Bir zengin üç fakirin elinden tutsa bu dünya şimdiye çok güzel bir yer olmuştu. Ama arkasını dönüp yok sayan kodamanlar yüzünden öyle olmadı. Yeni bir hikâye değil. 2020 yılın hikâyesi.
Gözlerinin önündeki yoksulluğa yüz çevirip geçersen, yok sayarsan bunu da herkesin kaderi çerçevesine bağlayıp vicdanen rahat sıcak yuvanda uyumaya gidersen seni kâbusların değilse de bir gün göklerden ve yerlerden ve sulardan gelen hakiki adalet, ilahi adalet yerle bir edecektir. Hem de hiçbir din dil ırk ayırt etmeksizin…
Fakirin mikrobu. Neden Çin’de ortaya çıktı. Dünyanın en fakir insanları arasında? Zenginle fakir arasındaki uçurumun en çok olduğu ülkelerden birinde?
Bir zengin bir fakirin elinden tutsaydı şu an hepimiz el ele olabilecektik. Ama kendi aç gözlülüğü yüzünden fakiri gözü görmeyenler yüzünden hiçlik vadisindeyiz şu an. Alın öyleyse dedi sanki bir türlü uslanmak bilmeyen çocuklarına sanki bir anne. Kardeşin kardeşe yardım etmediği bir dünyada ya paylaşmayı yardımlaşmayı, başkasını hissetmeyi, görmeyi, öğreneceksiniz ya da hep beraber yok olup gideceksiniz. Bu mikrop fakirlerden gelen mikrop. Yeryüzünü tepeden tırnağa sallayan ve artık bir ses ver diyen.
Yazlığına yazlık, katılığına katlık ekleyenler… Fabrikasındaki işçiyi üç kuruşa çalıştıranlar… Aynı işi yapmalarına rağmen eşit ücret verilmeyenler… Gencecik yaşlarında işsizlik yüzünden evlerine hapsolanlar… Kötü beslenmek yüzünden gencecik yaşında birçok hastalığı olanlar… Tek başına adaletsizliğe kafa tutayım derken ruhsal hastalıklara yakalananlar… Duymadığımız gürül gürül bir ses, sanki ölürken ağzından tüm mücadelesinin buharı örümcek ağı gibi bir mikrop çıkardı… O mikrop fakirden gelen mikrop… Tüm dünyayı sardı… Ya daha adaletli bir yer olacak bu dünya… Doğanın dinlenip canlanması gibi huzur bulup yeniden canlanacak, birbirlerini duyacak körleşmiş ruhlar ya da zift karanlık koca koca dalgalar, pikler şeklinde yayılmaya devam edecek.
Fakirlerden gelen mikrobun tedavisi çok basit. Hemen şimdi bu yazıyı okurken başlasın bir yardım çiçeklenmesi… Din insanları körleştirebilir mi? Fakirleri kendi haline bırakmış kader diye bir din? On tane evi olduğu halde işsiz kardeşi kiralarda yaşam savaşı veren dindarlar gördük. Herkesi kendi kişisel yeteneksizliği yüzünden fakir olduğu durumuna mühürlemekten daha büyük körlük olabilir mi? Ne halde olduğuna bakmayan din olabilir mi? Kemikleşmiş körleşmiş bu yüzden burnunun ucunu görmeyen kendinden başka kimseyi görmeyen bir din olabilir mi? İyilik dinin dünyadaki işler halidir. Tüm dünyanın ortak dini iyilik. Dinin dünyadaki pratik halinin adı iyilik. Hiç dine dayandırmadan insan olmanın adı iyilik. Bu mikrop fakirin mikrobu çıkın bir çevrenize bakın, aç kalana, susuz kalana, işsize, sokakta yaşayana… Birbirinize bakın diyor… İnsanı kendini düşündükçe kocamanlaşan sıkıntılarının arasında su aldığı için batan bir gemi gibi olmaktan kurtaracak akışı yeniden sağlayacak şey iyilik. Deniz kıyısında yaşayanlar dağlarda tepelerde gecekondularda yaşayanlardan sorumlusunuz… En büyük sorunu birbirine değmemek olan sınıflar şimdi size ne söylüyor fakirlerden gelen mikrop: “Uzaklaşın, birbirinize değmeyin.” Öteki’ne diyor: “Öte git”
Aydınlar… Köşe kapmış kemikleşmiş dil bezirgânları… Hayat şimdi size ne söylüyor? Değin, dokunun, aralarında olun, onlara ayna olun. Onlar varlar. Temiz steril dünyanızın çok uzağındakiler… Sanat yapıcılar, halka değmeyen akademisyenler; halk var! Fakirden gelen mikrop, herkesi kabuğundan çıkardı biraz. Sağına soluna baktırdı. Herkes tedirgin şimdi. Herkes canlandı. Üstlerindeki ölü toprağı kalktı. İki yol var şimdi ya fakirden gelen mikrobun sözüne gitmek; hemen şimdi kapıları açmak, ihtiyacı olan herkesle paylaşmak ambarları, liraları, giysileri, yiyecekleri, kitapları, enerjileri, evleri…
Ya da hepsi benim sonsuza kadar benim… Diyerek açıp koca ağzını maske falan hak getire… Kapıvermek yeniden fakirlerden gelen mikrobu… Çözüm ellerinde. Sık sık yıkana yıkana gönül gözü açılmış ellerinde…
Yazımı bir şiirimle bitirmek istiyorum:
kalan
her şey benim olsun diye çıldırıyor
her şey senin al
bu ve bak tüm bunlar
nasıl ama nasıl
geçebilecek mi sevgisizliğin
dağlanmış bir gözün gördüklerini
hangi nesnenin ışıltısı toplayabilir
ama
söyle bana
işte avuçlarımı açtım
ve yağmur dilenen
açelya ağızlarıyla soruyorum
çırılçıplak…
ne tuhaf
gidiyoruz işte…
ayağımızda
tek bir sandalet bile
kalmayasıya…
Yazar, “Bir zengin bir fakirin elinden tutsaydı şu an hepimiz el ele olabilecektik” yazmış, zenginlik denen şey fakirliği üretir, üretim araçlarının özel mülkiyeti üzerine kurulmuş kapitalist toplumlarda eşitlik de adalet de olamaz, lütfen biraz Karl Marx okuyunuz.