in

Üstün Deha ve Olağanüstü Yeteneğe Sahip Savantlar

“Savant” Fransızca “bilmek’’ anlamına gelen “Savoir” kelimesinden dilimize çevrilmiştir. İlk olarak dezavantajlı konumlarıyla  bağdaşmayan ya da bağdaşmıyormuş gibi görünen, özel yeteneklilerin yanı sıra zihinsel gelişimi normalden farklı olan kişileri tanımlamak amacıyla ilk kez 1887 yılında J. Langdon Down tarafından literatüre konulmuştur. Savant Sendromu, zihinsel gelişimi normalin dışında seyreden, üstün deha ve yeteneğe sahip olan insanları tanımlar. Bu tip rahatsızlıklar, savantların zeka seviyesinin ortalamanın altında olduğunu gösterirken, doğuştan sahip oldukları ya da erişkinlikte ortaya çıkan bu yetenekleri,üstün derecede beceri sahibi olduklarını gösterir.

Kim Peek

8600’den fazla kitabı ezbere bilen, coğrafya, müzik, tarih, spor gibi birçok alanda geniş ansiklopedik bilgiye sahip olan ve 2009 yılında ölen Kim Peek, meşhur Yağmur Adam filmindeki Dustin Hoffman’ın canlandırdığı Raymond Babbitt karakterine esin kaynağı olmuştur.

Kim Peek aynı zamanda  herhangi bir tarihin haftanın hangi gününe denk geldiğini anında söyleyebiliyordu. Amerika’daki bazı kentlerin haritalarını olduğu gibi hafızasına almıştı. Klasik müziğe özel ilgisi vardı ve dinlediği parçanın hangi besteciye ait olduğunu ve ne zaman yazılmış olduğunu hemen söyleyebiliyordu. Dünya tarihindeki büyük olayları, tarihlerini ve aktörlerini hatırlıyor, telefon ve posta kodlarını ezbere biliyor, filmleri, konuları ve oyuncularıyla birlikte hatırlıyordu.

Aynı anda iki sayfayı, birini sağ diğerini ise sol gözüyle okuyabiliyordu ancak günlük hayatta babasına bağımlı durumdaydı.Beyni ve zeka seyiyesi araştırılan Peek’in iq puanı sadece 87’ydi. Bu durum beynin iq seviyesi ile yetenek edinme potansiyelinin birbiriyle çok da ilişkili olmadığı sonucunu ortaya koydu.

Daniel Tammet

Matematiksel hesaplama ve dil becerisine sahip ünlü bir savanttır. Çocukluğunda geçirdiği ve temporal lop epilepsisi olarak teşhis edilen birkaç havaleden sonra Daniel, her sayının kendine özgü bir renk, şekil ve dokusunun olduğu güçlü ve benzersiz bir sentez oluşturmuştur. Bu senteze süper hızlı matematiksel ve takvim hesaplamaları ile sayılar için büyük bir hafıza eşlik etmektedir. Daniel, Pi Sayısını 22 bin 500 hane ile en uzun söyleyebilen kişi olarak Avrupa rekorunu kırmıştır. 25 basamaklı bir sayıyı bile hafızasında tutabilmektedir.

100 bine kadar olan bütün sayıları kafasında yarattığı şekillerle hatırlayan Tammet için 8725 sayısı bir koyunu, 327 sayısı ise piramitleri ifade ediyormuş. Genç dahi bu yöntemle sonsuza giden pi sayısını da ezbere söyleyebiliyor. Kendi için “göremanti” adında bir dil geliştirmiştir Daniel’in yabancı bir dili öğrenmesi ise yaklaşık bir haftasını alıyormuş.

