Hükümet Enflasyon Verileriyle Oynuyor Olabilir mi?
Not: Enflasyon ile ilgili detaylı bilgiyi şuradaki ilk yazıdan edinebilirsiniz:Enflasyon Nedir?
Enflasyon hesabı, Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK) tarafından; seçilen belirli tüketim ve hizmet kalemlerinden hazırlanan bir sepet aracılığıyla ölçülür. Bu ölçüm yapılırken, gözlemlenen şey fiyat değişimleridir. Fiyat değişimlerinin tespiti için de tüketimi yapılan mal ve hizmetlerden iki biçimde endeks oluşturulur: Tüketici fiyat endeksi(TÜFE) ve Üretici fiyat endeksi(ÜFE).
ÜFE, TÜFE Nedir?
TÜFE: Gıda, giyim, ulaşım, sağlık, barınma, haberleşme, akaryakıt gibi mal ve hizmetlerin bulunduğu bir tüketici sepetindeki fiyatların değişimini önceki dönemlerle kıyaslayarak ölçen endekstir. Tüketici sepetinde bulunmayan ürünler ve hizmetler enflasyon ölçümünün kapsamı dışında bırakılmıştır. TÜFE hesaplamasına dahil edilen mallar ve hizmetler her yıl, şekillenen yeni tüketim alışkanlıkları çerçevesinde yenilenir. TÜFE sepetinde 2018 yılı itibariyle 407 kalem mal ve hizmet bulunmaktadır. TÜFE Sepeti
TÜFE için 81 ilin şehir merkezlerini kapsayacak peşin alım fiyat bilgileri kullanılır. TÜFE’nin hesaplanmasında da ülkenin geneline örnek olarak seçilmiş belirli sayıda hane halkı üzerinden ölçüm yapılır.
Not: Genel olarak enflasyonun ne olduğu aslında TÜFE’nin ne olduğudur. Yani TÜFE rakamı aynı zamanda çekirdek enflasyon rakamıdır.
ÜFE: Mal ve hizmet fiyatlarındaki değişimin üretici perspektifinden görünümüdür. Tıpkı TÜFE gibi aylık ve yıllık olarak ölçülen ÜFE, üretici fiyatlarını zaman içinde karşılaştırmalı olarak ölçen bir fiyat endeksidir. ÜFE üzerinde görülen artışlar TÜFE’yi de etkileyip enflasyonun yükselmesine sebep olmaktadır. Çünkü üreticiler, kendi üretim kalemlerindeki artışları tüketicilere yansıtmak durumundadırlar. Aksi halde zararına çalışmış olurlar.
Peki Güncel ÜFE ve TÜFE Verileri Nelerdir?
Bu tabloya bakıldığında ÜFE ve TÜFE arasında %14 civarı bir fark bulunmakta.(eğer ÜFE verileri de doğruysa) Bu da, üreticilerin daha çok döviz kuru sebebiyle artan maliyetlerini fiyatlara henüz yansıtmadıklarını gösteriyor. (Üreticiler bu konuda iktidar-yerel seçim kaynaklı bir baskıyla karşılaşıyor olabilirler.)
Dolayısıyla piyasadaki reel enflasyon aslında %17.90’ın epeyce üzerinde ve rakam gerçeği yansıtmıyor, enflasyon rakamlarındaki problemlerin başka sebepleri de var tabii, bunlara da değineceğiz.
TÜİK Dışındaki Kaynakların Enflasyon Verileri
Açık Ekran: 2017-2018 Market Fiyat Karşılaştırması
Videoda belirtilen temel tüketim ürünlerinin 2017-2018 arası değişimi yaklaşık olarak %91 olarak hesaplanıyor. Burada gıda ve bazı temel ürünler üzerinden hesap yapılan bir kaynak vermemizin sebebi ise; alt gelir grubuna dahil olan insanlar için gıda kalemlerinin en yüksek giderleri oluşturma durumudur. Çünkü insanların bu yaşamsal ürünlerden feragat etmek gibi bir şansı olamaz; bu sebeple de alt gelir grubuna dahil insanlar için hissedilebilir enflasyon her zaman TÜİK’in verilerinin üzerindedir. TÜİK açıkladığı son verilerde(Ağustos 2018) gıda ve alkolsüz içeceklerle ilgili enflasyon endeksini %19.75 olarak belirlemiş. Ancak bunun hane halkının gıda tüketiminde hissettiği reel artışla uzaktan yakından bir ilgisi bulunmuyor.
