in ,

Harari: Hükümetler İnsanları Hack’lemeyi Başarırsa, Kendi Çıkarları İçin Kullanacakları En Kolay Lokma Özgür İradeye İnananlar Olacak.

Yuval Noah Harari İsrail İbrani Üniversitesi’nde Dünya Tarihi dersi veren bir akademisyen. Yayınlandıktan kısa süre sonra fenomene dönüşen Sapiens-Hayvanlardan Tanrılara İnsan Türünün Kısa Bir Tarihi (2015) ve ardılı Homo Deus-Yarının Kısa Bir Tarihi (2016) kitaplarının yazarı. Bu Eylül başında da  21. Yüzyıl için 21 Ders (2018) isimli kitabı Türkiye’deki raflarda merakla beklenen yerini aldı.

Kendisini tanımam ilk kitabı ‘’Sapiens’’ ile bir rock star olarak patlamadan çok önce çıktığı underground mekanlara dayanıyor. Dünyanın saygın üniversitelerinin hocalarından ders alabildiğiniz uluslararası bir internet portalında kendisinden ‘’İnsanlık Tarihi’’ dersi almıştım ve o ders devamsızlıktan kalmadığım tek e-ders olmuştu. Entelektüel olarak doyurucu ve enteresan biçimde matrak anlatımıyla Harari’nin dersleri kısa zamanda en sevdiğim yabancı dizi bağımlılığına dönüştü. Sahip olduğu tek mekan ve tek oyuncu ile (üstelik tarihçi) tüm klostrofobik potansiyeline rağmen bir an bile temposunu düşürmeyen bu az bütçeli dev yapımda Harari, en karmaşık görünen konuları tanıdık ve anlaşılır örneklerle öyle çarpıcı bir şekilde anlatıyordu ki, açık üniversitenin amfisi forumlarla devam eden bir kalabalıkla her geçen gün dolup taşıyordu. Bu video destekli derslerin bir kolajı sayılabilecek Sapiens kitabı da hemen ardından 2015 yılında yayınlandı ve elbette bir gecede patladı.

Diğer hayvanlara kıyasla oldukça sıradan sayılabilecek Homo Sapiens, Afrika savanalarından çıkıp eko-sistemin efendisi olmayı nasıl başardı ve neden ekolojik bir seri katile dönüştü? Dedikodunun bilişsel devrimdeki yeri ne? Para neden herkesin güvendiği tek şey? Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen? Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar? Geleceğin dini bilim mi? İnsanların miadı çoktan doldu mu? 100 bin yıl önce yeryüzünde en az altı farklı insan türü vardı. Günümüzdeyse neden sadece Homo Sapiens var? Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak? gibi birbirinden leziz sorulara çokça bilimsel yanıt, eser miktarda da kişisel yorum (her yorum gibi tartışmaya açık) getiriliyor kitapta. Bu soluksuz maceraya bir de Harari’nin imzası sayılan yanıtlar arası olağanüstü çarpıcı geçişler eklenince, Harari bildik tarih anlatıcılarından sıyrılıp eşsiz bir tarih iletişimcisine dönüşüyor.

Lise çağında -hatta meraklı bir dimağ ise ortaokul öğrencisi- bir yakınınız varsa insanlığın genel çerçevesini şimdiden zihninde kusursuzca oturtacak bu kitabı ona mutlaka hediye etmelisiniz. Ansiklopedik dilden gına gelmiştir yavrucağa, bakarsınız hora bile geçer. “Madem maymundan geliyoruz, o zaman neden hala maymun var. Ehüehü” tipi sorulara sakız çiğner gibi cevap verebilir.

Beklenmedik fikirlerle pırıltılı gözlemleri çarpıştırmak ‘’Sapiens’’i tüm dünyada en çok satanlar listesinin başına yerleştirdi. Bu parlak başarının hemen peşinden ikinci kitabı ‘’Homo Deus” (Tanrı İnsan) 2016 yılında yayınlandı. İnsanlığın dününü anlatan Sapiens’in tersine bu kitapta yarının tasavvuruna soyunuyor Harari ve bu kez gelecek bilimciliğe oynuyor.

