in ,

“Metropol” Oyuncusu

Uzun zamandır bir çift ayakçıkla dolanıyorum etrafta. Mesele denge değil tabi yeryüzüne uzak olmak. Bakıyorum gözlerimi indirip, tüm bunlar bir apar niteliğinde ve dolayısıyla ben de haberdarım her şeyden. Her neyse…
Ama sahne muhteşem! Işıklar, sesler… Herkes memnun ya da gibi.
Uzun zamandır;
Sabahları tepemde bok borusu ve sesleri, kapının kilidi, Ulan bu sabah da bizleri başka yere götürür mü acaba diye diye otomatik kapının açılmasını bekliyorum… Malum katmana varıyorsun neticede, değişen bir şey yok. Parmağımı koparıp yapıştırasım var şu elektronik zımbırtıya! Güya beni benden iyi tanıyor!
Delirmenin de bin bir türlü sebebi var. Kim bilir belki bir çeşit uyuşmayla başlıyordur. Birbirinin aynı hareketler, sürekli bir metronom var gibi değişmeyen alışkanlıklar v.s.
Bilemiyorum.
Benim yine de, bugün de cam yuvarlak masaya kafa atasım var! Günaydın-iyi akşamlar arasında madde olmaktan vazgeçip hiç bir şey olabilir miyim acaba…?
Kulaklarıma notalar sıkıştırıyorum her gün ve ikiye bölünüyorum. Bu kadar transa geçip daha iyi şeyler yapabilirdim mesela… düşünüp düşünüp, kafam iki katı ayrılıyorum.
Sonra çok da matah olmayan başka bir katman. Biraz şefkat, iki yumurta tam kıvama getirecekken beni, elektronik sesler devreye giriyor ve kısmen izole edilmiş kuytulara çekiliyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Ne Söyler “Bir Zamanlar Anadolu’da”

Darren Aronofsky’nin ‘Mother’ı ya da Tüm Keşmekeş İçinde Doğmaya Çalışan