Bu yazı Susan Cox tarafından yazılmış ve ilk olarak feminist vesvese sitesinde yayımlanmıştır.
Evlilik feministlerin oldum olası karşı çıktığı, kadınların kontrol altına alınmasını ve emeklerinin hem aile içinde hem de düzenin dönmesi için çalınmasını sağlayan bir kurum. Ancak aileler ve toplum değiştikçe evliliğin bu niteliği görünmezleşebiliyor. Çevirisini okuyacağınız bu yazı 2016’nın Sevgililer Günü öncesi Feminist Current’da kaleme alınmış ve evliliğin bahsettiğimiz rolünü hatırlatmayı amaçlamış. Elbette sosyoekonomik açıdan evlenip evlenmeme konusunda karar verme özgürlüğüne sahip olabilen, aile baskısını da üzerinde görece daha az hisseden kadınları hedef alıyor. Örneğin bu yüzden hayatı tehlikeye girebilecek bir kadına ‘evlenmeden istediğin gibi yaşa’ demenin bir anlamı olmadığının farkındayız. Ancak şunun da farkındayız ki evlilik geleneksel modelin dışına biraz çıkınca o modelin baskıcılığını kabul etmeyen kadınlar bu sefer onun döneme uygun halini bir şekilde romantize edebiliyor. Bu yüzden her daim bu kurumun iç yüzüne iyi bakmakta fayda var…
İşte heteroseksüel romantizmi yasallaştırmamak için 11 sebep.
1/ “Kapsayıcılık” ve “eşitlik” gibi modern politik doğrucu güzellemelere kanmayın, evlilik hala aynı eski ataerkil kurum.
ABD’de eşcinsel evlilik artık yasal. Bu Amerikan homofobisini sona erdirme mücadelesi açısından büyük bir tarihi dönüm noktası olsa da, evliliğin sadece iki insan arasındaki sevginin bir ifadesi olmadığını hatırlamak önemlidir. Kadınların bir mülk olduğu düşüncesini güçlendirmek amacıyla başlatılmış, erkeklere fayda sağlayıp kadınları kontrol etmek için var olan heteroseksüellik bağlamında tasarlanmış yasal ve sosyal bir kurumdur. Bu nedenle, ne zaman evlilik kurumu kutlanırsa bu kurum ve tarihi de kutlanmış olur.
Eşcinsel hareketin söyleminin, evliliği en temel insan haklarından biri ve sevginin en açık ifadesi olarak konumlandırması yani ataerkil anlatıyı beslemesi trajik bir şekilde ironiktir. Evliliğin bu şekilde tanımlanması, tüm evlilik tarihini ve onun erkek üstünlüğüne dayalı düzen içindeki işlevsel önemini yok sayar.
Yine de, ne yazık ki, sol, liberaller ve ilericiler gibi “evlenme hakkını” savunanların artışı ile birlikte evliliğin feminist eleştirisinin modası geçti ve bu bugün tamamen eski kafalılık olarak damgalanıyor.
Ana akım söylem daha heyecan verici “sosyal adalet” sorunlarına ilgi gösterirken evliliğin olağan gerçekliği çoğu kadın için aynı kalmıştır. Yani:
2/ Evlilik kadınlara değil erkeklere fayda sağlar
Araştırmalar evliliğin erkeklerin sağlık, maddi durum ve mutluluklarını yükselterek onlara fayda sağladığını gösteriyor. Öte yandan evlenmiş kadınlar evlenmemiş kadınlardan daha iyi durumda değiller.* Bunun sebebi:
3/ Birinin karısı olmak berbattır
Eşliğin sosyal normları saçmalıktır. Kocalar karıları olmadan düzgün giyinmeyi bile beceremeyen hödükler olarak tasvir edilir. Kadınlardan kocalarına beceriksiz oğlan çocukları gibi davranmaları beklenir. Yani annelerden beklendiği gibi davranmaları, kocalarının beslendiklerinden, yıkandıklarından, iyi giyindiklerinden ve eşyalarının düzenli kaldığından emin olmaları gerekir.
