in , ,

Abidin Dinolu Bir Sevgililer Günü Mektubu

İnci’ye, Devrim’e ve tabi annelerine 

Seni tanıdığımdan beri görüşmediğimiz zamanları sensiz geçirdiğimi zannediyorsan yanılıyorsun. Görüşemediğimiz zamanlar sana yazmak için bulabildiğim yegâne zamanlardır ama nasıl yazılır bu zamanlarda? Kimi analitik yöntem kullanır yazmak için kimi bilinç akışı yöntemini, kimi ise bin türlü teknikten bir diğerini. Ben bilmem bu teknikleri ama galiba fazla bir şey kaçırmadım. En iyi yazım tekniğini bence Sait Faik Eftalikus’un Kahvesi isimli öyküsünde öğretir:

— Demek böyle yazarsınız siz hikaye, dedi.
— Nasıl? diye bu sefer ben sordum.
— Ne bileyim, dedi. Evvelâ ismini korsunuz. Sonra bir defa kurarsınız. Bir neticeye bağlarsınız.
— Yok yahu, dedim. Öyle yapmam. Doğrusunu ister misiniz? Ben hikayenin nasıl yazıldığını da pek bilmem, dedim.
(…)

Olmadıysa ne yapalım? Bizim hikaye anlayışımız da böyle efendim.

Görüşemediğimiz bir cumartesi sana Sait Faik’in yolunda yazmak için Adana’nın en azılı belalıları ile uğraşan Hürriyet Karakolu’nun yanından geçip Hadırlı’ya geldim belki rakı meze ve kıyma ilham verir diye ama bırak bu içki ve yemekleri Çeşm-i Siyahım çalan çalgıcılar bile yazdıramadı. Işıltılı caddelerinin arasından geçip sana ilk aşk mektubumu yazdığım Moby Dick isimli bara uğradım bir başka gün. Yılmaz Güney’in köyü Yenice’ye bile gidecektim bir pazar günü yağmur yağmasaydı. Botta’da sabah kahvesinin yanına Alper Hasanoğlu’nun Aşkın Hallerini katık etmeyi de denedim ama hiçbiri kalem kımıldattıramadı.

Sıcak bir Adana gününde gittiğimiz Abidin Dino Parkı’nın ise günün birinde sana yazdıracağını hissetmiştim. Defalarca önünden geçip de farkına bile varamadığım Abidin Dino’nun, Yaşar Kemal’in ve Orhan Kemal’in heykelleri konuşuyordu adeta. Daha sonra 6 Şubat depreminin ardından evimin enkazı altında kalan Abidin Dino’nun Üç Şehir isimli kitabı elinden aldığım bir hediye paketinin içinden çıktığında kıpırdamaktaydı bile bu mektup henüz yazılmaya bile başlamamışken. Büyülü resimlerdi bu kitapta yer alan Antibes, İstanbul ve Paris resimleri tıpkı Abidin Dino Parkı gibi. Bu parkın ve kitabın büyüsünün ardında yatanı, Sevgililer Gününde sana yazayım dedim boyumu aşan bir işe kalkıştığımı da bilerek. Kalp şeklindeki pembe ambalajlı bir çikolatadan çok daha anlamlı olsa gerek.

Bilmiyorum nasıl başlamalı bu parkın ve Üç Şehir’in büyüsünü anlatmaya … Birinci Dünya Savaşı dünyayı yıkarken Abidin Dino’nun Cenevre’de yediği tobleronları ve ıstakozları borçlu olduğu dedesi Abidin Paşa’nın sonu gelmez gibi görünen zenginliğinden başlasam bitmez bu yazı. O sonu gelmez gibi gözüken zenginliğin sonu geldikten sonra birer yıl arayla kaybettiği annesi Saffet Hanım’ı ve babası Rasih Dino’yu yazmaya kalksam da yetişmez sevgililer gününe. Bu ölümlerin ve sonu gelen zenginliğinden ardından Robert Koleji’ndeki orta öğrenimi yarım bırakmasına da değinmeyeceğim. Ne de olsa antropolojiden müziğe, fizikten psikiyatriye, fotoğrafçılıktan şiire, bokstan aşçılığa bin türlü merakı olan ve kendisine resim merakını ilk aşılan yirmi yaş büyük abisi Arif Dino varken bir okula ihtiyacı yoktu Abidin Dino’nun.

