Cehennem Günlükleri: GOG & MAGOG
Lacrimosa dies illa. Qua resurget ex favilla. Judicandus homo reus. Huic ergo parce, Deus: Pie Jesu Domine, Dona eis requiem, Amen.
——————-
Bugün, kederli bir gün. Yargılanacak günahkâr bir adam, küllerden doğacağı vakit
Tanrım, ona merhamet et. Anlayışlı Efendimiz, onlara sonsuz rahatlığı bağışla, Âmin.
Bu notu bize neyin geldiğini kendi bulduğum kanıtlardan yola çıkarak anladığım kadarıyla, eğer hala hayatta kalan birileri varsa diye yazıyorum. Belki geride kalanlara bir yardımım dokunur. Burada yere sinmiş vaziyette saklanırken içimdeki acının vücudumda kimyasal bir karşılığı olmaması için elimden geleni yapıyorum, çünkü o şeylerin bizim salgıladığımız korku ve acının kokusunu birkaç kilometre öteden aldıklarına artık eminim.
İlçedeki elektrik kesintisi ikinci gününe ulaşmış, araçların elektronik aksamları da beraberinde kullanılamaz hale gelmişti. Güneşteki patlamaların neden olduğunu düşünüyorduk. Ama sonra diğer bölgelerden gelenlerin anlattığı, düşüncesi bile korkunç akıl dışı fenomenlerle dolu olayların; ülkedeki tedarik zincirinin kesilmesi, telekomünikasyonun durması gibi tam şu an yaşananların da aslında çok daha büyük bir problemin parçası olduğu kanıtlanır şekilde yakın mahallelerden tıpkı bu yabancıların anlattığı gibi karanlık, tuhaf söylentiler duyduk. Anlatılanlar insanların panik havasında birbirlerine olan güvenini yok ediyor, duvarın önündeki kurbanlık koyunlar gibi sessizce beklemelerine neden oluyordu. Ama aynı gece tüm bu karanlığın içinden çıkagelen O şey… İşte bu kez o zamana dek inanılmaz gelen ve bu kez rahat salonlarımızda seyrettiğimiz filmlerdeki gibi değil, mahalleler arasında canlı bir şekilde dolaşıyordu. Duyduğumuz tarifi imkânsız dehşet ve korku ilçeyi esir almıştı.
Onlar görmüyorlar mı? Sizi yerleştirmediğimiz yeryüzündeki mekânlara yerleştirdiğimiz nice nesilleri (Hyperborea, Lemuria) helak ettik. Onların üzerine gökten azap yağmurları indirdik de, altlarından akan ırmaklar haline getirdik, sonra da günahlarıyla birlikte onları yok ettik ve onlardan sonra oralarda başka nesiller inşa ettik (Mu, Atlantis). Ve bu yüzden kendilerine mesaj gönderilen herkesi, hiç şüphesiz yargı gününde hesaba çekeceğiz.
Günümüzden birkaç yüzyıl öncesine kadar bilim; okült gelenekler, simya ve astrolojiyle birlikte anılıyordu. Zamanla kategorilere ayrılan bu deneyimler mantıksal formüllerle ifade edilerek şimdilere gelindiğinde, altında yatan ezoterik inisiyasyonlara ait ve sıradan olana açıklanmayan, hiçbir zaman gün yüzüne çıkmayan bazı özel bilgiler, sadece bir takım elit tarafından kuşaktan kuşağa aktarılarak varlığını koruyor.
