Gökçe Hiçyılmaz, 1984 Ankara doğumlu. Anadolu Üniversitesi’nde heykel anasanat dalında lisans ve üst lisans eğitimlerimi tamamlamış, şu an Eskişehir’de yaşıyor ve heykel alanında sanatta yeterlilik programına devam ediyor. Hikayesinin devamını kendisinden dinleyelim.
Farklı disiplinlerle yakın etkileşimi olan heykel, yıllar içinde yaşama dair düşüncelerimi, duygularımı ifade edebileceğim görsel ve dokunsal bir dil haline geldi. Üç boyutlu sanatın mekânıyla, izleyicisiyle ve bağlamıyla derin katmanlı bir yapıya sahip oluşu beni alanıma giderek daha fazla bağladı.
Kendi heykellerimi üretirken, insanın öznel ya da toplumsal sahalarda yaşadığı içsel gerilimlerden besleniyorum.
Bu çarpık dünyanın bir parçası olan ben, her an iç dünyam ve dış dünya tarafından maruz kaldığım etkileşimle esniyor, sarkıyor, geriliyor, eziliyor ya da sıkışıyorum. Amacım bu deneyim alanını formlar aracılığıyla görünür kılarak izleyicinin zihninde çeşitli soruları tetiklemek.
Bu nedenle, son yıllarda geleneksel heykel malzemelerinin yanı sıra özellikle beden anıştırmalarına imkân tanıyan lateks, balmumu, kâğıt, kumaş, suni deri, saç vb. materyalleri de sıkça kullanmaya başladım.
Çünkü beden, birbirini tanımayan insanların dolaysız bir ortaklığıdır. Bende bedensel izler taşıyan formlar aracılığıyla, bilinç ve bilinç dışında izleyicide içe dönüş sağlayan bir etki uyandırmanın imkânlarını araştırıyorum.
Heykeli salt nesne durumundan sıyırıp ona psişik bir enerji yüklenebileceğini düşünüyorum. Bu yolla izleyicinin karşı karşıya kaldığı heykeli salt estetik bir obje olmanın ötesine taşımak bence mümkün. Böylece heykel, dile dökülmesi kolay olmayan öznel bir deneyimin maddesel, anlık bir formu olarak izleyicinin karşısına çıkıp onu şaşırtabilir.
Akademi ya da sektörün dışında var olma çabası genç sanatçıların maddi manevi çeşitli zorluklarla karşılaşmayı kabul etmesi anlamına geliyor.
Türkiye’de özellikle İstanbul dışında üretimlerine devam eden gençlerin, bulundukları periferiden çıkan seslerini duyurabilmeleri cidden kolay olmuyor. Sanat da diğer tüm alanlar gibi bir sektöre dönüşmüş ve metalaşmışken bu döngünün dışında kalmaya çalışarak kişisel üretimine devam eden gençlerin görünürlüğüne destek olan her oluşum bu yüzden çok kıymetli.
İçinde bulunduğumuz ülke koşullarında sanatsal pratikler neredeyse seçkin ya da zengin bir kesime hitap edebilmek için yapılır hale gelmiş durumda.
Türkiye’de sanatsal üretim yapan herkesin genelde yaşadığı başka bir sorun da, kendi çevresi içinde benzer alanlardan insanlarla sınırlandırılmış minör bir kalabalığın dışına çıkamamak olsa gerek.
Buna yol açan sebep sanırım sanat nesnesinin genelde zengin birilerinin evlerine dekoratif bir eşya olmak ya da bakıldığında görsel hazdan fazlasını vermeyen estetik objeler olarak öngörülmesidir.
Oysaki sanat, dünyaya bakış açımızı genişleten, zamanın ruhunu ve içinden çıktığı kültürü aynalayan akışkan bir sahadır. İnsanlar arasında farklı biçimlerde etkileşimler yaratan alternatif bir karşılaşmaya imkân tanır. Bu yüzden sanatla kalın dostlar…
instagram : https://www.instagram.com/gayretli_munafik/
behance: https://www.behance.net/gokcehicyilmaz
tek kelimeyle duygularımı ifade ediyorum çok heyecanlıyım beni affedin: BAYILDIM
Müthiş!!!
gerçeklerden kaçan modern sanat atmosferinde bu tür toplumsal duyarlılığa sahip sanatçıların işlerini daha çok görmek ülkenin sanat atmosferini değiştirecektir.