Yeni dünyada herkes kendi kendisinin reklamcısı olacak. Ellerinde cep telefonları, kendi reklamlarını yapıp duracaklar. Yeni dünyada herkes kendinden ismi ve soyadı ile bahsedecek. Hatta soyadı söylenmediğinde kendisi bile kendisini tanıyamayacak.
“Bunları ben yaptım. Benim şiirim, benim öyküm, benim kitaplarım… Ben, o ben ki… Ben var ya ben. Ben işte, sağdan, önden, arkadan, üstten ben… Elli soruda ben, yüz soruda ben… Çekilin leyn…” Tıpkı yuvarlak, topuz şekilli virüs gibi.
Yeni dünyada işte bu kendini methetmek, (en ayıp şey) yüzünden virüs geçse de kimse birbirine yaklaşamayacak. Çünkü “ben ben” diyen biri, biriyleyken de bir an önce karşısındakinin kendisi ile ilgili olmayan gereksiz ıvırzıvırlıkları bırakıp sözün kendisine gelmesini bekler.
Böyle bir dünyada gerçekten yardım etmek, gerçekten merhamet etmek nedir? Kim öğrenebilir?
Yeni dünyada herkes kendi kendisinin reklamcısı olacak. Ellerinde cep telefonları, kendi reklamlarını yapıp duracaklar. Belki de bu yalnızlığı ile baş edemeyenlerin yardım çığlığıdır. Bütün reklamlar yardım çığlığıdır. Bireysel ya da toplu. Gel gör ki sanatın, kitabın reklamı olmaz. Çünkü sanatın ticaretle işi yoktur. Üretim dimağına, yaratım teknesine bir kez ticari olanın tozu kaçtı mı o sanatçı sanatına, özüne yabancılaşır. Kitap fuarlarının iyi bir kitap okuru yetişmesine (kitapların fuarlarda bile pahalılığının devam etmesi de buna neden olabilir) katkısı olmadığı gibi imza günleri gösterisiyle de çok sıkıcı olduğunu düşünürüm. Bir yazarın imza günü düzenlemesi tıpkı şu kadar kitabım var, bu kadar kitabım var, şu etkinliğe katıldım vs… davranışları göstermesi gibi kendini methetmektir. Ödülün kime verileceğinin önceden belli olduğu şiir yarışmalarını hatırlatıyor. Ya da belediye şairlerini…
Yeni dünyada gizli olan, alçak gönüllü olan, kendi kendi ile dalga geçebilen, dünyanın merkezine omurilik kemiği ile demir atmamış, daha çok doğallıktan, paylaşımdan yana olan, “ben” demeyen, kendini mesleği ile tanıtmayan, adıyla soyadıyla eşrafıyla tanıtmayan insanlar makbul olacak… İsimsiz soyisimsizler… Hayatın en içi gibi… Markasız, reklamsızlar…