in

Gehenna Umbral – 1

Hiçbir nesne gören olmadığı sürece kendinden menkul görünürlüğe sahip değildir. Bir nesneyi göremediğimiz sürece onun bizde bırakabileceği bir deneyimden bahsedemeyiz.

Duyular aracılığı ile bütün nesneler zihinde bir anlam ve manaya sahip olabilirler. Dolayısı ile gerçeklik dediğimiz bu yapı içeride inşa edilir. 

Bir şeyin Ben dediğimiz alan ile ilişkisi, nesnenin tek başına sebep değil, ben denilen alanla birlikte çıkardığı sonuçtur. 

Örneğin bir Virüsün etkisi, ona olan benim vücudumun tepkisi ile var olabilir. Bir deneyim, bir etki ben ile nesnenin kurduğu iletişimdir. Böylece fiziksel bağışıklıkta virüs nesnesi ile kurduğumuz bir sonraki iletişimde ne tepki verdiğimiz gibi Zihinsel Bağışıklık denilen bir nesneyle kurduğumuz etkileşimde ondan ne derece etkilendiğimiz de duygusal katmanımızın tepki yoğunluğudur. 

Bir Göz olduğumuz sürece bir görüntü gözümüzün önünde vuku bulabilir. Göz değişirse görüntü değişebilir, çünkü nesne kendi görüntüsünü oluşturamaz. O zaman bakış değiştiğinde zihinsel alanınızda ne varsa aynı bir ayna veya yansıtıcı yüzey gibi bize onu verir. Dolayısı ile değiştirmek istediğimiz bir şey varsa bu nesneden ziyade zihinsel alanımız olmalıdır.  (Damla Dönmez)

Nesneyi olduğu hali ile deneyimlemek, zihinde bulunan kirleri temizleyerek olur. Zihni Nötrlemek, olanı olduğu haliyle görmek için önemlidir. İçsel olarak çatışmasız, çelişkisiz ve Nötr bir bakış gerekir.

Yazımın bundan sonraki bölümlerinde, tabi eğer dayanabilirseniz hem bu sadeleşmenin hem de tam tersi karmaşıklaşarak Samsara döngülerine ve Dünya Cehennemine hapsoluşun izlerini takip edebileceksiniz.

Ünitenin ve üç boyutlu var oluşun dışındaki henüz farkındalığı olmayan, ancak tesirlerin kararsız şekilde yarattığı Elementallere düşüncesinin yönelimine göre Elemental çeşitlerini kendine çekerek adeta manyetik bir çekim alanı oluşturur gibi bağlanan tek bir düşünce birimi; kendine ait bir varlığın oluşumunu sağlayan tesirler ve Elementallerin birbirlerine çekim bağı ile varlık biçimini oluşturur.

Bu düşünce birimine ister ruh deyin ister hiçlikte bir bilinç, o oluşturduğu varlığın kendisi değildir. Ve üç boyutla ünitenin üzerindeki hiçlik arasındaki bu Elementallere ve diğer oluşan varlıkların bulunduğu Eterik alanda yaratılmış bu varlık, zamanın başlangıcından sonuna kadar ona hizmet eder.

Varlık, Eterik düzen içerisinden, ünitenin ve Eterik yaşamın altındaki bizim bildiğimiz kısmına erişimini, maddenin temel birimindeki şekilsiz, basit haline bağlanarak sağlar. Başlarda basit madde oluşumlarına bağlanır ve çok daha uzun süreler bunların kontrolünü ve yaşamını algılar.

Belki milyon yıl sonra da tesirlere ve Elementallere daha çok bağlanarak daha bilinçli basit organizmalara dönüşebilir, tek hücreli canlı materyallerini oluşturup o şekilde gelişebilir ve tesirlerin yardımı ile basit yaşamsal kararlar alarak belki birçok kez bu şekilde var olup, kendisinin ve üç boyuttaki iz düşümü olan o yaşamın evrimini sağlar.

