in

Unschooling-Okulsuzluk ve Postmodern Eğitim

Kids with magnifying glasses exploring the nature. Slightly soft.

Okulsuz Eğitim Nedir?

Unschooling (okulsuzluk – evokulluluk), örgün eğitim sistemini takip etmeyen veya klasik okul müfredatını ev okuluna taşımadan çocuğun kendi kendine doğal yaşam alanı olan evi ve çevresinde öğrenme metodudur. Okulun çocukların özel ilgilerinin gelişimini ve yaparak yaşayarak öğrenme imkanını engelleyen ve onları körelten bir kurum olduğu inancıyla ortaya çıkan bu öğretim metodu gelişmiş ülkelerde yaygın bir şekilde uygulanmakta. Son yıllarda ülkemizde de okulsuz eğitimle çocuklarını yetiştiren aileler bulunuyor. Yurtdışında örgün öğretim dışındaki yöntemlerle yetiştirilmiş çocukları kabul eden üniversiteler var ve bu yolu tecrübe eden ebeveynler, diploma gerektiren meslekler için bu metodun bir engel olmadığını düşünüyorlar.

Okulun siyasi bir oluşum olarak ‘’hidden currilicum’’ denen gizli bir müfredatı çocuklara aktardıkları ve toplum mühendisliği aracı olarak onları kalıplara soktukları düşüncesi ailelerin okulsuz eğitimi tercih etmelerini sağlayan bir etken.

Diğer eğitim sistemlerine göre çok büyük bir özgürlük alanı sağlayan bu yöntem, hızla değişen dünyaya çocukların daha iyi adapte olmalarını sağlayacak dinamik bir eğitimi bu özgürlük alanı içinde zorunluluk baskısı olmadan keyifle alabilmelerini sağlıyor.

Hangi Ülkelerde Uygulanıyor?

Bu model başta Amerika, Kanada ve Norveç olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde uygulanmaktadır. Bu ülkelerde eğitim zorunludur, ancak okul zorunlu değildir. Yani ebeveynlerin çocuklarını evde eğitme hakları vardır.

Modelin ilk örnekleri 18. yüzyılda birkaç ailenin birleşerek maaş karşılığı çocuklarını eğitmesi için öğretmen tutmalarıyla başlamıştır. Daha sonra köyler arasına yayılan bu model, birçok ülkeyi içine alan yeni bir eğitim akımına dönüşmüştür. İlk dönemlerde okulu olmayan kırsal kesimlerde tercih edilmeye başlanan bu model, zamanla zengin aileler tarafından da tercih edilmeye başlayınca yeni bir durum ortaya çıkmıştır.

Dünya genelinde yapılan bir araştırmada ailelerin ev okulunu tercih etmesinin sebebi şöyle açıklanmıştır. Ev okulunu tercih eden velilerin %50’si daha iyi bir eğitim imkanı, %35’i dini sebepler, %15’i ise okullardaki imkanların kısıtlı olmasını sebep göstermişlerdir. Bazı veliler ise özel eğitime ihtiyacı olan çocuklarının eğitiminde, etkili bir ortam sağlayabilmek adına ev okullarını tercih etmektedirler.

