in

Irkçılık Koronavirüsten Hızlı Yayılır!

Irkçılık dünyamız için yeni bir kavram ya da olgu değil. Fakat özü aynı kalmakla birlikte, sürekli olarak biçim değiştiren ve her daim tehlikeli olan bir olgudan bahsediyoruz.

Irkçılığın tavan yaptığı, Hitler, Mussolini ve Franco gibi pek çok faşist liderin türediği 20’nci yüzyılın ortalarından bu yana dünyamızda çok şey değişti. Bu gibi faşist liderlerin hegemonyalarını kullanarak tüm dünyaya verdiği zararların ardından özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’da ırkçılık popülaritesini yitirdi. Irkçılık karşıtlığı ortak bir değer olarak tüm dünyaya yayıldı. Bununla birlikte ırkçılığın yok olduğunu söylemek abesle iştigal olacaktır.

Günümüzde giderek yıldızları parlayan popülist liderler ve hareketler ırkçılık silahlarına ihtiyaçları oldukları an başvurmaktalar. Toplumun desteğini kazanmak adına ırkçılık dalgaları medya aracılığıyla zaman zaman yükseltilirken, ihtiyaç kalmadığında ise ‘güvenli’ bir seviyeye yeniden çekiliyor.

Son yıllarda ise yaşanan savaşlar ve yoksulluk nedeniyle Avrupa ve Kuzey Amerika’ya yoğun göç dalgaları yaşanıyor. Orta ve Güney Amerika ülkelerinde yaşayan yüzbinlerce kişi Amerika ve Kanada gibi görece çok daha cazip ülkelere göç etmeye çalışırken; Ortadoğu, Afrika ve Asya’dan yüzbinlerce insan Avrupa’ya göç etmeye çabalıyor. Göçmenlerin burada hiçbir kabahati olmadığını anlatmaya gerek yok. Yalnızca savaşlardan, açlıktan ve yoksulluktan kaçıyorlar. Kimileri ise yapay sınırları geçmeye çalışırken can veriyor.

Yaşanan bu göç dalgaları, Kuzey Amerika’da ve Avrupa’da ırkçılığın giderek yükselmesine neden oluyor. Açıkça faşizan politika yürüten hareketler giderek daha çok destek buluyorlar. İktidarlar, kabaran bu ırkçı dalgayı arkalarına alabilmek adına daha çok ırkçı açıklama yapıyor, göçmenlere karşı yoğun önemler alıyor ve ırkçılığı beslemeye devam ediyorlar. Nereden bakarsanız bakın karşılıklı olarak birbirlerine kopmaz bağlarla bağlı olanlar (iktidarlar ve ırkçılık taraftarları) destekçilerini her geçen gün arttırıyorlar.

Burada önemli bir başka bahis ise, burjuvazinin faşizmi ancak gerekli gördüğü oranda arttırması ve gereksiz gördüğünde yeniden güvenli seviyeye çekmesi. Bunu nasıl mı başarıyorlar? Elbette hegemonya ile. Ellerindeki bütün medya gücünü kullanarak bunu sağlamaları çok zor olmasa gerek. Bir örnek ile açıklamak gerekirse, medyada her gün çok sayıda taciz ve cinsel saldırı haberleri görüyoruz. Bu saldırıların haberleri hiçbir zaman ‘Bir Türk erkek, bir kadına cinsel saldırıda bulundu’ şeklinde olmuyor. Ne zamanki bir Suriyeli böyle bir saldırıda bulunursa, haberin bütün vurguları saldırıyı gerçekleştirenin ‘Suriyeli’ olduğunu yazıyor. Toplumda bu saldırıların sürekli olarak Suriyeliler tarafından gerçekleştirildiğine dair bir algı oluşturularak, bütün Suriyelilere dönük nefret pompalanıyor.

