in

Biçimin Ötesindeki Müstehcen Devrim

Kimseye söylemedim bugüne kadar: sakat doğmuşum, ruhum yok benim.

Denizin dibinde taş bir heykel miyim yoksa?

Ölüler hastanenin arka kapısından çıksın lütfen

Ölüm mü? Ne buluş!

Gibi cümleler yer alır Abidin Dino’nun ölümüne bir gün kala tuttuğu notlarda. Önemli notlardır Abidin Dino’nun giderayak çizdiği Biçimden Öte serisini anlamak için. Bazen mistik bir kapıdır Biçimden Öte, bazen gizemli bir ok ama bilmediği bir resim var Abidin Dino’nun, o da evladının biçiminin ötesi. Belki de dünyanın en zor işidir çocukları biçimin ötesine hazırlanan bir anneye yazmak, Abidin Dino bile çizmemişken bu öteyi ama gene de deneyelim bakalım.

Yaşıtlarımız arasında Kenan ve Evren isimlerinin yaygınlığına bakılırsa biçim ile yetinmiş bizden önceki kuşak. Sen ise çocuklarına İnci ve Devrim isimlerini uygun görmüşsün. Devrim’i anlamak kolay da, İnci’nin Uçurtmayı Vurmasınlar’ daki mahpus çocuk Barış’ın dostunun ismi olduğunu bilmesem anlayamazdım neden biçimden öte bir ismi olduğunu. İsmini kadın cinayeti kurbanından alan bir diğer çocuğun Güldünya da ben tanıyamadan geçmiş biçimin ötesine. Sıradaki çocuğunun ismi olan hipster ise gösteriyor biçiminin daha da ötesine hazır olduğunu. Ben de biraz daha bozayım dedim biçimi, belki iyi gelir ne bileyim.

uyandıran kabuslarla, alkol ve sik

ve sonsuz taşaklarla,

gibi dizelerinin geçtiği Allen Ginsberg’ ün Uluma isimli şiir kitabı neyse ki müstehcenlik suçlaması ile yargılandığı davadan beraat etti de okuyabildi şiir severler şu dizeleri:

cennetsel bağ için yanıp tutuşan melek kafalı

hipsterler,

Ne kadar da güzeldi Allen Ginsberg’ün geçtiği Sevdiklerini Öldür ve Uluma isimli filmler. Hiç aldırmamıştık bu filmlere verilen haksız ve düşük puanlara. Nasıl da gülmüştük kalmakta olduğu psikiyatri kliniğinden heteroseksüel olacağı yönünde doktora verdiği söz sayesinde salıverildiğini öğrendiğimizde. Haliyle pek benzemiyor toplumcu gerçekçi şairlere:

(…) çırılçıplak

soyunarak Union Meydanı’nda kıyak komünist

bildiriler dağıtanlar,

Müstehcen, uyaksız ve kafiyesiz yazan ustası Walt Whitman da belli ki rahatsızmış biçimlerden:

Biçimler çıkıyor ortaya!

Ölçülmüş kesilmiş, vinçle kaldırılıp birleştirilmiş, boyanmış

biçimler,

Ölüler için tabut biçimleri, kefenlerinin içinde yatsınlar

diye,

(…)

Baştan çıkarıcı kanepenin biçimi ve zina yapan ahlak

bozucu çift,

ve elbette “Mükemmel karenin köşeleri yoktur” diyen bir diğer ustası Lao Tzu.

Devrim ve İnci kucaklarımızda uyurken izlediğimiz Jim Jarmusch’ın Ölü Adam isimli filmi ile merak sarmıştık Allen Ginsberg’ün Günebakan Sutra isimli şiirinde şöyle selamladığı William Blake’e:

korkunç bir lokomotif değiliz, hepimiz

içimizde güzel, altın renkli ayçiçekleriyiz,

kendi tohumlarımızla kutsandık ve altın tüylü

çıplak, tamamlanmış bedenlerimiz çılgın kara

günbatımında oluşarak çıplak lokomotifin

gölgesindeki gözlerimizde dinleniyor gizlice

Eh bu kadarını yazmışken William Blake’in en sevdiğin çiçeklerden birini nasıl yazdığını da aktarmasam ayıp olur:

Ah Günebakan! Zaman bezgini,

Güneşin adımlarını sayan:

Gezgin yolculuğunun bittiği yeri,

O tatlı altın iklimi arayan.

Franco, Whitman’ın melek oğlu Lorca’yı katletti” der ölü annesinin ardından yazdığı Kaddish isimli kitabında Allen Ginsberg. Lorca’nın şiirlerini karıştırdım biraz ve Ölü Çocuğa Gazel çıktı karşıma. Bilmiyorum nasıl gelecek sana bu şiir:

Yosunlu kanatları vardır ölülerin.

İki sülündür kulelerden uçan

O temiz, o bulutlu rüzgarlar,

Gün bir çocuktur sustukça yaralanan.

