Aşk her ne kadar idealize edilmiş formuyla pek çok insan için hayatın anlamı olarak görülse de, içinde barındırdığı çatışma potansiyelleri ve insanın toplumsal bir varlık oluşu nedeniyle bir intikam ve savaş arenasına da dönüşebiliyor. Merhamet nefretin, tutku deliliğin, bağlılık histerinin tohumlarına dönüşebiliyor. Nevrotik karakterlerin aşk aracılığıyla kendi öz yıkımlarını nasıl hazırladıklarını anlatan filmleri derledik.
#1 Bad Timing
Yönetmenliğini Nicholas Roeg’in yaptığı 1980 yapımı film Viyana’lı bir psikiyatrist ile evli bir kadının cinsel tutku, takıntı ve kıskançlık ekseninde gidip gelen ilişkilerine odaklanıyor. Simon & Garfunkel’den tanıdığımız Art Garfunkel’e, Theresa Russell ve Harvey Keitel eşlik ediyor.
#2 Bitter Moon
Pascal Bruckner’in romanından uyarlanan film, ilham bulabilmek için Paris’e gelen bir yazar ile dans okulu öğrencisi genç bir kadının ilişkilerine odaklanıyor. Film geleneksel aşkı ve muhafazakar cinselliği sorgularken, aşırılıklarla yoğrulmuş cinsel tutkunun her türünü (koprofili dahil) yaşayan bir çiftin sado mazo gelgitlerine odaklanıyor. Roman Polanski’nin yönettiği film 1992 yapımı.
#3 Phantom Thread
Narsizmin ürettiği hastalığı bir metafor olarak kullanan ünlü yönetmen Paul Thomas Anderson, işine takıntı düzeyinde bağlı olan modacı Reynolds Woodcock’un (Daniel Day-Lewis) Yunan heykelleri kadar kusursuz olan bir modelle, güç ve iktidar arayışının nesneleştirdiği tuhaf ilişkileri üzerinden kadın erkek ilişkilerine dönük bakışını yansıtıyor.
#4 Love
Gaspar Noe’nin provokatif filmi Love, içerdiği pornografik görüntüler nedeniyle epey konuşulmuştu. Yönetmen olmak isteyen genç bir Amerikalının Paris’te tanıştığı bir kadına aşık olmasını ve bu aşkın ellerinden kayıp gitmesini uçlarda gezinen bir ahlaki sorgulama temelinde ele alıyor. Threesome denemek sonunuz olabilir temalı bir kamu spotu olarak da okuyabilir isteyenler filmi.
#5 İklimler
Nuri bilge Ceylan’ın küçük burjuva bir entelektüelin egosunun bir kadın üzerinde ne kadar boğucu etkiler yaratabileceğini mevsimlere ve ikllimlere yayarak anlattığı film, doyurulamaz arzuların sevgiye dönüşememesi ve ruhsal açlığın insanı yozlaştırması üzerine önemli şeyler söylüyor.