in

Panopticon ve Mahlukat

1. Nefret ve Ben (Dhammapada)

Bizim olan herşey düşüncelerimizin sonucundadır; düşüncelerimizde kurulur, düşüncelerimizde oluşur. İlk düşünce çevreye duyulan ayrılık fikrindeki ben bilincidir. Birine ismini sorduğunuzda önce “ben” diyecektir, sonra kendisine verilen ismi telaffuz eder.

O beni incitti, o beni dövdü, o beni yendi, o beni soydu” gibi düşünceler besleyen kişi asla nefretten kurtulamaz.

Çünkü nefret, hiçbir zaman nefretle yok edilemez. Bir kimsenin kendi kendini yenmesi başkalarını yenmesinden daha iyidir. Eğer bir kimse kendini değerli buluyorsa, o kişi kendini dikkatle izlemelidir; kişi kibrine karşı uyanık olmalıdır. Gelin bizden nefret edenler arasında nefretten kurtulmuş olarak yaşayalım.
Zevkten acı doğar, zevkten korku doğar; zevkten kurtulan kişi ne acı bilir, ne de korku.

Sevgiden keder doğar, sevgiden korku doğar; sevgiden kurtulan kişi ne keder bilir, ne de korku.

Şehvetten keder doğar, şehvetten korku doğar; şehvetten kurtulan kişi ne keder bilir, ne de korku.

Aşktan keder doğar, aşktan korku doğar; aşktan kurtulan kişi ne keder bilir ne de korku.

Açgözlülükten keder doğar, açgözlülükten korku doğar; açgözlülükten kurtulan kişi ne keder bilir, ne de korku.

Nefretten korku doğar, nefretten nefret doğar. Aptallığını bilen aptal kişi hiç olmazsa bu yönüyle akıllıdır. Kendini akıllı sanan aptal ise gerçekten bir aptaldır.  (Dhammapada)

2. Panopticon ve Mahlukat

Panopticon, Jeremy Bentham tarafından tasarlanmış bir gözetleme ve kontrol sistemi. Genellikle cezaevlerinde kullanılır ve merkezi bir gözetleme kulesi etrafında düzenlenmiş hücrelerle oluşur. Hücrelerin her biri tek bir gözlemci tarafından görülebilir, ancak mahkumlar gözlemcinin kendilerini ne zaman izlediğini bilemezler. Bu, mahkumların davranışlarını sürekli olarak düzeltebilecekleri ve kontrol edilebilecekleri bir ortam sağlar. Bu sistem daha sonra Michel Foucault tarafından modern toplumun gözetim ve disiplin mekanizmalarını açıklamak için kullanılmıştır. (wiki)

Peki, buna sürekli maruz kalan biri olsaydınız, belki on yıllar sonra yeni bir davranış geliştirir miydiniz?

Sizce Panopticon konusunda yeterli deneyime sahipbiri, bir de konuyu örneğin; Gözetim ve Cezalandırma, İdari Gözetim, Simulasyon, Tüketim ve Gösteri Toplumu, Deliliğin Tarihi (Tımar hane) gibi kaynaklardan okuyarak beslenen birinin bu gözetimi her hissettiğinde verdiği tepki bir bozulmaya uğrayabilir mi, gözleme tepkisi ne olmalıdır?

Normalde sürekli gözetim altında olduğunu düşünen biri, buna tepki vermeyebilir. Hayatına devam eder. Tıpkı karanlık bir ormandayken kendinize saldırmasını istemediğiniz bir tür vahşiliğe karşı korunaklı bir alanda olmak istemek gibi, emin olmadığınız bu varoluşa karşı herşeyin sessizce, normal ve alışıldığı gibi ilerlediği simulasyonunu sergileyerek hayata devam edersiniz. Ancak bunun yıllar içinde Panopticon’daki sizin psikolojinize olan kaçınılmaz etkisi var. Bu da sizi ve çevrenizdekileri otomatikleşmiş davranışlara ve karşılığında da ikili ilişkilerinize varana kadar içeri sızan bir sahteliğe sürüklemesi. Zaten Panopticon’un kişiyi ıslah amacı da böyle bir sonuç planlar.

Peki sürekli gözetimden ve bu gözlem kaynaklarından eminsiniz, ancak bağlantı odaklarını görebilmek istiyorsanız ne yapardınız? Sizi gözlem altında tutan durumun farkındasınız. Ama sonucun nereye veya kime ulaştığından emin değilsiniz. Şüpheniz için neyi riske atabilirdiniz?

Örneğin sizinle otobüste, sokakta, bir görüntülü konuşmada, bir kişi veya grupla etkileşim hali. Hissettiğiniz, olması gerektiğini düşündüğünüz davranış modeli bir gözlem sonucunda mı ortaya çıkıyor? Yani gözlemlendiğiniz gerçeği ile sizde otonomlaşmış şekilde mi oradasınız? Evet. Karşıdakine göstermiş olduğunuz yüz şekli, konuşma biçimi, kavramlar açısından davranışsal arabirimin onlar tarafından bir incelemesi değil mi? Yani bir tür Panopticon içerisindesiniz.

Böylece uzun süren gözetim altındalık durumunun normal şartlar altındaki bireyin neleri konuşmaması gerektiğini, hangi durumlarda nasıl davranacağını az çok değinerek normal olana az da olsa görmüş olduk.

Demek aslında bu gösterdiğimiz sahte yüzümüzün karşı taraf açısından bozulmuş, normalden farklı, arızalı bir şekilde görülüp hissedilmesi gerekiyor ki, ilgili taraftaki karşılığını rahatça izleyebilelim. Kısacası az önceki ormanımızda görünür hale geldiğimizde o vahşiliği, bağırışları, tüm bu hay-huy’un izini kolayca  görerek emin oluruz.

Böylece bir mahlukat olmak, hayat boyu travmasını yaşayacağımız şüphe içindeki hapis hayatından daha iyi bir mevki olabilir. Belki karşımızdaki güzelliklerin bir bir çiğleşip vahşice bakışlarına, bağırışlarına katlanmak zorunda kalırız. Bu hissettiği duyguları pamuk ipliğine bağlı tertemiz insanların bizi lanetleyip terk ettiği yolda ilerlemek bir bıçak sırtında yürümek gibi hissettirir.

Ve kimseyle aramızda sevgi ya da nefret ilişkisi kalmadığında aniden geçiverir. Bu durum bir alışkanlık gibi tüm benliği kapsar, geçmişi, hislerimizin, iğrencimizin sıradanlığını anlamak kolaylaşır.

Yaşamda bize iyi gelen iki şey var. Biri güzellik, diğeri güzel davranış. Şüphe içinde, çevrede gördüğümüz güzelliğin aslında var olup olmadığını ancak kendimizi düzeltmeden, iyice çirkinleşerek gözlemleriz.  Böylece Panopticon içinden tersine bir gözlem etkisiyle açıklayabiliriz.

Gelin Panopticon’da, bir mahlukat olarak bizden nefret edenler arasında nefret etmeden yaşayalım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

İmkansız Bağlantılar

Biçimin Ötesindeki Müstehcen Devrim