- 1. GİRİŞDünya genelinde etkisini gösteren Covid-19 virüsünü ortadan kaldırma adına bilim insanları çalışmalarını hızla sürdürmektedir. Pandemi haline gelen Covid-19 virüsü, tarih sahnesi içerisindeki diğer virüs ve hastalıklar gibi insanların yaşamlarını olumsuz etkilemiştir. Bu olumsuz etkiyi ortadan kaldırma adına bilim, kendine yüklediği misyon ile birlikte aşı çalışmalarını hızlandırmış ve görülen odur ki kısa vadede çözüm üretebilinmiştir.Aşı’nın üretimi son derece önemlidir. “Koruyucu sağlık hizmetlerinin temel öğelerinden olan aşı, insan sağlığını koruma ve bulaşıcı hastalıkları önlemede en etkin, güvenli ve maliyeti en düşük sağlık uygulamasıdır” (Odabaş ve Kuzlu Ayyıldız, 2020: 8). Toplum sağlığını ve bağışıklığını oluşturma noktasında ve hastalığın etkisini minimum düzeye indirme noktasında son derece önemlidir. İlk olarak Çin’de icat edilip kullanılmaya bağlanan aşının modern hali İngiltere’de inşa edilmiş ve buradan tüm dünyaya yayılmıştır.Aşının geliştirilmesi ile birlikte ortaya çıkan “aşı reddi, 19. yüzyılın ortalarında belirmeye başlayan ve farklı sebeplerle günümüze değin güçlenerek sürmüş olan bir harekettir” (Özata ve Kapusuz, 2019: 66). Aşı karşıtlığı, aynı zamanda bilimsel bilgiye olan güven ilişkisi ile de bağlantılı bir şekilde devam etmektedir. Bilimsel bilginin kendi içindeki kırılmaları, modernizmden post-modernizme geçiş ile aşıya alternatif arayışlar gündeme gelmiştir. Neo-liberalizmin sağlık üzerindeki etkisinin bir sonucu olarak da soysal medyanın, sağlık üzerinde kurmuş olduğu tahakküm ilişkisi sonucunda da aşı ve bilimsel bilgi geri planda kalmıştır. Peki, bu süreç nasıl inşa edilmiştir?Bu çalışma, pandemi ile tekrar gündeme gelen aşı karşıtlığını anlamaya çalışmaktadır. Aşı karşıtlığının ilk ortaya çıkışından itibaren belirleyen faktörleri, bilim ile olan bağını sosyolojik ve bilim, teknoloji ve toplum zemininde ele alacaktır. Bilim, teknoloji ve toplum perspektifi; teknolojinin toplumsal inşası ve bilim iletişimi üzerinden incelenecektir. Aynı zamanda bilimsel bilgi ile kurulan güven ilişkisinin aşıya etkisi de ele alınacaktır. Bu bağlamda araştırmanın temel soruları ise şunlardır:
- Günümüzde bu kadar konuşulan aşı hakkında ne kadar bilgimiz var?
- Aşının güvenilirliği noktasında insanların düşünceleri nedir?
- Aşı karşıtlığı neden ortaya çıkmış ve tarihsel bağlamda aşının inşası noktasında etkisi nedir?
- Bilimsel bilginin inşa süreci ve bilimsel bilginin kendi içerisindeki kırılmaları ile aşının güvenilirliği noktasında nasıl bağlantılar vardır?
- Bilim iletişiminin bu noktadaki önemi nedir?
- Sağlığın piyasalaşması, tıbbi bilgi ve pandemi arasında nasıl bir bağlantı vardır?
- Sosyoloji ve BTT (bilim, teknoloji ve toplum) üzerinden aşı nasıl okunur?
Sonuç kısmında ise Covid-19 pandemisi dâhilinde gündemdeki iki aşı özelinde (BioNTech-Pfizer ve Sinovac) insanların bakış açılarına değinilmiştir.
