Yazmanın, yazar olmanın 20 kuralından bahsedeceğiz. Ben normalde edebiyatın kurallara sıkıştırılmasından, terimlerle ifade edilmesinden, kalıplarla sınırlanmasından yana değilim. Fakat bu konuda bana gelen talepleri de dikkate almak zorundayım diye düşünüyorum.
Umarım yazar adayları için faydalı bir yazı olur.
Edebiyat eleştirmeni, yazı üzerine kafa yoran Roland Barthes, “Yazarlar ve Yazanlar” adlı makalesinde, “Yazarlar ile yazanlar arasında fark vardır. Yazarlar bir alınyazısını yerine getirir, bir kader tutumuyla hareket ederler, fakat yazanlar ise bir görevi ifa ederler, bir görev duygusuyla yaklaşırlar olaya,” der.
Eyleme geçtikten sonra yazarların başka çareleri yoktur, gemileri yakmışlardır, o iş bitmiştir, çıkılan yolun geri dönüşü yoktur. Yazanlarda ise durum değişir, onlar şartlara göre davranırlar, istediklerini alamadıklarında, ufak bir aksilikte vazgeçebilirler; bir alın yazısı bulunmaz onlarda.
Yazının başında size şu soruyu sormalıyım. Yazar mı olmak istiyorsunuz yoksa yazan mı? Evvela bu sorunun cevabını bulmamız gerekiyor.
Kural 1: Yazmaktan başka çareniz yok mu? Yazmak sizin için bir alın yazısı mı? Kitaplarınız tutmadığında, istediğiniz şöhrete ulaşamadığınızda, eserlerinizden para kazanamadığınızda yazmaktan vazgeçer misiniz? Sonra, bir meseleniz var mı, bir adalet duygunuz var mı, birilerine karşı başkaldırınız, kendi içinizde dinmeyen isyan, rahatsızlık duygusu, huzursuzluk, bir türlü hayata kanalize olamama var mı?
Bunlarla alakalı etraflıca düşünmemiz gerekiyor. Ben size pembe bir tablo çizemem, çünkü bu işin sorumluluğu da var, bu yüzden doğruları söylemeliyim. Bunların yanıtını bulduktan sonra ona göre hareket edersiniz. Yazmanın zor bir iş olduğunu göz önüne alın, kararınızı bu doğrultuda verin.
Konu ile alakalı son aylarda okuduğum, üzerinde çalıştığım, hayatını merak ettiğim yazarlardan birisinin bir sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Edebiyat bir hobi, bir spor veya boş vakitlerde icra edilen kibar bir oyun değildir. Ayrıcalıklı ve ayırıcı bir fedakârlık, önüne başka hiçbir şeyin geçemeyeceği bir öncelik, kurbanlarını köleye dönüştüren özgürce tercih edilmiş bir uşaklıktır.” der Mario Vargas Llosa, Genç Bir Romancıya Mektuplar’da. Bu cümle üzerinde iyice kafa yormanızı tavsiye ederim.
Kural 2: 1. kuraldaki o sorulara cevap verdikten ve tamam dedikten sonra 2. kuralımız okumak, kaliteli, sistemli ve disiplinli okumak, nitelikli eserler peşinde koşmak, kendisini kanıtlamış yazarları arayıp bulmak, çok yönlü yazarınızı bulmak… Her yazarın kendisine ait, en azından dönem dönem benliğine yakın hissettiği yazarları vardır, onları bulmalısınız, ona göre davranmalısınız.
Nitelikli kitaplarla, klasik olmuş eserlerle aranız hep iyi olsun. Yanınızda, çantanızda sürekli kitap taşıyın ve etrafınızda kitaplar varken uyuyun, hatta onlarla uyanın. Vasıflı ve karşılaştırmalı okudukça belleğiniz, bakış açınız, kelime dağarcığınız ve üslubunuz gelişecek. Zengin ve güçlü bir anlatıma sahip olacaksınız.
