in

Bir Bilyenin İçinde Hapis Kent

Hapsoldu, yirmili yaşlar.

Çokgen bir bilyenin içinde,

Sokak köşesi, deniz patlıcanları ve

Piyanoda kısa kalan bir başparmak,

Hapsoldu, bir müptezelin kafasındaki şen halkası.

Hapsolmuş sokak köşeleri,

Bakkallar ve ekmek fırınlarında asılı kalmış

Çocuk burunları, parmak yağışları.

Görülmedik bir uğuldama kentin ödünü yalar,

Görülmedik bir parmak yağışı,

Kenti, birdenbire bir dokunma ile kaplar.

Herkes bir hapsoluşun içinde,

Panikle yer değiştirir.

Yağan parmakların kırılan kemik sesi

Kulakları kör eder, bilyenin içinde.

Belki de asırlardır göğe çatılmış ellerin,

Yoğunlaşan, çoktan ölmüş olan parmaklarıdır bunlar,

Belki de bir dev pastasını süslüyordur

Çünkü herkesin parmakları içine kaçmıştır şimdi.

Kemik acısı çoktan ucuz bir hikaye olmuştur.

Kentin köpekleri için leziz parmaklar,

Evet, bir de kemik sesleri köpeklerin ağzında hapis.

Kıyısızlığın tomografisinde bir su çırılçıplak,

Kıvrılıyor kendi iradesizliğinde.

Islak kederi çürümüş ve koyu bir leke gibi,

Bir anakara ya da bir çocuk parkında,

Bir sağlık ocağı ebesinin ellerinde, hapis

Küçük çaplı kanserojen yiğitlik.

Bir sağlık ocağı ebesinin ellerinde,

Bir babanın başarısızlığı tekrar edilir.

Bir baba, bir tekrarın içinde hapis.

Kimi babalar,

Aşılması çok kolay bir duvar bırakır çocuklarına,

Biyografi duvarı.

Elbette sıyrılmanın, duvarlar aşmanın hiçliğinde,

Kozasını tekrar kuşanır bir kelebek.

Kentin her gece öldürülen biteviye rengi,

Her sabah yeniden doğar, dişe diş.

Her sabah yeni doğmuş bir balta iner öd ağacına,

Kimi ellerde bir nacak,

Parmaksız, sapı yok ve süt dişleri hapis,

Bilyenin içinde,

Bir çocuğun arkadaşına yutulduğu anda.

(Annesi çağırır, öğle yemeği hazır.

Sokaktan bakınca annesinin arkasındaki,

Annesinin ölme ihtimalleri sayılıyor.

Transparan bir annenin, opak ölümleri.)

Göz ardı, nice şeylerin çöplüğü,

Göz ardı, bir paralel evren.

Günden biri çıktı ve gün kapandı.

Bir dilencinin şarkısında, garda.

Belki de parmakların tozunu alan bir rüzgarda,

Parmak atlı bir araba durdu ve

İçinden önceki akşamlar indi,

Kentin gündüzüne saldıran eski akşamlar

Milletin ceplerine doldu.

Dilenci susmuyordu,

Herkes ona eski bilyeler atıyordu,

Bilyelerin içinde akıl hastaneleri, ıslahevleri,

Dispanserler, genelevler, şehir tiyatroları,

Sahneler, tütüncü dükkanları.

Bir bilyenin içinde, hapis kent,

Dilenciyi şarkısına hapsediyordu,

Bir çocuğun ceplerinde, akşama seğirti.

08.06.2021

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dil

Kıskançlığını İtiraf Et