in

Bobo Doll Deneyi: Şiddeti Öğrenen Çocuklar

Bobo Doll Deneyi Nedir?

Kanadalı Psikolog Albert Bandura, 1977 yılında  ‘Sosyal Öğrenme Kuramı’nı  oluşturmuştur. Ailenin, sosyal çevrenin ve önceki kuşakların sosyal davranışlar üzerindeki etkisini inceleyen Bandura, öğrencisi Richard Walters ile sosyal öğrenme ve saldırganlık üzerine araştırmalar yapmıştır. Bandura’ya göre insanın şiddete eğilimi salt onun doğasında olan bir durumdan kaynaklanmamaktadır. Gözlem, taklit ve benzer çevresel etmenlerde çok etkilidir.

Bandura ve arkadaşlarının, model alma yoluyla öğrenmenin saldırgan davranış üzerindeki etkisine ilişkin çalışmalarından en önemlisi  ‘’Bobo Doll’’ (Hacıyatmaz) deneyidir.

1961 yılında Stanford Üniversitesi anaokulundan, 3-6 yaş arası kız ve erkek çocukların denek olarak kullanıldığı bu deneyde Bandura, çocukların saldırganlık davranışını gözlemleyerek bu davranışları öğrenip öğrenmeyeceklerini test etmek istemiştir. Araştırma çerçevesinde anaokulundan seçilen çocuklar, deneysel psikolojinin temel ilkeleri doğrultusunda gruplara ayrılmışlardır. Çocuklar önce çeşitli ve zararsız oyuncaklarla dolu bir odada kendi kendilerine oynamak üzere serbest bırakılmışlardır.

Daha sonra birinci gruba patlamayan plastikten yapılmış “Bobo” adlı bir bebeğe karşı saldırgan davranışlarda bulunan ve bu davranışları ses ile( vur ,tekmele gibi komutlarla) destekleyen bir yetişkinin olduğu video izletilmiştir. İkinci gruba izletilen videoda ise yetişkin kişi, Bobo ile agresif olmayan bir şekilde oynamıştır. Üçüncü gruba ise hiç bir video izletilmemiştir.

Daha sonra çocuklar, içinde Bobo bebeğin de olduğu, farklı oyuncaklarla dolu bir odaya alınmıştır. Çocuğun oyuncaklarla oynamaya başlamasının ardından, çocukların ilgili yaş grubundaki bilişsel özellikleri de göz önüne alınarak hafif saldırgan bir uyarı verilmiştir. Bu uyarı yalnızca oyuncakların bir kısmının diğer çocuklar için olduğunun belirtilmesi ve kenara ayrılmasını içeren bir uyarandır.

Cinsiyet fark etmeksizin agresif, şiddet uygulayan videoyu izleyen birinci gruptaki çocukların saldırgan davranışlarında artış görülmekle birlikte, izledikleri rol modelden yeni saldırgan davranışları öğrendikleri ve bunları Bobo bebeğin üzerinde taklit yoluyla denedikleri gözlemlenmiştir. Deneyin ikinci kısmında ise birinci gruba izletilen videoda saldırgan davranışlar ödüllendirilmiş, ikinci gruba izletilen videoda saldırgan davranışlar cezalandırılmıştır. Sonuçta ödüllü videoyu izleyen çocuklar daha fazla saldırgan davranış sergilerken, ceza içeren videoyu izleyen çocuklar bu davranışlardan kaçınma eğilimi göstermişlerdir.

Televizyon, İnternet ve Bilgisayar Oyunlarının Etkisi

Teknolojideki hızlı ilerlemeyle bilgisayar ve internetin hemen herkes için ve her yerde erişilebilir duruma gelmesinin kaçınılmaz bir sonucu olarak, çocuk ve gençlerin bu aracı kullanma sıklığı ve yaygınlığı önemli oranda artmıştır. Günümüzde çocuk ve gençlerin şiddet içeren bilgisayar oyunu oynama taleplerinde ve bu etkinlik için ayırdıkları zamanda önemli bir artış vardır ve  bu eğilim nedeniyle çocuk ve gençler sosyal ortamlarından kopmaktalardır.

Şiddet içerikli bilgisayar oyunlarının saldırganlık üzerindeki etkilerini inceleyen bazı araştırmalar, bu tür oyunların, çocuk ve gençlerde saldırgan davranışların ve davranış bozukluklarının ortaya çıkmasına neden olabildiğini ortaya koymaktadır. Bazı çalışmalarda ise, bu tür oyunlar oynamanın saldırgan davranışlara yol açtığına ilişkin sonuçlar elde edilmemiştir. Ancak saldırgan davranışın ortaya çıkmaması davranışın öğrenilmediği anlamına gelmemektedir.Öğrenilen her davranış performansa dönüşmeyebilir. Bobo Doll deneyindeki çalışmalarda başta şiddet uygulamayan bazı çocuklara Bobo’ya şiddet uygulamaları karşılığında meyve suyu, çıkartma gibi bazı ödüller vaadedildiğinde benzer agresif davranışları sergilemişlerdir.