Steve Hanke Kimdir?
ABD’nin John Hopkins Üniversitesi’nde akademik görevini sürdüren Prof. Dr. Steve Hanke, zamanında Ronald Reagan ve Bill Clinton‘ın da danışmanlığını yapmış deneyimli bir ekonomist. Hanke’nin Türkiye’deki iktidara karşıt bir ekonomist olabileceğini düşünenler için peşinen şu yazıyı da sunalım:Türkiye, Rusya ve İran altına dayalı para birimine mi geçiyor?
Konumuza dönelim; Steve Hanke‘nin geçenlerde Twitter üzerinden paylaştığı bir içerik epey dikkatleri çekmişti. Bu tweet, Türkiye’deki gerçek enflasyon rakamını grafik üzerinde yıllık %38 (Haziran-2018) olarak gösteriyordu.TÜİK ise aynı tarihler için %15 gibi bir rakam beyan etmişti. Şu sıralar iktisadi politikalar ABD menşeili şirketlere devrediliyorken belki Steve Hanke’nin fikirlerini de dikkate almak gerekiyordur ne dersiniz?
Döviz Artışının Etkileri Enflasyona Ne Oranda Yansıtılıyor?
4 Eylül 2017 Dolar Kuru: 3.44
4 Eylül 2018 Dolar Kuru: 6.63
Artış:%92.73
kaynak
Dolar kurunun baz alınan aralıktaki %92.73‘lük artışının, ithalata ve dolayısıyla dövize endeksli(tarımsal girdiler ve hammadde vs.) bir ekonomide; gıda enflasyonuna yalnızca %19.75, çekirdek enflasyona ise %17.90′lık bir oranla yansıması ne kadar gerçekçi olabilir? Tüketici olarak pazarda, markette gördüğümüz pahalılığa mı inanacağız, yoksa TÜİK’in verilerine mi?
Bunları söylememin sebebi; TÜİK’in Ağustos 2018 tablosunda, gıda ve alkolsüz içecekler endeksindeki artışı bir önceki aya göre 0,06 (binde 6) olarak göstermesi! Aylık enflasyon ise gerçek anlamda bir şaka! %2.3 Her halde TÜİK, alışverişlerini faklı bir kaynaktan yapıyor, aynı pazara ve markete gitmediğimiz çok açık.
not: Migros’a falan gitmiyoruz.
Normal şartlarda bir devlet kurumunun insanların aklıyla bu düzeyde bir basitlikle alay etmemesi beklenir, gelin görün ki TÜİK bunda hiçbir sakınca görmüyor. Yorumu markete, pazara, alışverişe çıkan insanların insafı ve matematiğine bırakıyorum.
Zenginin Enflasyonu mu Yoksulun Enflasyonu mu?
Enflasyon sepetindeki kalemler bütün hane halkının enflasyonuna dair ortalama bir tablo ortaya koyuyor. Yazının ilk kısımlarında da bahsettiğimiz gibi gıda yoksullar için çok önemli bir enflasyon kalemi, 2017 yılının başlarında; enflasyon sepetinde gıdanın ağırlığı %23.68‘den %21.77‘ye düşürüldü. Bu rakam 2010 yılında ise %27,6‘ydı. kaynak 1 kaynak 2
Yıllara göre ise elimizde şöyle bir gıda endeksi tablosu var:
2007: 28,6
2008: 28,0
2009: 27,6
2010: 26,8
2011: 26,2
2012: 24,1
2013: 24,5
2014: 24,2
2015: 23,7
Gıda endeksi payının düşürüldüğü bir enflasyon sepetinde, enflasyon oranları da reel durumu yansıtmayan düşük rakamlarda verilerden ibaret olacaktır.
