in

İnsan Vücudunda Evrimin İzlerine 7 Örnek

Umut Can Yıldız

“Tüm asil niteliklerine rağmen insan, aşağı kökeninin silinmez damgasını bedeninde taşır.” Charles R. Darwin

İnsan akıllı bir tasarının değil, tarihsel bir değişimin yani evrimin ürünüdür. Evrimsel değişim ise önceden kalıtılanın değiştirilmesi ile sınırlanmıştır, bu durum karşımıza pek çok işlevsiz ya da kulağını ters eliyle tutan sonuçlara yol açabilir. İnsan vücudunda mükemmel bir yaratılış arayanlar için ilginç gelecek yapılar da kalıtılabilir. 4 milyar yıllık evrimin ürünü olan insan vücudunda sayısız örnek verilebilir, bu listede sadece yedi tanesini bulacaksınız.

1. Üçüncü Göz Kapağı

Her birimizin göz kenarında Plica semilunaris olarak bilinen üçüncü bir göz kapağının kalıntısı bulunmaktadır. Kuşlar, sürüngenler ve balıklarda sık rastlanılan bu yapı memelilerde daha nadir gözlenir. Ancak yine de kedi, köpek gibi memeli sınıfından yakın akrabamız olan hayvanlarda halen kullanılan bu yapı evrim sürecimizde esas işlevini kaybetmiş sadece destek sağlayan bir yapıya dönüşmüştür. Sadece insanda değil, insanın da dahil olduğu primat takımının bir üyesi hariç hepsinde körelmiştir.

2. Darwin Noktası ve Kulak Kasları

Bir çok hayvanın halen sahip olduğu bu kaslar sese odaklanmayı sağlar ve ses kaynağını bulmayı kolaylaştırır. Ancak bugün modern insan türü için kulak oynatımı bazı insanlarda çok sınırlı hareketlerle yapılabilmektedir. Ses kaynağını bulmaya yardımcı olan Darwin noktası yine işlevini kaybederek, küçülmüş ve içe kıvrılmıştır. İnsanların sadece %10’luk bir kesimde farkedilebilir kalmıştır.

3. Ters Dönmüş Göz Sinirleri

İnsan gözü diğer omurgalı hayvanların gözü ile benzer bir garipliği barındırır. Fotoreseptörlerle algılanan ışık sinirler ile beynin ilgili kısmına iletilmektedir. Ancak, omurgalılarda sinirler doğrudan arkaya gitmek yerine ön taraftan geçmektedir. Böylece hem gelen ışığa bir miktar engel olur, hem de sinirlerin beyine gitmek için toplandığı düğümde hiçbir fotoreseptör bulunamaz. Bu da kör noktayı oluşturur. Ancak omurgasız göz örneklerine bakarsak sinirlerinin doğrudan arkaya uzandığını görebiliriz. Bu durum insanın mükemmel bir tasarım olmadığının güzel bir örneğidir.

4. Psödogenler ve GULO

İnsan DNA’sının yaklaşık %98’i protein üretiminde kodlayıcı işlev görmez. Genler bir çok başka işlev için de kullanılır. Ancak aktif olan tüm genlere baktığımız zaman toplamın yaklaşık %5’ini kapsadığını görürüz. Büyük kısmı işlevsiz olan genlerimizin sonradan işlevsiz kalmış bölümlerine ise psödo veya sahte genler diyoruz. Bir çok kökene sahip psödogenleri bir örnek üzerinden açıklayabiliriz. Biz dahil primat takımında bulunan tüm türler C vitamini kendileri sentezleyemez ve meyvalardan edinirler. Bu C vitamini üretiminin son halkasını gerçekleştiren L-gulono-γ-lactone oxidase (GULO) adlı enzimin eksikliği ile ilgilidir. Tüm primatlarda bu enzimi üreten gen sayısız kod içerisinde aynı nükleotidlerdeki değişimler ile işlevini kaybetmiştir. Bu primatlar ile insanların ortak bir ataya sahip olduğumuzu işaret eden bir durumdur.

5. Süt Çizgisi, Polimasti ve Politeli

Atavizm ata soya çekim anlamına gelmektedir. Genellikle atalarımızda var olan ancak pasifleşmiş genlerin küçük değişimlerle (mutasyon) yeniden ortaya çıkmasıyla oluşurlar. Polimasti yani “çoğul meme” ve politeli yani “çok meme başlılık” atavizmin en ilginç örneklerinden ikisini oluştururlar. Fazladan meme ya da meme başı oluşumu gözlenen bu anomali genellikle erkeklerde gözükmektedir. Ancak fazladan süt bezileri ile birlikte gözlenmiş dişiler de vardır, bu durum ise süper polimasti olarak adlandırılır. Bu durumun ilginç ve kökenine işaret eden bir özelliği ise fazladan meme başlarının çoğu memeli ile paylaştığımız süt çizgisi üzerinde, yani atalarımızdan miras kalan yerlerde oluşmasıdır.

6. Rekürren Siniri

Rekürren larengeal siniri beynimizden ses tellerimize uzanır ve ses tellerinin kaslarını kontrol eder. Ancak beyin sapından çıkan sinir doğrudan ses tellerine gitmek yerine kalbimizden çıkan aort damarının altından dolaşır. Bu durum ses tellerimiz ile kökendeş (homolog) organı solungaçları olan ve iki odacıklı kalbe sahip balık benzeri atalarımızdan miras kalmıştır.

7. Sperm Kanalı

Sperm kanalları testislerden çıktıktan sonra kısa yoldan gitmek yerine, mesanenin arkasından dolanan uzun bir yol izlemektedir. Önceden karın boşluğunda sperm üreten atalarımızın testisleri zaman içinde aşağı inerken mesanenin ön tarafından inmişler ve böyle bir çaprazlamaya sebep olmuşlardır.

Kaynak: BilimFili

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ceren Damar’ın Öğrencisi Ece Gürkan: Sorunun “Bir Manyağın Not Sevdası”ndan Daha Fazlası Olduğu Aşikâr.

Meksika Devlet Başkanı Obrador Mal Varlığını Açıkladı: Evim, Arabam, Hatta Kredi Kartım Bile Yok