Okulsuz Eğitimin Özellikleri

  • Okulsuz eğitimde belirli bir müfredat yoktur
  • Öğrenci eğitim-öğretim hedeflerini kendisi belirler.
  • Öğretmen yoktur, aileler ve yardım alınan eğitimciler çocuğa öğrenimi boyunca yol gösteren rehberlerdir.
  • Çocuk bilgiye kendisi ulaşır ve tecrübe ederek öğrenir.
  • Okullarda öğretim bir takım kitaplar ve materyallerle yapılırken, okulsuz eğitimde; öğrenmek istedikleri konuda bilgili kimselerle görüşme ve çalışma, geziler, internet, kitaplar, filmler, belgeseller, müzeler ve yaşantı ile öğrenmeyi sağlayacak her türlü kaynak kullanılabilir.
  • Okulsuz eğitim esnektir ve doğaçlama olarak gelişir. Çocuğun değişen ihtiyaçları ve ilgilerine göre geliştirilebilir.
  • Okulda öğrenme belirli zamanlarda ve sınıfta gerçekleşirken okulsuz eğitimde öğrenme her an gerçekleşir ve öğrenme fiili ile günlük yaşam arasında bir bölünmüşlük yoktur.
  • Okullarda öğrenciler, yöneticilerin belirlediği tempoda öğrenmek zorundadırlar; okulsuz eğitimde ise öğrenci kendi hızında öğrenebilir.
  • Eğitimi yönlendiren, öğrencinin doğal olarak sahip olduğu merak duygusudur.
  • Özel öğretmenlerden destek almak da okulsuz eğitimde mümkündür ve çocuk evde öğrenmeye ayıracağı zamanı kendisi belirleyebilir.

Artıları Eksileri

Okulsuz eğitimin, öğrencilerin hayatlarına dair kendi kararlarını alabilmelerini sağladığı bu nedenle girişimci özelliklerini beslediği ve onları cesaretlendirdiği düşünülüyor. Kitlesel okul sisteminin modern dünyanın bir buluşu olması ve örneğin Leonardo Da Vinci gibi bir hezarfen dahinin sahip olduğu bilgileri bugünkü anlamda bir okul eğitimi ile edinmemiş olması gibi örnekler, modern okulla eğitimin alternatifsiz olduğu düşüncesini yıkmaktadır. Bu eğitim anlayışında aile de kendini öğrenmeye açmak ve geliştirmek durumundadır. Ailenin tüm fertleri birlikte öğrenirler, okulsuz eğitim sadece öğrenmeyi değil öğrenmeyi öğrenmeyi de sağlayan bir anlayıştır.

Okullarda öğrenme, sınıflar ve ev ödevleri ile sınırlandırılmıştır. Sonrasında çocuklar öğrenmeyi durdurabileceklerini, oyun oynamaya gidebileceklerini ve gerçek hayata karışabileceklerini düşünürler. Ama okulsuz eğitim öğrencileri, öğrenmenin gün boyu, tüm yaşamsal aktivitelerden beslendiğini bilirler.Bu durum öğrenmenin, zevkle yapılan; oyun oynamak, gezmek, başkalarıyla sohbet etmek gibi aktiviteleri engelleyen sıkıcı ve zorunlu bir süreçmiş gibi algılanmasına engel olur. Okulsuz öğrenmede tüm bunlar yapılırken de öğrenme gerçekleşebilir. Örneğin bir kaya tırmanışı sırasında fizik, jeoloji ve coğrafya öğrenilebilir.

Unschoolingin en çok eleştirildiği konu, okulun sosyalleşme sağladığı ve disiplin kazandırdığı, bunlar olmadan çocuğun ilişkilerinde ve iş yaşantısında tutunamayacağı düşüncesidir. Oysa ödül ve ceza ile belirlenen dışsal pekiştireçlerle sağlanan bir motivasyonla oluşan disiplinden ziyade kişinin iç disiplin kazanması çocukların daha üst düzey bir ahlak anlayışı ile eylemde bulunmalarını sağlayacaktır. Ayrıca okulsuz eğitimde çocuklar birçok kursa ve aktiviteye katılarak yaşıtları ile sosyalleşebilme imkanına sahiptir. Üstelik evokullu çocukların ebeveynleri birbirleri ile iletişim kurup çocuklarını biraraya getirerek ortak aktiviteler ve öğrenme ortamları yaratmaktadırlar.

Şayet okulsuz eğitim düzensiz bir eğitim halini alırsa ya da aileler çocuklarını okula göndermedikleri halde çocuğa bir öğrenme ortamı ve gerekli imkanları yaratmada yetersiz kalırsa bu durum çocuğun elbette eğitimden kopmasına neden olabilir. Örneğin dini veya ideolojik sebeplerle çocuklarını okula göndermek istemeyen ebeveynler de çocuğun özgürleşmesi ilkesini uygulayamazlarsa kendi ön yargılarını ve bakış açılarını çocuğa empoze ederek çocuğun farklılıkları tanımasına engel olabilirler ve bu çocuğun kapasitesini sınırlayabilir. Tabii ki okulsuz eğitimin de dezavantajları vardır ve bu sistem de özen ve  emek göstererek düzenli uygulanması gereken bir yöntemdir.