BETAM’ın Mart 2016 araştırması, gıda ve alkolsüz içeceklerin en yoksul kesimin enflasyonuna 87.8 puanlık katkı yaparken, en zenginin enflasyonuna olan katkısının 36.8 puanla sınırlı olduğunu gösteriyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan enflasyon sepeti ağırlıklandırması tüm gelir ve harcama gruplarını kapsadığı için hesaplanan enflasyon endeksi aslında temsili hane halkının enflasyonunu yansıtmaktadır. Değişik gelir ve harcama gruplarında yer alan hanelere özgü enflasyon oranı tüketim sepetlerinin mal ve hizmet bileşimine bağlı olarak farklılaşmaktadır. Bu araştırma notunda, TÜİK’in Hanehalkı Bütçe Anketi’nin (HBA) tüketim harcamaları bilgileri kullanılarak, 2003-2012 (Mayıs) dönemi için en zenginden en yoksula yüzde 20’lik harcama gruplarına ait farklı enflasyon oranları hesaplanmıştır. Buna göre zengin kesimden yoksul kesime gidildikçe fiyat endeksinin belirgin biçimde arttığı göze çarpmaktadır. Aradaki yoksullar aleyhine gelişen enflasyon farkı gıda ve enerji (elektrik, gaz ve diğer yakıtlar) fiyat artışlarının ortalama enflasyonun çok üzerinde artmasından kaynaklanmıştır. 2003-2006 yılları arasında en zengin ile en yoksul arasındaki fark az da olsa yoksul kesimin lehine gelişirken, küresel enerji ve gıda fiyat şoku ile birlikte 2007’inin ikinci yarısından itibaren bu fark yoksulların aleyhine dönmüştür.
Yoksulun Enflasyonu Zenginin Enflasyonundan Yüksek (BETAM ARAŞTIRMASI)
Araştırmadan kısa alıntılar:
*TÜİK enflasyon oranlarını hesaplarken temsili hane halkının mal ve hizmet sepetini
kullanmakta ve bu sepetteki ürünleri ağırlıklandırarak Tüketici Fiyat Endeksi’ni (TÜFE)
hesaplamaktadır. Hesaplanan endeks son tahlilde temsili hane halkının enflasyonunu yansıtmaktadır.Her malın ve hizmetin fiyat artışı zaman içinde üretim maliyetlerine ve talep koşullarına bağlı olarak önemli farklılıklar göstermektedir. Değişik gelir ve harcama gruplarında yer alan hanelere özgü enflasyon da bu hanelerin tüketim sepetlerinin mal ve hizmet bileşimine bağlı olarak farklılaşmaktadır.
*2007’den beri enflasyon yoksulu eziyor. Görüldüğü gibi yoksul enflasyonu daha çok zorunlu tüketime (gıda, konut, enerji), zengin enflasyonu ise daha çok lüks tüketimine (ulaştırma, giyim ve ayakkabı, eğitim) duyarlıdır. 2007’in ikinci yarısından bu yana bütün ülkeleri etkileyen enerji ve gıda fiyatlarındaki artışın Türkiye’de zengin ve yoksul kesim arasındaki enflasyon farkını artırıcı etkisi yadsınamaz. En yoksul ve en zengin arasındaki enflasyon farkının zaman içerisindeki değişimi bu sezgiyi doğrular niteliktedir. Şekil 3’te en yoksul ve en zengin yüzde 20’lik kesim arasındaki enflasyon farkının zaman içerisindeki değişimi verilmiştir. Görüldüğü gibi 2003-2006 arasında en zengin ve en yoksul arasındaki fark görece küçük ve neredeyse iki sene boyunca en yoksul kesimin lehine gelişmiştir. 2005’in 3. çeyreğinden itibaren enflasyon farkı yoksul kesimin aleyhine dönerek istikrarlı bir biçimde artmaya başlamıştır. 2009 kriziyle birlikte düşen gıda ve enerji fiyatlarının etkisiyle enflasyon farkı artış durmuş, hatta az da olsa azalmıştır. Ardından gıda, özellikle de enerji fiyatlarının yükselmesiyle enflasyon farkı hızla açılmaya başlamıştır. İki kesim arasındaki fark 2012 Mayıs itibariyle 11,2 puana ulaşmıştır.
Sonuç olarak: Gerek TÜFE sepetinde güncellenen bazı ürünler, gerekse gıda endeksi payının yıldan yıla düşürülmesi gibi durumlar tüketicinin gözünde enflasyonun düşük gösterilmeye çalışıldığı algısını güçlendiriyor. Bunun dışında; TÜFE verilerinin de, pazar ve markette yaptığımız alışverişin bütçemizde hissettirdiği pahalılık oranında bir gerçekliğe sahip olmadığını kendi deneyimlerimizle de anlayabiliyoruz. Bir enflasyon sepeti düşünün ki; işsiz ile işçiyi, yoksul ile zengini aynı enflasyon endeksine tabii tutmakta bir beis görmesin ve buna rağmen rakamlar hissedilen enflasyonu yansıtmaktan uzak olsun?