Abidin Dino çoğunluğunu kübist ressamların oluşturduğu D Grubu’nun kurucularındandır. Bu grubun içinde yer almıştır almasına da, grubun diğer mektepli sanatçıların birçoğunun aksine ne Paris’te André Lhote ve Fernand Léger’in yanında pişmiştir ne de kübisttir. Abidin Dino’yu bu grubun içindeki en özgün sanatçı yapan belki de Tophane’nin esrarkeşlerinden, Bizans mozaiklerinden ve Osmanlı minyatürlerinden aldığı ilhamdır.

BAFTA En İyi Belgesel Ödülünü alan Gol isimli 1966 Dünya Kupası belgeselini çevirmesine kadar uzanacak olan sinema merakı Cenevre’deki dadısı vesilesiyle başlamıştır ama sinema alanında bu kadar ilerlemesini borçlu olduğu müthiş bir başka deneyimi vardır. Rus yönetmen Sergey Yutkeviç’in talebi ve Atatürk’ün de onayıyla Sovyetler Birliği’nde sinema dekoratörü olarak çalışmıştır. 1933 ve 1937 yılları arasında yaşadığı Sovyetler Birliği’nde yazar İzak Babel’den yönetmen Ayzınştayn’a çok önemli dostluklar kurmuştur. Stalin terörü ortaya çıktıktan sonra ise arkadaşlarının birer birer ortadan kaybolmaya başlamasıyla birlikte sıra kendisine gelmeden Sovyetler Birliği’ni terk etmiştir. Hayatı boyunca komünist olmaya devam edecektir fakat Stalinizmden uzak duracaktır.

İkinci Dünya Savaşı başlamadan Londra ve Paris’te bir süre yaşayıp Andre Malraux ve Paul Eluard gibi dünyanın en iyi sanatçıları ile kurduğu dostluklar bir ömür sürecektir. Salvador Dali ile olan dostluğu ise Dali’nin ticari resimlere yönelmesi ve bu ticari resimleri pazarlamak için deli taklidi yapmaya başlaması nedeniyle devam etmeyecektir. Cumhuriyetçilerin yanında İspanyol iç savaşında savaşmaya yönelik talebi Paris’teki Cumhuriyetçiler Bürosu tarafından reddedilmesinin ardından ise Türkiye’ye dönüp toplumcu gerçekçi Yeniler Grubunun içinde yer alacaktır.

İkinci Dünya Savaşı gelip çattığında Birinci Dünya Savaşı yıllarındaki gibi tobleron ve ıstakoz yiyemeyecektir çünkü Türkiye Komünist Partisi’nin üyesi olmasından dolayı 1941 yılında Çorum’un Mecitözü ilçesine sürülecektir. Bu ilçe II. Abdülhamit döneminden beri birçok sürgünün yurdu olduğu için Mecitözülüler sürgünlere alışıktır. Elbette bağırlarına basarlar Abidin Dino’yu Mecitözü’ne sürülenlerin ne kadar değerli insanlar olduklarını bildikleri için. Mecitözü pireden geçilmez ama enfes anıları vardır Abidin Dino’nun bu ilçeye dair. Mecitözü’ne elleri kelepçeli olarak vardığı gün Çingene Kralı’nın Çorum’un bir yaylasındaki senelik düğününe denk gelir örneğin. Jandarma düğünü dağıtıp düğüne katılan Çingeneleri Abidin Dino’nun kalmakta olduğu karakola getirdikten sonra da çalgı çengi sabaha kadar sürer. Şükrü’nün kahvehanesinden bulduğu boğma rakılar da Mecitözü’nün renklerinden biri olacaktır. Elbette Şükrü bu rakılar için Abidin Dino’dan tek kuruş almayacaktır. Mecitözü’ndeki bir başka Şükrü olan Kasap Şükrü de Abidin Dino’yu kerevetli ve ocaklı köy evinde misafir edecektir gene tek kuruş almadan. Mecitözü’nde yaklaşık bir yıl geçirdikten sonra Abidin Dino’nun sürgün istikameti savaş bitene kadar yaşayacağı Adana olacaktır.