Barış ile İnci mahpus iken, müstehcenlik suçlaması ile yargılanan, fakat Uluma’nın aksine mahkum olan Can Yücel’in Rengahenk isimli kitabını da karıştırdım ve birtakım biçimlerden ötürü burada yazamayacağım dizelere de rastladım. Buyur sen karıştırıp bul bu dizeleri. Sana William Blake’ in iki yüz yıl önce Küçük Serseri isimli şiirinde yazdığı dizelerini aktarayım onun yerine. Belli ki o diyarlarda sorun olmuyor bu dizeler:

Anacığım, Anacığım, Kilise soğuk.

Ama Birahane sağlıklı, şirin ve sıcak:

Ayrıca ben nerde iyi olduğumu bilirim,

Böyle bir muamele Cennette hiç olmaz.

Toplumun biçimin ötesine ne kadar geçebileceğini hukukun müstehcenliği belirliyor galiba. Uçurtmayı vuranlar Rengahenk’i de yasakladı ama … İyi bilirsin biçimin ötesini merak etmeyen devrimcilerin biçimin bile gerisine düşebileceğini. Bazen yarım asırdır sorulmayı bekleyen bir hesaptır biçimleri, bazen ölü adamaların Kerbela totemleri. Gayri müstehcen şiirleriyle ele verirler devrimlerinin neye benzeyeceğini, günün birinde doğarsa asırlardır doğmayan biçimsel güneşleri.

Elbette biçim bozmak demek değildir rahiplik veya ensarlık. Toplumcu gerçekçilerin biçiminden bile daha korkunçtur Allen Ginsberg’ün affedilemez padişahlığı:

zıkkım”lanmaktan ve oğlancılıktan başka

hiçbir şey yapmadıkları için bir suçu olmayıp

polis araçlarında mest olmuş halde enselerinde

dedektifler bitenler,

Devrim ve İnci de biçimin ötesine geçerken doğacak olan hipster müstehcen bir devrimin yeni biçimi olsun ve söküp atsın yılların biçimlerini, tıpkı Nelson Mandela’yı biçimin ötesine dans ederek uğurlayan Güney Afrikalılar gibi:

Mandela Funeral Hall Filled With Singing, Dancing (youtube.com)

Walt Whitman tam olarak bu dansı tarif etti bence Göğsümün Itırlı Çayırları isimli şiirinde:

Ölüm ya da hayat aynıdır bana, ruhum yanaşmaz birini

tercihe,

(Emin değilim ama aşıkların yüce ruhudur en sıcak

karşılayan ölümü,)

Sahiden Ey ölüm, inanıyorum bu yapraklar tam da senin

dediğin gibi,

Daha uzun, tatlı birer yaprak olup çıkıyorlar ben

Görebileyim diye! Büyüyorlar göğsümden!

Sevdiklerimin bir noktada birleşmesi şaşırtıyor beni. Şöyle der Abidin Dino Kennedy’nin danışmanı Schlesinger’a yazdığı bir açık mektupta örneğin:

1- Amerikan şiirinin Avrupalıların hislerin ateşlediği yok. Ferlinghetti, Ginsberg, Kerouac gibi “Beat Generation” şairlerini eski kıtada bilen var elbette, ama kesinlikle biliyoruz ki bu şairleri, Amerikan siyasetine olduğu kadar, yaşama biçimine de kıyasıya karşıdırlar.” (Abidin Dino, Toplu Yazılar, s.f. 775).

Abidin Dino’nun yakın dostu Tristan Tzara şöyle çıktı Kaddish’ de karşıma:

Tzara Bois de Boulogne’de guguk kuşlarının makineli

Tüfklerinin simyasını açıklıyor

Ölü Ozanlar Derneği isimli filmi henüz izlemediysen izlemeni tavsiye ederim, çünkü Walt Whitman çıkacak karşına. Tom Waits ve -daha sonra The Clash’in solistiğini yapacak olan- Ankara doğumlu hemşerim Joe Strummer’ın Jim Jarmusch filmlerinde selamlaşmamız belki de hazırlamıştı William Blake’e ve Günebakan’a. Galiba hepsinin ortak özelliği biçimin ötesini aramaları. Belli ki sen de arıyorsun ki yazabildim sana bütün bunları çocuklarının biçimlerinin son zamanlarında.

Birlikte izlediğimiz filmlerde geçen şairleri yazayım dedim birinci yıl dönümümüzde ama bilmiyorum nasıl gelecek bu yazı sana. Dediğim gibi … Belki de dünyanın en zor işidir çocukları biçimin ötesine hazırlanan bir anneye yazmak. Olmadıysa dünyanın en zor işini yapmaya çalışmamdandır.

Kaynakça:

Biçimden Öte, Abidin Dino

Ölüm mü? Ne buluş!, Abidin Dino

Toplu Yazılar, Abidin Dino

Uluma, Allen Ginsberg

Kaddish, Allen Ginsberg

Renahenk, Can Yücel

Deniz Bile Ölür, Federicp Garcia Lorca

Tao Te Ching, Lao Tzu

Çimen Yaprakları – II, Whalt Whitman

Masumiyet ve Tecrübe Şarkılar, William Blake

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Panopticon ve Mahlukat

-Kendilik Psikolojisinin Bakış Açısından- Narsistik Bir Yıkım Hikâyesi: “Donnie Darko”