Ressam İtalico Brass’ın torunu olan Giovanni “Tintoretto” Brass 1933 yılında Milano’da dünyaya geldi. Genç yaşta sinemayla ilgilenmeye başlayan Tinto Brass, kariyerine sıradan bir yönetmen olarak başladı ve başlangıçta bilimkurgu, komedi ve Western filmleri çekti. Ancak 1970’lerin başından itibaren giderek erotik filmlere meyletti ve zamanla erotik sinema içerisinde kendine özgü bir yer edindi. Filmlerinde kullandığı yapay penislerle ve bütünüyle heteronomatif üslubuyla belirli sınırların içerisinde kalmış olsa da erotizm ve pornografi arasındaki çizgiyi zorlayan bir Tinto Brass sinematografisi yaratmayı başardı.
Artık 85 yaşına varmış ve uzun süredir film yönetmeyi bırakmış Brass’ın kimi “işlerini” hatırlatmak istedik.
1# Kışkırtma (2000)
Londra’da geçen hikayemizde Venedik’ten gelecek sevgilisiyle birlikte yaşamak için bir daire araştıran Carla’nın yolu hiper azgın emlakçı Maria ile kesişir ve olaylar Brass’ın tuhaf fantazya evreninde bambaşka boyutlar alır.
2# Salon Kitty (1976)
İstismar sinemasının önemli filmlerinden biri sayabileceğimiz film, Nazi Almanyası’nda Yahudilerin çalıştırıldığı bir genelevde geçiyor. Sadizm, nazizm, cinsel istismar Brass’ın elinde izleyicileri rahatsız etmek için basit oyuncaklara dönüşüyor.
3# Caligula (1979)
Ünlü Roma İmparatoru Caligula’nın cinsel sapkınlık, şehvet, işkence düşkünlüğü ve ahlaksızlığıyla malul hanedanlık dönemine Brass tarafından özgün bir yorum. İçerdiği şiddet ve grup seks sahneleri yüzünden çekildiği yıl olan 1979’da epey fırtınalar koparan film Penthouse dergisi tarafından finanse edilmişti.
4# L’uomo Che Guarda/The Voyeur (1994)
Aşk, ayrılık, ihanet ve intikam temaları eşliğinde derinleşen bir cinsel saplantı. Tam da Tinto Brass’lık değil mi?
5# La Chiave/Anahtar
Uzun yıllar süren evliliklerinin sonucunda birbirlerine olan cinsel arzularını canlandırmak için bir kedi fare oyununa tutuşan çiftin gerilim dolu hikayesini, yine kendine özgü bir sinema diliyle aktarmayı başarıyor İtalyan yönetmen.
6# Monella (1998)
Evliliklerine kadar bakire kalmasını isteyen erkek arkadaşı cinsel arzularına yanıt vermeyince, Lola annesinin aşığı olan güçlü ve sert mizaçlı Andre’yle ilgilenmeye başlar. Alt metninde bir muhafazakarlık eleştirisi de barındıran film, Brass’ın kadınlara dair bakışının en tipik örneklerinden birini yansıtıyor.
7# All Ladies Do It/Bütün Kadınlar Bunu Yapar (1992)
Brass’ın tüm kadınların yaptığını iddia ettiği şey eşlerini ya da sevgililerini aldatmaları. Yine cinsel doyumsuzlukla malul bir evliliğe heyecan katmak isteyen ve kocasını kısa sürekli ilişkilerle aldatan Diana, kalbini bir yazara kaptırıp aşık olduğunda kocası ondan intikam almak için ilginç yollara başvuracaktır. Brass’ın ‘tehlikeli’ ve ‘tekinsiz’ kadınlarının en dikkat çekicilerinden biri Diana.
8# Monamour (2006)
Brass’ın kadınları bir yandan asla güven vermeyen ve femme fatale derecesinde tehlikeli varlıklarken, diğer yandan da yapıp ettikleri hep meşru bir temele dayanır. Brass kadınları aşağılıyormuş gibi görünürken, onların cinsel tekinsizliklerini olumlar ve filmlerinde kadınlardan yana saf tutar. Başarılı bir yayıncıyla evli olan Martha’nın hikayesi de bu minvalde ilerliyor. Seks bağımlısı olan Martha’nın tutkusuz evliliği karşısına çıkan genç bir sanatçıyla bambaşka boyutlar alacaktır.
9# Fermo Posta (1995)
Tinto Brass bu kez kurgusal da olsa kamerayı kendisine çeviriyor. Kadın hayranları tarafından kendisine yollanan mektupları yine onlar tarafından yollanan video kasetlerle birlikte izleyen yönetmen insan ruhunun karanlık noktalarına fantaziler aracılığıyla eğilmeye çalışıyor.
10# Snack Bar Budapest (1988)
Snack Bar Budapest’te ise para hırsının da eşlik ettiği cinsel hırsların polisiye motiflerle işlenerek çok katmanlı bir anlatıya dönüşmesini izliyoruz.
üşüyoruz tinto reis