Stephen Wiltshire

1974 doğumlu olan Wiltshire’a 3 yaşında otizm teşhisi konulmuştur. Beş yaşında olağanüstü resim yeteneği keşfedilen küçük çocuk, perspektif kullanarak resimler yapabilmekteydi. Ailesinin yönlendirmesiyle engellilerin de eğitim aldığı bir sanat okuluna gönderilen Wiltshire, burada Londra otobüslerini, önemli heykelleri ve tarihi yapıları resmetmeye başlamıştır. 8 yaşına geldiğinde ilk defa konuşmuş ve kullandığı ilk kelime “kağıt” olmuştur. Yaptığı resimlerle medyanın ilgisini çeken Wiltshire, pek çok televizyon programına konuk olarak katılmış ve hakkında kitaplar yazılmıştır. Kraliyet Akademisi tarafından “En İyi Çocuk Sanatçı” ödülüne layık görülen Wiltshire, Tokyo üzerinde yaptığı kısa bir helikopter uçuşunun ardından, şehrin 10 metrelik panoramik bir resmini yaptı. Resim herkesi şaşırttı, çünkü resimde şehrin tüm sokakları, önemli tarihi eserleri ve hatta dairelerin kapı numaraları bile yer alıyordu. Böylelikle Wiltshire, ergenlik dönemine geçişte kendisinin dünya tarafından tanınmasını sağlayacak bir eyleme imza atmış oldu.

 Richard Wawro

1952’de doğdu. Üç yaşındayken ailesine onun orta veya ağır seviyede zihinsel engelli olduğu söylendi. Aynı zamanda otistik davranışlar, kendini geri çekme, tepkisizlik, daireler çizerek yürüme, nesneleri durmadan çevirme ve bir piyano tuşuna saatlerce basmak gibi karakteristik obsesyon belirtileri göstermekteydi. 11 yaşına kadar konuşmadı. Çocukluğunda iki gözünden de katarakt ameliyatı olan Richard, yaklaşık 3 yaşındayken kara tahta üzerinde çizimler yapmaya başladı. 6 yaşındayken bir çocuk rehabilitasyon merkezine gönderildi ve orada boya kalemleri ile tanışarak resim yeteneğini ortaya çıkarma fırsatı buldu. Richard’ın özel ihtiyaç öğretmeni Molly Leishman sayesinde yetenekleri ortaya çıktı. 12 yaşındayken Londra’daki “Polish School of Art’ta  hocası Profesor Marian Bohusz-Szyszko, Richard’ın çizimlerini gördü ve adeta “yıldırım çarpmışa döndü.” Onun çalışmalarını “bir mühendisin hassasiyeti ve bir şairin bakış açısının bir araya gelerek ortaya çıkardığı bir fenomen” kelimeleriyle adlandırdı.

Diğer savantlar gibi Richard’ın da inanılmaz bir hafızası vardı. Yaptığı her bir resmin yerini ve tarihini hatasızca zihninde tutabiliyordu. Çizimlerini yalnızca ilk kez gördüğü şekilde ve model kullanmadan yapıyordu. Televizyonda sevdiği bir görüntüyü veya herhangi bir kitapta karşısına çıkan görüntüleri çizebiliyordu.Gördüğü her şeyi eksiksizce çizimlerine yansıtabilirdi ama kendinden de  bir şeyler katardı. Özellikle ışık onu çok etkilerdi, resimlerinde ışık ve gölge tonlarını ustalıkla kullanırdı. Richard ilk sergisini Edinburgh’da 17 yaşındayken açmıştır. Şu anda ise dünyaca tanınıyor ve 100’den fazla sergide 1000’in üzerinde resmi satıldı.

Tommy McHugh

Hayatının çoğunluğunda bir dolandırıcı ve başka suçlara da meyilli bir uyuşturucu bağımlısıydı. 51 yaşına geldiğinde beklenmedik bir şey neredeyse ölmesine neden oluyordu; beyin kanaması geçirdi. Beyninin her iki tarafında da kanama olan McHugh ciddi bir ameliyata girdi, hiç kimse kurtulacağına ihtimal vermiyordu ama ameliyattan sağ çıktı. Ameliyatın bir yan etkisi sonucu şiir yazmaya başladı. Kendi sözleriyle bu onun için bir zorunluluktu. Yazdıkça daha fazla yazıyordu, onun için bu bir bağımlılık haline gelmişti. Bunu takiben kafiye uydurma alışkanlığı yerini daha da tuhaf bir obsesyona devretti, bundan sonraki birkaç yıl boyunca McHugh, uyanık olduğu her anı resim yaparak geçirmeye başlamıştır.

