in

Gençlere

Resim yaparken müzik dinle… Müziği görünür kılarsın. O müziğin nasıl oluştuğunu görürsün. Bestecinin manzarasını hissedersin… Yürüyüş yaparken müzik dinle… Adımların söze dökülür. Ritmi çözersin. Tam dansa dönüşmeden öncesi, eğer dans edemiyorsan şiirdir. Yürüyüş işte buna imkân sağlar. Yürürken dans edemezsin ama sözcüklerin dansını duyarsın. Yürürken müzik dinle. Aklına geldikçe telefonuna not al.

Doğanın içinde ol. Ağaçların arasında. Yıldızların, gökyüzünün, kuşların, hayvanların, balıkların denizin. Doğa seni biçimlendirir, bir ölçü verir, içindeki imgeyi olgunlaştırır; ne olduğunu tam olarak bilemediğin şeylere doğa ayna olur… Doğanın içinde oldukça hep bir teşekkürün olur. En yorgun zamanlarında bile sevgiyi gösterir doğa. Hep yeniden yeniden doğmanı sağlar.

İnsanlara hizmet edebileceğin bir mesleğin olsun. İnsanların arasında olabileceğin, insanlarla konuşabileceğin… Eğer içindeki sevgiyi ışığı sanatınla insanlara ulaştırmak istiyorsan bunun her zaman gerçek yaşamda da bir kökünün olması gerekiyor. Gerçek hayatta kimsin? Çünkü sanatçılık biraz sahneye çıkmak gibi, bir şekilde, en doğal olanı üretsek bile, ortam sağlama aşamaları vs.. düşünülecek olursa bir yapay hazırlık gerektiriyor. Her zaman bir seçme, eleme gerektiriyor. Bazen bilerek, bazen bilmeyerek… Eğer yaşamla bir bağın varsa, sözlerin, ya da boyaların ya da ritmin hayat kadar güçlü olur. Ve ona bakan kendini görebilir. Ya da gerçek olduğunu, yaşamı duyabilir. Birebir yaşama bağlı işler olmasa da ürettiklerin, hep insanlar için bir şeyler yaptığını unutma… Her şekilde en soyut işlerin bile gerçekteki insanlar için… Bu yüzden kendine sık sık sor, yaşamın içinde miyim? Kendi kabuğuna çekilmek, zaman kazandırıyor gibi görünse de bir müddet sonra içinin güzel çiçeklerini ekşitir. Sevgi içinde insanlarla ol.

Aylak ayakların olsun. Aylak bakışların olsun. Ama kendiliğinden bir ölçü kazanıncaya dek yaşlanmayı bekle.

Sevgiyi yitirdiğin an dünya ile sanatınla iletişimin biter. Yaptığın şeyin gerçekte bir şeyleri değiştirip değiştirmediğini, etki edip etmediğini her zaman gözet.

Sevgiyle ortaya çıkar her şey. Uğraşının gücü, ışığı sevgi.

Kimi zaman yaşamın güçlükleri arasında göremesen de ince bir su gibi bir yerlerde uzanıp gelip seni kucakladığını görebilirsin sevginin. Yirmi yıl önce birine uzattığın bir çiçek karşılık bulmuş gibi gelir bulur bir teşekkür.

Her zaman ümitli ol. Karamsarlık zamanlarında hayvanları gözlemlemeyi, doğaya bakmayı unutma. Doğa hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmaz. Kendi döngüsünü yaşar.

Gençlik yıllarında sana sıkıcıymış gibi gelen rutinler, yaşlandığında ayakta kalman için iskele direkleri gibi hayati önem taşır. Rutinlerin, alışkanlıkların olsun. Tüm güzellikler için gerekli olan ölçü olarak gör bu rutinleri, alışkanlıkları ama yeniliklere ruhunu kapatacak denli de kapılma… Yaşamı hissedecek gözenekleri kapatmadan birkaç alışkanlık sahibi olmak kendini disipline etmen için iyidir.

