanırsa toplumda aydınlanma meydana gelir ve toplumu bozucu etkilerden arındırır. Birçok bilimsel yayını olan Nurettin Topçu’nun öne çıkan kitapları şunlardır: “Yarınki Türkiye”, “Felsefe”, “Bergson”, “Varoluş Hareket Felsefesi”, “Var Olmak”, “Mantık”, “Mevlana ve Tasavvuf”, “Kültür ve Medeniyet” ve “Taşralı”.

 

Aydın Sayılı (1913-1993)

Aslen Gaziantepli olan Aydın Sayılı, İstanbul’da doğmuştur. Ankara Lisesi’nde yapılan olgunluk sınavları sırasında orada bulunan Mustafa Kemal Atatürk, Aydın Sayılı’nın sorulara verdiği cevapları görünce onun yurt dışı sınavlarına katılmasını istemiştir. Harvard Üniversitesi’ni kazanan Sayılı, yüksek lisans ve doktora eğitimini burada tamamlamıştır. “Arap ve İslam Bilimi” adlı doktora teziyle bilim tarihi alanında ilk doktora derecesini alan kişi olmuştur. Türkiye’ye dönüşünde Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nde bilim tarihi dersleri vermiştir. Çalışma alanı, Türk-İslam dünyası bilim faaliyetidir. Bu alan üzerine çalışmaları, dünya felsefe literatüründe yerini almıştır.

Aydın Sayılı ayrıca UNESCO’nun “Orta Asya Uygarlıkları Tarihi” çalışmasına katılmıştır. Almanya’da bulunan Doğu Bilimciler Derneğine onur üyesi seçilmiştir. Polonya Konsolosluğu, 1973’te Kopernik’in 500. doğum yıl dönümü nedeniyle “Copernicus” adlı eserinden dolayı Aydın Sayılı’y Kopernik Madalyası’nı layık görmüştür. Aydın Sayılı arkasında birçok eser bırakmıştır. “Bilim Tarihi: Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.”, “Mısırlılarda ve Mezopotamyalılarda Matematik, Astronomi ve Tıp”, “Beyrûnî’ye Armağan”, “Bilim, Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe”, “İbn-i Sînâ Doğumunun Bininci Yılı Armağanı” ve “Nikola Kopernik ve Anıtsal Yapıtı” bunlar arasında öne çıkanlardandır.

Rıza Tevfik Bölükbaşı (1869- 1949)

Edirne’de doğmuştur. Mülk-i Tıbbiye’den mezun olmuştur. Devlet idaresinde görev almış ve Darül Fünun olarak bilinen İstanbul Üniversitesi’nde felsefe ve estetik dersleri vermiştir. Feylesof Rıza olarak da bilinen Rıza Tevfik Bölükbaşı aynı zamanda şairdir.

Başlıca eserleri: “Felsefe Dersleri”, “Ömer Hayyam ve Rubailer”, “Abdülhak Hamid ve Mülahazat-ı Felsefiyyesi”dir.“ Rıza Tevfik, ülkemizde ilk kez felsefe ders kitabını yazmış ve bu derslerin programını yapmıştır. Hem lise hem de üniversitede felsefe okutmuştur. Şiirlerinde felsefe yapmış ve yazılarında felsefeyi savunmuştur. Birçok makalesine “feylesof” imzasını atmıştır. Sözün özü Rıza Tevfik’in felsefesinin temel unsurları şu üç esasta toplanabilir: Akıl ile Tanrı’nın varlığı bulunabilir. Ölüm, hayret ve şüphe olguları bizi varlıkta ilk sebebe götürür. Bu da Tanrı’dır. Varlıkta birlik vardır. Her şey Tanrı’nın gücünün görünüşünden ibarettir. İnsan evrenin merkezi ve özetidir. Bu sebeple de âlemin en değerli ve en güzel varlığıdır.”