Erkeklerdense çok az şey beklenir. Evlenirler ama bekârmışlar gibi kariyerlerine devam ederler. Aslında bir kez evlenirlerse kariyerlerine daha iyi odaklanırlar çünkü karıları bireysel sorumluluklarını üstlenir. Dahası, erkekler evlendiklerinde işverenleri tarafından daha sorumlu ve istikrarlı görünürler ve terfi ettirilmeleri daha olasıdır. Öte yandan, evlenen kadınlar yakında bebek sahibi olacakları, doğum iznine çıkacakları ve çocuklarını işlerinden daha fazla önem verecekleri varsayıldığından dolayı yöneticiler tarafından güvenilmez görülürler.
Genel olarak, erkeklerin kadınlardan daha fazla para kazanması muhtemel olduğundan, kocaların kariyerlerine kadınlarınkinden daha çok değer verilir. Bu kocanın zamanının ve işinin daha önemli olduğu şeklinde yorumlanır. (“Ailesi için çok çalışıyor dinlenmeye ihtiyacı var.” “İşyerindeki zor bir günden sonra dışarı çıkıp kafa dağıtması lazım” “Böyle uyduruktan şeylere harcayacak zamanı yok – daha önemli şeylerle meşgul. ”)
Genç kızlar olarak bize hâlâ güzel, arzulanan kadınlar olmaya odaklanırsak, bize destek olacak iyi bir koca bulma hedefimizde başarılı olacağımızı böylece rahat bir hayat sürebileceğimiz öğretiliyor. Fakat kocanız işe giderken evde kalma “ayrıcalığına” sahipseniz bile, yine de çalışmak zorundasınız… Sadece zamanınızın ve emeğinizin değeri yok. Kocanız için yapabileceğiniz her şeyi yapmanız beklenir çünkü aileye katkınız asla onunkiyle eşdeğer görülmez.. (Adamın dolabını düzenlemek için vakti yok, bugün teknik olarak aynı saatlerde çalışmış olsanız da, pek sevgili ev hanımı, bunu siz yapmalısınız.)
Evlilik eşitliğindeki sözde kazanımlara rağmen, çalışmalara göre her iki partner de işe girse bile, hâlâ ev işlerinin ve çocuk bakımının büyük kısmını kadınlar yapıyor. Böylece erkekler sağlıklı bir sosyal yaşam sürmek için decözgür oluyorlar. Örneğin, işten sonra, kocaların hâlâ kankalarıyla bir şeyler içmek için dışarı çıkması tamamen normaldir. (Hak ettiler nihayetinde) Bununla birlikte, kadınların sosyal hayatı, evlilikten sonra keskin bir viraja girer…
4/ Evlendiğinizde bir daha asla yalnız kalmayacağınızı sanıyorsanız sıkı durun çünkü evlilik tamamen tecrit edicidir!
Evli olduğumda kendimi daha önce hiç olmadığım kadar yalnız hissettim. Elbette her gün kocamı görebildim ve birlikte zaman geçirmekten keyif aldık ama yine de evlendiğiniz zaman işler değişiyor.
Artık dışarı çıkabilen, insanlarla takılabilen, organizasyonlara katılabilen veya canının istediğini yapabilen bekâr bir kız değilsindir. Evlisin. Şimdi kocan senin ailen ve toplumsal normlar ailenin her şeyden önce geldiğini dikte ediyor. Evli bir kadın olarak bazı arkadaşların olmasına izin veriliyor ama sadece uygun görüldüğünde. Belki işten sonra arkadaşlarınızla buluşup kahve içebilirsiniz. Ya da belki eşinizin başka bir programı olunca kız arkadaşlarınızla öğle yemeği yersiniz. Başka bir deyişle, boş zamanlarınızda arkadaşlarınız olabilir. Sosyalleşmeniz eşiniz için harcadığınız ya da onunla birlikte geçirmeniz gereken zamanı etkilememelidir.