Bölüm 2
Tesirler

Hiçliğin içinde bir düşünce belirdi. Olmak. Düşünce, temel yüksek tesirlere dönüştü. Üç boyutlu ünitenin üzerinde bir yaratım gücüdür bu. Işığı, büyük patlamayı ve Evreni tasarlayandır. Var olan her şey kolektif bilinç ağında ona bağlıdır. En minik düşüncelerden büyük buluşlara kadar fikirler daha beyin Snaps’te oluşmadan önce bu ortak bilinçten ve dolaylı olarak tesirlerden beslenir.

Tesirler; tıpkı yüz maymun deneyinde bir adadaki belirli sayıda maymunun bir davranışı öğrendiğinde o adaya ulaşımı imkânsız olan karşı adadaki maymunların da aynı davranışı kolektif bilinçten tıpkı internetten indirir gibi çekip öğrenebilmesi gibi, var olduğu kanıtlanamaz ve öngörülemez şekilde durup dinlenmeden an içinde yeniden, yeniden yaratır gerçekliği.

Tesirler, yüksek matematiğin kendisidir. Bir sineğin kanat çırpışları arasındaki sonsuz zaman biriminde tüm evreni yıkıp yeniden var edebilir. Her varlığın herhangi bir zaman dilimindeki herhangi bir eyleminin yıllar sonraki Karma’sını daha eylem oluşurken bir spiralde var eder. Varlık yıllar içinde o eylemin etkisini çoğaltır veya azaltıp yok edebilir. İşte tüm kural budur aslında. Eylem ve sonuç. Doğru ya da yanlış değil. Tesirler, milyonlarca yıl içerisinde, onun kuralları altında evrimleşen zihnin, kendisi ve çevresini etkileyebilecek kararları bir çeşit ayna gibi varlığına geri dönmesi, yaşayacaklarını etkileyerek ilerlemesine neden olur.

Varlık tıpkı kanserli bir hücrenin çevredeki hücreleri giderek daha hızlı şekilde tüketip kendine katması gibi deneyim kazandıkça daha fazla Elemantale bağlanıp tesirlerle kendi varlığına katmakta kademe atlayarak bildiğimiz evrende daha üst seviyelerde bedenlenir.

Ancak bu üç boyutlu bedenlenmeler ve yaşamlar arasında tesirleri ve Elementalleri birleştirme deneyimini Eterik düzeyde yaşadığı zaman aşamaları vardır. Varlığın üç boyutlu evrende canlı bir varlığı evren maddelerini kullanarak var edebilmesi ve o formda yaşayabilmesi için bir alt Eterik bedene ihtiyacı vardır.

Bu Eterik bedenin üç boyuta bağlanabilmesi içinse kendini deneyimlediği, gezegenlerin Eterik alanında tıpkı bir bitki gibi bağlı şekilde milyarlarca senesini geçirdiği dönemler olur. Varlık böylece toprak taştan insanlığa çeşitli aşamalarda bu alana dönerek önce Eterik olarak var olur ve bir üst üç boyutlu bedenlenmeye uzun müddetlerce hazırlanır.

 

Bölüm 3
Karma

Tesirler kaostan türeyen sonsuz düzenleri ve tam da o an düzenden kaosa sürükleyen kolektif bilince bağlı en küçük ve en büyük varlığın kendi eylem spiralleriyle (sebep ve sonuca götüren eylemin izlerini etkileyen her türlü ikinci eylem izi ile) her parçası dinamik bir yaşam döngüsünü her yaşam biriminin birbirini etkileyebildiği, kendi evrimini ve var oluş şeklini değiştirebildiği kuşaktan kuşağa epigenetik olarak aktarabildiği üç boyutlu bir yapıyı son derece hassas şekilde olmak üzere yönetir. (Tanrının gözü)

Bu düzen planı içerisinde varlığın evrimini sağlayacak üç boyutlu evrendeki planı için tesirlerden etkilenmesi, aldığı kararlara yön verirken diğer varlıklardan gelen tesirlere göre yeni kararlar alması, kısaca kendine geri dönüş aldığı her türlü nesneden yeniden etkilenerek karma spiraline yön vermesi kısa ya da uzun zaman döngülerinde kendini belli eden sonuçlar (Samsara) yaratacaktır. Varlık, ya olanı algılayıp kendinde meydana gelen arzuyu veya isyanı bitirerek nötrleşecek veya bu düşüncelerinin bir çekimi olarak karma ona benzer etkideki tesirlerle gelen durumları tekrar ve tekrar yaşatacaktır.

