in ,

Emekli Büyükelçi Emperyalist Komployu Nasıl Deşifre Etti?

Herkese merhaba. Sizinle geçtiğimiz Cumartesi yaşadığım benim için küçük ama insanlık için büyük (ama pek hoş olmayan) sonuçları olabilecek bir “anti-sosyal” medya macerasını paylaşmak istedim.

Uzun zamandır düzenli olarak takip ettiğim Cumhuriyet Gazetesi’ni, kısa süre önce yayın politikalarını değiştirmelerine rağmen keyifle okumaya devam ediyorum. Hem de elime mürekkebi bulaşsın diye internetten okumak yerine evime en yakın gazete bayisine gitmek için her sabah yolumu 15 dakika uzatarak.

Bilmeyenler için yukarıda bahsettiğim şu yayın politikası değişmesi meselesini kısaca özetleyeyim. Cumhuriyet Gazetesi’nin 7 Eylül 2018 tarihinde iş başına gelen yeni yönetimi, eski yönetimi Fetullah Gülen’i yeterince eleştirmemekle, usulsüz bir seçim ile Cumhuriyet Vakfı yönetimini ele geçirmekle ve Atatürkçülükten uzaklaşıp HDP yanlısı bir çizgi izlemekle suçlamakta. Eskiler ise yenileri, İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18 Şubat 2014 tarihinde yapılan Cumhuriyet Vakfı seçimlerini iptal ettiği davada AKP ile işbirliği yaparak ve asılsız iddialarda bulunup, isimsiz ihbar mektupları sunarak eski yönetimi devirmekle suçlamakta. Hatta Cumhuriyet davasında yargılanan ve uzun süre hapis yatan gazetecilerin vebalini de yenilere yükleyerek. Her neyse konumuz bu değil.

Geçtiğimiz Cumartesi, Cumhuriyet gazetesinde görüşleri yeni yönetim ile uyuşan Emekli Büyükelçi Onur Öymen’in bir yazısı yayınlandı. Yazıda Alman basınında ve Le Monde gazetesinde Cumhuriyet’teki yeni yönetim aleyhinde haksız ve yersiz eleştiriler yapıldığını, zaten geçmişte batı medyasının Türkiye aleyhinde doğru olmayan karalayıcı haberler de yaptığına dair çıkarımlar vardı. Yazıya aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:

http://www.cumhuriyet.com.tr/…/Bati_dan_Cumhuriyet_e_olcusu…

Yazıda yer alan şu bilgi çok ilgimi çekti; “Frankfurter Allegemeine Zeitung’da uzun yıllar köşe yazarlığı yapan Alman gazeteci Udo Ulfkotte, 2015 yılında yazdığı ‘Satın Alınmış Gazeteciler’ başlıklı kitabında devlet güçlerinin baskısıyla makaleler yazmak ve tasvip etmediği görüşleri savunmak zorunda bırakıldığını açıkladı. Ulfkotte bu konuda maruz kaldığı baskıları YouTube’da İngilizce olarak yaptığı bir konuşmada anlattı. Ancak yazdığı kitap ve yaptığı konuşma Alman medyalarında neredeyse görmezlikten gelindi”

Adı geçen gazeteciyi internette aradım ve muhtemelen Sayın Öymen’in bahsettiği konuşmayı izledim. Bahse konu video Russia Today adlı televizyon kanalında çıkmış. Merak edenler aşağıdaki bağlantıdan bu konuşmaya ulaşabilir ama ne yazık ki Türkçe altyazılı versiyonu mevcut değil:

Oldukça ilgi çekici bir konuşma. Udo Ulfkotte, CIA’in çeşitli cazibeler sunarak birçok gazeteciyi satın alıp Amerikan yanlısı ve Rusya karşıtı sahte haberler yapmaya zorladığını ve bu sistemin içine girmeyi reddeden gazetecilerin bertaraf edildiğini söylemekte. Kendi evi de bir zamanlar dahil olduğu kirli oyuna uymayı reddettiği için tam altı kez aranmış. Enteresan bulduğum için diğer konuşmalarını da izledim. İzlediğim videolar arasında A Haber’de Gerçek Bilgi adlı programda yayınlanan ve aşağıdaki bağlantılardan ulaşabileceğiniz mülakatı da bulunmakta.