Bu bizi acımasızca yalnızlaştıran, bizi arkadaşlarımızdan ve toplumdan ayıran çekirdek aile modelidir. Evli bir kadının gönüllü bir topluluğun parçası olması veya siyasi faaliyetlerle ilgilenmesi ailesiyle geçirdiği zamanı aldığı gerekçesiyle hâlâ pek kabul görmüyor…
Evli olmadan bir ilişkide olduğunuz model tam tersidir. Siz önce gelirsiniz, tutkularınız ve faaliyetlerinizle birlikte. Bir insan hayatınıza uyumluysa ve bu onun için de geçerliyse beraber olursunuz. Karşılıklı fedakarlık yapıp diğer arkadaşlarınızla sevgili olmadığınız zamanlardaki kadar takılmasanız bile kendinize öncelik vermeniz normaldir.
Şimdi siz belki “Ama en azından evli olmak sevdiğiniz biriyle istediğiniz kadar muhteşem seks yapmanız anlamına gelir, değil mi?” diye düşünebilirsiniz. Şey, aslında…
5/ Seks artık güzel gelmez
Bir yıldan fazla evli olan herhangi bir kadına sorabilirsiniz. Seksin artık neden güzel olmadığından tam olarak emin değilim. Belki kocanızın yasal olarak sizin üzerinizde hak sahibi olmasıyla, sizinle “karıkocalık ilişkisi”** içinde olmasıyla ilgisi vardır. Belki de kelimenin tam anlamıyla, hayatınızın geri kalanında yalnızca bu kişiyle seks yapabileceğinizi söyleyen yasal bir sözleşmeniz olduğu içindir. Macera ve romantizmi ilişkinin içinden çekip alıverir adeta bu.
Tabii kocanızın sevişme beklentisi olduğuna da inanmalısınız. En son ne zaman seviştiniz? Bir hafta önce? Daha sık sevişmeniz gerekir ama! Birdenbire bu sanki sonsuza dek sürecekmiş gibi görünen tuhaf, zorunlu seks programı önünüze serilmiştir.
Kadınlar strese ya da hissetikleri duygusal, politik, psikolojik huzursuzluklara rağmen kocalarını mutlu etmek için bu seks programının gereklerini yerine getirmeye çalışıyorlar. İlişkiyi canlı tutması beklenen “düzenli seks” evrensel olarak kabul görür. Artık bu fenomenden yararlanan koca bir endüstri ve kadınlara cinsel arzularını “tekrar canlandırmayı” öğretmek için sonsuz sayıda kitap, blog ve dergi makalesi var. Kadınlar umutsuzca, kişisel gelişim endüstrisi ve şimdi de ilaç reçeteleri aracılığıyla, kendilerini yeniden kocalarını cinsel olarak çekici bulmaya ve “seks hayatlarımızın” nasıl olması gerektiğine karar veren toplumsal olarak dikte edilmiş standartlara uymaya çalışıyorlar. ABD Gıda ve İlaç İdaresi kadınların erkek eşleri için “arzu” eksikliğini kimyasal olarak değiştirmeye çalışan bir ilaç olan flibanserini namı diğer “kadın viagrasını” gerçekten onayladı.***
Evlilik devreye girmeden, sadece ilişkide olmanın sevişmeyi çekici kılan bir tarafı var. Bunun nedeni muhtemelen yaşam boyu süren bir seks programına bağlı olmamanız ve bildiğiniz kadarıyla bu ilişkinin geçici olduğudur – gerçekten, istediğiniz zaman bırakabilirsiniz. Bu beni bir sonraki noktaya getiriyor:
6/ Evli olmayınca sizin elemanı istediğiniz zaman terk edebilirsiniz
Aslında bu harika bir şey. Hoşunuza mı gitmiyor? Bırakırsınız, biter. Pisliğin birine dönüşürse ayrılırsınız. Ya da artık ona karşı bir şey hissetmiyorsunuzdur. Belki artık başkasında gözünüz vardır. Belki ikiniz de Botanik okurken tanışmışsınızdır, ama artık bu bitki bilimi olaylarına hiç merak duymuyorsunuzdur ve ikinizin oturup hakkında konuşacak bir şeyi kalmamıştır… Sadece ayrılabilirsiniz! Elbette tüm ıvır zıvırlarınızı toparlamak ve yeni bir ev bulmak (birlikte yaşadıysanız) berbat bir durumdur, ancak boşanmada olduğu gibi karmaşık yasal durumlar yoktur.