Abidin Paşa günün birinde torunu Abidin Dino’nun Adana’ya sürülüp, üzerine bir de Abidin Paşa Caddesi’nde oturacağını bilseydi çok şaşırırdı. Çünkü bu caddeye isminin verilmesinin nedeni 1880-1885 yılları arasında Adana Valiliği yapmış olmasıdır. Hele hele torununun hayat arkadaşı Güzin Dino’nun üniversitedeki asistanlık görevinden istifa edip, sıtmanın kol gezdiği Adana’ya torunu ile evlenmek için geleceğini bilse kendisine gelemezdi birkaç yıl. Güzin Dino’yu ailesinden isteyen kişinin elinde büyüyen torunu Arif Dino olacağını da bilseydi bilmiyorum kalbi kaldırırmıydı.

Abidin Dino Mecitözü’nde Kel isimli bir tiyatro oyunu da yazıp Adana’da yayımlamıştır ama tahmin edeceğiniz üzere oyun bir kere bile oynanamadan basılan kopyalar toplatılmıştır. Ferit Edgü bu oyunu 1996’da ortaya çıkartana kadar Abidin Dino dahil kimse Kel’e ulaşamadı.

Gelelim varlığından sayende haberdar olduğum Abidin Dino Parkı’na. Abidin Dino’nun öldüğü yıl olan 1993 senesinde Abidin Dino parkı olarak ismi değiştirilen bu park, Abidin Dino Adana’da sürgünken Adana Halk Evi’nin bahçesidir. Abidin Dino, Arif Dino ve Güzin Dino Adana’da geçirdikleri yıllarda bu parkta sanat meraklısı Adanalılarla bulunmaz sohbetler etmiştir. Yaşar Kemal memleketine bu büyük sanatçıların geldiğini öğrendikten sonra elbette soluğu hemen Adana Halk Evi’nin bahçesinde alır ve Hitit destanlarından James Joyce’a uzanan bu büyülü sohbetlere katılır. Bir başka Çukurovalı Orhan Kemal de Nazım Hikmet ile yatmakta olduğu Bursa Hapishanesi’nden tahliye olur olmaz hoplaya zıplaya gelip yerini alacaktır bugünkü Abidin Dino Parkı’nda. Bu büyülü sohbetler daha sonra Köy Edebiyatı olarak adlandırılacak olan Yaşar Kemal’in ve Orhan Kemal’in yanı sıra Fakir Baykurt ve Talip Apaydın gibi edebiyatçıların da içinde yer alacağı yeni bir türü doğuracaktır Türk Edebiyatına.

Abidin Dino da sürgün yıllarında Türkiye köylüsünün hiç de tablolarda gördüğü gibi sağlıklı ve mutlu olmadığını görecektir ve yırtık pırtık giysilerin içinde kederli suratları olan gerçekçi köylü resimleri çizecektir. Köylüler için hayati bir öneme sahip olduğunu gözlemlediği ibrik de Abidin Dino’nun köy resimlerinin en önemli konularından biri olacaktır.

Abidin Dino ile Yaşar Kemal arasındaki dostluk elbette bahçe sohbetleri ile sınırlı değildir. Irgat pazarlarından kilimcilere, ressamların kutsal sayıldığı Toroslardaki Türkmen köylerinden nehirlere Yaşar Kemal Abidin Dino’ya Çukurova’yı karış karış gezdirmektedirler. Yaşar Kemal bu gezintilerin ardından Abidin Dino’nun Torosları resmetmemesine içerleyecektir ama yıllar sonra Paris’te Abidin Dino’nun çizdiği çiçek resimlerinde Çukurova’nın renklerini görünce azalmış olan içerlemesi tamamen geçecektir.