Bir önceki Dünya Savaşı sonlanırken kendimize şu soruları sormalıydık; Thule örgütü ile bağlantılı Naziler uzaydan gelen farklı bir ırk değildi. Onlar da Alman halkının bir jenerasyonuydular. Hatta her şey sona erip de kendisi bu şansa sahip olmasa da Dr. Josef Mengele gibi, insanlar üzerinde birçok deneye imza atan isimleri ağza alınmayacak bilim adamları nasıl oldu da birden aklanıp çeşitli ülkelerde deneylerine devam etmelerine izin verildi? Ayrıca kendi mahallesindeki Yahudi katliamından haberi olmadığını söyleyen Almanlar nasıl aklandı? Herhalde Avrupa’ya komşu güçlü bir Sovyet tehlikesi yüzünden orada bir nüfusun yaşaması istendiğinden cezalandırılmamış olmalılardı.
MKULTRA, 1950’lerde İkinci Dünya Savaşından hemen sonra insanlar üzerinde yapılan deneylerden en bilineni. Hükumetler tarafından örtbas edilse bile bu deneylerden canlı kurtulabilenler Dünya üzerinde nasıl bir acımasızlığın sürdüğünün yaşayan kanıtı. İster inanın ister inanmayın, ilaç kimyasalları, hipnotik reklamlar, kanserojen parfümler, Mikrodalga teknolojisi, bugün aklınıza gelebilecek birçok şey piyasaya sürülmeden önce bu insanlar üzerinde test edilmişti.
Bugüne kadar.
Bugüne kadar ne olup bittiği sadece komplo teorilerinden ibaretken, artık çok büyük bir kitle bunların şüphe gerektirmeyen gerçekler olduğunu düşünüyordu. Kimileri Papa’nın Irak’ı ziyaretinden ve Körfez savaşında bu bölgede Antik Mısır uygarlığından kalma bir portal’den söz ediyor, kimileri Mısır’da birkaç yıl önce yapılan “Müze taşıma” töreninin bir tür ayin olduğu, aslında bugünlerin planlandığına inanıyordu. Kısaca dezenformasyon ve tuhaf bilgilerin bombardımanı korku temelli programların Ana Akım Medya üzerinden paranoyaklaşmış bir halkı kendi korkularıyla kontrol etme stratejisinden bile iyi sonuç vermişti.
Bölüm 13
Cehennem Günlükleri: İlerleme
Gecenin Karanlığı
Derin karanlığın diğer ucundan çıkmış bir iblis gibi tahmin edilemeyecek şekilde hızlı ama bir o kadar büyük alanda yavaş bir hareketle ilerleyerek ilçenin sınırlarında beliren koyu gri güçlü ışımasıyla tüyleri diken-diken eden, ama bundan da beteri sanki yüz yıllar önce ölmüş ve hala acılar içinde kıvranarak size ulaşıp içinizdeki tüm var oluşu ruhunuzdan çekip tüketen iniltiler ışığın ulaştığı her yerin altından, taş-topraktan, binalardan ve sanki bu sesle birlikte titreşiyorlarmış, ufak çapta bir deprem oluyormuş gibi korkunç şekilde yükselmeye başladı. Bu varlığın gökyüzüne yansıması, belli ki elektriğin kesilmesi ile etrafta sokakları aydınlatacak bir ışık kaynağı olmadığından, çok uzak mahallelerden bile açıkça görülüyor ve her ne oluyorsa korkunç iniltilerine bir de dehşetli insanların çığlıkları, ağlamaları karışıyordu. Bu şey her neyse diğer bölgelerdeki tüm yaşamı tüketerek buraya ulaştığını düşündüren her türlü tehlikeyi yanında getiriyor olmalıydı.
MKSEARCH DENEK – 45/71
2001Ekim 2 T.S Yaş 25, Erkek
Kategori: Paranoid. / 71. Denek / Aktive edilecek yaş: 45
Deneylerin içeriği ve kapasitesi öyle gelişkin bir hal almıştı ki artık bu deneylere katılan bilim insanları bile kimin denek olduğundan tutun, şu an nerede yaşadıklarını, kendilerinin bilincinde olup olmadıklarını dahi bilmiyorlardı.