Kural 3: Bunu size çok fazla söylemezler, genel itibariyle, “Dolun, taşın ondan sonra yazmaya başlayın,” derler, kesinlikle bu yanlıştır. Okumayı yadsımadan söylüyorum, okumayı elbette yanımızda dimdik tutarak diyorum, hemen başlamak, derhal yazmak, hiç vakit kaybetmeden yazıyla yoğrulmak, her gün yazıya vakit ayırmak, bir şekilde yazıya ruhunuzu adamak, yavaş yavaş kendinizi, elinizi yazıya alıştırmak… Bunun önemli bir tarafı vardır, bilirsiniz inşaat yapmak gibidir bu. İnşaat için o işte illa ihtisas sahibi olmayı beklemezsiniz, bir yerden başlarsınız, elbette ilk binalarınız, ilk yaptıklarınız, sizin istediğiniz gibi olmaz, yaptıkça öğrenirsiniz ve yazdıkça yaratıcılığınız gelişir. Mimar Sinan’ın çıraklık, kalfalık ve ustalık eserlerini göz önüne alın.
Toparlayacak olursam, yazın, elinizi korkak alıştırmayın, korkmayın, kafasını gözünü yararak yazın, ilk önce dağılacaksınız, kafanız karışacak, sonra kargaşanın içinden bir disiplin yaratacaksınız.
Kural 4: Yazarların nasıl yazdığı ile alakalı son yıllarda çok fazla kitap yayımlanmakta, onlara bakabilirsiniz, internetten araştırabilirsiniz. Yazar olmak üzerine, nasıl yazacağınız ile ilintili mecmualar, edebiyat kuramları okuyun. Bunların hepsinden farklı kazanımlar elde edersiniz.
Yazarların hayatlarını, yazma alışkanlıklarını da gözden kaçırmayın fakat bu konuda size uyarım, büyük yazarların da dediği gibi, kendinizi bir yazardan tarafa fazla meyletmekten, yazarlığınıza zarar verecek şekilde ondan etkilenmekten koruyun.
Kural 5: Hangi tür kitap yazmak istiyorsanız, o konuyla alakalı, roman, hikâye, öykü, deneme, araştırma, bilim kurgu, polisiye okuyun. Kısa da olsa bu türlerin kelime anlamı itibariyle ne olduklarını öğrenirsiniz ve onlarla bağlantılı özlü eserlere yoğunlaşırsınız. Merakla karıştırdıkça matruşka gibi size açılan kapılardan geçip yeni kitapları, dergileri, makaleleri ve meselleri arayıp bulursunuz.
Kural 6: Okuduğunuz kitapları mukayese edin, analiz yapın, onlara makrodan bakın, örneğin siz olsanız nasıl yapardınız, hangi kahramanı o romanın içine nasıl yerleştirirdiniz, olay örgüsünü nasıl kurardınız, üslubunuzu nasıl kullanırdınız, bunlara odaklanmalısınız. Örneğin o eserde aksayan taraflar, sarkan yerler, hatalar var mı buna yanıt verin. Her eserin kurgusuna, kahramanlarına, üslubuna, söz sanatlarına, neyin eksik veya neyin fazla olduğuna yakından bakmayı alışkanlık edinin. Hem kendi yazdıklarınıza hem de başka eserlere karşı eleştirel bir bakış açısı edinmeyi ihmal etmeyin.
Kural 7: Araştırmacı, incelemeci bir ruhunuz olsun. Öğrenmeye, bilgiye aç olacaksınız. Her gün farklı kaynaklara eğilip onlardan yenilikler öğreneceksiniz. İnterneti, oradaki bilgileri sağlamasını yaparak, teyit ederek kullanacaksınız. Edebi olarak güncellenmek için mücadele edeceksiniz.
Kural 8: Yanınızda kesinlikle defter ve kalem taşıyın. Türkçeye Çalıntı Hayat diye geçen filmde gerçek yazar, çakma, hırsız yazara, “Kalem taşımayan, kalemi olmayan yazara yazar denmez,” anlamında bir laf söyleyerek çıkışıyordu. Bu yüzden hangi ortamda aklınıza ne gelirse hemen not alacaksınız, gerektiğinde yataktan kalkacaksınız, o notlarınız selden geriye kalanlar gibi, ileride eserlerinizi yazarken işinize yarayacak. O karalamalar bir gün, roman, hikâye, öykü, deneme olacak.
Kural 9: Bu belki insanın doğuştan gelen bir özelliğidir fakat bunu geliştirebilirsiniz. Sezgileriniz kuvvetli olsun. Ferasetinizi yüksek tutmaya özen gösterin. Sezmek, bir ortamı koklamak, etrafı okumak ve hissetmek için uğraş verin. Bu, yazarlığın önemli kurallarındandır.
