Plastik hâlâ harika mı?
Plastiğin çevreye büyük bir tehdit oluşturduğunu yeni yeni fark ediyoruz, ancak başlarda bu insan üretimi malzemeye aşık olmamızın iyi nedenleri vardı.
Melzeme Mühendisi ve yayıncı Profesör Mark Miodownik, plastikle karmaşık ilişkimizi ve modern yaşamdaki önemini araştırıyor.
Peki plastik nasıl bu kadar çok hayatımıza girdi?
1. Plastik başlarda fil dişinin yerine kullanıldı
Şaşırtıcı bir şekilde ilk ticari plastik, pamuktan yapıldı.
1863’te fil dişi artık iyice nadir bulunmaya başladığında, Amerikalı bir fil dişi bilardo topu üreticisi, alternatif bir malzeme bulana 10 bin dolarklık ödül vadetti.
Bunun üzerine amatör mucit Johny Wesley Hyatt, pamuk yünü ve nitrik asitle deneyler yapmaya başladı.
Hyatt, işlendiğinde verildiği şekilde kalabilen “Selüloit” adını verdiği Selüloz nitrat diye bir malzeme geliştirdi.
Ancak maalesef selüloit bilardo topları biraz patlayıcıydı ve birbirlerine vurduklarında yüksek bir patlama sesi çıkartıyordu.
Ama Hyatt’ın buluşu binlerce şekilde kullanıldı ve ticari selüloit, sinema filminin gelişmesini sağladı.
2. Plastik sayesinde filmler çekilebildi
İlk sinema filmleri aslında kağıttan yapılmıştı.
Ancak selüloitin gücü ve işlenebirliği, sinema filminin yapılmasını iyice pratikleştirdi.
Bu maddeden uzun şeritler yapılabiliyor ve ışığın varlığını değiştirebilen bir kimyasalla boyanabiliyordu.
Selüloit tam zamanında piyasaya çıktı ve Hollywood filmlerinin dağıtılabilmesini sağladı.
3. Bakelite: Binlerce kullanım alanı olan malzeme
1907’de Bakelite piyasa çıktı. Bu, kömür gazının bir yan ürünü olan sentetik bir plastikti.
Kolayca kırılabilen ve koyu kahverengi bir malzemeydi ancak çok farklı kalıcı hallere sokulabiliyordu.
Elektrik yalıtım özelliği sayesinde lamba, elektrik fişi ve prizi yapımında tercih edilen bir malzeme oldu.
Bakelite, sonraki 50 yılda piyasaya çıkacak diğer sentetik plastik türlerinin yolunu açtı.
4. Plastik 2. Dünya Savaşını etkiledi
1930 ve 40’larda petrokimya alanında çalışan kimyagerler, aralarında polietilenin de bulunduğu yeni tür plastikler keşfetti.
Polietilen, İkinci Dünya Savaşı’nda büyük bir rol oynadı. Polietilen müttefiklerin radarda kullandığı uzun elektrik hatlarının yalıtımında kullanıldı ve İngiltere’nin iaşesi için Atlantik Okyanusu’nda seyreden gemilere yardımcı oldu.
Bournemouth Sanat Üniversitesi’ndeki Plastik Tasarım Müzesi’nden küratör Susan Lambert “Pilotlarımıza avantaj sağladı ve bazıları bunun savaşın sonucuna katkıda bulunduğunu söylüyor” denildi.
Plastığın sayısız kullanımı vardı, naylon paraşütler ipeklerin yerini aldı, bombardıman uçaklarındaki taretlerin pencerelerinde akrilik kullanıldı ve plastik miğferler, metal miğferlerin yerini aldı.
Yeni plastik türlerinin bulunması ve kullanılmasıyla plastik sektöründe önemli oranda bir büyüme oldu.
5. Artık müziği kaydedebilmeye başladık
19’uncu yüzyılı ortalarına kadar, insanlar müzeği sadece canlı dinleyebiliyordu.
Fonograf silindirini Thomas Edison keşfetti.
Balmumundan yapılan ilk silindirler, sesin kaydedilip, dinlenebilmesini sağladı, ancak plastiğe geçişle dayanıklılıkları artınca, ses kayıtlarının raf ömründe büyük uzama sağlandı.
Daha sonra, vinil kayıtlar, kasetler ve CD’lerle, tamamen plastik sayesinde müzik dinleyicilerle buluştu.
6. Hastaneler daha hijyenik oldu
Mucitler, ek kimyasallar ekleyerek plastiği daha elastik ve yumuşak bir hale getirmeyi başardı.
Bu özellikler, tıbbi malzemeler için mükemmeldi ve sterilize edilmesi zor ve çatlamaya müsait cam şişeler ve kauçuk hortumların yerini aldı. Yerlerine kan torbaları ve plastik hortumlar geldi.
Buna ek olarak, tek kullanımlık plastik şırıngalar, hastanelerin daha hijyenik olmasını kolaylaştırarak, pek çok yaşam kurtardı.
7. Tek kullanımın rahatlığı
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra petrokimya endüstrisi genişliyordu.
Geliştirmek istedikleri çok fazla yeni plastik malzeme, fabrikaların da işe ihtiyacı vardı.
Bu da “Plastik Devrimini” doğurdu.
Plastiğin sadece büyük ölçeklerde üretildiğinde çok ucuz olabildiği anlaşıldı.
Ve 1960’lı yıllarda, çatal, bıçak, tabak ve bardak gibi tek kullanımlık plastik ürünler ortaya çıkmaya başladı.
Pazarlamacı rüyası gibiydi, tamamen tek kullanımlık ürün tüketiciyi bulaşık yıkamaktan kurtarabiliyordu.
Ve plastikle birlikte bir atma kültürü başladı…
8. Plastik, gıda israfını azalttı
Avrupa Birliği ülkelerinde her yıl 88 milyon ton gıda israf ediliyor ve bu karbon salımının çok büyük oranda artmasına yol açıyor.
Ancak gıda maddelerini plastikle kaplamak, gıda israfını önemli ölçüde azaltıyor.
Malzeme Mühendisi Prof Phil Purnell “Plastiğin sağladığı en büyük avantajlardan biri, gıdayı tarladan süpermarket rafına taşımada size verdiği ek süre miktarı. İsraf edilen gıdayı azaltıyor ve nakliyede koruma şansı sağlıyor” diyor.
Ters giden neydi?
Şu anda bir plastik sorunumuz var.
Ucuz, tek kullanımlık plastik paketlemeye aşırı bağımlılığımız ve malzemenin dayanıklılığı özellikle okyanuslara ulaştığında, onlarca yıl bozulmadan kalabilmesi anlamına geliyor.
Her bir dakikada, okyanuslara bir kamyon dolusu plastik atık gönderilirken, plastiği kullanma yöntemlerimizi değiştirmeliyiz.
Slogan ise, “Azalt, Yeniden Kullan ve Geri Dönüştür”
Kaynak: BBC Türkçe