3 Mart 1974’te, Türk Havayolları’na ait DC-10 tipi uçak Paris’e gitmek üzere İstanbul’dan havalanır. Uçak, İstanbul-Paris-Londra seferini yapacaktır.
167 yolcu ile İstanbul’dan kalkan uçağın 50 yolcusu Paris Orly Havalimanı’nda iner. Yerlerine Londra’ya gitmek üzere 218 yolcu biner. Bu yolcuların arasında rugby maçından dönen İngilizler de bulunmaktaydı.
Tırmanış esnasında uçağın arka tarafında bir patlama sesi duyulur. Pilotlar patlamanın kargo bölümünde gerçekleştiğini anlarlar.
Uçakların yolculuk esnasında çıktıkları yükseklik (irtifa), hayatta kalabilmemiz için uygun şartları sağlamaz. Yaşam için gerekli oksijen seviyesini sağlamak için kabine sürekli hava gönderilir. Oksijen seviyesini artırmak için yapılan bu hamle, kabin içi basıncı yaratır. Uçak herhangi bir sebepten irtifa değişimi yaşarsa veya kabin içi basınç düşerse, oksijen miktarının azalmasından ötürü koltuk üstlerinden oksijen maskeleri iner.
Kabin içine hava verilmeden uçulabilecek irtifalarda ise dağlar, türbülans, yağmur gibi etmenler uçuşu tehlikeye sokar.
Kargo bölümünde oluşan henüz sebebi bilinmeyen patlama pilotlarda kabin içi basıncının değişimini düşündürür. Kargo bölümüyle yolcu kabini arasında oluşan basınç farkı uçağı yan yatırmaya başlar. Pilotlar, uçağın burnunu çeşitli manevralarla düzeltmeye çalışsalar da başarılı olamazlar. Uçak, 335 yolcu ve 11 mürettebatı ile Paris’ten 37 kilometre uzaklıktaki ormanlık alana düşer. İçerisinde Türklerin de bulunduğu uçaktan kurtulan olmaz.
Havacılık tarihinin en önemli olaylarından biri olarak kabul edilen bu kaza aynı zamanda Türk Havayolları’nın karıştığı en büyük kaza olarak da bilinir.
Peki bu kazaya sebep olan patlama neden gerçekleşmişti?
Kazadan 1,5 sene önce Amerika’da gerçekleşen bir uçuşta yine DC-10 tipi uçağın kargo kapısı uçuş halindeyken kopmuş ve uçak, pilotların yeteneği sayesinde güvenli bir şekilde karaya inmeyi başarmıştı. Bunun üzerine yapılan incelemelerde kargo kapısının tasarımında bir problem olduğu anlaşılmıştır. Yükleme yapıldıktan sonra görevli tarafından kapatılan kapı, tam yerine oturmadığı halde pilotların gösterge panelinde kapatılmış olarak görünmüştür! İşte, Paris uçağının düşmesine sebep olan şey tam da budur.
3 Mart günü, Londra’ya hareket etmek üzere hazırlanan THY uçağının yüklemesi tamamlandıktan sonra havalimanı işçisi tarafından “talimatlar okunmadan” (işçinin Cezayirli olduğu, talimatları okusa bile İngilizce olduğu için anlayamayacağı sonradan öğrenilmiştir) kargo kapısı kilitli durumu getirilir. Kapı tam kapanmadığı halde pilotlar göstergede tüm kapıların kapalı olduğunu görür ve uçuşa başlar. Kalkıştan bir müddet sonra artan basınca dayanamayan kargo kapısı koparak uçaktan ayrılır. Uçak içinde oluşan basınç farkından dolayı uçak yan yatmaya başlar. Kontrol edilemez hale gelen uçak irtifa kaybederek düşer.
Dönemin en yüksek teknolojisine sahip, mühendislik ve tasarım harikası olarak nitelendirilen, Mcdonnell Douglas’a ait jumbo jet DC-10, büyük bir skandala karışmıştır. Daha sonra incelenmek üzere toplanan tüm DC-10 tipi uçaklarda aynı problem olduğu anlaşılmıştır.