Udo Ulfkette’nin yukarıdaki bağlantılardan izleyebileceğiniz mülakatında ise Rotschild, Soros ve Rockefeller gibi ailelerin Amerikan çıkarları doğrultusunda savaş çıkartmak için bazı gazetecilere manipülatif haberler yaptırdığı ve Türkiye’de Almanya için çalışan gazeteciler olduğu gibi oldukça çarpıcı iddialarda bulunmakta. Bu mülakatını da “Vay beee adama bak neler söylüyor. Eh A Haber de yandaş mandaş süper haber yapmış” diyerek izledim. A Haber sunucularının da programın sonunda yaptıkları “Udo abimiz çok güzel anlatıyor” diyerek başladıkları kendilerinden emin zafer konuşmasını da gazetecilik başarılarının ve cesaretlerinin haklı bir sonucu olarak yorumladım. Daha sonra kahraman gazetecimizin bir kalp krizi sonucu hayatını kaybettiğini ve CIA’in kalp krizi geçirten bir tabancaya sahip olduğunu belirten bir sosyal medya videosu vesilesiyle de hayatının nasıl sonlandığını öğrendim.

Buraya kadar kahraman gazeteci Udo UIlfkotte Almanya’nın Uğur Mumcusu. Amma velakin aşağıdaki bağlantıdan izleyebileceğiniz bir başka video işleri değiştirdi.

Gene Russia Today kanalında yayınlanan bu videodan da anlayabileceğiniz üzere Udo Ulfkotte neredeyse bir Neo-Nazi. Hatta samimi ortamlarda kendisini bu şekilde tanımlamış bile olabilir. Bu konuşmada da Türkçe altyazı olmadığı için ne yazık ki İngilizce bilmeyenler gene anlayamayacak. Bu yüzden kısaca özetleyeyim.

Videonun başlığı “İslam Batıyı Yenemeyecek”. Udo Ulfkotte bu konuşmasında özet olarak Müslümanların ensest yoluyla Batı’ ya şizofreni getirdiğini (yanlış okumadınız), Avrupalıların bir gün bıkıp Müslümanları geri göndereceğini ve bunun muhtemelen şiddet yoluyla olacağını, göçmenlerin sağlık sistemine olan maliyetinden dolayı Alman ekonomisinin çökmeye başladığını, Müslümanlar olmasa Avrupa ülkelerinin ekonomik sorun yaşamayacağını anlatıyor. Bu  deli saçması zırvaları sıralarken, ayrıca Hristiyan bir ailede dünyaya geldiğini, daha sonra ateist olduğunu, ardından Müslüman olduğunu, en sonunda ise yine Hristiyan köklerine geri döndüğünü “feleğin çemberinden geçmiş kamil insan” edasıyla anlatmakta ama bence bu sözleri akli ehliyetinin limitleri üzerine bilinçsiz bir itiraf olarak yorumlamak daha doğru olacak. Göçmen karşıtı sahte haberler yayınladığı gerekçesiyle Facebook tarafından sosyal medya hesabının dondurulduğunu eklemekte de fayda var.

Bu konuşmaların Rusya Federasyonu’ nun resmi olarak desteklediği İngilizce haber kanalı Russia Today’ de çıkması bence rastlantı değil. Yaklaşan Almanya seçimlerinde Rusya’nın Avrupa Birliği’ni çökertmek için Almanya’da en çok oy alan üçüncü parti olan ve önümüzdeki seçimlerde ikinci parti olması mümkün olan Neo-Nazilerin de desteklediği Trumpvari AfD lehine müdahil olduğu iddiaları şu aralar Almanya’nın en önemli güvenlik sorunlarından biri. Ayrıca Trump’ ın eski danışmanı ve Rusya’nın ABD seçimlerine müdahale ettiği yönündeki iddialarda kilit isimlerden biri olarak adı geçen Steve Bannon’ın bir süredir Avrupa’ da popülist enternasyonal kurmakla meşgul olduğunu da belirteyim.