Her zaman uğraşın için vakit harca. Sekiz saat yazı masasına, müzik odasına ya da resim odasına kapanamıyorsan, gerekli sabır gösteremiyorsan kendini göremezsin… Yazdıkça, ürettikçe olmayanları gördükçe, olanlar kalır, olmayanlar akar gider. Bir heykeltıraşın kıvrak parmaklarına erişmesini istiyorsan dimağının her gün çalışma masana otur. Ne yapıyorsan onun için vakit ayır. Her zaman, çoğu zaman, yaşamın, geçim işleri vs. arasında temel uğraşlarından sayılmayan sanatın bir iş haline gelmesi, ancak senin ona ayırdığın vakitle ortaya çıkar.

Yaptığın işin, ürettiğin eserin nereye ulaştığını gözet. Ona heyecanla bakan bir gözü keşfet. Bu seni yeniden masanın başına oturman için güçlendirecektir. Ödülün bu. Tamamlandığını hissedeceksin.

İnsanın bedeni ruhu bütündür. Birinden birine odaklanırsan, ya da ayırmaya kalkarsan yaptığın işler tökezler. Kişisel bakımını ihmal etme.

Yolculuk sanatçının doğum sancısıdır. Sık sık yolculuklara çık. Özelikle tren yolculuklarına çık. Ritmi düşünmenin ritmine yakın her şey uğraşın olsun. Yolculuk yeniden doğuştur. Yolda kabuk değiştirirsin. Fazlalıkları atar, gerekli olanlara sahip çıkarsın. Evi soyunur, dünyayı giyinirsin yolda. Yeni kimlikler edinirsin. Hikâyelenirsin… Yolculuklara çıkmayı unutma…

Bir otelde kalma şansın varsa ara ara bir otelde kal. Oteller varoluşumuzun mekânlarıdır. Kimliksizlik özgürlük duygusu verir. Oteller yolculukların varoluş duraklarıdır. Lumbarıdır. Otellerde içe bakışın keskinleşir, merceğin netleşir… İnsanlar arasında bir insan olursun ve üreten biri için, sürekli aktif etkinlik içinde olan biri için bu edilgenlik duygusu iyidir.

Elinden geliyorsa bu, insanlar arasında herkeslik durumunu pekiştirecek, ortaya çıkaracak çeşitli meslekler yap; garsonluk, taksi şoförlüğü vs…

Her zaman bir hayvanın olsun. Kedin ya da köpeğin. Ya da sen bir hayvanın insanı ol her zaman. Bir hayvanla yaşamak, en karanlık zamanlarda bile seni canlı dünyanın içinde tutar. Sevginin hep yanı başında, sevginin hep içinde olduğunu hissedersin. Saymakla bitmeyecek güzellikleri vardır hayvanla yaşamanın… Oyunculukları, duyarlılıkları… Yerinde duran bir sevgiyi, dolayısı ile güveni öğretmenleri… Sevgiyi almayı, vermeyi…

Bir çiçeğin olsun mutlaka. Çiçek insanı terbiye eder. Güzelliklerle birlikte yaşama adabı öğretir. Ölçüyü öğretir. Çok su verirsen de solar, az su verirsen de solar… Nerede tutuyorsun, güneş alan bir yer mi? Çok mu güneş? Yerini öğretir, bildirir. Sorumluluğu öğretir. Ve yine çiçekler de sevginin, canlı dünyanın içinde tutar.

Seninle aynı işi yapan ve kafasında fikirleri seninki gibi dört dönen biriyle aynı evi paylaşmak zorunda kaldıysan, ona şöyle söyle; az öteye git, oltalarımız karışmasın!