Abidin Dino ve Yaşar Kemal’in dostluğuna dair en önemli kitap bence Yüzler’dir. Bu kitapta Abidin Dino’nun hayatının son zamanlarında Yaşar Kemal ile arasında Adana yıllarına dair geçen müthiş bir sohbet ve Abidin Dino’nun Adana yıllarından esinlendiği portreler bulunmaktadır. Yüzler’de beni Deli Avrat çok etkiledi. Deli Avradın bir bakımdan ürpertici, bir başka bakımdan ise sevgi dolu bakışları varmış. Zaman zaman trafik polisi gibi bir dörtyol ağızına geçip dur dediği arabaları durdurur, geç dediği arabaları geçirirmiş. Deli Avrat bana Antakya’daki Baş Komiseri hatırlattı. Baş Komiser de belediyenin kendisine verdiği yelekle yürürken “Selamlar Baş Komiserim” diye hürmet görürdü Antakya esnafından. Baş Komiseri tanımayanlar şoförler ise duruverirdi dörtyol ağızlarında elini kaldır mı … Umarım hayattadır depremin ardından.

Yüzler’deki sohbette beni Deli Avrat’tan daha çok etkileyen bir Adanalı var: Aşık Serbesti. Abidin Dino Yaşar Kemal ile bir halk ozanı olan Aşık Serbesti’yi gördüğünde, Aşık Serbesti doksan yaşını geçmiştir ve baston niyetine küçük bir çocuğa tutunmaktadır. Suratı kırışıklık içindedir ama öyle güzel gülermiş ki ne Abidin Dino ne de Yaşar Kemal unutabilmiş Aşık Serbesti’yi. Gülmeyi unuttuğumda bana Aşık Serbesti gibi gülmeyi hatırlattığın için çok teşekkür ederim sevgilim.

Abidin Dino deyince ellerden bahsetmemek olmaz. Abidin Dino’nun çizdiği eller Picasso’ya “Şöyle doğru dürüst el deseni çizmeyi bilen bir sen varsın bir de ben” dedirtebilecek kadar güzeldir. Bu el çizimlerinden bir tanesinin kopyası Büyük Saat’teki Gündoğdu Vakfı’nın bitişindeki kahvecide sergilenmektedir. Abidin Dino senin güzel ve zarif ellerini görebilseydi sergilenen belki de senin ellerin olacaktı ve Üç Şehir’i senin o Abidin Dinoluk ellerinden almasaydım elbette yazı yazdıramayacaktı bana o kitap.

İkinci Dünya Savaşı bitince Abidin Dino’nun sürgün yılları da bitirmiştir bitmesine de … Abidin Dino’yu sürgün yıllarından bile daha zor günler beklemektedir. Devlet, Abidin Dino’nun pasaportunu uzatabilmesi için askerlik hizmetini yerine getirmesini şart koşar. Hali hazırda askerliğe elverişsiz olan bedeni doktor raporuyla yıllar önce tasdik edilmiş olması ve sürgün yıllarında büsbütün yıpranan bedeni Abidin Dino’yu askerlikten muaf tutmak için yeterli değildir. İlkokul mezunu olduğu için askerliğini er olarak yapması ya da kabakulak koğuşunda kalması sizi şaşırttıysa daha da beter bir bilgi vereyim: Komutanı, Picasso’nun hayranlığı bile kazanabilen bu büyük sanatçıya karyolasını boyatacak kadar alçalmıştır! Tahmin edebileceğiniz üzere askerlik hizmetinin ardından hayatı boyunca sağlık sorunları ile uğraşacaktır.

Askerlik hizmetinin bitmesinin ardından Abidin Dino’yu 1951 tevkifattı olarak adlandırılan komünistlere yönelik tutuklamalar beklemektedir. Bu tutuklamalar sırasında sorgulanan 167 kişiden biri olur. Sorgusu sırasında herhangi bir kötü muameleye maruz kalmamıştır ama aynı soruşturmada işkence gören Ahmed Arif’in anlattıklarından o kadar etkilenmiştir ki daha sonra Paris’te de sergilenecek olan işkence serisini çizmiştir. Abidin Dino’nun ölümünün ardından ise logosunu tasarladığı İnsan Hakları Vakfı bu resimleri bir kitap haline getirip basacaktır.