Türkiye’de Okulsuz Eğitim

Ülkemizde okulsuz eğitim yasal değildir ve çocuklarını okula göndermeyenler maddi bir yaptırımla cezalandırılırlar. Okulsuz eğitimin yasal hale gelmesi halinde bunun denetlenir olması da gerekmektedir. Okulsuz eğitimi keyfi, başına buyruk bir uygulama olarak göremeyiz. Unschooling’in eleştirilecek yanları  olsa da, eğitimin daha özgürlükçü, eşitlikçi ve eğitim teknolojilerine dayalı evrensel bir anlayışla inşa edilmesi gereklidir. Aslında Türkiye’nin halizahırdaki eğitim anlayışı modernitenin de ötesinde post-modern bir eğitim anlayışı olarak ifade edebileceğimiz yapılandırmacı eğitim modelidir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2004 yılından itibaren yapılandırmacılık adıyla revize ettiği program şu an uygulanmaya çalışılmaktadır. Atılımlar ve yasal düzenlemeler yapılmış olsa da pratikte karşılığını bulamamış, uygulanması için uygun zemin, sosyal, politik ve ekonomik etkenler nedeniyle sağlanamamıştır.

Postmodern Eğitim

Postmodern eğitim, zıtlıkların, çelişkilerin, eklektik yapıların birbirine karıştığı, çok kültürlü toplumların var olduğu dünyaya uyumu sağlayacak bir anlayışı benimser.

Bilgisayar, enformasyon, bilim ve teknolojilerdeki ilerlemeden kaynaklanan hızlı değişim toplumunda gerçeklik algısının zaman içinde değişebileceğini vurgular. Doğru, tek ve değişmez değildir.

Eğitimli insan sadece okuryazar değil, temel bilgisayar ve iletişim teknolojilerini de etkin kullanan bir kişi olmalıdır. Pozitivist paradigma yerine yorumsayıcı paradigmayı benimser.

Bilgi nesnellikten öznelliğe taşınır. Bilgiyi yapılandıran, öznel kavram ve deneyimleriyle organize eden öğrencidir. Öğretmeden ziyade bilginin arama ve keşifle elde edilebileceğini ortaya koyar.

Çok kültürlülüğü, farklılıkların zenginlik olarak görülmesini ve düşüncenin özgürlüğünü savunur.

Günlük toplumsal yaşamda sanat ve estetiğin bir araya getirilmesinin önemi üzerinde durur.

Değişim ve sürekli öğrenme kültürünün toplumun her kesiminde oluşturulmaya çalışılmasına, iç denetime ve evrensel değerlerin benimsenmesine önem verir.

Türkiye’nin mevzuattaki eğitim anlayışı inanması güç olsa da budur. Ancak günümüzdeki eğitim-öğretim ortamının nasıl olduğunu tecrübe ettiğimizde acı bir müstehzi ifade yüzümüze oturuyor. Bugünlerde yeni Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a eğitim çevrelerince oldukça umut bağlanmış görünüyor. Gerçi sosyal medyada takip ettiğim üzere çoğunluk “yaz tatili kısalacak mı, öğretmenler yazın da maaş alacak mı?” gibi halkımızın derin derdi sorulara odaklanmış görünüyor… Bakalım önümüzdeki günlerde eğitim sistemimiz uygulanması arzulanan ama hayata geçirmekte başarısız olduğumuz hangi değişikleri getirecek, göreceğiz.

Yazan fionamimi

Bir Yorum

Cevap Yazın

One Ping

  1. Pingback:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Ahmet Kural Üzerinden Erkeklere Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği

2018’in En İyi 50 Fotoğrafı