Komşumuz Yunanistan’ın yaşadığı yangın faciasına hepimiz endişe ve üzüntü ile şahit olduk. Ne denir ne söylenir bilemiyoruz. Bir takım sebepler buluyoruz, kıyamet senaryoları üretiyoruz, ‘yangın gibi değil bu, başka bir şeye benziyor’ diyoruz, konuşuyoruz ha konuşuyoruz. Oysa tüm bunlar neye tekabül ediyor, onu da çok bilmiyoruz aslında. Komşumuz dendiğinde iki evin, iki dostun yan yana komşuluğu gibi anlıyoruz biz bunu. Hoş zaten öyle ya… Bir duvarla ayrılan bitişik iki ev gibi… Duvarın bir yanındaki odada arkadaşın uzanır düşlerine, bir yanında sen. Hani sen bulgurundan verirsin, o ekmeğinden verir ya o hesap. Uzaktaki akrabalar gibi de değildir. Gülse duyar, ağlasa duyarsın. Vakitli vakitsiz çalarsın kapıyı. Bebeği ateşlenir yanına koşarsın, ruhun bir yere sığamaz da gider bağında ferahlarsın. Şimdi komşunun bağına bağrına bir kabus çöktü. Geçip gidecek. İzlerini yok edecek zaman. Yeşilinin yine yeşil, mavisinin yine mavi, evlerinin yine bembeyaz ve gökyüzünün yine aydınlık olacağı o günler için ‘şimdi’nin bir öncesinden ayak izleri bırakmak istedik. Ayak izlerinden oluşan fotoğraflar derledik. Bulunsun zamanı geldiğinde..
* Atina
*Atina Plaka Bölgesi
*Kalambaka
* Zeus Tapınağı
*Mati Bölgesi
Komşum seni kendimden hiç ayrı görmedim. İyi komşuluk için ‘içten anlaşma ‘ yasalarına ihtiyacımız yok bizim. Dostum sesimi duy diplomatik cızırtılar arasından. Seni hiç kendimden ayrı hissetmedim.