in

Gökyüzünde Uçuşan Sesler

88.00- “Sahibinin sesi” ses burada peki ya sahibi nerede? Kim bu gökyüzünde uçuşan seslerin sahibi? Kim bu örtünün altındaki kutudan konuşan şarkı söyleyen? Bütün gizi, mucizesi burada radyonun… Yalnızca sesin çevrilip durduğu içsel bir değirmen…

88.01-İbre, frekans, istasyon… Radyo bir yolculuktur durduğumuz yerden gideriz nostaljik büklümlere…

88.02- Sesi ses olarak dinlediğimiz günlerden beri eski bavullar gibi kocaman içlerini döke döke küçüle ufala geldi bu güne radyolar… Sesten katmer katmer şelale, çıtır çıtır yuva sıcaklığında yoldaşı yalnızların, yol arkadaşı mutfak kadınlarının geldi bu güne radyolar… Ses ırmakları kanallar, hepsi de kendine bir ibre seçti… İki kanal arası genişti eskiden, radyolar büyüktü… Bir çocuk bile bulabilirdi bir istasyon. Şimdi büyükşehrin dar sokakları gibi tıkış tıkış iki kanal arası balkonlar cızırtılı ses sokakları… Kılcal kılcal kanallarla doldu radyolar. İncelik kalınlaştı ama ibreler daha sık durakladıkça bir istasyonda. Örneğin radyo tiyatrosunun arı sesine ayrılan sokaklar. Belki de şehirlerin çocuk parkıydı bunlar… Giderek daraldılar… Gene de iyi ki geldin bu güne radyo. İyi ki sesi yalnızca ses olarak sevenlere bunca güzel görmeler biriktirttin. Buluyor seni güzel bir istasyonda dinlenmek isteyen dinleyicin; yolcusu içli seslerin…

88.03- Gecenin içinden bambaşka diyarlardan sesin yolculuğu… Arada durup dinlenerek, arada kaldırıp insanı kendi kendine dans ettiren radyo oyalı sesti. Kıvrım kıvrım özen yansırdı tüm programlara. Radyo sesin yürüyüşüydü… Bir insanın en çok sesi ve yürüyüşüdür kendine özgü olan. Sestir ruhu en iyi yansıtan. Doğar doğmaz kulağımıza seslenilir adımız. Ölmeden önce en son kaybettiğimiz duyumuzdur işitme duyumuz. Ruhumuza seslenir radyo; suyu su olarak içmek gibi kana kana, sesi ses olarak dinlemek… Radyonun içinden tatlı tatlı dönen makaradan sesler dökülürdü hanemize bir yemekten yükselen lezzetli buğu gibi ve sesti en çok yuva sıcaklığını veren. Radyo dinlemek özen ister. İnce ince işlenir zaman… Radyo ile oyalanır. Sadece ses olarak yaşamı aralayan radyo, dinleyicisinden de aynı alçakgönüllü özeni bekler; radyo dinleyicileri duydukları seslere bakış biriktirenlerdir. Hayal kurdukça dolar görmenin kuyuları ve sonra günlük yaşamda birer birer o görmeler sergilenir. Görmeyen biri için yağmur nasıl ki sese dokunmaksa radyo da önümüze koyduğu görme engeli ile tam da bunu sağlar; ses dokunulacak kadar somutlaşmıştır. Radyo yarattığı arılıkla bir derinlik sağlar…

 

 

Yazan Tersla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Siber Manipülasyondan Kaçmak Mümkün mü?

İki Güvercin