 Tarih insanın tanrıyı icat etmesiyle başladı ve tanrıya dönüşmesiyle son bulacak.

Yola “önemsiz bir hayvan” olarak çıkan Homo sapiens, tanrılar katına ulaşmak uğruna kendi sonunu mu hazırlıyor? Homo sapiens nasıl oldu da evrenin insan türünün etrafında döndüğünü iddia eden hümanist öğretiye inandı? Bu öğreti gündelik yaşantımızı, sanatımızı ve en gizli tutkularımızı nasıl şekillendiriyor?

İnsanı inekler, tavuklar, şempanzeler ve bilgisayar programlarının tümünden ayıran yüksek zekası ve kudreti dışında herhangi bir alametifarikası var mı? Tarih boyunca benzeri görülmemiş kazanımlar elde etmemize rağmen mutluluk seviyemizde neden kayda değer bir artış olmadı? soruları kitaba rehberlik ediyor ve Harari, tarihte ilk kez insanların az yemekten daha çok, çok yemekten öldüğünü; askerlerin, teröristlerin ve suçluların öldürdüğünden daha çok insanın intihar ettiğini belirterek son yüzyılın başarılı sayılabileceğini tespit ediyor.

Ancak  yeni yüzyıl Harari’ye göre öncekini aratacak gibi gözüküyor, çünkü bencil galibiyetimizin ardından gelen teknolojik donanımlar sayesinde organik ya da inorganik ya da melez yeni bir ‘’Süper İnsan‘’ türünün meydana gelmesi kuvvetle muhtemel ve bu seçkinci elit türden sonra yeni bir sınıfın doğacağını öngörüyor: Faydasız insanlar sınıfı. Ve süper insan türünün, bu  faydasızlar sınıfına aynen bugünkü seçkinlerin alt sınıf ve hayvanlara davrandığı gibi davranacağı uyarısını yapıyor. Tam bu noktada Marksistlere, kafalarını Kapital’den biraz kaldırıp bu yeni sınıfla ne yapacaklarını düşünmeye başlamalarını tavsiye ediyor. Zira ona göre, Marks’ın kendisi de tam olarak böyle yapardı.

Otomasyon ve yapay zeka ile insanlık ekonomik olarak işlevsiz hale geldi. Fiziksel işleri teknolojiye devrettikten sonra bilişsel işleri de bırakırsak Süper İnsan karşısında rekabet edemeyeceğiz ve biyolojik fark kaynaklı sömürü Sanayi Devrimindekine göre muazzam olacak.

Arzunun, özgür iradenin bir sonucu olmadığını anlayabilirsek, ona daha az kafa yormayı umut edebiliriz.

Bolca evrimsel psikoloji ve biyolojik mühendislik içeren, ruh ve özgür iradenin birer safsata olduğunun, insanın hormonlar ve kimyadan ibaret sayılabileceğinin altını çizen Homo Deus, bilinen olasılıkları derli toplu olarak ve popüler bilim diliyle aktarmasına rağmen damakta bıraktığı tat nazarında bir  ‘’Sapiens’’ değil ama bizim mahalledeki Din Kültürü öğretmeninin bile dikkatini çekmeyi başardıysa okunmayı hak ettiği açık.

