Dünya üzerinde her şeyin bize yabancıymış gibi göründüğü; insanlarıyla, sahip oldukları olağanüstü özellikleriyle ve gelenekleriyle bir sürü inanılmaz yer var. Yaşayanların bir sır etrafında birleştiği bu gizemli yerleri keşfedelim.
1. The Kingdom of the Little People – Küçük İnsanların Krallığı (Çin)
Engelliler için sosyal hayat oldukça zor. Ancak, Çin’in Kunming şehri yakınlarında onlar için tasarlanmış sihirli bir krallık var. Bu eşsiz yer Chen Mingjing tarafından yaratıldı. Mingjing bu yeri ülkenin dört bir yanındaki cüce insanların oraya taşınmaları için tasarladı. Bugün bu yerin nüfusu 19 ve 48 yaşları arasında yaklaşık 125 kişiden oluşuyor. Melek, cin, elf, prenses ve muhafız kostümleri giyen cüceler ağaç ve mantar şeklindeki evlere sahipler ve çoğu özel yapım banyo ve mobilyalara sahip yatakhanelerde yaşıyorlar. Hayat burada onlar için oldukça rahat ve burada onlara kimse arkalarından gülmüyor. Küçük İnsanların Krallığı’nda yaşayan tüm cücelerin bir işi var. Pazar günleri ev işleriyle ilgilenip poker, voleybol oynayan halk ücretsiz İngilizce derslerine katılıyor ve diğer günlerde de ziyaretçileri gezdirmek için rehberlik edip onlar için performanslar sergiliyorlar. Bu yer ile ilgili insanların sahip olduğu görüş ayrılıklarına rağmen cüceler burada mutlu bir şekilde yaşıyorlar. Ayrıca bu yer bir bir okul, hastane, süpermarketler, kafeler ve bir çiçekçi dükkanına da sahip.
2. Pirahã Halkı – En Mutlu Kabile (Brezilya)
Brezilya’daki Amazon yağmur ormanlarında yaşayan bu halka en mutlu kabile denmekte. Sayı saymayı bilmiyorlar, onlar için sadece ‘’biraz” ve ‘’çok ‘’ var. Renkleri de bilmiyorlar onlar için iki renk var; ‘’koyu’’ ve ‘’açık’’. Çok fazla uyumanın onları güçten düşürdüğüne inandıkları için sadece ara sıra 20 dakika kadar uyuyorlar. Günde bir veya iki defa yemek yiyorlar ayrıca takvim kullanmıyorlar ve tarihten de haberleri yok. Sadece 3 ünlü ve 7 ünsüzden oluşan bir alfabeye sahipler. Pirahãlar sadece 3 akrabalık derecesini biliyorlar; evlat, kardeş ve ebeveynlik. Topluluklarında hiyerarşi bulunmuyor, hırsızlık ve diğer suçlara rastlanmıyor. Onlar hiçbir servete ve ön yargıya sahip değiller. Onlara vaaz verip, yaşam tarzlarını değiştirmek isteyen Daniel Everett, bu kabileden öylesine etkilenmiş ki kendisi de onlara katılmış.
3. Ikaria – Centenarians Adası (İtalya)
Ikaria’da yaşayan insanların çoğu 100 yaşına kadar yaşıyor. Bu adadaki her 3 kişiden biri 90 yaşın üzerinde. Ege denizindeki bu adanın sırrı ise cennet gibi doğasında saklı. 8 şifalı kaplıcası bulunuyor. Burada kimse yalnızlık çekmiyor, 10.000 iyimser ve dost canlısı insan burada dayanışma içinde yaşıyor. Sanılanın aksine bu “yaşlılar cennetinde” Alzheimer ve yaşlılığa çok nadiren rastlanıyor. Ikaria’da kimsenin acelesi yok, herkes elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor.İnsanlar kendi bahçelerinden meyve yiyor ve dağ yollarını geziyor. Burada yaşayanlar zeytinyağı, mayalı ekmek, keçi sütü ve bitki çaylarını seviyor, akşamları bir şişe şarap eşliğinde komşuları ile vakit geçiriyorlar.101 yaşındaki bir doğum günü kızına, bunun sırrı sorulduğunda şakayla şöyle bir cevap veriyor: “Sadece burada ölmeyi unutuyoruz!’”
