in

Hayvansever

Hayvanlarla konuşabiliyorum, hepsiyle, öyle olağanüstü bir yeteneğe sahibim. Çok iyi anlaşıyoruz. Yeryüzünde kötü niyetli mahluk yok, inanın hepsinin kendine göre haklı gerekçeleri var. Hayvan deyip de geçmeyin, sizin benim gibi renkli, sınırsız birer iç dünyasına sahipler, düşünüyorlar da düşünüyorlar, son derece hisli yaratıklar. İsteseler bizim gibileri kolayca ceplerinden çıkarırlar.

Küçükken köpeğim vardı. Şimdi adını unuttum, belleğim gidip geliyor. Konuştuğum ilk hayvan o; babam eve getirdiği gün saatlerce sohbet ettik, dertleştik, kafalarımız uyuştu, mutlu mesut senelerce yaşayıp gittik… Şimdi hatırladım, ismi Popcorn’du. Ama bunun anlamı ne, bu sefer de onu çıkaramıyorum. Neyse, olur artık o kadar.

Kaç yaşına geldim, hayvanlarla yarenliğe doyamadım gitti. İlk günki heyecanla iletişim kuruyoruz onlarla hâlâ; saatlerce konuşsunlar dinlerim, zaten ne diye sıkılayım, hayvan da olsa, herkesin dinlemeye değer bir hikâyesi var. Yeter ki sözlerini kesmeyin, yerli yersiz araya girmeyin, bırakın dilediği gibi içini döksün hayvancağız, durduk yere fukaralara kabalık, görgüsüzlük etmeyin.

Dolduysanız, yani içiniz şiştiyse, haksızlığa uğradığınızı falan düşünüyorsanız, insanları boş verin, gidin bir sokak köpeğiyle konuşun, çekinmeyin, utanmayın, derdinizi anlatın. İyi, profesyonel dinleyicilerdir. Köpekten korkuyorsanız, hiç olmazsa kendinize bir kanarya alın, suyunu yemini sakın eksik etmeyin, o da halden anlar bir hayvandır kendi meşrebince, merak etmeyin, garipliğinizi, yalnızlığınızı yüzünüze vurmaz, o bir damlacık canıyla gerekirse uykusundan feragat edip sizi dinler. Artık o kadar da nankör değil ya! Siz yeter ki tatlı tatlı anlatın, ajitasyona kaçmayın, küfürlü konuşmayın,  hayvanın da kendine göre bazı standartları var, durduk yere terbiyesizliğin de lüzümu yok!

Eskiden hayvanat bahçelerine giderdim, örneğin bir fili başka nerede bulacağım, kırk yılda bir şehre bir sirk gelecek de, ohooo, bekle babam bekle. Filler ne içli hayvanlardır mesela, hayatta bilemezsiniz, siz daha kedileri bile tam olarak tanımıyorsunuz ki, bir kere merak etmemişsiniz, adam sırasına koymamışsınız o cânım varlığı, zaten anladığım kadarıyla kaba saba, gözü kendinden başkasını görmez ham herifin birisiniz.

Biliyorum, ne saçmalıyor bu bunak deminden beri diyorsunuz şimdi, beni doğru dürüst, can kulağıyla dinleyemiyorsunuz, sabırsızsınız, acaba ne zaman susacak hıyar, yoksa kibarlığı bırakıp şuna çenesini kapamasını, defolup gitmesini mi söylesem? diye içinizden geçiriyorsunuz. Hoyratın, bencilin tekisiniz yani. O bir damlacık, beğenmediğiniz  karınca bile sizden iyidir! Ağladığınızı görse, hemen acil nakliye işlemini yarıda bırakır, o minicik yükünü dikkatle bir kenara kor, ne olduğunuzu anlamaya çalışır, zaten elinden daha fazlası da gelmez ki. Ama bazen kişiye o kadarı bile yetip de artıyor doğrusu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Foucault Ekseninde “Cesur Yeni Dünya”

Ayrılık Acısına Bir Doz Kuantum Fiziği