Bolsonaro’nun yükselişi Brezilya siyasetini ayağa kaldırdı; bu kutuplaştırıcı figürün seçilmesi Brezilya’yı yeni, öngörülemez bir yola sürükleyebilir.
“Tropikal kuşağın Trump’ı” statükoya son verme vaadiyle Brezilya siyasetini altüst etti.
Brezilya’nın yeni devlet başkanı Jair Bolsonaro aşırı-sağ seçim kampanyasını “Her şeyden önce Brezilya ve her şeyin üzerinde Tanrı” sloganıyla özetledi.
Bunu “Önce Amerika”nın Brezilya versiyonu olarak düşünün.
Bu kampanya Bolsonaro’yu geçtiğimiz pazar günü başkanlık seçimlerinin son etabında kesin bir zafere taşıdı; solcu aday Fernando Haddad’ı kolaylıkla saf dışı bırakarak oyların yüzde 55’ini topladı.
Bolsonaro, Brezilyalıları “sistemi yıkma” ve çalkantılı geçen birkaç yılın ardından statükodan kurtulma vaatleriyle cezbetti. Brezilya, 2016 yılından beri derin bir ekonomik gerileme ile mücadele halindeydi. Ekonomik krize, ticaret sektörünün ve hükümetin en yüksek kademelerindeki muazzam bir yolsuzluk skandalının ortaya çıkmasıyla başlayan ve geride skandaldan etkilenmeyen az sayıda üst düzey politikacı bırakan bir siyasi karmaşa eşlik ediyordu.
Bu ortamda artan şiddet suçları karşısında bir kısım seçmenin düzen ve güvenlik talebi, aynı zamanda eski bir subay olan Bolsonaro’nun vaatlerinde karşılık buldu.
Ancak “asayiş” talebini kucaklayan bu tavır, yeni devlet başkanının ülkenin askeri diktatörlük tarihine olan özlemini dile getirdiği ifadeleri göz önünde bulundurulduğunda endişe verici çağrışımlar yaratıyor. Bununla birlikte, anti-demokratik görüşleri, rahatsız edici retoriğinin yalnızca bir bölümü; seçilmiş başkan, aynı zamanda misojinist, LGBTQ karşıtı ve ırkçı ifadeler de kusuyor.
Seçim yarışının galibi, ABD başkanı Donald Trump ile de karşılaştırıldı; her ikisi de ortalığı ateşe veren bir retorik kullanmayı tercih ediyor, yolsuzluğa, suç ve kaos ortamına son vermeyi vadeden kampanyalarla yola çıkmayı denediler ve sosyal medyada nasıl bir yol izleyeceklerini biliyorlar.
Nitekim, Trump seçimin hemen ertesi pazartesi günü tweet atarak Bolsonaro’yu arayıp, zaferini tebrik ettiğini açıkladı. Bolsonaro da telefon konuşmasına dair attığı tweet ile ABD başkanının kendisini bu “tarihi seçim” sonucu için tebrik ettiğini açıkladı.
Brezilya’nın, azımsanmayacak bir oy oranıyla seçim yarışını kazanan yeni seçilmiş devlet başkanı Jair Bolsonaro ile çok güzel bir konuşma yaptık. Brezilya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin ticari, askeri ve her alanda yakın temas halinde çalışması gerektiği konusunda ortaklaştık! Mükemmel karar, kendisine tebriklerimi ilettim!
Bolsonaro’nun yükselişi Brezilya siyasetini ayağa kaldırdı; bu kutuplaştırıcı figürün seçilmesi Brezilya’yı yeni, öngörülemez bir yola sürükleyebilir.
Zaman zaman “Tropik kuşağın Trump’ı” olarak da anılan Brezilyalı siyasetçi Bolsonaro hakkında bilmeniz gerekenler…
1) “Politik öteki” olduğunu iddia ediyor
Her ne kadar kendisini öyle göstermeye çalışsa da, Bolsonaro pek “politik öteki” sayılmaz. 63 yaşındaki eski subay, Brezilya federal meclisinde 7 dönem görev aldı. Mike LaSusa daha önce Vox’ta Bolsonaro için şöyle yazmıştı; namzet, ordu ile güçlü bağlarının tadını çıkararak “iflah olmaz bir muhafazakar” olarak sivrildi.
Geçmiş yıllarda pek çok farklı partiye üye olmuş olsa da, Bolsonaro yakın zamanda Sosyal Liberal Parti’ye (PSL) katıldı ve başkanlık kampanyasını buradan inşa etti. Eski marjinal parti ile bağlantısı politik bir güce dönüşerek Brezilya parlamentosuna büyük kazanımlar sağladı.