Kural 10: Planlı bir şekilde gözlem yapın, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın çokça vurguladığı gibi hayata, eşyanın tabiatına karşı dikkatli olun, çakralarınız açık olsun. Bir yerde oturup kalabalıkları seyre dalın, insanların yüzlerine, hareketlerine, kişisel öykülerine odaklanıp onlar hakkında hikâyeler kurun, onlara atıfta bulunun, “Şu insan nasıl bir hayat yaşıyordur, nasıl bir insandır?” yakıştırma yapın, bu kendinize anlatın, kaleme alın, hatta bu konuda yazma eyleminizi zorlayın.
Kural 11: Etrafınızı ve dostlarınızı dinleyin. Yazarlıkta iyi bir dinleyici olmak çok önemlidir. İnsan hikâyeleri, özgün öyküler peşinde koşun. Çocuklara, yaşlılara, doğaya ve kuşlara sıkılmadan kulak verin. Eğer yapınızda varsa veya biraz geliştirerek sosyal bir insan olmaya, bilhassa sanatın içinde olanlarla sık iletişim kurmaya gayret edin. İnsanlar nasıl yaşıyorlar, ne yapıyorlar, günlük dertleri, genel sorunları neler, yaşamın içinde nelerle uğraşıyorlar, bilgi sahibi olun, ufak notlar alın.
Kural 12: Yazarlıkla ve sanatın farklı dallarıyla alakalı filmler izleyin. O filmlerden notlar alın, çıkarımlar yapın, ne anladığınızla ilgili farklı platformlarda yazın. Farklı disiplinlerle iletişim halinde olmak sizi hem besleyecek hem de yazdığınız metinleri geliştirip, elinizi güçlendirecek.
Kural 13: İmkânlarınız ölçüsünde seyahat edin, gezip dolaşın, o yolculuklarda kitap okuyun, yazacaklarınızı düşünün. Yazarlar ve sanatla ilgili müzeleri görün, sanatsal değerlendirme yapın, not alın, bu edinimlerinizi istifleyin, onlar da yeri geldiğinde çok şey çağrıştıracak ve işinize yarayacak… Her daim, “Tebdili mekânda ferahlık vardır,” atasözümüzün gereğini yerine getirmeye çalışın.
Kural 14: Tarihle, sanatla, kültürle, edebiyatla, yazarlık ve yazarlarla alakalı, sempozyumlara, edebi toplantılara, etkinliklere, usta yazarların, ilim insanlarının içerisinde olduğu söyleşilere katılın, yine gözlem yapıp notlar alın, kendi istidadınıza göre oralardan istifa edin. Ve yazarlarınızı arayıp bulun, onlarla irtibatta kalın. Ben 2010’lu yıllarda yazar Ömer Sevinçgül hocama çok mailler attım, ondan çok iletiler aldım, zayıf metinlerime kapsamlı, güzel yanıtlar verdi, beni geliştirdi, besledi. Yakın yerlerde oturmamıza rağmen okur ve yazar olarak kendileriyle görüşme isteğimi kabul etmeyen yazarlar da vardı. Anlayışla karşılıyorum, kimsenin böyle bir zorunluluğu yok.
Sadece burada altını çizeceğim bir nokta var, edebiyatın içinde belli bir zaman var olmuş, bir şekilde kendisini göstermiş, ama arkasını getirememiş bazı insanlar vardır, onlardan kendinizi sakının. Çünkü onlarda bir olmamışlık, tamamlanmamışlık vardır, onlar sizi duruşlarıyla rahatsız ederler, sizi gererler, sizin kendinizi kötü hissetmenize neden olurlar, eserlerinizi, yapmaya çalıştıklarınızı, taslaklarınızı beğenmezler, bunu belli ederler, kendi egoları, benlikleri çok fazla öne çıkmıştır, tamamlanmamışlık böyle bir şeydir, hayatın içinde görürsünüz, onlardan uzak durursanız iyi olur diye düşünüyorum.
Kural 15: Atasözleri, deyimler, sözlük, mitoloji ve felsefe okuyun. Bunlar da yazacağınız taslaklarda size yarar sağlayacak, eserlerinizi daha dolu ve çok yönlü bir hâle getirecek.
