in

George Floyd

“Gözlerimizin ve derimizin rengi ne olursa olsun, gözyaşlarımızın rengi aynıdır.”

(Afrika atasözü)

 

Her ölüm bir parça trajiktir, ama George Floyd’un ölümü dünyadaki en trajik ölümlerden biri… En trajik, çünkü Amerika’da ırkçı bir polis, tüm dünya salgınla mücadele ederken, birbirimize en çok kenetleneceğimiz bir zamanda, kendisine yaşamak için yalvaran kurbanını da, olaya tanık olan ve durdurmak isteyen insanların çığlıklarını da hiçe saydı. Bizi koruması için görev verdiğimiz insanları, sistemin nasıl da bir canavara dönüştürebildiğini gösterdi bizlere.

Elbette Floyd, Amerika’da öldürülen ilk siyahi değil… Ancak bu olay, sistemin insanları nasıl da bir canavara, bencil ve duygusuz robotlara dönüştürdüğünü kanıtlamış oldu. Tüm dünyayı etkisi altına almış bir pandeminin bile ırkçılık, öfke, ötekileştirme gibi negatif tavırlar üzerinde etkisiz olduğunu birlikte izledik. Bu açıdan George Floyd’un ölümü çok trajik. Ama işin güzel yanı şu ki binlerce insan, pandemiyi umursamadan sokaklara döküldü. Adalet için, bir daha makinalaşmış bir insan, başka bir insana, ne suç işlemiş olursa olsun zarar veremesin diye kendi canını hiçe sayarak sokaklara döküldü.

George Floyd Kimdir?

George Floyd, salgında işsiz kalan ve eski bir hükümlü olan bir siyahiydi. İşinden pandemi yüzünden çıkarılmıştı. Texas’ta, siyahilerin çoğunlukta olduğu Houston 3. bölgede büyümüş Floyd. Gençliğinde basketbol oynamış, lisede sınıf arkadaşları onu “kibar dev” diye çağırırlarmış. Ölümünün ardından lisedeki takım koçu onun için “Sessizdi, iyi bir çocuktu” demiş.

Sessiz ve iyi bir çocuk olan Floyd’a sistem, iyi ve dürüst bir iş sunamadı. O da bölgede yaşayan birçok siyahi gibi hayatta kalabilmek için, bir çeteye katıldı, uyuşturucu bağımlısı oldu ve 33 yaşındayken bir eve düzenlenen silahlı soygunda yakalanıp hapse atıldı. Cezaevinde beş yıl kalıp çıktıktan sonra iş bulmak için Minneapolis’e taşındı. Her şeye yeni baştan başlamak istiyordu, en yakın arkadaşı Harris’e böyle söylemişti: “Her şeye yeniden başlamak istiyorum.”

Şansı yaver gitmişti, bir alışveriş merkezinde güvenlik görevlisi olarak iş bulmuştu. Daha sonra iki ayrı işte daha çalışmıştı; biri lojistik firmasında tır şoförlüğüydü. İkincisi ve son işi ise Latin müziklerinin çalındığı küçük bir barda bar fedailiği idi. Ölümünden sonra barın sahibi Jovanni, “Her zaman neşeliydi” demiş onun için; “insanları eğlendirmek için çok kötü dans ederdi, figürleriyle bizi çok güldürürdü…”

Salgın yüzünden lokantalar, barlar kapanmaya başlamışken Floyd da, 24 Mayıs Pazar gecesi diğer çalışanlarla birlikte işten çıkarılmıştı. 25 Mayıs’ta bir markete girdi, aldığı sigaraları ödemek için market çalışanına uzattığı para sahteydi, yani Floyd sadece 20 dolar için öldürüldü. 46 yaşındaydı. Eski eşinden, 22 ve 6 yaşında iki kızı vardı.

Ölümünden sonra market sahibi Floyd’un ölümüne çok üzüldüğünü, sorumluların cezalandırılmasını istediğini söyledi muhabirlere… Belki bu olayın yaşanacağını bilse market çalışanı da polisi asla aramazdı, kimbilir…

Ölümünden sorumlu tutulan dört polis işten atılmış olsa da, onu öldüren polis tutuklanmış olsa da, Minneapolis’te ve Amerika’nın her yerinde insanlar sokaklara dökülmüş olsa da, “Nefes alamıyorum” pankartlarıyla cinayeti tüm Amerika’da protesto etmeye devam ediyor olsalar da Floyd artık yok…

Ama ırkçılık var, öfke var, ötekileştirme var, salgın var, kanser var, yani hastalık var, ölüm var… Daha kaç salgın, daha kaç felaket yaşamamız gerekiyor koşulsuzca birbirimizi sevmemiz için… Ayağa kalkmak için… Adalet için… George Floyd için…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aşkı Kelebeğin Kanadında Bulan Şair: George Herbert ve Ünlü Şiiri Easter Wings

Öğretme(ye)n