Bu ve benzeri onlarca yöntemi olan burjuvazi, toplum içerisinde ırkçılığı belli bir sevide hep ayakta tutuyor. Ne zamanki sermaye sınıfı için bir tehlike arz etmeye başlarsa, o zaman bütün yöntemler bu kez kardeşlik ve ırkçılığın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatmak için kullanılıyor. Sonuçta yeni bir Hitler, yeni bir Mussolini uluslararası sermaye için oldukça tehlikelidir. Çünkü tüm burjuvazi bilir ki, ırkçılık hedefe doğru yönelmiş kalabalık bir topluluğun akıl tutulması halidir. Bu akıl tutulması halinden her türlü sonuç çıkabilir.

Burjuvazinin ırkçılığı kontrollü olarak arttırması yahut azaltması her zaman düz bir çizgi halinde ilerlemez. Irkçılık tehlikeli bir silahtır ve her an onunla oynayanı da yakabilir.

Sinofobi virüsten hızlı yayılıyor!

Koronavirüs (corona virüsü) son günlerde gündemimize tamamen girmiş bulunuyor. Çin’de ortaya çıkan virüs şu ana kadar en az 28 ülkede görüldü, 420’den fazla kişi hayatını kaybetti ve yirmi bine yakın vaka tespit edildi. Dünya Sağlık Örgütü konuya ilişkin uluslararası acil durum ilan etti.

Peki ırkçılık ile koronavirüsün ne alakası var? Mantıken düşünüldüğünde ikisi arasında doğrudan bir ilişkinin olmaması lazım gelir. Bir kez daha vurgulamak gerekir ki, ırkçılık tehlikeli bir silahtır; koronavirüsten çok daha tehlikeli.

Popülist liderler ya da hareketler arkalarında burjuvazi desteği ile ırkçılığı kontrollü bir şekilde arttırıyorlar evet. Fakat ırkçılık hiçbir zaman sizin rahatlıkla kontrol altına alabileceğiniz bir yangın değildir. Nitekim son olarak Çinlilere karşı ırkçılık haberleri ortaya çıkmaya başladı.

Düşünün, yıllardır bambaşka bir ülkede işletme sahibi bir Çinli, sırf Çinli olduğu için saldırıya uğruyor. Gerekçe, virüsün Çin’de ortaya çıkmış olması. Komik gelebilir ancak durum tam da böyle. Sinofobi (Çin ve Çinli düşmanlığı) birdenbire tüm dünyayı sarmaya başladı.

İtalya’da Çinli turistler, kendilerine yönelik sözlü saldırıların olduğunu ifade etti. Gene İtalya’da Roma’da bulunan ünlü bir Çin restoranının müşteri sayısı birdenbire düştü. Roma’da bulunan Santa Cecilia Konservatuarı Uzak Doğulu bütün öğrencilerin derslerini askıya aldı. Kanada’da 9 bin ebeveyn 17 gün içinde Çin’e seyahat eden öğrencilerin okula gitmesini önleyen bir dilekçe imzaladı. Yine Kanada’da kim Çin restoranlarına ırkçı yorumlar yapılmaya başlandı. Bu iki ülke dışında da sinofobik yorumlar yapılmaya çoktan başlandı. Nitekim Türkiye’de sosyal medyada da bunu görmek mümkün.

Henüz bu konuda ufak-tefek bazı vakalar dışında fiziksel saldırılar başlamadı. Fakat bunların başlamasının an meselesini olduğunu görmek için kahin olmaya gerek yok. Burjuvazinin kontrol altında tuttuğunu düşündüğü ırkçılık silahı, hiç olmayacak şekilde Çinlileri vurmaya başladı.

Eğer durum böyle gitmeye devam ederse ‘sinofobi’ kelimesini daha çokça duyacağımız açık. ‘Kontrollü faşizm’ bu kez Çinlileri vuracak. Hem burjuvazinin bundan hiçbir çıkarı yokken. En azından şimdilik yokken. Faşizm bir ‘delilik’ halidir, onu kontrol altında tutmayı başaramazsınız. Ve emin olunması gereken bir şey var ki, o da; faşizm, koronavirüsten hızlı yayılır ve daha tehlikelidir.

Bir Yorum

Cevap Yazın

One Ping

  1. Pingback:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Biraz Hip Hop Biraz Flamenko: Ojos de Brujo

Başarıya Hazırlanın!