Kural 16: Yazım ve dilbilgisi kurallarına, anlatım bozukluklarına tekrardan şöyle bir bakın. Çünkü taslaklarınızı yazarken ve kuracağınız üslupta bunlar işinizi kolaylaştıracak. Son yıllarda biraz dikkat edilmeyen bir meseledir bu; bazı yazarların önemsemediği, kol üstü geçtiği, ne olacak dediği bir konudur. Unutmayın, üslup metin içinde içerik ile birlikte bir bütünü oluşturur.
Kural 17: Yürüyüş yapmanın bir eylem olarak yazara, şaire, bu işlerin içerisinde olan insanlara çok büyük katkısı vardır. O yürüyüşlerde romanlar tamamlanır, hikâyeler bir şekilde biter, öyküler yazarının belleğinde bir temele, zemine oturur. Ya da tam tersi olur, bunların çıkış noktaları belirginleşir. Attila İlhan’ın, İstanbul içindeki bir güzergâhta, her gün sabah alışkanlıkla yol yaptığını biliyoruz. O yürüyüşlerden kendisine çok büyük kazanımlar elde ettiğini de yazılarında okuduk.
Yürüyüş yapmanın, doğanın içinde olmanın, yıldızlara, bulutlara, denize bakmanın, yaşamı çiçeğiyle böceğiyle hissetmenin yazarlığınıza çok faydasını görecekseniz.
Kural 18: Yazdıklarınızı, fikirlerine güvendiğiniz insanlara okutun. Sizi besleyen, eserlerinizi layıkıyla önemseyen, yeri geldiğinde sizi eleştirip sarsan, yakanızdan tutup ırgalayan arkadaşlar edinin. Açıklarınızı bulup size açıkça söyleyenleri, yazarlığınıza rehber olanları özellikle arayıp bulun. Eleştiriye açık ve geniş olun, edebiyatın içinde olup kırılmamayı en baştan öğrenmelisiniz.
Kural 19: Hayal kurun. Gerçekleşmesini istediğiniz, özlediğiniz şeyleri düşleyin, kendinizi nerelerde görüyorsanız zihninizde canlandırıp evrene gönderin. Yazarlığınız ve taslaklarınızla ilgili beyninizde, belleğinizde bir şeyleri somutlaştırın. Gün gelecek onlar gerçek olacak. Çünkü düşlerinizi çalışmayla taçlandırırsanız karşılığını göreceksiniz.
Çok çalışkan olduğu bilinen Amerikalı profesyonel boksör Muhammed Ali’ye, “Kaç tane mekik, şınav çekiyorsun?” diye sormuşlar. “Normalde mekikleri, şınavlarımı saymıyorum, kaslarımın acısını ne zaman ki hissedersem işte o zaman saymaya başlıyorum,” dediğini burada hatırlayalım.
Kural 20: Kahraman yaratmayı, metin içi çatışmayı ve Gabriel García Márquez’in çok önemsediği kurguyu tez zamanda öğrenmeye bakın. Çünkü bunları erken yaşlarda, yazarlığınızın başında öğrenmezseniz, ileride zorluk çekersiniz. Küçük bir olayı bile Fyodor Dostoyevski gibi kahraman yaratarak, çatışkıyı ortaya çıkararak, merak duygusunu kararında vererek ve kurgulayarak anlatın. Bu konunun son yıllarda biraz atlandığı görüşündeyim. Hepsi değil ama ortaya çıkan bir kısım eserler, kahraman yaratmadan, olay örgüsüne gerek duymadan, gerekli çatışma olmadan yazarların kişisel hayatları, var olma sancıları ve yaşamsal çöküntüleri etrafında dolanıp duruyor.
Bunları yaptıktan ve toparladıktan sonra zengin bir üsluba, güçlü bir anlatıma, geniş bir kelime dağarcığına ulaşacaksınız. Eserlerinizi ortaya çıkarırken kendinizi rahat bir şekilde ifade edeceksiniz. Edebiyatın, kitapların ne demek olduğunu, yazarlığın size neler sağladığını, iyi ki yazar olmuşum dediğinizi bizzat yaşayacaksınız diye düşünüyorum, hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum.
2 Yorum
Cevap Yazın2 Pings & Trackbacks
Pingback:Roman Yazmak İçin 20 Kural - Akıl Fikir Müessesesi
Pingback:Hikâye Yazmak İçin 20 Kural - Akıl Fikir Müessesesi