Ahmet Kural, sadece çok sevdiği ve delice aşık olduğu Sıla’ya şiddet uyguladığı iddiasıyla günlerdir korkunç bir lince maruz kalıyor. Halbuki olay hiç de abartılacak kadar önemli değil. Tarafların anlatımlarına göre sadece 45 dakika süren, kafada bir kül tablası ve sırtta vazo kırmak gibi hayli önemsiz birkaç fiil yüzünden kadınların sosyal medyada estrirdikleri terörü dehşetle izliyoruz. Gelin olup bitene biraz daha yakından bakalım ve erkekleri nefes alamaz hale getiren bu linç ikliminin ve kadın terörünün analizini yapalım.
Doğdukları andan itibaren ikinci sınıf insan muamelesi gören, eğitim görmelerinin önüne pek çok engel çıkarılan, çocuk yaşta evlendirilen, sürekli olarak her konuda önüne engel çıkarılan, başarmak istedikleri şey ne olursa olsun hep motivasyonu kırılan, araba sürmeleri bile dalga konusu olan erkekler değil mi?
Tecavüz vakalarını ve taciz istatistiklerini incelediğinizde, bu vakaların %99’unun failinin kadınlar olduğunu kim inkar edebilir? Her geçen gün erkekler için hayatı daha da karabasana çeviren kadınlar değil mi? Hava karardıktan sonra bir sokakta bir kadın tarafından taciz edilmeden evime gidebilecek miyim diye düşünmeyen tek bir erkek var mı? Tecavüze ya da tacize uğrayıp hayatta kalabilmeyi başarabilen bir erkek için dehşet bitiyor mu? Kadınları tahrik edecek bir hareket yapıp yapmadıkları, kılık kıyafetlerinin davetkar olup olmadığı çoğu zaman rahatsız edici bir biçimde gündeme getirilmiyor mu? Dar mı giymiştin, açık mı giymiştin, davetkar bir hareketin oldu mu, yüz mü verdin, cesaretlendirdin mi? Tacize uğrayan bir erkek mutlaka ama mutlaka bu sorulara maruz kalıyor. Saldırgan kadınların çoğu serbest bırakılıyor, tutuklananlar da ilk duruşmada iyi halden dolayı tahliye ediliyor.
Sadece taciz ve tecavüz mü erkeklerin problemi peki? Cevap tabii ki koskocaman bir hayır! Sevdikleri kadınlar tarafından kıskançlık, namus ya da başka gerekçelerle pek çok erkek ya sistematik bir şiddete uğruyor ya da öldürülüyor. Her gün gazetelerde, kıskançlığı ya da namusu bahane eden kadınların, erkekleri bıçakladıklarını, yaktıklarını, kurşunladıklarını okumuyor muyuz? Erkeklerin çalışması, toplum yaşamına katılması ya da bireysel varoluşları kısıtlanmıyor mu? Kadınlar için en iyi erkek, evinde kadınına itaat eden bir köle olarak tasavvur edilmiyor mu?
Sadece bu mu? Öfke, güç arayışı, pazar kavgası ya da kişisel hırs yüzünden kadınlar dünyanın pek çok yerinde savaş çıkarmıyorlar mı? Toplu tecavüzler, köle pazarlarında satılmak ve dehşet verici pek çok fiilin mağduru hep erkekler değil mi? Siz hiç erkek bir diktatör gördünüz mü? Dini, kültürel ya da toplumsal baskı hep erkekler üzerinde inşa edilmiyor mu? Bugün ne giyersem aç bakışlardan kurtulurum diye düşünmeyen tek bir erkek var mı?
Hamileyken sokağa çıkıp cinsel ilişkiye girdiklerini gözümüze soktukları yetmiyormuş gibi (hamileyken sokağa çıkmanın başka nasıl bir açıklaması olabilir ki?), sadece rahat etmek için şort giyen erkeklere öfkeyle saldırıyorlar, tek başına eğlenmeye çıkan bir erkeğe her zaman “yollu” muamelesi yapıyorlar ve işyerinde, okullarda, hayatın her alanında kimi zaman açık, kimi zaman örtük sürekli tacize ve aşağılanmaya maruz bırakmıyorlar mı erkekleri? Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin, bu söylediklerimde gram abartı var mı?
Bu toplum o kadar ikiyüzlü bir toplum ki, bunca rezalete ve iğrençliğe karşı bir erkek çıkıp bir kadına şiddet uyguladığında herkes erkeği bir yerinden suçlamak için bin bir türlü bahane uyduruyor ve erkek günah keçisi ilan ediliyor.
Bir kerecik de bir erkek şiddet uygulamış, bunun bu kadar büyütülmesini anlamak, idrak etmek mümkün değil! Kadın tecavüzlerine, kadınların her gün her gün erkekleri katletmesine, aşağılamasına ne kadar dayanacaktı erkekler, günün birinde bir erkek patladı işte!
Elinize sağlık.
Umarım erkekler ne yaşadığımızı bir nebze olsun anlamıştır. İyi ironi yapmışsınız…