Bu güneş zamandan eski,
Akdenizden,
Sümerlerden ve dinozorlardan önce,
Tanrıyı sakat bırakmıştı.
Bunu duyan herkes ısındı, vakti zamanında,
Hidayet abla kendisi kuruttu biberlerini.
Mermer yaşta, buz zamanda,
Tarla diplerinde farecikler,
Diplerde yılanlar büyüdü,
İnsan gözüne takılıncaya dek.
Şahmeran bir göze, bir güze aldandı.
Tarla şairi ayetlerini ekti,
İmgeyi kanatan bir toprağın rahmine.
Kış geldi, yaralar geldi,
Hidayet abla yaralarını kendisi yetiştirdi,
Bahara.
Bu güneş var ya bu güneş,
Kucak dolusu şairi serpti dünyaya.
Elmalar yendi, tohumlar yenildi,
Güz kulağı sivri,
Güz eli sopalı bir hayvan oluş.
Dans eden, alev alan böcek ayakları
Tamamıyla siyah bir meyve koptu
Güzün takatinden insan yanına,
Fırsat bu fırsat.
Karıncalar ölmeye doğru,
Ölmeye, güze doğru.
Meyveler lüks sayılır, küs sayılır dalına,
Hidayet abla kendisini kuruttu,
Kendisini kuruttu, cılız bir tanrıça oldu.
Kendisini kuşlara kanattı,
Tohumları toprağı kanattı,
Bir peygamber sabahı, bir güz.
29.10.2020