Yazının kapak görseli, geleneksel Nimet Abla kuyruğundan. Yazıyı okuyorsanız Nimet Abla’nın da kim olduğunu biliyorsunuz demektir. Umut kuyruğu diyebiliriz bu kuyruk için. Umut sahibi olabilmek için bile kuyruğa giriyoruz anlayacağınız.
Bu yıl Milli Piyango’nun yılbaşı büyük ikramiyesi tam 70 milyon. Gerçi milyoner olma şansı eskiden senede bir defa gelirdi. Şimdi ise Sayısal, Süper Loto vs. derken neredeyse her günümüze yetecek kadar hayal dolaşıp duruyor etrafımızda. Milyoner olmak üzerine birçok şey söylenebilir. Ancak bir anda milyoner olmak kolay kolay kimsenin reddedemeyeceği bir durum.
Peki, beş parasız yatıp milyoner olarak uyandığınızda sizi neler bekliyor olacak? Daha önce bu durumu yaşamış talihlilerin hayatlarını araştırdık sizin için. Aralarında bu durumu birden fazla kez yaşamış olanlar da var üstelik. Ve hemen hepsi, ikramiyeyi kazanmadan önceki hayatını mumla arar olmuş. Yazıyı okuyun ve unutmayın:
Kim bilir belki sıra sizdedir…
Osman Kaplan
Kaplan 1999 yılında, ödeyemediği borçlar yüzünden girdiği cezaevinden çıktıktan üç gün sonra büyük ikramiyeyi tutturuyor. O dönem ülke ekonomisinin halinden kaynaklı olarak tutturduğu paranın aylık faiziyle bir daire alınabiliyor. Tabii ki o bu yolu tercih etmiyor. Nasıl oluyorsa parayı iki yıl içerisinde tüketiyor. Ne var ki şans “peşini bırakmıyor” Kaplan’ın. 2001 yılında tekrar büyük ikramiyeyi tutturuyor. Gelin hikayenin özetini kendi ağzından dinleyelim:
İkinci defa tutturduğumda akıl verenler oldu ama ben dinlemedim. Ben kimseyi dinlemem. Onu da bitirmem bir yıl sürmedi. Vallahi para beni bozmadı. Ben bozulmadım. Ben paraya çok önem vermem. Cebimde harçlığım olsun yeter. Yarına Allah kerim. Bayat parayı hiç sevmem, taze olacak.
Dört sene içinde toplamda (bugünkü parayla) 7 milyon lira anaparayı, faizlerini ve aldığı tüm gayrimenkulleri tüketen Kaplan, bugün eşiyle birlikte Denizli’deki evinde yaşıyor. Artık en garanti paranın emekli maaşı olduğunu söylese de sürekli Süper Loto oynuyor ve piyango bileti alıyor.
Mehmet Sarıoğlu
Milli Piyango’dan büyük ikramiyeyi bulur bulmaz İstanbul’a gitti. Parayı on yılda tükettikten sonra parasız kalan Sarıoğlu, tekrar köyüne dönerek, yaptığı barakada yaşamaya başladı. Ancak, barakasında sobadan sıçrayan kıvcılcım nedeniyle yangın çıktı. Yangında, barakası ve eşyaları tamamen yanan Sarıoğlu, sokakta kaldı.
Sarıoğlu’nun bu durumuna üzülen köylüler, aralarında para toplayarak, kendisine yeni bir baraka yaptırdı. Sarıoğlu, yeni barakasında çevredekilerin yardımlarıyla yaşamını sürdürmeye başladı. 2008 yılında barakasında donarak ölmüş halde bulunduğunda yapayalnızdı.
Salih Gümüşçay
Gümüşçay, piyango lanetinden ölerek bile kurtulamadı. Demirci olan Gümüşçay, 1989’da büyük ikramiyeyi tutturduğunda 83 yaşındaydı. O yaşına dek tanımadığı yüzlerce akrabası çıktı ortaya bir anda… Salih dede ise tedavi gördüğü İzmir Devlet Hastanesi’nde tanıştığı bir hemşireyle evlendi giderayak…
Zengin olduktan bir yıl sonra da öldü. Ama çilesi bitmedi.
Normalde pek kimselerin ilgilenmeyeceği cenazesi paylaşılamadı. Mirastan pay almak isteyenler hak iddia ettiler. Akrabalık tespiti gerekti. “Ölünce kurtulurum” sanan Salih dedenin mezarı, ölümünden beş yıl sonra açıldı. Bulgular doğrultusunda miras yeniden paylaşıldı.
Ve aniden gelen piyango servetinin sahiplerine, mezarda bile rahat olmadığı bir kez daha anlaşıldı.
Hayri Kaya
2003 yılında Sayısal Loto’dan 844 bin lira kazanan Kaya, halı sahacılıktan PVC sektörüne kadar tüm işleri denemiş. En son oturduğu ev de dahil her şeyini kaybeden Kaya’nın tavsiyesi pek akıllanmadığını gösteriyor:
Evimi bir akrabam icrayla satılırken satın aldı, ben şimdi onun kiracısıyım. Para çıktığını kimseye söylememeliydim. Kesinlikle bilmediğin işe girmeyeceksin. Bildiğin işi yapacaksın.
Mustafa Savgan “Kaybedebilme Kabiliyeti”
Galiba piyango sohbetlerinde en çok örnek verilen kişi kendisi.1979’da 10 bin liralık ilk ikramiyesini kazanmış. 1982’de 30 milyon, 1984’te 15 milyon liralık ikramiyeler de kendisine çıkmış. O dönem için çok büyük paralar kazandığında ayakkabı boyacılığı yapıyormuş. Savgan 2014 yılının Aralık ayında hayatını kaybettiğinde yine ayakkabı boyacılığı yapıyordu ve öldüğünde cebinden piyango biletleri çıktı.
Onun bu “kazanmayı kaybetmeye dönüştürme” konusundaki ustalığı, “Kaybedebilme Kabiliyeti” adında bir belgesele de konu olmuş.
Çoğumuz yukarıdaki hikayeleri okuduktan sonra, “Onlar bilememiş paranın kıymetini, bana çıksın da görün!” minvalinde şeyler söylüyoruz. Belki haklıyız. Büyük ihtimalle de büyük ikramiye yanımızdan bile geçmeyecek. Ama umut hiç tükenmeyecek.
Eski Mısır’da tanrılar, kullarına sırat köprüsünde sorarmış:
Yaşamında mutluluğu yakaladın mı?
Senin yaşamın, başkalarına mutluluk verdi mi?”
Sorular anlamlı. Aslında parası olmayıp da mutlu olanlar için mutluluğun sırrı, belki de paralarının olmayışıdır…
Bu arada bu yazının yazarının cebinde de üç tane piyango bileti var ve çaktırmadan hayaller kuruyor.
O değil de
Size çıksa, siz ne yapardınız?
Daha önce bu kadar yüksek miktarlarda paralar görmemiş insanların sapıtması ve o parayı yönetememesi çok normal.
Dediğin gibi umut hiç bitmeyecek. Hayal etmeyi seviyoruz. Aslında insanlığın varoluşundan beri yaptığımız en iyi işi yapıyoruz. TÜKETİYORUZ. Bizim işimiz tüketmek. Onlarda kendilerine yakışanı yapmış ve tüketmiş.