2. AŞI ve KARŞITLIĞI’NIN TARİHSEL SEYRİ
İnsanlar, var olduğu ilk andan itibaren hastalıklara karşı mücadele etmişlerdir. Müdahale şekilleri ise zaman içerisinde çeşitlenmiştir. Geleneksel yöntemlerden modern yöntemlere geçiş, teknolojinin gelişmesi ile paraleldir. En önemli gelişmelerden bir tanesi ise aşıdır. Aşı “insan ve hayvanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan virüs, bakteri vb. mikropların hastalık yapma özelliklerinden arındırılarak ya da bazı mikropların salgıladığı toksinlerin etkileri ortadan kaldırılarak geliştirilen biyolojik ürünlere denir” (T.C. Sağlık Bakanlığı Aşı Portalı, 2018). Toplumu hastalıklara karşı bağışık hale getirmek için son derece önemlidir. Çünkü aşı karşısında etkisiz kalabilecek hastalıkların ölüm oranlarını düşürme noktasında önemli bir başarı aracıdır (Taner, 2018: 165). Bazı hastalıkları ortadan kaldırmış, bazılarının ise etki derecesini son derece azaltmıştır. Yaklaşık 100 milyon çocuk aşılanmakta, bu aşılama sonucunda ise ortalama 2,5 milyon çocuğun hayatı kurtarılmaktadır (Yüksel ve Topuzoğlu, 2019: 246).
Aşı ilk olarak Çin’de çiçek hastalığına çare bulmak adına ortaya çıkmıştır. Temel yöntem olarak ise variolasyon kullanılmaktadır. Fakat aşılamanın ne sıklıkla ve kimlere uygulandığı konusunda ortak bir uzlaşının olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Çin’den 16. Yüzyılda ticaret, savaş ve göç ile birlikte aşı bilgileri zaman içerisinde Osmanlı topraklarına, oradan ise Avrupa’ya yayıldığı görülmektedir. 18. Yüzyılda ise Osmanlı devletinde bulunan İngiliz Büyükelçisinin eşi olan Lady Montegue’nin dikkatini çekmiş ve bu bilgileri kendi ülkesi ile paylaşmıştır (Elmacı, 2015: 613-614). Bu bilgilerin de etkisi sonucunda 1796’da Edward Jenner, bilimsel yöntemler ile ilk aşıyı üretmiş ve resmi kayıtlara geçmiştir. İneklerde meydana gelen sığır çiçeğine yakalanan kişilerin insan çiçeğine yakalanmadığının farkına varması, bilimsel devrim niteliğindeki aşının oluşumunu belirler. Çin’de kullanılan variolasyondan temelde yöntem olarak aynı olmasına karşın sığır çiçeğine yakalanmış bireyin vezikülünden geliştirmesi, önceki aşılama yöntemlerine nazaran ölüm oranını oldukça düşürmüştür. Bu da Edward Jenner’ı bilimsel devrimin mucidi yapmaktadır. Ve peşi sıra diğer hastalıklara çare bulma noktasında öncü olmuştur. “1900’lü yıllara gelindiğinde sırasıyla difteri, boğmaca, tetanoz, tüberküloz (BCG), sarıhumma, influenza ve riketsiya aşıları keşfedilmiştir” (Kılıçaslan, 2020: 26).
Aşının üretilmesi, aynı zamanda aşı karşıtlığının üretilmesi anlamına da gelmektedir. Dönemin din insanlarından olan E. Massey aşıyı, şeytana uymakla ilişkilendirmiştir (Soysal, 2018: 263). Hem din insanları hem de aileler tarafından çok hoş karşılanmamıştır. Dini bakımdan hastalıkla din arasında kurulan ilişli sonucu, hastalığın Tanrı tarafından gönderilen bir ceza olduğu ve bu cezanın engellenmemesi gerektiği belirtilmiştir. Aileler ise uygulamayı steril bulmadıkları için istekli olmamışlardır.
Aşının hastalığa iyi gelmesi ile birlikte İngiltere de aşıya yönelik yasa çıkartılıp, toplumu aşılama kararı alınmıştır. Fakat uygulama alanındaki hijyen eksikliği gibi sorunlardan dolayı aşı yapılan bireylerde bazı bilinmeyen semptomlar gelişmiş ve insanlar aşıya karşı olumsuz bir tavır sergilemişlerdir. Bu da aşılama oranının istenilen seviyede olmasını engellemiştir. Fakat İngiltere’nin aşıyı zorunlu kılması, reddedenlere ise yaptırım kararı, halk tarafından hoş karşılanmamış ve hükümet protestolara maruz kalmıştır. “John Gibbs, 1854 yılında, bu yasayı eleştiren ‘Tıbbi Özgürlüklerimiz’ isimli 64 sayfalık bir kitapçık yazmıştır” (Yavuz, 2018: 188).