Bolsonaro adaylığını duyurmak ve sözünü iletmek için sosyal medyaya fazlasıyla yaslandı. Trump’ın yolundan giderek sık sık oyları hakkında böbürlendi, Brezilya’nın yaşadığı sorunlarla ilgili solcu İşçi Partisi’ne yüklendi ya da “Brezilya’yı kurtaracağına” söz verdi.
Özellikle kadınlar tarafından, çok yoğun bir muhalefet ile ve protestolarla karşılandı. Karşıtları #EleNão “O Olmaz” sloganını kullandı. Eylül ayında kampanya gezisi sırasında “Tanrı tarafından görevlendirildiğini” iddia eden biri Bolsonaro’yu karnından bıçakladı.
Ağır yaralanmış olsa da, bu olay profilini yükseltmesine yaradı ve bir nevi “şehitlik” statüsü kazanmasına; aynı zamanda, bıçaklı saldırıdan henüz kurtulmuş birine darbe vuruyor görüntüsü vermek istemeyen rakiplerinin ise kabuğuna çekilmesine sebep oldu.
Saldırının ardından Jair Bolsonaro’nun oğlu Flávio Bolsonaro “Bir aile babasının, milyonlarca Brezilyalıya umut olan bir adamın hayatını karartmaya kalkışan haydutlara bir mesaj iletmek istiyorum” dedi ve ekledi, “şu an o adamı başkan yaptınız.”
2) Saldırgan görüşleri sahiplenmek gibi bir huyu var
Ah, nereden başlasak… Bolsonaro’nun, kadınlar ve LGBTQ hakkında yaptığı saldırgan yorumlardan ve Brezilya’nın siyahi ya da melez nüfusuna dair ırkçı söylemlerinden oluşan kabarık bir sabıkası bulunuyor.
Bu görüşleri yeni değil elbette, ancak yeni yeni elde ettiği popülerlik ve başkanlık platformu sayesinde bu görüşlerin eriştiği kitle günden güne büyüyor. Sao Paolo’da bir üniversite olan Getulio Vargas Foundation’dan karşılaştırmalı siyaset profesörü Guilherme Casarões, Washington Post’a yaptığı bir açıklamada şöyle demişti: “Beş yıl önce yalnızca eşcinsellik karşıtı görüşleri olan sıradan milletvekillerinden biriydi. Şimdi ise Bolsonaro, tıpkı Trump gibi, gerçeküstü bir figür haline gelmiş durumda.”
Bolsonaro, ayrımcı söylemleri yüzünden mahkemelik bile oldu. Söylemlerinden bazıları şöyle: Afro-Brezilyalı kölelerin torunları olan yerli Quilimbolas halklarını, tembellikle itham ederek aşağıladı: “artık üremeyi becerebildiklerini bile sanmıyorum.”
- Eşcinsel bir oğlu olsa onu sevmesinin mümkün olmayacağını açıkladı: “kaza geçirip ölmesini tercih ederim.”
- Kendisiyle eşit konumdaki bir kadın meclis üyesinin insanın tecavüz bile etmek istemeyeceği kadar çirkin olduğunu söyledi: “Tipim değil. Kendisine asla tecavüz etmezdim. Ben tecavüzcü değilim, ama olsaydım bile kendisine tecavüz etmek istemezdim çünkü hak etmiyor.” (Bolsonaro, 2014)
- 2011 yılında kendisine, oğlunun siyah bir kadına aşık olması durumunda ne yapacağı sorulduğunda Bolsonaro, “Bu riske girmezdim çünkü benim oğullarım iyi eğitim aldılar” cevabını verdi.
Destekleyenlerinin bir bölümü, seçmenlere itici gelebileceği endişesiyle dilini yumuşatması gerektiğini söylerken, bir kısmı ise retoriğinden memnun gözüküyordu. Kullandığı saldırgan dil Bolsonaro karşıtlarını ise ayağa kaldırdı, Hitler’e benzetenler oldu.
Eleştirilere karşılık, yeni devlet başkanı, bazı yorumlarının bağlamından saptırılan şakalar olduğunu ve seçim kampanyası süresince Brezilya’yı halkı için daha güvenli ve daha iyi bir ülke yapmaya çalıştığını savunarak daha kapsayıcı bir dil kullanmayı denedi; yine de geçmişteki söylemlerinin bu iddiası ile örtüşmediği aşikar.