Hasan Âli Yücel (1897-1961)

İstanbul’da doğmuştur. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimini İstanbul’da tamamlamıştır. Üniversite eğitimini Darül Muallimin-i Aliye’nin (Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi) Felsefe Bölümünde bitirmiş ve İstanbul’da çeşitli okullarda felsefe öğretmenliği yapmıştır. Hasan Âli Yücel’in felsefesi; hürriyet, eğitim ve hümanizm kavramları üzerine kuruludur.

Hürriyeti, insan ve toplum için “bir ideal, kavuşulacak bir yer, bir hedef” olarak belirler. Hürriyetten ancak insanın kendi başına düşünmeye başlamasıyla bahsedilebilir. Ona göre hürriyet “bir düşünüş, bir farkına varma ve bir anlayış” olma özelliği taşır. Eğitim sistemi ilk olarak insanın kendi başına düşünmesine olanak tanımalıdır. Yücel, hürriyet olmayan yerde insanın karakterinin gelişmeyeceğini ifade ederken bireyin hürriyetini öne çıkarır. Hasan Ali Yücel’in düşüncelerinde hürriyeti isabetli anlamak ve kullanmak meselesi eğitim ve hümanizmin temeli olan insana saygıdan geçer. Bu şartların sağlandığı ülkede her türden düşünceye mensup insan, bir arada uyum içinde yaşayabilir.

Hümanizm, insanlar arasında elitleşme ve ayrışmayı kaldırmalı aksine halka, onun eğitimine ve hürriyetine temas eden bir anlayışı filizlendirmelidir. Özetle düşünürün hürriyete ilişkin birey ve toplumu sentezleyen, eleştirel ve hümanist bir tavır sergilediği görülür. Yücel’in “Felsefe Elifbası”, “Mantık”, “Hürriyet, Gene Hürriyet”, “Türkiye’de Ortaöğretim”, “Goethe: Bir Dehanın Romanı” adlı eserlerinin yanında dil, kültür ve tarih üzerine çeşitli eserleri bulunmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı görevini yürüttüğü dönemde tercüme bürosu kurdurmuştur. Felsefe ve edebiyat alanlarında çeviriler yapmıştır.

Nusret Hızır (1899-1980)

İstanbul’da doğmuştur. Yurt dışında felsefe, matematik ve fizik üzerine eğitim görmüştür. 1934 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde akademik çalışmalara başlamıştır. Çalışmalarına Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde bilim felsefesi ve mantıkçı pozitivizm üzerine dersler vererek devam etmiştir. Ayrıca Hacettepe ve ODTÜ’de de derslere girmiş ve Türk Tarih Kurumunda danışmanlık görevi yapmıştır.

Nusret Hızır, felsefe ve bilimin kendine ait bir dili olduğu görüşündedir. Felsefe ve bilim gibi sistemli insan faaliyetlerinin kendi dili ve özel kavramları olduğunu belirtir. Analitik felsefeye göre felsefe ve bilimin ortaya koyduğu önermeleri çözümlemeyle uğraştığını söyleyen Nusret Hızır, felsefenin bundan ibaret görülmesinin de yanlış olduğunu belirtir. Analitik felsefenin çözümleme sonucunda ulaştığı şey, ona göre bütünün parçasıdır. Parçanın bütün gibi gösterilmesine karşıdır. Yöntem kaygısı yüzünden durağan bir pozisyona düştüğünü belirttiği analitik felsefenin sadece parçaya varmada işe yaradığını, bütünlükte ise diyalektik yöntemin faydalı olduğunu söylemektedir. Nusret Hızır, “Felsefe Yazıları” adlı kitabıyla da Türk Dil Kurumu 1977 Deneme Ödülü’nü almıştır. Çok sayıda akademik çalışmasının yanı sıra Nietzsche ve Erasmus’tan çeviri kitaplarıyla “Bilimin Işığında Felsefe”, “Geride Kalanlar” vb. eserleri bulunmaktadır.