Halk tepki olarak aşı karşıtı harekete geçmiş ve bunun da ilk bildirisi olarak ise bu kitapçık ön plana çıkmıştır. Tabi bununla birlikte İngiltere’nin farklı bölgelerinde de aşı karşıtı hareketler başlamıştır. Özellikle İngiltere’nin Leicester şehrinde yaklaşık 100 bin insanın aşı karşıtı gösteriler yaptığı bilinmektedir. Tepkilerin çoğalması sonucunda hükümet, aşının araştırılması için bağımsız kurul[1] oluşturulmasına karar vermiştir. Bu komisyon teknolojinin toplumsal inşası bağlamında farklı sosyal grupların yorum esnekliğini karşımıza çıkarır. Çünkü aşıyı savunan ve karşı olan iki farklı sosyal grubun bilim ve teknolojiyi yönlendirmesi bu noktada önemlidir. “Teknolojik ürünlerin analizi yapılırken, aynı ürünün farklı sosyal gruplardaki kullanımlarına bağlı olarak ne gibi problemlerle karşılaşıldığı ve bunlar karşısında nasıl çözümler geliştirildiği üzerinde durulur” (Kara, 2017: 127). Komisyon hem aşı karşıtlarını hem de aşıya güvenen grubun fikir ve düşüncelerini dinleyip aşı ve içerisindeki bilimsel bilgi hakkında inceleme yapmıştır. Bu inceleme hem bilim iletişimi hem de sosyal grupların bilim ve teknoloji üzerindeki etkisini gözler önüne sermesi bağlamında önemlidir. İnceleme sonucunda herhangi bir problemin olmadığı açıklanmış, bu açıklama aşı karşıtlığını savunanların sayısını azaltmıştır.
Zaman içerisinde aşının gelişimi, bilimsel bilginin gelişimi ve bilimin tarih sahnesi içerisindeki önemli kırılmaları (İkinci Dünya Savaşı vb.) sonucunda, aşı özelinde insanların şüpheye düşmesine neden olmuştur. Aşıların bazı hastalıklara neden olduğuna dair günümüzdeki tartışmalar, dünyada aşı reddi hareketlerine neden olmaktadır (Özen ve Doğan, 2012: 16). 20. Yüzyılın sonralarına doğru artış göstermiştir. Andrew Wakefield, kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşılarının, bazı hastalıklara neden olduğuna dair yazısı (Azap, 2018: 218) dünya genelinde gündem olmuştur. Özellikle aşı ve otizm arasında bağ kurmaya çalışılmıştır.
Aşının otizme sebep olduğuna dair ortaya atılan iddia, bilimsel olarak yapılan araştırmalar sonucunda kesinliğe kavuşmamıştır. Aşının içerisindeki cıva maddesi ile de otizm arasında kurulan bağ da geçerli bir argüman olmamaktadır. İnsanların aşıya karşı olumsuz düşünceler içerisinde olmamaları için aşı içerisindeki civanın kullanımı kaldırılmıştır. Tam da bu nokta da “SCOT’UN temel vurgusu, “başka türlü de olabilirdi, peki niçin bu şekilde oldu?” sorusu ile teknolojilerin gelişiminde kullanıcılara odaklanmasıdır” (Kara, 2020: 217). Teknoloji ve bilimsel bilginin kabulü sürecinde birey ve toplumların yorum esnekliği noktası oldukça önemlidir. Aynı zamanda domuz jelâtininin de kullanımı ile dini açıdan sorun olabileceği belirtilmiştir. “Dünya İslami Tıp Birimleri Örgütü”, yüzlerce kişinin de katılımı ile gerçekleşen toplantısında, dini bakımdan bir problem yaratmadığını belirmiş ve aşının kullanımına izin vermiştir (Kader, 2019: 384-385).
Bu ve benzeri uygulamalar aşıya olan güveni oluşturmak için son derece önemlidir. Çünkü aşı halk sağlığını koruyan en önemli araçtır. Hem bazı hastalıkların etki derecesini son derece azaltmış hem de bazı hastalıkları ortadan kaldırmıştır. Örnek olarak Dünya Sağlık Örgütünün Genişletilmiş Aşı programı ile çiçek hastalığına dair yapılan çalışma sonucunda “1977’de dünya üzerinden tamamen silinmiştir” (Soysal, 2018: 264).
Ülkemizde ise 13 farklı hastalığa karşı aşılama yapılmaktadır.
