21. yüzyılın bir akıl çağı olduğundan bahsederler. Garip bir akıllı olma hali bu. Tüm dünya savaşıyor, tüm dünya sefalet içinde, tüm dünya zehirleniyor, tüm dünya ortak bir cehenneme doğru hızlı bir yolculuk yapıyor. Ülke olarak bu cehennemin korkunç yolcularından olmayı başarıyoruz. Bunu nasıl yaptığımızı bilmiyorum ama her gün gökyüzünden gelen kadın çığlıkları ve haykırışları bize bunu gösteriyor; ülkece aklımızı kaybediyoruz. Kayıpların en büyüğü belki de bu. Ama yine de bu kaybı bir araba kaybından veya bir cüzdan kaybından fazla önemsemiyoruz. Garip bir çelişki bu. Ülkemi sürekli yiyen ama asla doymayan bir çelişki. Cahilliğin içinde kavruluyor, ölüyor ve öldürüyor, hakaretler savuruyor ve öteki olana karşı korkunç argümanlarla haklı çıkmaya çalışıyoruz. Her şey basit bir aklını kaybediş olarak açıklanamasa da bir aklını kaybetme olgusuyla karşı karşıyayız.
Hepimiz son yıllarda toplumun genetiğiyle oynandığını hissediyoruz. Bir aklını kaybetme halinin getirdiği gerçek bir yozlaşma hali var ortada. Bir çürüme hali. Herhangi bir şekilde herhangi bir toplumda pek görülmemiş bir çöküş. Ruhsuz bir toplum oluyoruz yavaş yavaş. Makineleşiyoruz. Dilimizi kirletiyor, nefret bakışlarımızı birbirimizin üzerinden alamıyoruz. Kadını, doğayı, canlı olan her şeyi öldürürken kendimizi de öldürüyoruz aslında. Derin bir ikiyüzlülük içindeyiz. Küçük hırsızlarla uğraşıyor, büyük hırsızların bizden çaldığı paralardan, merhametten, vicdandan, sevgiden bahsetmiyoruz. Korkularımıza yeniliyoruz çoğunlukla. Takıntılarımıza, aptalca hezeyanlarımıza ve güçlü olma arzumuza. İktidarın diline yeniliyoruz biraz ve o dilin toplumun diline dönüştüğünü korkunç bakış ve anlamsız bir merakla izliyoruz. Ülkemizde kuramadığımız cenneti gideceğimiz yere kuracağımızı iddia ediyoruz. Özümüzü kaybediyor ve her geçen gün barbarlaşıyoruz. Bir medeniyet kurmuyoruz aksine var olan insanlık medeniyetine ölüm kusuyoruz. Onu aşağılıyor ve hayatlarımızdan çıkarıp bir kenara fırlatıyoruz.
Beyler ve bayanlar öz eleştiri yapmak ve kabullenmek zorundayız bunu. İyi bir noktada değiliz ve iyi bir noktaya gitmiyoruz. Var olan bataklığımıza daha çok saplanıyor ve kendi boşluklarımızda daha çok boğuluyoruz. Kötüye giden her şey bir an öce durmalı. Kadın cinayetlerine, doğa katliamlarına, çocuk işliğine, sömürüye ve güvencesiz yaşama, nefret diline, kavgalara, büyüklenmelere, hukuksuzluklara, yolsuzluk ve usulsüzlüklere, cehaletin yükselişine, kanunların altının boşaltılmasına, bilim ve akıl düşmanlığına, gericiliğe, karşı devrimciliğe, hayvan katliamlarına son vermek zorundayız. 21.yüzyıl kandırdı bizi ve vaat ettiği gibi çıkmadı. Aklımızı çaldı bizden ve bize korkunç politikacılar, aydınlar, patronlar ve hukuk adamları verdi. Toplum olarak kaybettiğimiz aklımızı geri almalı ve daha iyi bir toplumu hep birlikte kurmalıyız. Türkiye aklını kaybeden bir ülke artık ve bunun sorumlusu hepimiziz. O beklenen uyanış başlamalı artık. Hepimiz bekliyoruz bunu ve umut ediyoruz.
Kitap Önerisi
Bu günlerde çok anlamlı bir çalışma olduğunu düşünüyorum bu kitabın. Assiye Akanın “Neoliberal Zamanlarda Kadına Yönelik Şiddet” adlı kitabı harika bir akademik çalışma. Bugün kitaplara sarılmak zorundayız. Başka çaremiz yok gibi görünüyor.