4. Cândido Godói – İkizler Diyarı (Brezilya)
Brezilya’daki Cândido Godói, burada doğan ikizlerin sayısıyla ünlü. Burada 80 aile yaşıyor ve bu aileler toplamda 44 çift ikize sahip. Çoğu aile I. Dünya Savaşı sırasında Almanya’dan buraya taşınmış. 90’lı yılların başında, bu olağandışı durum gazetecilerin dikkatini çekmiş .Yerel yetkililer de dünyanın bu ilgisinden hoşnut olmuş ve İkizler Diyarı olarak adlandırılan bu yere bir sergi müzesi açıp doğurganlık heykeli yaptırmışlar. Biilim adamlarının bu fenomeni açıklamak için değişik teorileri bulunuyor. Bunlar arasında ünlü Nazi doktoru Mengele’in yapmış olabileceği deneyler bile var. Kasabanın yerlileri, ikiz doğumların patlağı yıllarda Mengele’in bu bölgeyi bir veteriner olarak ziyaret ettiğinden bahsediyor. Bu kasabada elbette öğretmenler derslerde öğrencilerini ayırt etmekte oldukça zorlanıyorlar.
5. Vadoma Kabilesi – Deve Kuşu İnsanlar (Zimbabwe)
Bu kabile halkının ayaklarında ektrodaktil adı verilen bir genetik anomali bulunuyor. Bu halk orta ayak parmaklarının üçü bulunmadığı için ‘’deve kuşu ayaklı’’ kabilesi olarak adlandırılmışlar. Bilim adamları, bu anormalliğin ardındaki nedenin, kabile dışı evliliği yasaklayan tabu olduğunu düşünüyor. 5 ayak parmaklı 2 ve 2 ayak parmaklı 3 çocuğu olan bir baba ‘’bir çocuk olarak kendimde anormal olan bir şey olduğunu düşünmedim. Annemin ve diğer insanların da iki ayak parmağı vardı. Herhangi bir rahatsızlık hissetmedim, gayet aktiftim ve Francistown’a uzun yürüyüşleryaptım” diyor.
6. Amişler (ABD)
Amiş halkı pasifist Protestandırlar. Grubun kurucusu Jakob Ammann, dış dünyayla temas konusunda sınırlamalar getirmişti. Ancak 14. Louis, Katolik olmayanlara karşı zulme başlayınca Amişler, Yeni Dünya Amerika ile tanışmak zorunda kaldılar. Bugün, ABD’de (Pensilvanya, Ohio ve diğer eyaletler) ve Kanada’da (Ontario) birçok yerleşim yerinde tarım ve el sanatları ile uğraşan Amişler silah kullanmıyorlar, vergi ödemiyorlar ve hükümetten herhangi bir yardım almıyorlar. Eski Amişler bütün geleneksel kuralları takip eder; araba, saban, elektrik, telefon veya bilgisayar kullanmazlar. Buzdolabının yerine buz dolu bir kutu kullanırlar. Yeni Amişler ise, telefon ve biçerdöver kullanmayı yeğliyorlar. Ailelerinin en az 5 çocuğu var. Tüm kadınlar başlarına bonnet takıyor. Saçlarını boyamaları ya da kesmeleri yasak ve takı kullanmıyorlar. Erkekler ise evlendikten sonra sakallarını kesmiyor. Çocuklar 8. sınıftan sonra eğitim görmüyor ve 15 yaşından sonra rumspringa denen döneme giriyorlar. Bu dönem Amiş gençlerinin topluluklarını terk edip modern dünyada yaşamayı tercih edebilecekleri zamanı ifade ediyor. Bu dönemde gençler alkol alabiliyor, sigara içebiliyor ve modern kıyafetler giyebiliyorlar. Ancak gençlerin %90’ı topluluklarından ayrılmayı seçmiyor ve vaftiz olmayı kabul ediyorlar. Bugün birçok insan Amiş topluluğuna yoğun bir ilgi gösteriyor. New York’a yaşamak için gelen Amiş gençlerinin hayatı ile ilgili reality şovlar dahi var. Fast fooddan sıkılan birçok Amerikalı, taze sebze ve meyve, reçel, hamur işi ve diğer ürünleri alabilecekleri Amiş pazarlarına gitmeyi tercih ediyor.
