in

Biz, Bizi Görebilecek Miyiz?

Bu çalışmamda etiketleme teorisini “When They See Us” dizisi üzerinden aktarmaya çalışacağım. Öncelikle dizinin konusundan bahsetmek istiyorum. Gerçek yaşanmış bir olayı işleyen dizi 1989 yılında New York, Central Park’ta bir kadına tecavüz ve saldırı davasında haksız yere suçlanan 5 erkek şüphelinin maruz kaldığı zorlukları, şiddeti, toplumsal dışlanmayı anlatmaktadır.

Central Park’ta büyük bir kalabalık oluşturan siyahi çocuklar bir anda polislerin gelmesiyle yakalanmaya başlıyor. Bunun sebebi ise aynı parkta saldırıya uğramış beyaz bir kadının suçlusu olabilecekleri düşüncesidir. Ancak tüm olay kadına yapılan saldırının ve tecavüzün, o parkta bulunan herhangi siyahi çocuklar tarafından yapıldığını kendilerini inandıran polisler sayesinde şekilleniyor. Siyahi insanların üzerine yapıştırılan etiketlemenin etkisiyle örneğin siyahilerin amacı saldırmak, yağmalamak, çalmak hatta onların düşmanı beyazlardır algısı, çocukların alakaları olmadığı bir suçun suçlularıymış gibi muamele görmeleri, damgalama teorisinin bir kanıtı olarak yorumlanabilir.

Kadının yaşadığı olayı çözmeye dair girişimde bulunmadan suçu siyahi çocukların üstüne yıkan polislerin düşüncelerinden biri medyanın peşinde olduklarını bilmesidir. Bu noktada insanların düşüncelerini ve eylemlerini yönlendiren hatta kontrol eden bazı mekanizmalar olduğunu düşünüyorum. Dizi de işlenen olaya dönecek olursam, polisler uyguladıkları sert baskıyla birbirini dahi tanımayan çocuklara iftira attırıyorlar. 5 siyahi çocuk suçu birbirlerine atıyor. Karşılaştıkları zorlama karşısında çok korkan çocuklara, ancak suçun dahilinde olduklarını kabul ederlerse evine gidebilecekleri söyleniyor ve işlemedikleri suç zor kullanarak kabul ettiriliyor. Bu noktada etiketlenmenin etkisiyle ırksal kutuplaşmanın yani suçlamanın başladığını görmekteyiz. Siyahi çocuklar birbirlerini suçlarken bir kurtuluş yolunda adım attıklarını zannetseler de bu bir mitten ibarettir. Modern dönemde olmamızı belirtmemize rağmen damgalamanın, dışlamanın, ötekileştirmenin devam ettiğini görmekteyiz.  Bu süreç içerisinde çocukların ailelerinin hissettikleri, dışarıda karşılaştıkları davranışlar, medyada çocukları için bulunulan ithamlar, siyahilere empoze edilen kimliğin kabul görmesi, kendi kültürlerine ve kimliklerine yabancılaşmanın göstergelerini oluşturmaktadır.

Damgalamaya diğer bir kanıt ise bu olaydan önce düzgün bir yaşantı sürüp hayatlarını yaşayan çocuklara bahsi geçen olaydan sonra onların belirli zamandır kötü yollarda olduğunu ve bu olaya karışmış olabileceklerini düşünmektir. Polisler, sırf siyahi çocukları suçlu çıkarmak adına yalan kanıtlar ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Tüm bu yaklaşımlar da sömürgeci mantalitenin izleri görülmektedir. Öyle ki bu durum çocukların yakın çevrelerine suçlu oldukları inandırılabilir hale dönüşebilmektedir.