İnsan bedeni her zaman inceleme alanı olmuştur. Zaman içerisinde din alanından tıp alanına geçmiştir. Aynı zamanda hastalıkla da kurulan ilişki benzer bir değişmeyi de bize gösterir. Ortaçağ toplumlarında geçerli olan dini bakış açısı, hastalıkları günah olarak nitelendirmiştir (Nazlı, 2013: 195). Hastalıklara müdahale aynı zamanda Tanrı iradesine karşı gelmek olarak algılanmıştır. İnsan yaşamı üzerinde Tanrı’dan başka kimsenin müdahale etme hakkı yoktur. Sadece Tanrıya aittir ve verdiği canı alacak kişi de odur (Özen ve Şahin, 2010: 24). “Tanrı, insana doğa üzerinde hâkimiyet kurma izni vermiştir, fakat insan yaşamı üzerinde hâkimiyet kurma yetkisi kimseye verilmemiştir” (İnceoğlu, 1999: 38). Hastalık, ceza olarak görüldüğü için aşılamaya da karşı çıkılmıştır (Badur, 2011: 83). Bu bakış açısı bedene her hangi bir şekilde tahakküm yetkisi vermemektedir (Demir, 2018: 322).
Bilimsel ilerleme ve gelişme ile bu düşünce dönüşüme uğramıştır. “Gerçekten de modernitenin kalbinde dinin dönüşümüyle karşı karşıya” (Willaime, 2017: 99) kalınmış ve özellikle aydınlanma ile birlikte din, egemenliğini akıl’a bırakmıştır. Doğa bilimlerindeki gelişme, bütün bilinenleri alt-üst etmiştir (Solmaz, 2011: 39). Batıdaki kilisenin merkezi konumu yerine insan merkeze geçmiştir. Diğer bir deyişle insanın insana tabi olduğu ve yönettiği bir dönem olarak aydınlanma karşımıza çıkmaktadır.
Friedrich Nietzsche’nin ‘Tanrı öldü’ fikri, yeni bir dönüşümü, modernizmi meydana getirmiştir. Modernizm ise insanın, bilimin ve demokrasinin egemenliği demektir (Demir ve Acar, 1992: 251; akt. Demir, 1997: 21). Bu dönüşüm sağlık alanında da kendisini biyomedikal model olarak gösterir (Atalay, 2019: 71). Hastalıkları açıklamada tıp bilimi, dinin yerini almıştır (Spellman, 2017: 191). Dönüşen paradigma sonucunda bedenin her alanına hâkim olan modern tıp, beden ile ilgili her konuyu kendisine sorun edinmiştir. Beden üzerinden hastalıkla kurulan ilişki, bir bakıma toplum sağlığının nasıl sağlanacağı sorusuna da işaret eder. Bunu sağlamanın yollarından birisi ve bekli de en önemlisi aşıdır.
Aşının icadı ve gelişiminin geri planını oluşturan modernizmin kendi içindeki dönüşümü, aşıya olan güveni de etkilemiş ve bunun sonucunda aşıya olan bakış açısı değişmiştir. Çünkü 20. Yüzyılın ortalarında yaşanan kırılma, özellikle aklın araçsallaşmasıyla bilimsel bilginin kullanım biçimi, bilimsel bilgiye güveni sarsmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonucunda bilime olan güvenin kaybolması ve eleştirilere maruz kalması, otorite kaybına neden olmuştur (Yetişkin, 2018: 43). Yaşanan bu gibi olaylar yeni bir dönüşümü meydana getirmiştir. Bu dönüşüm ise bilimsel gelişim ve ilerlemeye eleştirel gözle bakmaktadır. Artık bilimsel her gelişmeye insanlar kuşku ile yaklaşmakta ve bilim insanına olan güven ortadan kalkmaktadır (Delibaş, 2013: 108).
Güvensiz yapının oluşmasında tekelci kapitalizm de yer almaktadır. Özellikle 1980’ler ile birlikte neo-liberal politikalara geçiş ile her şeyin piyasa mantığı çerçevesinde hareket edilmesi sonucunda toplumsal bir tepki ortaya çıkmıştır. Çünkü özellikle sağlık alanında devletin geri planda kalması, bireylerin kurumlara olan güvenini etkilemiştir. Böylece insanlar bilimsel bilgi yerine kendileri doğru bulma arayışı içerisine girerler (Ergur, 2020: 220). Bu durum kamunun geri plana çekilmesi ile bireyin tek başına kalmasının bir sonucudur. Kamunun sosyal devlet anlayışından feragat etmesi ile bağlantılıdır. Küresel sermayeye bağlı olmamak için aşıyı reddetmekte ve bağışıklılığı doğal olarak edinme istemindedir. Aynı zamanda bir güven sarsılmasının da tezahürüdür. Medya ile kurulan ilişki, sağlık hizmeti sunan kişiler ile kurulan ilişki, küresel kapitalizm ile kurulan ilişki, ülkenin içinde bulunduğu siyasi konjonktür vb. durumlar sonucunda insanlar modern tıp ile arasına mesafe koymaktadır. Ortaya çıkan post-modern sağlık kültürü, hasta-hekim ilişkisinden tutun aşıya kadar sağlık ile ilgili her alanda değişim ve dönüşümü beraberinde getirmiştir. Dönüşümü güvensizlik ortamı tetiklemektedir.