Günde 19 saate kadar önündeki tüm yüzeylere resim yapmıştır. Tuval alacak para bulamadığı zamanlarda evindeki duvarlara, tavana ve yerlere resim yapıyordu. McHugh’u inceleyen bir nöroloğa göre beyin kanaması esnasında kanama frontal lobunu kan ile doldurmuştu ve bu bölge yaratıcılıktan sorumlu  bölgeydi. İlginç bir şekilde bu durum doğal bir durumda arka planda gerçekleşen bu eylemi kapatmış ve sürekli bir hale getirmişti. McHugh bu durumu’’ sonsuz, sonsuz koridorlar’’ olarak gördüğünü söylemektedir. Resim yaparken zihnindeki hayali resmin bir görüntüsünü çıkardığını düşünmektedir.

 Alanzo Clemons

Çocukken yaşadığı bir kaza sonucu (sonradan) edinilmiş savant sendromu ile hayatına devam etmiş ve inanılmaz çalışmalar ortaya çıkartmıştır. Çalışmalarını yaparken hiç bir alet kullanmamaktadır, yalnızca parmakları ve tırnakları ile kile şekil vermekte ve sadece fotoğrafını gördüğü canlıların bile 3 boyutlu heykellerini yapabilmektedir. 2 boyutlu bir görüntünün, insan beyni tarafından 3 boyutlu olarak tekrar oluşturulması henüz tıbbın açıklayamadığı bir durumdur ama Alonzo, bunu sıradan bir işlem olarak gerçekleştirebilmektedir.

40 iq puanına sahip Clemons’un hayatta fazla bir beklentisi yoktu. Ta ki heykel yapmaya başlayana dek; okulda sınıfın arkasında sessizce oturup küçücük kil parçalarından minik hayvanlar yapardı. Öğretmenleri ondan kili aldığı zamanlarda ise okulun etrafındaki kaldırımlardan yumuşak zift toplar ve geceleri odasında heykel yapmaya devam ederdi. Alanzo şu an dünya üzerindeki en yetenekli heykeltıraşlardan biri olarak kabul ediliyor. Hayvanların, özellikle atlar, antiloplar ve boğaların, yalnızca birkaç saniye gördüğü görüntülerinden inanılmaz derecede gerçekçi heykellerini yapmaktadır. Annesine göre televizyonda gördüğü bir hayvanın heykelini yarım saatte tamamlayabiliyor. Kendi ayakkabılarını kendi başına bağlayamaz ve kendi yemeğini yiyemezken, ilginç bir şekilde beyni gördüğü şekil ve formları sorunsuzca  dökmesine izin vermektedir. Nasıl başarıdığı sorulduğunda ise Alonzo sadece gülümser ve başını işaret eder.

Alonso’nun yaptığı bir heykel.

 James Pullen

Genellikle ‘’Earlswood Tımarhanesinin Dahisi’’ olarak anılan James Pullen, 1800’lerin ikinci yarısında İngiltere’de yaşamaktaydı ve 15 yaşında tımarhaneye kapatılmıştı. Zihinsel engelli olarak doğmuştu ve 7 yaşına kadar sağır ve dilsiz olduğuna inanılıyordu. Tek bir kelime öğrenebilmişti; ‘’Anne’’ .Hiçbir zaman okumayı ya da yazmayı öğrenemedi ama ağaç yontma konusunda inanılmaz bir yeteneğe sahipti, özellikle de gemiler söz konusu olduğunda.

En önemli çalışması ise İngiliz Buharlı gemisi SS Great Eastern maketidir ve 5,585 ayrı kamarayı ve tüm iç mobilyalar gibi detayları da içermektedir. Tamamını elle yontmuştur, maket gemi tamamlandığında Pullen, hayatının 60 yılını Earlswood Tımarhanesinde geçirmişti.

Kaynak: Mine Bican/ Sanatta Dahilik ve Üstün Yeteneklilik Olarak “Savantlar”

Yazan fionamimi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dada’nın Kısa Tarihi

Dina Dreyfus, Paul Ricoeur, Foucault ve Alain Badiou’nun Felsefe ve Hakikat Üzerine Tartışmaları