7.Sanat Kolonisi – Arden, Delaware (ABD)
1900 yılında, heykeltıraş Frank Stephens ve mimar Will Price’ın Delaware topraklarını kiralayarak kurduğu bu sanat köyü, insanlara kaygısız bir hayat ve özgür bir çalışma alanı sunuyor üstelik sadece arazi vergisi ödüyorlar. Özgürlüksever sanatçılar, müzisyenler ve yazarlar bu konsepti çok beğendiler ve yaptıkları sanat ürünlerini satarak sanat kolonisini geliştirdiler. Arden’ın sakinleri kendilerini geoizmin takipçileri olarak görüyorlar. Geoizme göre “herkes kendi yarattığına sahiptir ancak doğanın armağanları herkese aittir.” Bu yer, turistler tarafından fuarlarına, festivallerine katılmak, yöre halkının orijinal ürünlerini satın almak ve Ortaçağ İngiltere tarzında tasarlanmış evlerini görmek için ziyaret ediliyor.
8. Hogewey – İhtiyarlar için Truman Şov (Hollanda)
Bu şirin köyde evler, süpermarketler, kafeler ve bir de fıskiye var. Ancak bu yerin tek sakinleri insancıl bir hastanenin demans hastaları. Bilim adamları, 2030 yılına kadar yaklaşık 65 milyon insanın demans tanısı alabileceğini düşünüyor. Hogewey sakinleri, ne hastalıklarından ne de yalnızlıktan muzdaripler. Her koğuş, satıcı, kuaför ve diğer işçiler olarak gizlenmiş personel tarafından bakılan 5-6 kişiye ev sahipliği yapıyor. Her şey, onların ihtiyaçları için buradan ayrılmak zorunda kalmayacakları bir şekilde tasarlanmış. Burada beyaz önlük giyen doktorlar yok ve amaçları bu yaşlı ve hasta insanların normal yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak. Yürüyüş ve alışveriş dışında, bisiklete binebiliyor, müzik, resim, bahçe ve yemek pişirme gibi hobilerle uğraşabiliyorlar. Ayrıca çamaşır yıkama, yemek pişirme veya bir başkasına bakma gibi mesleki terapilere de katılabiliyorlar. Koğuşlar, hastanın kısa süreli belleğinin çalışmasının durduğu dönemin stiline göre tasarlanmış. (Örneğin 70’ler veya 90’ların modasına göre) Yemeklerini ısıtmaları için mobil mutfakları bulunuyor. Burayı çok seven demans hastalarının iştahları açılıyor, daha konuşkan oluyorlar ve daha az ilaç tedavisine ihtiyaç duyuyorlar.
9. Finca Bellavista – Ağaç Ev Cenneti (Kosta Rika)
Kosta Rika’daki ağaç evlerin hikayesi oldukça ilginç. Bir gün, yeni evlenen Matthew ve Erica Hogan, kesilme riski altında olan bir ormandaki 600 dönümlük araziyi satın alıyorlar. Bir ağaç evi inşa etmeye başlıyorlar ve daha sonra kafadar başka insanlar da onlara katılıyor. Böylece 10 yıl sonra, Pasifik Okyanusu kıyısında bir eko köy ortaya çıkmış oluyor. Buradaki insanlar güneş pili, karbonsuz elektrik kullanıyor, yağmur suyunu biriktiriyor, meyve ve sebze yetiştiriyorlar ve sadece biyoproses atıklar oluşuyor. Tüm yeni gelenlere de kaynaklar ve yolların yapısı hakkında rehberlik sağlanıyor. Erica’ya göre, her ev tıpkı kar tanesi gibi eşsiz bir manzaraya bakıyor. Toplu taşıma yerine, tightrope kullanıyorlar. Turistler burada rahat bir oda veya içinde wi-fi da bulunan bir daire kiralayabiliyorlar.