Şiddet içerikli bilgisayar oyunlarının saldırgan davranışlar üzerindeki etkilerinin incelendiği araştırmaların sonuçları genel olarak, şiddet içerikli bilgisayar oyunu oynamanın, saldırgan davranışlara neden olduğunu (Anderson ve Carnagey, 2005; Anderson ve Dill, 2000; Anderson ve Murphy, 2003; Bartholow ve ark., 2005; Bilgi, 2005; Çetinkaya, 1991; Gentile, Lynch, Linder ve Walsh, 2004; Mackie, 1986; Dominick, 1984; Polman, Castro, Aken, 2008); yapıcı ve olumlu davranışları köreltip, sosyal etkileşimlerde sömürücü davranışları arttırdığını (Sheese ve Graziano, 2005; Silvern ve Williamson, 1987); düşmanlık duygularını ve kaygı düzeyini arttırdığını (Arriaga ve ark., 2006; Bushman ve Anderson, 2002; Ford ve Anderson, 1986; Uhlmann ve Swanson, 2004), düşük empati ve başkalarının acılarına karşı duyarsızlaşmaya neden olduğunu (Bushman ve Anderson, 2009; Funk, Buchman, Jenks ve Bechtoldt, 2003) ve fiziksel saldırganlığa göz yuman ilkelerin kabullenilmesini sağladığını (Krahé ve Möller, 2004) ortaya koymaktadır.

Saldırgan davranış ile televizyon arasındaki ilişkinin incelendiği çalışmalarda da ‘’saldırganlık öğrenilmiş bir davranıştır‘’ savı kabul edilmektedir. Haberlerde, reality showlarda, filmlerde, dizilerde, hatta çizgi filmlerde şiddetin pek çok türüne çocuklar maruz kalmaktadırlar. İnternet ise çok daha kontrolsüz bir şekilde çocukların şiddet ve saldırganlık içeren pek çok içeriğe ulaşabilecekleri bir ortamdır. Çocuklar zihinsel süreçlerindeki özelliklerinden dolayı izlediklerini yetişkinler gibi algılayamamakta ve yetişkinlerden farklı bir biçimde etkilenmektedirler. Yetişkinlerin çoğu televizyonu veya sosyal medyadaki içerikleri eğlenmek amacıyla izlerken, çocuklar dünyayı tanımak ve anlamak için de izlemektedirler. Çocuklar kurmaca ve gerçek arasındaki farkı çoğu kez yetişkinler kadar kolay bir biçimde algılayamamaktadırlar. Uzmanlar çocukların ve gençlerin televizyon ve internette izlediklerinin etkisiyle şiddeti bir problemi çözme aracı olarak gördüklerine ve gittikçe daha normal karşılamaya başladıklarına işaret etmektedirler.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde KAYAD tarafından yapılan araştırmaya göre çocuklar en çok çizgi film kahramanlarını (Örümcek Adam, Batman, Pokemon, Actionman) model olarak almaktadır. Bunu; % 17.65 oranıyla, şiddet içeren filmlerin kahramanları izlemektedir. % 10.45 oranıyla şarkıcıların, % 7.50 pembe dizi kahramanlarının, %3.26 yerli dizilerin kahramanlarının, % 0.65 ise doktor, avukat, polis gibi kahramanların yerine geçmek istedikleri tespit edilmiştir.

Okul öncesi çocuklar günde 2 saat çizgi film seyrettiklerinde yılda 10.000 şiddet içeren sahneye maruz kalmaktadırlar. Bunlardan yaklaşık 500 tanesi çocuğun kişilik gelişiminde agresyon temelleri atmaya yönelik olarak değerlendirilmiştir.Üstelik gerçekle hayali ayıramayan okul öncesi çocukların en büyük sorunu “şiddet” içeren sahnelerin yaşam için “gerekli”, “hoş” ve  “ağrısız” olarak değerlendirmeleridir. (Devecioğlu, 2005:3)

Giderek daha gerçekçi hale gelen video oyunları ve internetin yaygın kullanımı ile çocuk ve gençlerin bir şiddet ve saldırganlık bombardımanına tutulduklarını söyleyebiliriz. Yapılan araştırmalarda bu tür uyaranların cinsiyet farketmeksizin kız ve erkek çocuklarda ciddi davranış problemlerine yol açtığını ve şiddeti bir çözüm yolu olarak görmelerine neden olduğunu görüyoruz. Çocukları ve gençleri bunlardan bütünüyle izole etmek hem doğru hem de mümkün değil ancak ailelerin ve eğitimcilerin şiddeti dışlayan ve eleştiren tutumları ile örnek olması çocukların şiddeti algılamalarında ve değerlendirmelerinde önemli farklılıklar yaratabilir.

Yazan fionamimi

2 Yorum

Cevap Yazın
  1. Çocukların denek olarak kullanılması mı? Korkunç. Deney sonrasında çocuklara ne oldu acaba? Ben onu daha çok merak ediyorum açıkçası.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Dünya Barışına Ritim Tutan Topluluk: Ahura

Sinema Atölyesi, 15 Ocak’ta Kadıköy’de Başlıyor