2020 Ekim 2
Bu konuşmalar nereden geliyor? Benden bahsediyorlar. Bilgisayarıma girdiler. Köpekler havlıyor. Hayır bu çocuk bağırtısı. Çocok boğurtusu… Ahggh… Cocuk mogurtasa…Gock Kogorts.
Duyduğu sesleri tanıma, deşifre etme ve konuşma yeteneğini tamamen yitirmişti. Apartmanın yan tarafındaki cadde üzerindeki insanların konuşmalarını anlayamıyor ve bu kendisini öylesine korkutuyordu ki camdan onlara seslenmek istedi. Ancak düşündüğü ve davranışı arasındaki bağlar tamamen kopmuştu.
– KAFE Mİ ORAASGG SSSssKTRİN ORUSBULAHhhRG!!!!
Aşağıdaki tayfadan biri:
– Tamam da niye bağırıyorsun?
– ORUSBUÇACIKLAARGH! AAAAAAARGHHH!
Eline ne geçtiyse aşağı fırlattı. Hızını alamadı dışarı çıkmak istiyor ancak kapı kilitlenmişti. Artık aşağıdakilerin de sabrı taşmış, iş karşılıklı atışmaya dönüşmüştü. Belki o hızla gidip aşağıda linç edilerek ölmesi herkes için daha iyi olacaktı.
Dört Akineton sonrası biraz sakinleşerek aşağı caddeye inip biraz önce ölüm kustuğu insanlarla iletişim kurmayı denedi. Normal olarak darp edildi.
Cehennem Günlükleri: Dip
Diriliş
Yer yüzündeki tüm terk edilişlerden daha yalnız bir duyguydu bu olan. Etrafta başıboş gezinen daha önce ölüp de bilinç kazanamamış tüm acıya bağımlı varlıkları kendine çeken, beslenmek üzere kancaladıkları kordonlarla bu karanlık süptil vücuda yapışıp o dünyadayken yaşadığı tüm acıları yeniden ve bu sefer zaman mevhumundan habersiz olduğundan bin yıllar gibi geçen saniyelerde tekrar tekrar çok derin şekliyle yeniden yaşarken, o güne kadar izleyip dinlediği, yaşadığı tüm hüzün belki yüz binlerce kat artmış olmak üzere acıyla kıvranmasına neden oluyordu.
Sonra bir şey oldu. Acı öyle büyüdü ve kendisi buna o kadar istekli hale geldi ki bir kaç saniyede toparlanıp çevresindeki diğer varlıkların içini çekerek bedeninde toplamaya başladı. Bir yandan acıyla kıvranıyor, ancak bunun tadını hissettikçe daha çok, daha çok istiyordu. Ve portaller açıldı.
Araf ile Dünyanın bu boyutu arasındaki kapılar bir biri arkasına açıldı. Her birinden gri dumanlar içerisinde acıyla bağıran varlıklar geçiyor, Gog & Magog durdurulamaz şekliyle bu boyuta akın akın yığılıyordu.
Bugünden sonra artık içindeki en küçük acıyı bile yenememiş kimse hayatta kalamayacaktı. Bu bir kıyamet hasadıydı
Cehennem Günlükleri: Hasat
– OL SONF VORSG GOHO IAD BALT !
Varlıklar yaklaştıkça çıkardıkları seslerin sadece inilti olmadığı anlaşılıyor, aslında daha çok eski ama ne olduğu anlaşılamayan bir dilde sanki konuşabilen bir köpek uluması gibi acıyla yakarıyorlardı.
– ZOL ROR I TA NAZPSAD OD GRAA TA MALPRG DS HOLQ QAA NOTHOA ZIMZ OD COMMAH TA NOBLOH ZIEN
Her yakarışta aralarına yenileri katılıyor, bir hasat makinesi gibi insanlar derilerinden çekilip gri formda insansılara dönüşüyordu. Size o korkunç bilinçsiz gibi görünen başlarını çevirip parıldayan gözleriyle baktıklarında öyle acıyla ve yüksek tonda bağırıyorlardı ki, sanki az sonra katledilen sanki kendileriydi.