Abidin Dino memlekette huzur bulamayacağını anlayınca yurtdışına çıkmasının önündeki birçok bürokratik engeli aşmasının ardından kısa bir süre İtalya’da yaşayıp “Paris’te Yaşatan Beş Parasız Türkiyeli Ressamlar Kulübüne” katılır katılmasına da … Abidin Dino yurtdışındayken Venedik Bianeli’nde sergilenecek olan seramiklerinin imzasında komünist propaganda taşıması gerekçesiyle bir daha ortaya çıkmayacak şekilde polis tarafından alınmasına ne demeli? Sizce bunu yapan polisler Picasso’nun Abidin Dino’nun Fransa’da yaptığı seramiklere hayran kalıp Vallauris’teki atölyesinde  seramik yapmasını sağladığını bilse yaptıklarından utanır mıydı? Bu yazdıklarım bana okumaya henüz fırsat bulamadığım fakat başlığı her şeyi açıklayan bir Erich Fromm kitabını hatırlattı: Yaratmayan İnsan Yok Etmek İster. Bütün bu yaşadıklarına rağmen Abidin Dino’nun ağzından ülkesine dair karalayıcı tek kelime çıkmaz.

Abidin Dino Fransa’ya tekrar gittiğinde Paris’in yanı sıra Picasso ve Chagal gibi ustalarla birlikte çalışacağı Güney Fransa’da da yaşamıştır ve o meşhur seramiklerini burada yapmıştır. Fransız Komünist Partisi’nin soyut resim yapan ressamları aforoz etmesinden olsa gerek, bir Güney Fransa şehri olan ve Üç Şehir’de de yer alan Antibes resimlerini inadına soyut çizer. Daha sonra tekrar gideceği Sovyetler Birliği’nde de devletin dışladığı soyut resim çizen ressamları bulup destekleyecektir.

Üç Şehir’de yer alan İstanbul resimleri Antibes resimlerine göre oldukça somuttur. Bu resimlerde bence “İstanbul’un fethi 1453 yılında başlamış ve Süleymaniye’nin bittiği güne kadar sürmüştür” diyecek kadar hayran olduğu Mimar Sinan’ın etkisi belli olmaktadır.

Abidin Dinoluk ellerinden aldığım Üç Şehir’deki Paris resimleri de anlatılamayacak kadar güzeldir elbette. Paris’te Tristan Tzara ve Gertrude Stein gibi Dadaistlerden tutun da Louis Aragon ve Jean Cocteau gibi şairlere kadar sıkı dostluklar kurabilen bir ressamdan başka nasıl Paris resimleri beklenebilir ki? Abidin Dino’nun, ressam Avni Arbaş gibi birçok Türkiyeli sanatçının da konakladığı Schola Cantorum isimli pansiyonda bir dönem konaklamış olması benim için Paris resimlerini anlamak için çok önemlidir. Çünkü tıpkı Abidin Dino gibi bu pansiyonda konaklayan ressamlardan biri de yüzüncü doğum günü vesilesiyle  Alsancak’taki Arkas’ta resimlerini görme şansına eriştiğimiz Mübin Orhon. Mübin Orhon’un Miles Davis ve Dede Efendi dinleyerek çizdiği lekeci resimler Abidin Dino için oldukça önemlidir. Üç Şehir’deki Paris resimleri benim için birlikte tanışma fırsatını bulduğumuz Mübin Orhon’suz anlaşılamaz.

(Abidin Dino Paris)

Abidin Dino’nun Paris resimlerinin bana hatırlattığı bir başka sanatçı Selçuk Demirel. Selçuk Demirel de bir dönem yaşadığı Paris’te Abidin Dino ile arkadaşlık kurmuştur. Le Monde Diplomatique ve Washington Post gibi gazetelerde desenleri yayımlanan bu sanatçının neden benim için çok önemli olduğunu biliyorsun ama geri kalan okurlar için anlatmam lazım. Yılbaşında sana aldığım Selçuk Demirel imzalı kedi desenlerinin olduğu çay takımını çok yakıştırmıştım İnci ile Devrim’in annesine. Selçuk Demirel’in çocuğu Kalamiti de 1991 ve 1997 arasında yaşamış ve Selçuk Demirel’in birbirinden güzel kedi çizimleri için ilham olmuş.