Eylül başında okuyucusuyla buluşan üçüncü kitabı 21. Yüzyıl 21 Ders kitabı ile Harari yüzünü bugüne çeviriyor. Akademik uzmanlık alanı savaşlardan, kişisel hobisi meditasyona kadar her şeyi içeren bir kitap buluyoruz. Tanrı geri mi dönüyor? Bilgisayarlar ve robotlar insan olmanın anlamını nasıl değiştirecek? Yalan haber salgını karşısında ne yapabiliriz? Büyük Veri bizi sürekli izlerken, seçme özgürlüğümüzü nasıl geri kazanabiliriz? Dünyayı anlayamıyorsak doğruyla yanlışı, haklıyla haksızı nasıl ayırt edeceğiz? Ufkumuzu aşan, bütünüyle insan kontrolünün dışında dönen ve tüm tanrılarla ideolojilere gölge düşüren bir dünyada sağlam bir etik zemin bulmak mümkün mü? Homo Sapiens yarattığı dünyayı anlamlandırma yetisine sahip mi? Gerçekliği kurmacadan ayıran belirgin bir sınır kaldı mı? Eşitsizlik ve iklim değişikliğinin açtığı dertlere milliyetçilik deva olabilir mi? gibi sorularla bu sefer de karşımızda günün meselelerine kafa yoran bir felsefeci olarak buluyoruz Harari’yi.

Yalan haberler ve Donald Trump gibi otoriterleşmenin yükselişi benzeri başlıklar, içinde bulunduğumuz biyolojik ve sosyal evrim çağının içeriği olarak duruyor. Ve Harari, bugünkü ekolojik çöküşü hesaba katan az sayıdaki bilim insanından biri oluyor. İşlemeyi sevdiği konuların yine burada da olduğunu söyleyebiliriz: 15. yüzyıl Çin’inde yaşam oldukça yavaştı, fakat şimdi değişimin hızı durdurulamaz bir hal aldı. Din kötü olabilir fakat faydası dokundu. Milliyetçilik kötü olabilir, fakat onun da işe yaradığı yerler var. Endüstriyel tarım çok, çok kötü. Liberalizm iyi, fakat tehlike altında. Avcı-toplayıcılık, tarım ya da sanayi toplumlarından çok daha eğlenceli bir yaşam sunuyordu.Teknolojik ilerlemeler büyük etik sorunlar doğurdu.

Ve elbette  Harari’nin asıl sorusu ‘’Eski anlatıların çöküp yerine yenilerinin gelmediği bir çağda ne tür becerilere ihtiyacımız var? ” Harari, para ve hukuğun, biyolojik sınırlılıklarımızın ötesinde büyük ve karmaşık topluluklar inşa etmemize olanak sağlayan kolektif mitler olduğunu iddia ediyor. Fakat seküler batıda, din kamusal arenadan siliniyor. Satışa çıkartılan kilise haberini hatırlarsınız. Ve küresel dünyada, ulus devlet fikri tehlikede. Öyleyse inanacak neyimiz kaldı?

İcat ettiğimiz her şeyle birlikte gelen sorunları da kendimiz icat ettik: Zekamızın aptallığına sahibiz.

Bu kitabı camdan dışarı atmamanız için en iyi neden Harari’nin yazdığı zihin açıcı paragrafta gizli. Din ile ilgili bölümde şöyle diyor: “Japonya hassas güdümlü füzeleri geliştirip kullanan ilk dünya gücüdür. Bizim kamikaze olarak bildiğimiz (Japon askerlerinin gönüllü olarak ölüme gidişi, askeri donanımın oldukça etkin kullanılmasına yaramıştır.) füzeler devlet dini olan Shintō tarafından beslenen kendini kurban etme öğretisinin bir sonucudur.’’

İnsanlığın yaratıcılığı sonsuz, ve bazen asıl soruyu yanıtlamak yerine sorunun kendisini bir başkasıyla değiştirerek meseleyi çözmeyi tercih ediyoruz.

Bonuslar:

Yuval Noah Harari ile insanlık ve geleceği üstüne söyleşi (Videolu)

Yuval Noah Harari ile son kitabı 21. Yüzyıl için 21 Ders üstüne özel söyleşi

Yazan Juno

juno.afm@gmail.com

2 Yorum

Cevap Yazın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

“Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni”: Tinto Brass

MİT’in Sansür Yasası Devreye Giriyor: Netflix ve BluTv’ye Elveda Deme Zamanı Geldi mi?