5 Ocak 1935 doğumlu İranlı şair, yazar, oyuncu, yönetmen, ressam ve daha bir sürü şey.
Yedi kardeşin üçüncüsü olarak dünyaya gözlerini açan Ferruhzad İran’da yetişmiş ve kadınların çığlığı olmayı başarmış en önemli şairlerdendir. Babası Albay Muhammed Ferruhzad ve annesi Turan Veziri Tabar’dır. Eğitim hayatına mahalle mektebi ile başlayıp daha sonra kız sanat okuluna giderek resim ve el sanatları öğrenmiştir.
Genç yaşta Perviz Şapur ile gerçekleştirdiği evlilikten Kamyar isimli bir oğlu olmuştur. Geçen iki yılın ardından evliliğini sonlandıran Füruğ, 1954 yılında tek hazinesi olarak gördüğü oğlunun velayetinin babasına verilmesi ile acıyı derinden tatmıştır.
Bu sana son ninnimdir yavrucağım, senin beşiğinin yanında sallanır belki bir gün, bu yaban çığlığım gençliğinin göklerinde yankılanır.
Yaşadığı travmanın ardından “Esir” isimli ilk kitabını yayınlar. Şiirlerine derin bir yalnızlık duygusu hakimdir. Her ne kadar çaresizlik içerisinde koşuşturan bir figür gibi görünse de esas gücünü kadınlara adamıştır. Kadınlara karşı uygulanan cinsiyetçi ayrımcılığı eleştirel bir biçimde ele almıştır. Bu düşünceleri İran toplumunda tartışmalara neden olmuş, kimi zaman müstehcen bile bulunmuştur.
Fars edebiyatının en güçlü kalemlerinden olan Ferruhzad, gerek fiziksel gerek duygusal anlamda kadının bastırılmış tüm arzu ve içselliğini net ve dürüstçe şekillendirip okuyucuya sunmuştur.
1958 yılında yönetmen İbrahim Gülistan ile tanışır ve bir süre Avrupa’da yaşarlar. Tartışmalara yol açan ilişkileri Ferruhzad’ın ölümüne kadar devam eder.
“Eğer aşk varsa zaman ahmakça bir sözdür.”
Biriktirdiği her şeyi durmaksızın yazarak boşaltmaya çalışır Ferruhzad. Bu arada “Duvar” ve “İsyan” isimli iki kitabı daha yayınlanmıştır.
Oğlunu bir daha hiç göremeyen Ferruhzad, bu acıyı içinde büyütür ve gittikçe yalnızlaşır. 1962 yılında Tebriz’de cüzzamlı hastaları konu alan “Ev Karadır” filminin yönetmenliğini üstlenir. Bu kısa film ile çeşitli ödüller kazanır. Hatta oğluna olan hasreti o kadar baskındır ki; film çekimi esnasında cüzzamlılar evinden Hüseyin Mansur isimli bir çocuğu evlat edinir.
İran’da ses getiren “Yeniden Doğuş” eseri 1963 yılında yayınlanır ve büyük ölçüde beğeni toplar. Ne yazık ki sanatını sürdürebilecek ve yalnızlığını paylaşabilecek kadar uzun zamanı olmaz. 13 Şubat 1967’de otomobili ile hızla seyir halindeyken önüne çıkan okul aracına çarpmamak adına direksiyonu kırar ve bu kaza sonucu 32 yaşında hayata veda eder. Ölümünün ardından gün yüzüne çıkmamış bir çok çalışması yayınlanır.
yaşam belki, iki sevişme arası rehavetinde
yakılan bir sigaradır,ya da birinin şaşkınca yoldan geçişi,
şapkasını kaldırarak,
başka bir yoldan geçene
anlamsız gülümsemeyle “günaydın” diyen.