Üçüncü boyutta varlığın temsil ettiği ve doğal olarak kendi planı doğrultusunda tesirlerin de etkisi altındaki bedene ait zihin, etkilendiği bir tesiri kendi sınırları çerçevesinde sentezleyecek, karar verecek ve bir eylem uygulayarak sonucunu tesirin koyduğu kanunlar içerisinde yaşayacaktır.

Bu yasaya göre birine çok acımak vah vah etmek, ya da alay ederek aşağılamak, onun yaptıklarını ayıplamak veya tam tersi ona imrenmek, onun gibi olmak veya onu arzulamak arasında hiçbir fark yoktur. Hepsi yaşamın bir yerinde tıpkı bir keskin nişancının tüfeğinden atılmış bir kurşun gibi günün birinde kendimize aynaladığımız ve o konudaki eylemimizin devamı neticesinde güçlenecek veya zayıflayacak olan şiddette yaşayacağımız geleceğin tohumlarıdır. Dolayısı ile yaşadıklarından korkmak veya isyan etmek karma planında spiral çizgisinin kalınlaşmasına, daha da güçlü etkiler yaşamamıza neden olur. Ta ki olay nötrleşene ve zihni ve bedeni yerinden oynatmamacasına değin varlık için bir hiç olana kadar.

Karma, içerisinde bulunulan bir fırtına gibi adım attığımız her yere götürdüğümüz, tesirlerin bizimle iş birliği neticesinde kişi ve olayları yeniden düzenleyerek görünüşte bambaşka bir ortamda yeniden yaşamamızı sağlayan bir kanundur. Kaçmak, saklanmak, isyan veya üzüntü olayların seyrini değiştirmez. Yüzleşilmeli ve zihnin bağlı olduğu kolektif bilince her ne olursa olsun güvenilmelidir. Ölüm bir kurtuluş değildir. Varlık bu durumu tıpkı rüyadaki gibi hem Eterik düzeyde yaşayarak muhasebeleştirir hem üç boyuta dönerek yeni bir yaşam zamanında yeniden oluşturur.

Karma oluşturmadan kendini nötrlemenin tek silahı, istek duymanın yok edilmesidir.

Ruhun Kirleri: (Her biri bir alttaki maddeyi doğurur).

1.Kâma: Arzu, istek; şunu istiyorum, bunu istemiyorum, güzel, çirkin, iyi, kötü…

2.Kradha: Öfke, yerine gelmemiş arzular.

3.Lobha: Aç gözlülük. Daha fazla, daha da fazla istemek. Dolmamak.

4.Madha: Kibir, ben, benim, ben yaptım…

5.Moha: Akıl tutulması (yukarıdakilerin sonucunda).

6.Matsarya: Kıskançlık. Ben istedim, Ona gitti, Onda var bende yok.

Böylece başta istek olmak üzere isteğin ulaştığı tüm diğer duygular yapılması zor olan kontrol etmek eylemi yerine yok olmuş olacaktır. Küçük sarmallar ve büyük yaşam döngüsü Samsara’dan kurtuluşun yolu arzu tohumunu yok etmek ve istek ormanından tüm ağaç köklerine varıncaya kadar kurtulmaktır.

 

Kali Yuga

Mahabarata: Bhagavad Gita’da söz edilen 1000 çağlık dönem Brahma’nın 1 gününe eşit ve bu çağlardan her biri dört Yuga’yı içerir. Buna göre aslında toplam sürenin bine bölünerek hesaplanması gerekir. Kali Yuga’nın son Alacakaranlık döngüsü 2025 – 2125 arasındadır.