Hadi A Haber sunucularının “Gerçek Bilgi” adlı bir programda sahte haber yapan İslamiyet karşıtı ırkçı bir gazeteci ile mülakat yapıp üzerine bir de kendilerinden emin bir şekilde “Udo abimiz çok güzel anlatıyor” demelerini anladık. Fakat bir zamanlar dış politikamızın emanet olduğu kişilerden biri olan Sayın Öymen’in tam da sahte haber ve yersiz eleştiri ile ilgili yazısını desteklemek için sahte haber yapan bir gazeteciyi referans göstermesi talihsiz bir durum değil mi?

Sayın Öymen’in, “Ancak yazdığı kitap ve yaptığı konuşma Alman medyalarında neredeyse görmezlikten gelindi” sözünden Udo Ulffkotte’ nin kitabına ve konuşmalarına ana akım Alman medyasında yer verilmediğini öğreniyoruz. Bu “sansür” Sayın Öymen’ in ima ettiği gibi karanlık odakların deşifre olmamak için yaptığı bir hamle değil de ırkçı sahte haberlere yer vermemek için alınan bir önlem olabilir mi?

Sayın Öymen Udo Ulfkotte’ yi referans olarak gösterdi diye elbette kendisinin manipülatör bir ırkçı olduğunu falan iddia etmiyorum (Gerçi bu yazı üzerinden “Yoksa Onur Öymen KGB ajanı mı?” diye çok güzel bir sosyal medya haberi yapılabilir o ayrı). Medya üzerinden yapılan manipülasyonların emekli bir büyükelçiyi bile kandırabileceğini, dolayısıyla kitleleri başta sosyal medya manipülasyonları olmak üzere çeşitli algı yönetimleriyle akla gelebilecek her türlü saçmalığa inandırmanın mümkün olduğunu iddia ediyorum.

Oxford sözlüğü 2016 yılında “gerçek sonrası” anlamına gelen ve “kamuoyunun şekillenmesinde objektif durumların duygu ve kişisel kanaatlerden daha etkisiz olması” olarak tanımladığı “post-truth” sözcüğünü boşuna yılın sözcüğü seçmedi.

Yukarıda okuduğunuz üzere ben de birkaç manipülatif videoyu hayranlıkla izledim. Eğer İslamiyet karşıtı ırkçı bir mülakatın yer aldığı videoyu da izlemeseydim delinin tekini Almanya’nın Uğur Mumcusu sanmaya devam edecektim. İtiraf edeyim ilk izlediğim videoyu “Medya’nın karanlık baronlarının foyasının nasıl ortaya çıkartıldığını” sosyal medya arkadaşlarıma anlatma “kahramanlığını” yaşamak için paylaşmak kafamdan geçmedi değil.

Bir takım karanlık odakların üzerine giden ve bunu hayatıyla ödeyen kahraman gazeteciler elbette vardır. Bir takım karanlık odakların yönlendirdiği gazetecilerin varlığına inanmamak da biraz fazla iyi niyetli bir tutum olacaktır. Sahte haber yapan gazetecilerin varlığı da teknolojik gelişmelerle birlikte çağımızın büyük sorunlarından biri haline geldi. Size aklım yettiğince bunların ayırdına nasıl varılacağını anlatayım.

Manipülatif haberler genellikle insanların ilgisini çekecek kısa ve sansasyonel mesajlar vererek yapılır. Böylece bu manipülasyonlara maruz kalan kişiler hepi topu birkaç dandik internet haberi izleyerek “Dünyayı yöneten yedi ailenin ipliğini pazara çıkardıklarını” sanarlar ve gizemli konuları araştırma yaparak öğrenme zahmetinden kurtulurlar. Başka bir deyişle sahte haberler takipçilerine kolay yoldan hayatın sırrına erme imkanı sağlamaktadır. Saçma sapan şeylere inanmak doğru düzgün şeylere inanmaktan daha caziptir desem abartmış mı olurum?

Bu tip manipülasyonlara kanmamak bilgiye kolay yoldan ulaşma tuzağına düşmemekten geçiyor. Gerçeğe ancak ter dökerek ulaşılabilir. Gerçeği kolay yoldan öğrenme tembelliği ise bizi kolay yoldan zengin olmak isteyen Çiftlik Bank mağdurlarına benzer bir duruma düşürür.

Gerçek dolu günler dileğiyle…

Bir Yorum

Cevap Yazın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Memento Mori I Ölümün Beklenişi

Havva Marta ve Mitolojik Fırça Darbeleri