Bir Karıncanın Kapadokyası ve Nisan
Nisandayım, millet bir acayip.
Üstelik fazladan bir betimleme ile
Soğuklar bir şişe şarabı beraberinde götürdüler.
Çayımda atasözleri gevşedi yaşlı, garip
Demini bir kerpicin susuzluğundan istemiş,
Kimisi almış, kimisi yetişememiş.
Hemen bitişiğinde yorgun bir deniz taşınır at arabalarıyla.
Bak bu maviler yaranın başı
Çünkü ilk cinayeti bir balığın atası işlemiş ve
Bir balık atasözünde nasihat unutulmuştur.
Bak bu maviler hikâyenin başı,
Bak bu da Nisan, gönül yorgunluğu,
Allı pullu, yeşilli,
Bir çingene için Endülüs’ten gelmiş.
(git bak, bir çingene atasözünde deniz kırmızıdır.)
Aydan ve günden ziyade bir öyküdür,
Bak bu havada uçuşan insan yaraları,
Güzden ve çok eski şehirlerden kalma…
Bir anlatısı vardır muhakkak.
Nasıl kananır? Veyahut nasıl kanılır?
Bak bu insan bir yaradan sonradır,
Sadece ürkekliği unutmuştur tavşanda.
Kalan günler ise bir kelebeğe çağ,
Bir karıncaya yorgunluk…
Ve düşmez kalkmaz bir yaradır Nisan.
Kulağına ismini fısıldarken dili sürçmüş tanrının.
İnsan diyememiş, Nisan deyivermiş yaraya.
Ruha dokunan bir şiir, yayınlanmış kitabınız var mı acaba?
Ince yorumunuz için teşekkür ederim. Henüz yayımlanmış bir şiir kitabım yok. Şiirlerim bu tarz mecralarda olumlu tepkiler alırsa, tek hayalim şiirlerimi kitaplaştırmak olacak.
Kalemine sağlık. Çok başarılı buldum.
Teşekkür ederim.