Size biraz sizden bahsedeceğim. 16’li yaşlarımdayım. Henüz hayata dair pek bir bilgim yok. Çevremin ve okuduğum okulun bana kattıklarıyla içimdeki boşlukları doldurmaya çalışıyorum. Aslına bakarsanız eskileri pek hatırlamam. Daha doğrusu çok unutkan bir insanım. 22 yaşıma kadar içimdeki boşluğu doldurma çabam bir karış ilerlemedi. Saçma sapan bir savrulma eğilimindeydim. Hayatin büyük gerçekleri beni hiç yoklamamıştı. Yaşamanın sadece günlük işlerden ibaret olduğunu varsaymıştım. İnsanın doğduğu yeri seçememesiyle ilişkilendiriyorum. Hayat sana ne yapacağını söylemiştir çoktan. Bunu değiştirmek için tek yapmak gereken içindeki o kocaman boşluğu doldurup taşırman gerekir. İnsan hayatın anlamını içindeki o boşluğu doldurarak bulabilir. Bu gerçekleşmediği sürece en sevdiğim rengin kırmızı olduğunu sanıp, diğer renkleri farketmezsin.
22 yaşıma geldiğimde iş çevremden çok da yakın olmadığım bir arkadaşım aynen şu cümleyi kurdu; “Bu hayatta bir hiç olmak istiyorum, hiçbir şey olmak mümkün mü sence?” Bu cümle bendeki tüm algıları bi anda yıktı. Sevdiğim yemek, renk, kişiler… Olmak istediğim insan gibi insanı insan yapan somut ve soyut kavramlar bi anda uçup gitti. O günden sonra içimdeki boşlukla savaşmaya başladım. Kendimi bulma çabalarım oldukça arttı. Ama onu aradığım her sokakta kayboldum. Yaşadığım hayatın içine dalıp dalıp çıktım. Boğuldum, öldüm, dirildim. Çevrem ve sosyal yaşantımla ilgili hayal kırıklıkları bir cam parçası gibi vücudumu delik deşik ediyordu.
Hiçbir şey olmaya karar vermiştim. Evet! Hiçbir şey olmak. Ne kadar zor olabilir değil mi? Hiçbir şey olmaya çalıştıkça her şey oluverdim. Hayal ettiğim her şey bi anda gerçekleşiyordu. Adeta boşluğun etrafına bir boşluk daha çizmiştim. Neyin hayalini kursam bana boşluk olarak dönüyordu. Sanki bir bumerang gibiydi hayallerim. Yer ile gök arasında mekik döküyordu. Kurduğum hayaller bir boşluktu…
Bir hiç olmaya çalışmak insanın hayatındaki en büyük uğraşıydı galiba .
Bu söylediklerim sizin içinizden geçen cümlelerin birkaçı. Iyi ve kötü anılarınızdaki bir saniyeliğine düşünüp sonra sıradanlaştığınız ve tamamıyla çöktüğünüz durumlardaki düşünceleriniz. Herkes içindeki boşluğu doldurma, iç dünyasını anlamlandırma çabasında. Benim gibi. Asıl önemli olan bu boşluğun temelini sevgi ile atmak. Sevgisiz bir iç dünya boş bir ceviz gibidir. Sevgisiz bir boşluğu taşırdığınızı düşündüğünüzde o boşluk paramparça olur. Yani siz paramparça olursunuz . Ben içimdeki sonsuz sevgi ile boşluğumu doldurmaya devam edeceğim.