Bilindiği gibi aşı, toplum sağlığını korumaya yönelik sağlık uygulamalarından birisidir. Aşı, küresel sermayenin hâkim olduğu alanlardan da bir tanesidir. Bu durum ise kişilerin aşıya karşı olan güvenlerini zedelemektedir. Kuş gribinde ki ilaç şirketlerinin tutumu (Taner ve Aksu Tanık, 2012: 18) Covid-19 içinde aynı şekilde geçerli olduğu görülür. Pandemi kendi piyasasını yaratmıştır. İlaç sektörünü elinde bulunduran şirketlerin hangi ülke menşei olduğu, üretim kapasitesi ve komplo teorileri bireylerin aşıya olan güvenini sarsan durumlardır. Aşıyı ya da ilacı ilk bulmak için bilim ve bilimsel bilgiden ödün verildiği görülebilmektedir (Nasuhbeyoğlu ve Topçu, 2020b: 278). Özellikle şirketlerin kar amacı gütmeleri ve dünyanın bu aşıya oluşturduğu talep, bazı etik problemleri de beraberinde getirebilir. Tıbbın piyasa mantığı çerçevesinde hareket etmesi, bu alana birkaç şirketin egemen olması ve yayınların siparişe dönmesi (Nasuhbeyoğlu ve Topçu, 2020a: 281) ister istemez insanların güvenini zedelemektedir. Sağlık ile ilgili her kaynaktaki bilgi doğru olmamaktadır (Yılmaz 2013, 96; akt. Ülker, 2020: 170 ). “Neticede halk, bilime yabancılaşmış ve hatta düşmanlaşmaktadır” (House of Lords Report, 2000; akt. Aydınoğlu, 2020: 65). Bu durum aşı ile ilgili bilgilerin birincil kaynaktan şeffaf bir şekilde anlatılmasını gerekli kılmaktadır. “Bilim, teknoloji ve bunlarla ilgili politikaların etkisini” (Özdemir ve Koçer, 2020: 379) arttırmak ancak bireyler ile işbirliği sayesinde olabilir.
Bilim iletişimi ve bilimsel bilginin aktarımı bu anlamda oldukça önemli bir durumdur. Aynı zamanda bilim insanlarının, halkın anlayabileceği düzeyde sade ve net ifadeler ile halkın kafasındaki güvensizliği (aşının kullanımı ve içeriği ile ilgili bilgileri) ortadan kaldırmaları gereklidir. Özellikle sosyal medya aracılığı ile yayılan bilgilerin denetlenmesi ve hem geleneksel hem de sosyal medya aracılığı ile birlikte işin uzmanlarının söz alması insanların kafalarındaki kuşkuyu kaldıracaktır.
Sosyal medyanın kullanımı ile sağlık bilgisine ulaşma anlayışı da aynı zamanda post-modern sağlık kültürüdür. Çünkü modern tıp ve sağlık alanına ve bilgisine olan güven zedelenmesinin tezahürüdür. Bu durum aynı zamanda insanları tıp bilgisinin dışına itmekte ve alternatif bilgilere yönlendirmektedir. Böylelikle yıllar içerisinde aşı reddi ve aşı kararsızlarının sayısında artış meydana gelebilmektedir.
Aşı’nın içerisindeki madde, doğal bağışıklık, firmalara güvensizlik gibi konular sebebi ile aşıya karşı bir duruş vardır (Gür, 2019: 2). Bu gibi söylemlerin ortaya çıkmasının temel sebeplerinden biriside hızla akan enformasyondur. Post-modern sağlık kültüründe “sahte, yanlış, çarpıtılmış, öznel ve duygusal mahiyetteki enformasyon” (Ergur, 2020: 218) kişinin kendi başına kalmasın bir sonucu olarak hızlı bir şekilde etkisi altına alabilmektedir. Artık sağlık her türlü mecrada bir içerik haline gelmiştir (Ülker, 2020: 171). Aynı zamanda medya da alanı olsun olmasın herkes fikir beyan etmektedir (Aydınoğlu, 2020: 61). Bu durum da insanları yanlış yönlendirmeye sevk etmektedir. Münferit bir olayın küresel ölçekle etkileşime geçmesi ve bu etkileşim sonucunda doğru ya da yanlış bir bilgi akışı sağlanır. Aşının milyonda bir olabilecek patolojik durum bir anda tüm dünya da yayılma imkânına sahiptir. Özellikle ebeveynlerin kişisel blogları, aşı karşıtı harekette önemli bir konumdadır.