3) Brezilya’daki askeri diktatörlükle sıkıntılı bağları bulunuyor
Bolsonaro’nun en tartışmalı ifadelerinden bazıları, Brezilya’daki acımasız askeri diktatörlüğe düzdüğü övgülerden oluşuyor. Ülke, 1960’lardan 1980’lerin ortalarına kadar askeri yönetimin hakimiyetindeydi. Bolsonaro 2015 yılında o dönemi “şanlı” diye anacak kadar ileri gitmişti.
2016 yılında ise, askeri hükümet döneminde yüzlerce kişiye işkence edilmesini gözeten gizli polis teşkilatı şefini (ölümünün ardından) onurlandırmak adına yaptığını iddia ederek dönemin devlet başkanı Dilma Rousseff hakkında tahkikat başlatılması için oy kullandı. Diktatörlük tarafından Rousseff’in tutuklandığını ve işkence gördüğünü göz önünde bulundurduğumuzda, Bolsonaro’nun tavrı rahatsız ediciydi.
Başkanlık kampanyası için Bolsonaro, seçimde kendisine ortak aday olarak askeri iktidar üzerine Brezilya’da belli koşullar doğrultusunda yeniden bir askeri hükümet kurulmasının kabul edilebileceği gibi birtakım endişe verici söylemleri bulunan emekli bir generali seçti.
Başkanlık kampanyasında ise Bolsonaro o kadar da ileri gitmedi ve zaferini açıkladığı konuşmasında hükümetinin “anayasal ve demokratik” olacağını taahhüt etti.
Ancak askeri iktidar günlerine duyduğu nostaljik özlem, pek çok Brezilyalıyı harekete geçirdiyse de, ülkede artan suç ve güvensizlik ortamının üzerine Bolsonaro’nun duruşunu benimseyen bir kitle de bulunuyor.
4) Yolsuzluk karşıtı ve suç karşıtı platformlar kuran bir muhafazakar
Çok sayıda Brezilyalı seçmenin Bolsonaro’yu desteklemesinin sebeplerinden biri, ülkedeki yüksek orandaki şiddet suçları, çökmek üzere bir ekonomi ve ülkeyi saran yolsuzluk gibi problemlere çözüm getirme vaadi.
Devasa ve büyümeye devam eden yolsuzluk skandalı yıllar içerisinde Brezilya siyasetini yiyip bitirmiş, böyle bir işlevsizlik ortamında halkın liderlere olan güven ve memnuniyeti tükenmiş durumda.
Görevden ayrılan devlet başkanı Michel Temer, merkez sağ parti üyesi ve hiç ama hiç sevilmiyor. Yönetimi, yolsuzluk skandalıyla bağlantılı olduğu gerekçesiyle 2016 yılında soruşturma geçiren ve görevden alınan İşçi Partili eski devlet başkanı Rousseff’ten devralmıştı. Rousseff doğrudan suçlanmamıştı, ancak partisi iktidardaydı ve gittikçe derinleşen bir iktisadi gerileme gibi başka baskılarla karşı karşıyaydı.
Rousseff’in selefi Luiz Inácio “Lula” da Silva, 2003 ile 2011 yılları arasında devlet başkanlığı yapmıştı; görevi süresince devam eden ekonomik büyüme ve toplumsal eşitlik ortamı sayesinde Brezilya’da halen fazlasıyla seviliyor. Lula’nın popülaritesi, 2018 başkanlık seçimlerinde yeniden devlet başkanlığına aday olmaya varmıştı; ancak yolsuzluk skandalında aldığı 12 yıllık hapis cezası nedeniyle adaylığı yasaklandı. (Lula ve destekçileri, mahkumiyet kararının şaibeli olduğunu savunuyor.)
Lula’nın yarıştan düşmesiyle sahneye Sao Paolo’nun eski belediye başkanı Fernando Haddad çıktı. Haddad, Lula’nın mirasına tutunmaya çalışarak ekonomik gelişmeye odaklanan bir kampanya yürütmeyi tercih etti. Ancak o da, Brezilya halkının mevcut hükümete ve onun ülkedeki ekonomik ve politik sorunlara çözüm olmayı beceremediği algısına yönelik hoşnutsuzluğundan faydalanmayı başaran Bolsonaro’yu yenmeye yetecek kadar popüler olmayı başaramadı.
[vox.com’daki İngilizce orijinalinden Sena Çenkoğlu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]