Abdin Dino’yu bu kadar kısa bir yazıyla anlatmak elbette mümkün değil. Çok sevdiğim Modern Jazz Quatret’in plaklarının kapaklarını tasarlamasından Yunus Emre’den esinlendiği Biçim Ötesi serisine, Atom Çağı’ndan Uzay serisine yazacak kitaplar dolusu konu var ama elbette bu yazıya sığmaz bunlar. Bu yüzden can dostu Nazım Hikmet’in meşhur “Bana mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin” dizesiyle bitirmek istiyorum Abidin Dino’yu. İnternette dolaşan bazı yanlış bilgilerin aksine Abidin Dino Nazım Hikmet’in bu dizesine cevap vermek için “Mutluluğun Resmi” isimli bir tablo çizmemiştir. Ayrıca internette “Mutluluğun Resmi” adı altında dolaşan resim Abidin Dino’nun resimlerinden en az üç gömlek aşağıdadır. Abidin Dino Nazım Hikmet’in meşhur dizesine bir şiir ile karşılık vermiştir.

Kokusu buram buram tüten

Limanda simit satan çocuklar

Martıların telaşı bambaşka

İşçiler gözler yolunu.

İnebilseydin o vapurdan

Ayağında Varnanın tozu

Yüreğinde ince bir sızı.

Mavi gözlerinde yanıp tutuşan

hasretle kucaklayabilseydim

seninle, bir daha.

Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi

Bağrımıza bassaydık seni Nazım,

Yapardım mutluluğun resmini

Başında delikanlı şapkan,

kolların sıvalı, kavgaya hazır

Bahriyeli adımlarla düşüp yola

Gidebilseydik Meserret Kahvesine,

İlk karşılaştığımız yere

Ve bir acı kahvemi içseydin.

Anlatsaydık

o günlerden, geçmişten, gelecekten,

Ne günler biterdi,

Ne geceler…

Dinerdi tüm acılar seninle

Bir düş olurdu ayrılığımız,

anılarda kalan.

Ve dolaşsaydık Türkiyeyi

bir baştan bir başa.

Yattığımız yerler müze olmuş,

Sürgün şehirler cennet.

Abidin Dino yaşasaydı Gazze’deki soykırımdan Ukrayna’daki savaşa bin türlü belanın içinde mutluluğun resmini yapabilir miydi? Bence günümüzdeki resimleri de tıpkı Çernobil faciası üzerine çizdiği Akla Kara serisi gibi ürpertici olurdu ama bu ürpertici resimleri büyük bir mutluluk ile çizerdi yaşama dair.

Ben de mutluluk ile yazdım bu işkencelerden Çernobil’e uzanan Abidin Dino yazısını. Hadırlı’da rakılı, mezeli, sofralara da oturdum, Karşıyaka’nın yoksul bir mahallesindeki Arab’ın Yerinde de, Büyük Saatteki Abidin Dino ellerine de baktım, Abidin Dino Parkı’nda Üç Şehir’e de, Alsancak’taki Be Water’da da kahve içtim Adana’daki Botta’da da bu yazıyı yazmak için.

Olmadıysa ne yapalım? Bizim hikaye anlayışımız da böyle efendim.

Umarım farkına varmamı sağladığın Abidin Dino Parkı’nın ve o güzel ellerinden aldığım Üç Şehir’in benim için ne anlama gediğini sana anlatabilmişimdir. Akşam sana limonda marine olmuş levrek ile avokadolu karides hazırladım. Abidin Dino’nun Cenevre’de yediği ıstakozlar kadar lezzetli değilse de benim için mutluluğun yemeği. Bir de Selçuk Demirelli ve kedili bir sürprizim var umarım beğenirsin. Sevgililer günün kutlu olsun canım.