Sonuç olarak dini bilgiden tıbbi bilgiye geçiş, bilim ve bilim insanını ön plana çıkarmıştır. Bilimsel bilginin gelişimi ile paralel olarak da aşı bilgisi gelişmiştir. Bilimsel bilginin, güce dönüşmesi sonucunda bazı devletler (Nazi Almanya’sı, ABD’nin nükleer bombası) kendi çıkarları doğrultusunda kullanmış ve bu durum bilimin evrensel, herkes için yararlı halini zedelemiştir. Bu dönüşüm ile paralel, aşıda da güven problemi oluşmuştur. Günümüz post-modern yapıda hekime güven yerine sosyal medyaya güven ortaya çıkmış, bu durum ise insanların yanlış bilgilenmesine neden olmaktadır. Aşı karşıtlığını besleyen bu durumu ortadan kaldırma adına bilim iletişiminin ve bilimi yeniden inşa etmenin gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Aşı insanlığın virüs ve bakterilerden kurtulması için gerekli olan teknolojik ve bilimsel bir gelişme olarak karşımıza çıkmaktadır. Üretim süreci içerisindeki bilimsel bilginin inşası noktasında günümüzdeki pandemi nedeni ile aşı karşıtı ve aşı kararsızlarının görünürlüğünün arttığını söylemek yanlış olmayacaktır. Tarihsel seyir içerisinde farklı hastalıklara karşı üretilen aşı, etkisini göstermiş ve örnek olarak çiçek hastalığını ise tamamen yeryüzünden kaldırmıştır. Bu açıdan günümüz pandemisinden de kurtulmanın en önemli yollarından biri olan aşı için güven meselesinin oluşması son derece önemli bir noktadır. “Güven, düşünümsel bir toplumda riske bağlı sorunları çözmek için en etkili yoldur” (Ertong, 2011: 19). Post-modernite bu güvenin yıkımıdır ve aşıya bakışı belirlemektedir.
Güvenin sağlanması ise bilim iletişiminin etkili bir şekilde kullanılmasını gerekli kılmaktadır. Türkiye özelinde özellikle Covid-19 aşısına yönelik olarak ortaya çıkan aşı kararsızlığını ortadan kaldırma adına hem Sağlık Bakanlığı hem de bilim kuruluna önemli işler düşmektedir. Çünkü özellikle İkinci Dünya Savaşı ile ortaya çıkan bilimsel bilgi, bilimsel gelişme ve bilim insanına yönelik güven problemi, bu durumun sonucu olarak post-modern dönemde ortaya çıkan tıbbi bilgiye alternatif arama noktası ve sosyal medyadan sağlık bilgisi edinme durumu son derece sakıncalı bir hal almaktadır. Hızlı enformasyon sonucunda doğru bilginin yanında yanlış bilgi de insanlara nüfuz etmektedir. Aynı zamanda ebeveynlerin kişisel blogları da insanların aşıya olan güven durumunu belirler noktadadır. Bu yaklaşımlar ise neo-liberal politikaların insanlara dayatmış olduğu yaklaşımlardır. Ne yazık ki sağlık, tıp ve pandemi koşullarında da aşı, herkesin ulaşabileceği bir noktadan oldukça uzaktadır. “Sağlık ve hastalık olgusu üzerindeki ekonomik eşitsizlere dair tartışmalar bu noktada şiddetlenmektedir” (Bingöl, 2017: 165). Çünkü aşıya erişim noktasında gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin imkânları son derece sınırlıdır. Aynı zamanda gelişmiş ülkelerin aşı piyasası üzerindeki tahakküm ilişkisi ve neredeyse üretilecek olan aşının tamamını alması, sağlığın son derece eşitsiz dağılımını net bir şekilde gözler önüne sermektedir. Aşı ve ilaç piyasasının tekelleşmesi de hem eşitsiz bir durum yaratmış hem de insanların aşıya olan güvenlerini etkilemiştir.
