Sanayi Devrimi ile birlikte toplumun değişen yapısını ve bu değişimin bireyler üzerindeki yansımalarını ustalıkla anlatan ünlü İngiliz yazar Charles Dickens’ın, 18 yaşındaki metresiyle beraber olabilmek için 22 yıllık eşini akıl hastanesine kapatmak istediği ortaya çıktı. Yaşadığı dönemde “iyi bir aile babası” olarak tanınan Dickens, beraber 10 çocuk sahibi olduğu eşi Catherine’den 1858 yılında boşanırken, kamuoyuna ihanete uğramış olabileceğini düşündürecek bir açıklama yapmıştı. Oysa Dickens, uzunca bir süredir genç oyuncu Ellen Ternan’la beraberdi ve şöhretine olumsuz etkisi olmasın diye ilişkisini kamuoyundan gizliyordu.
York Üniversitesi’nden Profesör John Bowen’ın ulaştığı biz dizi mektup, Dickens’ın boşanmayı kolaylaştırmak için eşinin akıl sağlığının bozulduğuna dair izlenim yaratmaya çalıştığını, hatta böyle bir rapor alabilmek için bir doktor tanıdığına başvurduğunu ortaya koyuyor. Zira o dönemde, boşanma hükmü erkekten ziyade kadının ihaneti durumunda ya da eşlerden birinin akıl sağlığının bozulup tedavi için kapatılması halinde daha kolay veriliyordu.
Prof. Bowen, ünlü yazarın “karanlık” yüzünü, Catherine Dickens’ın eşinen ayrıldıktan sonra taşındığı Camden’da komşusu olan Edward Dutton Cook’a ait 98 adet yazışmayı incelerken keşfetmiş. Cook’un, Catherine’in Charles Dickens’la evliliğine ve boşanma sürecine dair anlattıklarını aktardığı 1879 tarihli bir yazışması özellikle dikkat çekici:
“(Charles) artık eşini beğenmez olmuştu. (Catherine) 10 çocuk yapmış, yaşlanmış ve eski güzelliğini yitirmişti. Onu bir akıl hastanesine kapatmayı bile düşündü. Ama aklını yitirdiğini kanıtlamakta güçlükle karşılaşınca amacına erişemedi.”
Prof. Bowen, Dickens’ın eşi için “akıl sağlığı bozuktur” diye rapor almaya çalıştığı bir doktorun izini de sürmüş. Catherine, akıl hastanesine sürgün edilmekten doktorun bu talebi reddetmesi sayesinde kurtulmuş. Prof.Bowen, eserlerinde zengin ve güçlü kişilerin riyakarlığını eleştiren yazarın, özel yaşamında nüfuzunu kullanarak manipülasyona başvurmasının kendisini hayal kırıklığına uğrattığını söylüyor: “Güçlü ve nüfuzlu erkeklerin kadınları baskılayıp manipüle etmesinin bir örneği olarak, Catherine Dickens’ın hikayesi de, günümüzdeki “me too” (sen de anlat) hareketiyle ifşa edilenler arasına girmeyi hak ediyor” diyor.
Kaynak: Medyascope