Bir erkeği dilediğiniz zaman bırakabileceğiniz bilindiğinde güç dinamikleri farklıdır. Sizi karısıymışsınız gibi kabullenemez. Onun ailesi değilsiniz, onun annesi değilsiniz ve ömür boyu ona ait değilsiniz. İkiniz oda arkadaşlarına daha çok benziyorsunuz. İkiniz de işinize bakıyorsunuz ve ilişki uzun ya da kısa sürebilir. Ayrı hayatlarınızın nasıl yürüdüğüne ve ikinizin de bu düzenden hoşlanıp hoşlanmamanıza bağlı.
Bir erkek arkadaştan ayrılmak harika ve kolaydır. Fakat bir evliliği bitirmek istemek bambaşka bir şeydir.
7/ Boşanmak zor ve sinir bozucudur
Evlenmek çok basittir. Beraber nikah dairesine gidersiniz ve bir kâğıt parçası imzalarsınız. BUDUR! Öte yandan boşanmak bundan on kat zordur. Sistem adeta bir tuzak gibi kurulmuş. Kadınları evliliğe çekmesi çok kolayken, kadınların evlilikten kurtulmaları oldukça zordur. Sanki tam da ataerkil düzen içinde icat edilmiş mi ne! Genellikle evlilikten kurtulmak isteyenler kadınlardır, ABD’de boşanmaların üçte ikisinden fazlası kadınların başvurusuyla gerçekleşir.
8/ Evlenmek sizi yetişkin yapmaz
Bu hassas bir nokta çünkü evlilik yetişkinlerin yaşamında çok önemli bir geçiş ayinidir. Toplumumuzda çok az sayıda ritüel kaldığı için düğünlere böylesine bağlı kalmamız şaşırtıcı değil… Çaresiziz. (Zamanın ruhunda tüketim kültürü ve servet birikimi dışında hiçbir şeye fazla anlam atfedilmediği için kişisel kimliğe duyulan takıntı şaşırtıcı sayılmaz.)
Evlilik, sahip olduğumuz son ritüellerden biridir. Evlendiğiniz zaman, dünyadaki herkes bu eylemi gerçekleştirdiğiniz için sizi onaylar ve kutlar. Parmağınızda bağlılığınızın sembolünü gözle görülür bir şekilde sergilersiniz. Evlendiğiniz kişiyle olan ilişkiniz, çabalarınıza layık ciddi bir şey olarak meşrulaştırılmıştır.
Ve aniden, sorumluluk sahibi bir insan gibi görünüverirsin… Gerçek bir yetişkin! İnsanlar sizi evli hanım veya hanımefendi olarak adlandırırlar ve öyle yapmalıdırlar. Yapmanız gereken şeyi yaptınız. Ve bakın bunu çok geciktirmediğiniz için ne kadar harikasınız! Bu arzu edilen, kendini bilen bir insan olduğunuz anlamına gelir çünkü bir kocaya “kapağı attınız” değil mi?
Değil.
Bir kadının erkek-sahibi ile olan ilişkisinin hayatındaki en önemli şey olarak onaylandığı boktan bir ataerkil toplumda yaşıyoruz o kadar. Bu nedenle diğer tüm ilişkiler anlamsız ve önemsiz olarak değerlendirilir yani birer hobiden daha önemli değildirler. Evlendiğinizde birden bire yetişkin filan olmazsınız. Dünya size böyleymiş gibi davranır çünkü bu toplumsal normlar evliliğin erkeklerin kendi aralarında -babadan kocaya- kadınların ticaretini yapmak için kullanıldığı uzun bir tarihsel sürecin ürünüdür.
9/ Düğünler abartıldığı kadar da güzel değil
Düğün gününüzde muhtemelen hasta olacaksınız, o yüzden çok da büyütmeyin. Düşünmeniz gereken çok fazla şey var, çok gerginsiniz, her şey adeta büyük bir fotoğraf çekimi ve bunun hayatınızın en önemli günü olması gerekiyor. Bu baskı çok fazla. Bunun yerine başkalarının düğünlerine gitmenizi öneririm. Daha eğlenceli.