Türkiye özelinde bir diğer durum ise farklı aşıların karşılaştırılması üzerinden aşıya olan güvenin belirlenmesidir. Özellikle BioNTech-Pfizer’in üretmiş oldukları aşıya olan güven Sinovac aşısına yoktur. Çünkü BioNTech-Pfizer, Batı aklını ve bilimini temsil etmesi, aynı zamanda Covid-19 virüsünün Çin’de ortaya çıkması ve Sinovac aşının Çin’de üretilmesi insanların iki aşıya olan yaklaşımlarını belirlemektedir.
Türkiye de Sinovac aşısının temininin daha fazla olması dolayısı ile bu aşıya olan güvenin tesis edilmesi gerekmektedir. Türkiye özelinde aşı karşıtlığından ziyade aşı kararsızlığı ve özellikle Sinovac aşısına olduğu görülmektedir.
Aşı’nın tarihsel seyri içerisindeki zoraki uygulamalar, aşı karşıtlığını doğurmuş ve günümüz için de böyle bir uygulama aşılamayı olumsuz etkileyebilir. İnsanların günlük hayatlarını gözetim altına alma, kontrol etme ve yönlendirme tepkiye yol açabilir. Bundan dolayı aşının içeriği ve yararları noktasında bilgilendirme aşıya olan yönelim ve güveni arttıracaktır.
Aydınlatılmış onam temel belirleyici noktadadır.
KAYNAKÇA
Atalay, S. (2019). Sosyolojik bakış açısından aşı karşıtlığı ve halk sağlığı. T. Yılmaz (Ed.). Psikoloji, Sosyoloji ve Coğrafya Bakış Açısından Sağlık içinde (ss. 61-92). Ankara: Berikan Yayıncılık.
Aydınoğlu, A. U. (2020). Bilim iletişimi tarihi üzerine kısa bir inceleme. A. Turanlı, A. U. Aydınoğlu ve M. Şahinol (Eds.). Türkiye’de STS: Bilim ve Teknoloji Çalışmalarına Giriş içinde (ss. 59-68). İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi.
Azap, A. (2018). Aşı karşıtlığının toplumsal sonuçları. Toplum ve Hekim, Cilt 33, Sayı 3, 217-219.
Badur, S. (2011). Aşı karşıtı gruplar ve aşılara karşı yapılan haksız suçlamalar. ANKEM Dergi, 25(Ek 2), 82-86.
Bingöl, O. (2017). Sosyolojik reçetelerle sağlık. Kaygı Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Dergisi, Sayı 28, 158-172.
Demir, T. (2018). Kutsaldan sekülere değişen beden algısı. Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 9/2, 311-325.
Demir, Z. (1997). Modern ve post-modern feminizm. İstanbul: İz Yayıncılık.
Elmacı, İ. (2015). Bilimsel ve teknolojik açıdan Osmanlı İmparatorluğu’nda XVIII. Yüzyıldan XIX. Yüzyıla çiçek aşısı ve kuduz aşısı. Belleten, Cilt 79, Sayı 285, 611-626.
Ergur, A. (2020). Modernlik eleştirileri kapsamında aşı reddi – aşı kararsızlığı tutumunun toplumsal nedenleri. Eurasian J Med, 52(2), 217-223.
Ertong, G. (2011). Sağlık sisteminde hasta hekim ilişkisi ve güven unsuru. Yayımlanmamış doktora tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara.
Gür, E. (2019). Aşı kararsızlığı – aşı reddi. Türk Pediatri Arşivi, 54(1), 1–2.
Kader, Ç. (2019). Aşı karşıtlığı: Aşı karasızlığı ve aşı reddi. ESTÜDAM Halk Sağlığı Dergisi, 4(3), 377-388.
Kara, S. (2017). Teknoloji ve toplumsal değişim ilişkilerinin sosyal inşa kuramı bağlamında incelenmesi. Dört Öğe, Yıl 6, Sayı 12, 117-131.
Kara, S. (2020). Teknolojinin sosyal inşası (SCOT) kuramı temelinde Osmanlı matbaa teknolojisinin gelişimi. A. Turanlı, A. U. Aydınoğlu ve M. Şahinol (Eds.). Türkiye’de STS: Bilim ve Teknoloji Çalışmalarına Giriş içinde (ss. 215-224). İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi.
Kılıçaslan, Ö. (2020). Aşı karşıtlığı tarihçesi. C. Yakıncı (Ed.). Güncel Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları içinde (ss. 25-41). Ankara: Akademisyen Kitabevi.