Kısıtlı hayatında okumak yaşamla ilgili sana en kestirme kapıları açar… Oku. Ne bulursan oku… Yavaş yavaş seçmeyi, kendi dünyana şekil veren okumayı kazanacaksın… Senin için olanlar bir bir önüne çıkmaya başlayacak… Okuyup okuyup yazmazsam ölürüm. Yazıp yazıp okumazsam ölürüm. Nefes alıp vermek gibi bence bu okuyup yazma işi…

Gazete okuma alışkanlığı edin. Gazete bir şekilde seni zaman zaman izole olduğunu hissettiğin toplumla buluşturacak. Günlük hayatta neler olup bittiğini, nasıl bir dünyanın içinde yaşadığını bilmeye ihtiyacın var. Sanatının nereye gittiğini görmeye… Sanatın bir yararlılık olsun diye yapmasan bile bir gazete sayfasında aslında böyle değil, dediğin bir şeyle karşılaşırsan, o zaman sana ihtiyaç var demektir. Yararın olacak yerler için ortaya çıkmanı sağlar gazete…

Zaman zaman karanlık, katran zamanlardan geçse de tüm dünya, sevginin adı artık anılmaz olsa da ümit, minicik bir köz parçası gibi kalsa da kendine inanmayı ve insanları sevmeyi ihmal etme.

Sevgi hızlı yayılır. Günebakanlar gibidir. Biri birine bakar, çoğalır, dünyaya milyarlarca tohumlar saçar. Geçmişe saplanıp kalma. Geçmişi hep üzerine sağlamca basacağın bir temel olarak hisset. Hep olanı gör. Kalan güzel şeyleri gör, geçmişten. Yanında getirdiğin için memnun olduğun şeyleri… Güzellik ve iyilik her zaman bir karşılama grubu ister. Geleceği geçmişten seçtiğimiz güzelliklerle karşılayabiliriz. Hangi konuk güzel karşılandığında kendini mutlu hissetmez? Geçmiş, geleceğimizi karşılayan güler yüzlü ev sahibi olsun.

Dil öğrenmek güzeldir. Elinden geliyorsa birkaç dil öğren. Öğrenemediysen, böyle imkânların yoksa da üzülme, kendi dilinin atasözlerini, deyimlerini, yerel ağızlarını araştır. Her dil bir kültürün, yaşamın sonucudur. Folklor gibi. Bölge bölge yerel dilimizi ve folklorunu araştır… Bu yapıları keşfetmek hem kültürel aktarıma bir katkın olmasını sağlar, hem de kendi yaşamına dışarıdan bakmanı, baş edilemez gibi görünen şeylere karşı anlayış geliştirmeni sağlar… Kendi dilinle, geçmişinle kurduğun bağ seni güçlendirir.

Haksızlıklara ses çıkarmamak uğraşını ekşitir. Hiçbir şeyi kulak arkası etme. Tepkini hemen ver. Bu bir temizlik alışkanlığıdır. İyilik varoluşçudur. Hemen tepki vermek sevgidir. Eşitliktir. Zamana bırakmak, acılaştırır, kine dönüştürür, karartmadan söyle. Ekşitmeden, acıtmadan. Sevginin dilinden çıkmadan. Üzerinden zaman geçerse sevgiyle tepki vermen zorlaşır. Başka olaylar girer, kafalar karışır. Anında tepki ver, karşındakine saygı göstermektir bu. Aynı zeminde olduğunu hissettirmektir. Onu kendin gibi görmektir.

Teşhislerin, genellemelerin, yargıların, büyük acıların altında ezilme. Merhametin acıdan sevgini karartmasın. Onun koşulları için en iyi olan ne olabilir, ona şimdi en iyi gelecek olan nedir diye düşün. Teşhisler tarih gibidir çünkü günlük yaşam altında ezilir. Kanser teşhisi konmuş, ya da bir bacağı ampute olmuş birine eğer hissettiğin koca bir teşhisin ağırlığı ise hiçbir faydan dokunamaz. Günlük yaşam aralığı ise ancak, bahçeden bir çiçek götürebilir ve onun da bu güzel doğayı hissetmesini sağlayabilirsin.

Telefonunla arana mesafe koy. Rüya da görebilmek istiyorsan biraz az görüntü gör.

Hayatın iniş çıkışları seni ürkütmesin. Ölümlü olduğumuzu bilmek… Başını kaldır, pencerendeki çiçeğe bak. Yaşam budur. Bu an.

Sevgiyle kal.

Yazan Tersla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Hikâye Yazmak İçin 20 Kural

Ölüm Salaları