İoanna Kuçuradi (1936)

İoanna Kuçuradi, İstanbul’da doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden mezun olduktan sonra bir süre bu üniversitede asistanlık yapmıştır. Doktora derecesinin ardından birkaç yıl Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde felsefe ve Latince dersleri vermiştir. İnsan felsefesi üzerine yaptığı çalışmalarıyla profesör olan  Kuçuradi, değerler felsefesi alanında çalışmalarına hâlâ devam etmektedir. Özgürlük problemini etik açıdan ele almış ve ona varoluşçu felsefe akımı ekseninde yanıtlar aramıştır.

İoanna Kuçuradi, varoluşun özden önce geldiğini ve insanın bu öze eklediği özgürlüğünse sonradan oluştuğunu ileri sürer. Her insana açık olan özgürlüğe ulaşma durumunu sadece bazı insanların gerçekleştirebileceğini savunur. Özgürlüğün insana ait bir özellik olduğunu düşünen Sartre’ı eleştirir ve özgürlüğü varoluşun olanağı olarak ele alır. Her insanın değerle hareket etmediğini belirterek yaşamlarında da bunu gösteremediklerini ifade eder.

1980 yılına kadar kurucuları arasında bulunduğu Türkiye Felsefe Kurumu’nda genel sekreterlik ve devamında başkanlık görevlerinde bulunmuştur. Uluslararası Felsefe Kurumları Federasyonu’nun yönetim kurulunda da görev alan Kuçuradi, daha sonra Uluslararası Felsefe Kurumları Federasyonu’nda başkanlık görevine getirilmiştir. O aynı zamanda federasyonun ilk kadın başkanıdır da. İoanna Kuçuradi, felsefeyle ilgili kurumsal çalışmalarına hâlen Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı ve Maltepe Üniversitesi İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Başkanı olarak devam etmektedir.

Kuçuradi, aralarında “Goethe Madalyası” da olan birçok ödüle sahiptir. Çok sayıdaki akademik çalışmalarının yanı sıra “Max Scheler ve Nietzsche’de Trajik”, “Nietzche ve İnsan”, “Schopenhauer ve İnsan”, “Liselerimizde Felsefe Öğretimi”, “İnsan ve Değerleri: Değer Problemi”, “Etik, Sanata Felsefeyle Bakmak”, “Çağın Olayları Arasında” ve “ Yüzyılımızda İnsan Felsefesi” adlı kitapları da bulunmaktadır.

Diğer Önemli Felsefeci ve Düşünürler

Mazhar Şevket İpşiroğlu ,Vehbi Hacıkadiroğlu, Bedia Akarsu ,Cemal Yıldırım, Nermi Uygur, Necati Öne, Afşar Timuçin, Selahattin Hilav, Bilge Karasu, Uluğ Nutku, Önay Sözer, Doğan Özlem, Ahmet Arslan, Arda Denkel ve Ahmet Cevizci’nin de Türkiye felsefesine önemli katkıları olmuş ve olmaya devam etmektedir.

Yazan fionamimi

16 Yorum

Cevap Yazın
  1. Teoman Durali hoca gibi özgün düşünce ve eserleri olan, biyoloji ve felsefe konusunda ilklere imza atmış birinin adının olmaması eksik olmuştur kanısındayım

  2. Mütefekkir konuları kendine göre ele alan ve derine inen kimsedir. Çoğu ağacın dallarıyla uğraşıyor. Mesela akif,ikbal,Mevdudi,Ali şeriatı vb. İsimler de düşünür değildir. İslam dunyasinda ibni Haldun sayılabilir. Yakın tarihte de ziya Gökalp ve Bosnalı Aliya İzzet begoviç sayilabilir

    • yahu farabi, gazali, ibn i rüşt bunlar hangi devrin dönemin filozofu, listelenenler kim… siz baksanız da göremezsiniz…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

6

Dünya Kültürünü Şekillendiren 5 Ülke

Yapay Zeka-İnsan Ortaklığına Dayanan İlk Müzik Albümü Yayınlandı