Cehennem Günlükleri: INFERNO
Yok Oluş
Tüm o atmosferden uzaklaşmak ve başkalarına bela olmamak için şu an kimsenin kullanmadığı yazlık eve yerleşti. Günlerce yemek yemiyor, perdeler kapalı karanlıkta saatlerini geçiriyor, kendisine olanları çözümleyemiyordu. Düşünceleri öyle anlamsız hale gelmişti ki neredeyse ardı arkasına alakasız kelimeler aklından hızlıca geçiyor, insanlarla karşılaştığında boğuk bir homurtudan başka bir şey duyamıyor, normal konuşmaları anlayamıyordu.
Artık hayatı insanlardan saklanmakla geçiyordu. Bazen yiyecek almak için dışarı çıkıyordu, ama giderek insanların çıkardığı bu anlamsız homurtu ve seslerden korkmaya başladıkça evde bulduklarını yiyerek beslenmeye başladı. Çünkü diğerlerinin kendi aralarındaki iletişimden veya ağız hareketlerinden hiçbir anlam çıkaramıyordu. Giderek kendiyle bağını kaybetti, beslenmeyi ve temel ihtiyaçlarını unutuyor, vücudunu temizlemiyor, aslında bir şey yiyip içmediği için tuvalete bile gitmiyordu. İnsan bilinci neredeyse tamamen yok olmuş, hareketleri bir hayvanınkine yakın olmak üzere gittikçe hızlanmış, yerinde duramıyor, insan motor hareketleri bilinçaltından silinmiş şekilde evin üç katı arasında bazen dört ayak üstünde bir örümcek gibi karanlıkta iniltili sesler çıkararak aşağı iniyor, yerde elleri ve bacakları üzerinde uzun süre televizyonun kırmızı ledini seyrediyordu. Koltukların üzerine çıkıp tünüyor saatler boyu kapalı perde arkasından göremediği sokaktan gelen anlamsız seslere kulak verip taklit etmeye çalışıyordu.
26 Ağustos 2021’de öldü.
Öldüğünde öyle bilinçsiz bir haldeydi ki Araf’taki süptil bedeni de kendini hissettiği son hali olan tıpkı eklem bacaklı ancak bir yandan gri renkli bir insansı gibi, vücudundan çıkan sekiz uzvunun dirsekleri yukarıda, bedeni yere yakın şekilde oradan oraya amaçsız bir hızda yer değiştiriyordu.
Gri parıldayan sis bulutları içerisinde sanki aksak bir müziğe göre aritmik hareket eden sekiz bacaklı insansılar ışınlanır gibi bir anda vuku buluyor, çevresindeki insanlar çığlık çığlığa bağrışıp kaçışırken bedenlerinden çıkan uzunca enerji kordonlarıyla onlardan çıkan bir tür karaltı özütünü adeta emiyorlardı. Her yerdeydiler. Çıkan karanlık öz bedenlerine girdiğinde acı bir ses çıkarıyor, sanki emdikleri bu süptil maddeye karşı duygusal bir alerji hissediyorlardı.
Tüm mahallelerde bu yaratıkların iniltileri duyuluyor, parıldayan ışıklar bir yerde yok olup diğer bir yerde hızlı bir parlamayla tekrar var oluyorlardı. İçini emdikleri insanlar da aynı şekilde acı içinde yere yığılıyor, sanki ruhları çekilmiş yürüyen cesetler gibi birkaç adımda yere yığılıyor, çok geçmeden bedenleri egzamalı bir tür kabuk gibi sıyrılıp yere dökülüyor, az önce çığlıklar atan insanlar tuhaf şekilli gri yaratıklar olarak pis bir tonda parıldamaya başlıyordu.
:: SON :: (toplam 5 bölüm)