RÜYA VE BENİ SUSTURAN TAŞ
hiç yüzüme bakmıyor sesime
ferman tınısı veren ağıtlar
bugünlerde
avuçlarından toprak sızan
sırtı dik
başı yüksek
alnı aydınlık bir vadi
almacında ona meftun kızanlar
sesi uğultuları yıldırım gibi yaran
buyurgan
bir adam iniyor bulutlar arasından
ne zaman bir söz için ağzımı açsam.
talaş ve kum ve kül doluyor
içine gömleğimin
ayaklarım soluyor güz gülleri vurduğu
zaman
bu hep böyle değildi
bir zaman lafım
kök kuvvetindeydi
gömleğim apak
yere sağlam basardı kasımla ayaklarım
bir şey oldu besbelli
bir uzak yola muhtaç
bir derde yakalandım.
rüyalar görüyoruz ben ve ayaklarım
yollar var güz mevsim ayaklarım
toprağı avucunda yaratan
buyurgan adamın ayakları
yürüdüğümüz vadi alnı olmalı
alnacımızda
rengahenk bir şelale
hiç böylesini görmemişsinizdir
suyun biriktiği yerde sallanan bir sandalye
ve gelmiş geçmiş bütün insanlar
pür dikkat sandalyenin ağıdını dinliyorlar
muhakkak bu rüyadan kesilmiştir avazım.
belki
bir tuhaflık daha var şüphelendiğim
başka bir günün ıslak teninde
bir sokakta alelade
bir taşa takıldım sendeledim
tam toparlanmıştım ki bir kez daha takıldım
bu aklım
öyle ya
bir taş canına kasteden sele
onu tepen kızana veyahut bir kazmaya
veyahut olmakla sancılanan herhangi başka şeye
hiçbir şey kanıtlamak zorunda değil
tanrıya ve insana…
ürperip bu gerçekle
taşın önünde eğildim eridim…
ikisinden biri olsa gerektir sesimi kısıp
gölgemi oyan
öyle zannediyorum.
Kürşat Küçük
1981 yılında Beyşehir’de doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladıktan sonra 1998 yılında Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesine girdi. 2002 yılından bu yana Van, Hakkari, Tokat ve Konya’da lise ve ortaokullarda öğretmenlik yaptı. Halen Konya’da öğretmen olarak çalışıyor.
Öykü, deneme ve şiir türleriyle ilgileniyor. İlk şiir kitabı “Yağmurayaz” 2018 yılının sonlarında yayımlandı. Fotoğraf, motosiklet ve spor diğer ilgi alanları. Henüz vakit varken bir şeyler yapmak gerektiğine inanıyor. Evli ve 7 yaşında bir kızı var.
“Şiir, ses, söz, his ve anlamın ardında yahut arasında kalan boşluğu doldurmaya çalışır. Şair, varlık ve yokluğun sürekli yinelenen boşluklarını nakış nakış örmeye çalışan bir söz rüsvasıdır. En zoruna talip olan, bu uğurda müptezelliğe bile isteye kanat çırpan bir söz işçisine elbette ki yol gösteremez, kalıp biçemezsiniz. Dahası şiirin içerik veya biçimi ile ilgili hiçbir soru, öneri karşılık bulmak zorunda değildir şairde çünkü şairin ilgi alanı o değildir. Şiirin ne olup olmadığı okurun sorunudur. Şair belki ne yaptığının farkında olmadığı, kendinden geçebildiği ölçüde aradığı şeye ulaşacaktır. Dolayısıyla bu soruları O’na yöneltmek, O’nu bilinçli sulara çekmek şiir ve şairin doğasına aykırıdır.”
Yazının Kapak Görseli: Gabriel Sainz
Kalemine , yüreğine sağlık Kürşat Hocam.
Tebrik ederim gerçek ten çok güzel. Kalemi ne sağlık.
Kalemine sağlık kürşat hocam…tebrikler