İnceoğlu, S. (1999). Ölme hakkı. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Nasuhbeyoğlu, N., ve Topçu, İ. (2020a). Önemli bir etik problem olarak viroloji laboratuvarlarının biyogüvenliği [Özel sayı]. Anadolu Kliniği Tıp Bilimleri Dergisi, Cilt 25, Sayı 1, 252-259.
Nasuhbeyoğlu, N., ve Topçu, İ. (2020b). Gen düzenleme teknolojileri bağlamında Covıd-19 aşı çalışmaları ve etik sorunlar. Anadolu Kliniği Tıp Bilimleri Dergisi, Cilt 25, Sayı 3, 274-284.
Nazlı, A. (2013). Bedenin ölümü ve tıp. O. Elbek (Ed.). Kapitalizm Sağlığa Zararlıdır içinde (ss. 193-205). İstanbul: Hayykitap Yayıncılık.
Odabaş, N., ve Kuzlu Ayyıldız, T. (2020). Anne babaların çocukluk dönemi aşılarına yönelik bilgi ve uygulamalarının değerlendirilmesi. Med J West Black Sea, 4(1), 7-11.
Özata, F. Z., ve Kapusuz, S. (2019). Aşı kararsızlığı ve aşı reddi konusuna sosyal pazarlama bakış açısından çözüm önerileri. Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 1, 65-83.
Özdemir, Ş., ve Koçer, D. N. (2020). 21. yüzyılda Türkiye’nin bilim iletişimi uygulamaları üzerine bir çalışma [Özel Sayı]. Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 18, 373-392.
Özen, M., ve Doğan, N. (2012). Aşı – hastalık ilişkisi: Söylenti mi, gerçek mi? Klinik Gelişim, 25, 16-20.
Özen, M., ve Şahin, M. E. (2010). Ötanazi. Ankara Barosu Dergisi, 4, 0-0.
Solmaz, B. (2011). Modernlik ve modernleşme kuramlarına yöneltilen eleştiriler. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 32, 35-58.
Soysal, A. (2018). Aşı karşıtlığı. Madde, Diyalektik ve Toplum, 3, 263-271.
Spellman, W. M. (2017). Ölümün kısa bir tarihi. (Çev. A. B. Pekiner). İstanbul: Can Sanat Yayınları.
Taner, Ş. (2018). Bağışıklamayı kim tehdit ediyor: Aşı karşıtları? Aşı piyasası? Toplum ve Hekim, Cilt 33, Sayı 3, 165-174.
Taner, Ş., ve Aksu Tanık, F. (2012). Aşı: Kutsalın metalaşması. Toplum ve Hekim, Cilt 27, Sayı 1, 14-26.
T.C. Sağlık Bakanlığı Aşı Portalı. (2018). Aşı nedir, nasıl etki eder? Erişim: https://asi.saglik.gov.tr/genel-bilgiler/49-a%C5%9F%C4%B1-nedir,-nas%C4%B1l-etki-eder.html (erişildi: 22.12.2020).
Ülker, D. B. (2020). Şifayı internette aramak: İnternet ve sağlık bilgisi üzerine sosyolojik bir değerlendirme. A. Turanlı, A. U. Aydınoğlu ve M. Şahinol (Eds.). Türkiye’de STS: Bilim ve Teknoloji Çalışmalarına Giriş içinde (ss. 169-177). İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi.
Willaime, J. P. (2017). Dinler sosyolojisi. (Çev. R. Adıbelli). İstanbul: Pinhan Yayıncılık.
Yavuz, M. (2018). Aşı karşıtlığının tarihçesi. Toplum ve Hekim, Cilt 33, Sayı 3, 187-194.
Yetişkin, E. (2018). Bir başka laboratuvar: B(ağ)sal kürasyon. D. Kaşdoğan, M. Erol ve Ö. Narin (Eds.). Toplum ve Bilim 144: ‘Bilim, Teknoloji, Toplum’ içinde (ss. 38-68). İstanbul: İletişim Yayıncılık.
Yüksel, G. H., ve Topuzoğlu, A. (2019). Aşı retlerinin artması ve aşı karşıtlığını etkileyen faktörler. ESTÜDAM Halk Sağlığı Dergisi, 4(2), 244-258.
[1] Türkiye’deki, Covid-19 pandemisine karşı oluşturulan “Bilim Kurulu”na benzetilebilir. Bilim iletişimi noktasında önemlidir.