Nota Bene

Bu yazıyı okuyan Adanalılardan ya da yolu Adana’ya düşenlerden bir ricam var. Siz de benim gibi farkına varamadıysanız Adana’daki Abidin Dino Parkı’nın, gidip bu parka oturun biraz hatırım için. Büyük Şehir Belediyesi Binası’nın hemen yanındadır. Abidin Dino, Yaşar Kemal ve Orhan Kemal’in heykellerine bakın bir güzel. Parkta heykelleri olmayan Güzin Dino ile Arif Dino’yu da unutmayın tabi. Üşenmeyip okuyun Abidin Dino Parkı’ndaki açıklamaları. Bir de Büyük Saatteki Gündoğdu Vakfı’na gidip üzerinde Abidin Dino’nun resimlerinin bulunduğu bir Yaşar Kemal kitabı satın alın. Sonra da bitişiğindeki kahvecide bir kahve içip Abidin Dino’nun çizdiği el resimlerini izleyin. Şehriniz için yapmışlar bu güzelliği, siz de ufak bir karşılık bu inceliklerine. Sizin de Sevgililer Gününüz kutlu olsun.

Abidin Dino hakkında kitap okumak isteyenlere öneriler:

Jean-Pierre Deleage, Abidin Dino ya da Kanatlanan El: Biraz ağır bir kitaptır ve kuramsal tartışmalar içerir fakat Abidin Dino üzerine yazılmış en iyi kitap olabilir.

Abidin Dino, Kısa Hayat Öyküm: Abidin Dino’nun tamamlayamadığı öz yaşam öyküsünün Ferit Edgü tarafından derlenmiş halidir. Jean-Pierre Deleage’ın kitabı ağır gelirse bunu tavsiye ederim.

Ece Sözkesen, Abidin Dino – Ezeli Sürgün: Açık konuşmak gerekirse büyük oranda Kısa Hayat Öyküm’de yer alan bilgileri içerir ama Abidin Dino’ya kısa ve net bir giriş yapmak isteyenlere tavsiye ederim.

Abidin Dino, Toplu Yazılar: Neredeyse bin sayfalık bir kitaptır. Abidin Dino’nun siyasi görüşünden sanat anlayışına yazmış olduğu birçok makaleyi içerir. Benim gibi kafayı Abidin Dino ile yemediğiniz sürece uzak durmanızı tavsiye ederim.

Abidin Dino, Nazım Üstüne: Ne hakkında olduğu gayet açık.

Abidin Dino – Güzin Dino Mektupları: Türkiye Cumhuriyeti’nin Abidin Dino‘ nun bedenini harap etmesinden dolayı Fransa’nın Montpellier şehrinde yattığı bir hastaneden Güzin Dino’ya acı içinde yazdığı mektuplar başta olmak üzere bir çok mektup içerir.

Abidin Dino, Ölüm mü? Ne Buluş: Abidin Dino’nun giderayak tuttuğu notları ve çizdiği desenleri içerir. Abidin Dino’nun Biçimden Öte serisini anlamak için önemli bir kitap.

Abidin Dino, Kızılbaş Günlerim: Mecitözü’ndeki sürgün günlerine dair tuttuğu notları içerir. Ölümünün ardından Ferit Edgü ortaya çıkartmıştır.

Abidin Dino, Sinan Bir Düşsel Yaşamöyküsü: Mimar Sinan üzerine yazdığı kitap

Abidin Londra’da Dünya Kupası Maçlarını Filme Alırken: Abidin Dino’nun ödüllü belgeselini çekerken yaptığı çizimleri ve aldığı bazı notları içerir. Futbol meraklılarının ilgisini çekebilir.

Üç Şehir: Sevgilimin hediyesi 🙂 Şahane resimler içerir.

Abidin Dino ve Yaşar Kemal, Yüzler: Yukarıda okudunuz. Büyülü bir kitaptır. Bu kitabı sevdiyseniz Eller’i de seversiniz

Güzin Dino, Gel Zaman Git Zaman: Güzin Dino’nun otobiyografisidir ve muhteşem bir kitaptır.

Ve tabi daha bir sürü kitap…

“Mutluluğun Resmi” işini de şu kaynaktan öğrendim bence çok önemli bir bilgi: Nazım Hikmet ve Abidin Dino’ya Atfedilen ‘Mutluluğun Resmi’ Hikâyesi – Malumatfuruş (malumatfurus.org)

5 Yorum

Cevap Yazın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İktisadi Çözümler ve Gelenekler

Yazarlar için Yazma Teknikleri