Çocuklar dahil olmadıkları bir olay yüzünden hapishaneye giriyorlar ve onların kişisel gelişimlerini kötü etkileyecek süreçler yaşanıyor. Örneğin çocuklardan biri dünyanın kendilerinden nefret ettiğini düşünüyor. Çocukların çevrelerindeki insanlar tarafından dışlanmaları hapishane içerisinde nefret edilmeleriyle başlıyor. Bazı çocukların şartlı tahliye ile dışarı çıkıp hayatın içerisinde karşılaştıkları engeller etiketleme teorisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin istediği meslekleri edinemezler öğretmen, sağlıkçı, otobüs şoförü gibi. Dışarıda hayata adapte olmaları engellenmekte ve bu kişiler toplumun sınırlandırmaları dahilinde kendi kişiliklerini gizleyerek bir sığıntı gibi yaşama itilmekteler. Ev ile yuva arasındaki farkı yaşamaktalar. Evdeki varlığın yaşamak içindir yuvadaki varlığın ise etkileşim kurduğun insanlar tarafından kabul görmek, anlaşılmak, değer ve sevgiyi hissetmektir. Hapishanedeki çocuklardan biri şartlı tahliye alabilmesi için suçu kabul etmesi isteniyor. Çocuk ise hiçbir zaman işlemediği suçu kabul etmiyor ve şu sözü söylüyor, “Benim gerçeğimi duymak istemiyorlarsa enerjimi tüketmeyeyim.” Tahliye görüşmelerinden vazgeçip hapishanede kalmayı tercih ediyor.

Belli bir zaman sonra Central Park olayının gerçek suçlusu başka bir olaydan hüküm giydiği hapishanede o çocuklardan biriyle karşılaşıyor ve suçu kendisinin işlediğini itiraf ediyor. Ancak ilk aşamada tüm ayrıntılara rağmen suçu, gerçek suçlunun diğer masum çocuklarla beraber ortak işlediği savunuluyor. Daha sonra detaylı incelemelerle haksız yere hapis yatan siyahi çocuklar aklanıyorlar. Ancak o masum çocuklar hapishanede ve dışarıda yaşadıkları anılardan kurtulamıyorlar.

 

KAYNAKÇA 

DuVernay, A. (Senarist), Swicord, R. (Senarist) ve DuVernay, A. (Yönetmen). (2019). Part Four [Televizyon Dizisi Bölümü]. A. DuVernay (Baş yapımcı), When They See Us içinde. ABD, Netflix.

Yazan Rıdvan Kadir

22 yaşında, Sosyoloji 2.sınıf öğrencisiyim. Düşüncelerimi aktarmayı seviyorum. Sevgilerle :)

2 Yorum

Cevap Yazın
  1. Öncelikle kaleminize ve düşüncelerinize sağlık. Modern bir dünyada yaşamamıza karşın, ırkçı, ayrımcı ve kolonyal mantalitenin hala devam ettiğini biz izleyicilere sunan bir diziye eleştirel bakış açısı ile yaklaşmanız ve bunu yazıya dökmenizdeki başarınızdan ötürü sizleri tebrik etmek isterim. Afro- Amerikan toplumunun ne yazık ki hala dışlandığını ve “damgalama”nın birer kurbanı olduğu konularını çok başarılı bir şekilde ele almışsınız. Gerek teorik bilgi gerek verdiğiniz örnekler ile yazınızı zenginleştirmekle kalmayıp biz okuyucuları da konu hakkında aydınlatmışsınız. Teşekkür eder, başarılarınızın devamını dilerim.

  2. Yazı hayatınızın terakki ederek devam etmesi dileğiyle,
    Modern! insanın ve çağımızın en güncel problemlerinden birisi olan ırkçılık konusunu bir dizi ekseninde çarpıcı yorumlar ve dikkat çekici notlar şeklinde biz okuyuculara başarılı bir şekilde aktardığınızı düşünüyorum..Bu yazı ile ırkçılık konusundaki derdinizi açık bir şekilde dile getirdiğinizi düşünüyorum.
    Dertlerinizi bizimle paylaşmaktan geri kalmayın…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Romeo ve Juliet İncelemesi

Lüsid’den Fantastik Bir Dünyaya Giriş