Ya da sadece tüm arkadaşlarınız ve ailenizle büyük bir parti verin daha iyi! Zaten gerçekten istediğimiz bu değil miydi?
10/ Erkeğinizin “başını bağlamak” için evlenmek istiyorsanız, o kadar da endişelenmeyin. Her zaman başka bir tane bulabilirsiniz.
Erkekler her yerdeler. Şuraya bakın: Bir erkek. Öbür tarafa dönün: Başka bir tane. Pencerenizden dışarı bakın: Bir sürü herif! Şu anki eleman tamamen özel ve DİĞERLERİNDEN FARKLI gözükse de bu bir hezeyandır.
Erkek basit bir yaratıktır. Erkek ayrıcalığı, dünyadaki zorluklarla yüzleşmek zorunda kalmaması sayesinde bir balon yaratmıştır. Kadın eşinden daha az karmaşık bir arketip olarak, daha kolay yeri doldurulabilir. Erkekler her yerdeler, her zaman hazır ve nazırlar.
En iyi kız arkadaşınızla en son ne zaman buluşmaya çalıştığınızı bir düşünün. Muhtemelen iki hafta önceden planlamanız gerekiyordu… Bunun nedeni kısmen kadınların sağlıklarını ve görünümlerini korumak için daha fazla çaba göstermeye ihtiyaç duymalarıdır.. Aynı zamanda kadınların çeşitli aktivitelere daha fazla katılmaları, etraflarında onların bakımına ve ilgisine ihtiyaç duyan insanlar olması kadınların zamanlarını en iyi şekilde kullanmalarını gerektirir.
Erkeklerse sadece takılıyorlar. Düşünsenize her zaman bilgisayar oyunu oynamak için vakitleri var! Bir erkekle buluşmak istediğinizde, hiç şaşırtıcı olmayacak şekilde yapacak işi yoktur ve tabii ki sizle görüşebilir. Ona bir şans verin ki bir önceki elemandan çok farkı olmadığını anlayabilesiniz!
11/ Neden bir kız kurusu olmuyorsunuz ki?
Şunu hayal edin: Hayatınızda erkek yok. Hayatınızda hiç çocuk yok (yani sizin doğurduğunuz). Hayatınız tamamen size ait. Tamamen kendi istediğiniz şeylerle ilgilenebiliyorsunuz. Ev ortamınız ihtiyaçlarınızı karşılamak için en iyi şekilde düzenlenmiş. Tüm kaynak ve emeğinizi kendinize yatırım yapmak için kullanıyorsunuz.
Bu gerçekten üzücü bir yaşam mı? Evde kalmış bir kadın olmak yalnızlık veya hayatta boşluk anlamına gelmez. Kızkardeşliği, dostluğu, bir topluluğu ve politik dayanışmayı bulabilirsiniz. Aslında bir erkekle birlikte olmadığınızda bunların hepsi hayatınızda çok daha fazla yer alabilir. Eğer isterseniz çocuklarınız bile olabilir. Evlenmeden de doğurabilir veya biyolojik olmayan çocuklara sahip olabilirsiniz. Yeğenleriniz olabilir ve aslında onlarla akrabalık bağınız olması falan da gerekmez. Arkadaşlarınızın bebeklerine bakmalarına yardım edebilir ve onların büyümesine tanık olabilirsiniz. Çevrenizdeki bir kız çocuğuna ihtiyaç duyduğunda yardım edecek bir danışman olabilirsiniz. Çocuklara herhangi bir konuda ders verebilirsiniz. Çok sayıda olasılık var.
Ataerkillik tarafından yürümemiz gereken tek bir yol olduğunu düşünmek üzere sosyalleştik: Bir erkek bul ve tüm sevgini, enerjini ona ver. Ama hayatın böyle olması gerekmez. Neden hayatı bir erkek yerine kendimize adamayalım ki?
Ciddiyim; kendinize bir iyilik yapın: Evlenmeyin.
* Evlenmek sadece erkeklerin mutluluğunu ve yaşam süresini artırıp kadınları etkilemese yine iyi sayılır. Stefan Felder tarafından yapılan bir araştırmaya göre evli erkekler 1.7 yıl daha uzun yaşarken evli kadınlar 1.4 yıl daha kısa yaşıyor. Yine bir başka çalışma evli ve çocuksuz kadınların daha mutsuz olduğunu gösteriyor: https://medyascope.tv/2019/05/26/evli-olmayan-cocuksuz-kadinlar-daha-mutlu-oluyor-daha-uzun-yasiyor/
** “Karıkoca ilişkisi” çeviride “conjugal relationship” yerine kullanılmıştır. Yazar “Bu, Kanada Göçmenlik belgelerini doldururken kullanılan bir terim ve her okuduğumda beni tiksindirdi!” diye bir parantez açarken bu terimin evli olmayan çiftlerin evliliğe ait sayılan görevlerin yerine getirildiği bir ilişkiden bahsettiğinden dem vuruyor.
*** İlacın gerçekten ne kadar işe yaradığı şüpheli:
https://eczaciyiz.net/haber/bunlar-tamamen-farkli-2-ilac/384218741
https://www.womenshealth.com.tr/8-maddede-kadinlar-icin-viagra/
Çeviri: Pınar
Emeğinize sağlık.
Kim yazmış bunu evde kim biri mi
Düşüncelerimin yüksek sesle söylenmiş hali bunları düşünüp çok yalnız hissediyorsun öyle olmadığını gösterdiğiniz için teşekkürler
Bakınız bu yazdıklarınızın bir çoğu saçmalıktan ibarettir.
Kadınlar için şöyle böyle sorunlar vardır.
—evet ne yapmamız gerekir.
—evlenmeyin.
Bakınız erkek erkek, kadın kadındır. Erkeğin kendine göre kadının kendine göre problemleri vardır. Erkek kendi problemlerine çözüm arar onları çözer ve hayatına devam eder.
Kadının kendi problemleri vardır ve onları halleder çözer yoluna devam eder veya çözemez. Toplumun organize olması genellikle bu sorunları çözecek şekildedir.
Kadın erkek bir araya geldiğinde aile kurulur ve aileden kaynaklanan sorunlar da olur. Bu sorunlar yine iki kişi tarafından bir şekilde çözülür.
Soruna karşı insan çözüm üretir ve hayatın devamlılığını sağlar.
Sizin burada yazdığınız şekli ile hayatın devamlılığı nasıl sağlanacak?
Bakınız meme kanserinden bahsedeyim. Meme kanserinin nedenlerinden.
Kadınlarda görülme sıklığı arttı neden?
Çünkü kadınlarda bazı yeni davranış modelleri topluma enjekte ediliyor. Çocukları emzirmemek vs.
Bir kadın çocuğunu doğurduktan sonra biyolojik olarak çocuğunu emzirmesi gerekir.
Kimi anneler bazı nedenlerden dolayı çalışmasından dolayı emzirmeyi erken kesiyorlar. Ben bu bilgiyi kanser kitabında okudum.
Kadınların meme kanserinden korunması için en az 2 yıl emzirmesi gerekir. Çocuğu oldu ve emzirmeye başladı kendi sağlığı için en az 2 yıl emzirmesi gerekir.
Onun dışında çocuğu olan yine çocuğu doğum anında vefat eden annelerde risk grubunda. Süt annelik buradan geliyor. Bu durumların iyi takip edilmesi gerekiyor. Anne sağlığı için.
Bu konuyu bir örnek verdim. Sizin mantıkla anneler çocuk yapmasın çünkü kanser oluyor. Anneler çocuk yapmak zorundadır. Tehditler için gereken tedbirler alınır.
Böyle konularda yazacağınıza araştırma yaparak anlamlı konular yazınız.
Çooook haklısınız .Yazanı alkışlıyorum.Bilmesem kendim yazmışım sanıcam.İnsanların fikirlerine saygı duyarım,evlenmek isteyen evlene bilir,evlenenlere asla kötü gözle bakmam.Ama benim düşüncelerim tam olarak yansıtılmış.