Sonsuzluğun içinde tekrarlanan Tanrısal bir günün kullandığımız birim üzerinden süreleri ise şöyledir:

MAHA YUGA (DÜNYANIN 4 YUGA EVRESİ)

Crita Yuga 4800 Yıl Mö:9875 – Mö:5075 Şafak-A.Karanlık: 400yıl 144°

Treta Yuga 3600 Yıl Mö:5075 – Mö:1475 Şafak-A.Karanlık: 300yıl  108°

Dvapara Yuga 2400 Yıl  Mö:1475 – Ms: 925 Şafak-A.Karanlık: 200yıl 72°

Kali Yuga 1200 Yıl  Ms: 925  –  Ms: 2125 Şafak-A.Karanlık: 100yıl 36°

Şimdi Kali Yuga’nın son Alacakaranlık döneminde olduğumuz söyleniyor. Kali Yuga sonsuz sayıda yinelenenlerin arasındaki en karanlık dönem. Vişnu’nun onuncu enkarnasyonu Kalki’nin etkisinin görüleceği tarihler olarak biliniyor.

İşte biz tam da şu an burada; Tanrı bilincinin negatif en düşük birimini yaşadığımız kıyamet gibi günlerde geçiriyoruz.

 

Bölüm 4

Kehanet Günleri

Düşünceler kolektif bilinci, kolektif bilinç gerçeği etkiler. Düşünceyi etkileyen Dünya çapındaki tüm sanatsal aktiviteler ortak bir duygu durum bilincini, dolayısı ile ortak geleceğin şekillendirilmesine neden olan kelebeğin kanat çırpışlarıdır. Son yüz yılda bilincimize yüklenen ve epigenetik olarak aktarılan korku ve hüzne bir bakalım, beraberinde yalnızlık, paranoya ve depresyonu reklam ürünleriyle gidereceğimizi düşündüğümüz açlığımız Dünya’yı nereye götürüyor dersiniz?

Tüm bu korku bilinci insan varlığından taşa toprağa kadar tesirin eylemlerimizle doğru yanlış demeden iş birliği yaparak, korku dolu zihinlerimizin üretimleriyle, hayvanları korkutarak, esir alarak, onların o enerjiyle ölüp bizim besinimize dönüşerek Eterik bedenlerinden akan Elementallere bizi daha çok korku eylemi içerisine soktuğu, kolektif bilince bu zehri oluk-oluk akıttığımızda gelecek kehaneti tam da bugün dinlediğimiz şarkıların yalnızlığı ve en eğlencelisi bile sarkastik aşağılamalarla ve aslında korkuyu aktive eden negatif bilinçle üretilmiş filmlerin üzerimize yapıştırdığı Elementaller ve bunların ürettiği düşük frekanstaki Eterik oluşumların eylemlerimizi ve bu üç boyuttaki yaşam ağını etkilemesi sonucu doğal olarak negatif bir zaman olacaktır.

 

Ve evet, hayvanlar, bitkiler, stratosfer, denizler, toprak maddesine bağlı varlıklar bile bu korkunun tepkilerini ve sonuçlarını yaşıyor, yaşatıyor olacak. Bir kıyamet gibi çökecek üzerimize kendi negatifliğimiz. Bu yüzden haber ajanslarının yüksek izlenmek uğruna hep daha kötüyü bulmaya çalışması, bize hüznün milyon çeşidini yaşatan yalnızlık dolu şarkılar, korku ve hüzün dolu filmler, toksik ilişkiler, bunların hepsi bize Eterik varlık düzleminde bir tortu ve yeni karma döngüleri yaratıyor. Ne düşündüğümüze, neyi oldurduğumuza dikkat ederek daha iyi bir gelecek inşası için şansımız olabileceğini düşünüyorum. Ancak 2018 Şubat’ında birkaç gün aynı iç görüleri üst üste aynı şekilde gördüğüm bu durugörü, duygularımla çelişiyor.

 

KEHANET 

Bir fırtına kopacak. Bundan böyle asla dinmeyecek yoğun toz ve sıcaklıkta gökyüzünü yaran yıldırımlar, dağları bile dümdüz edebilecek bir güçle yüzen bu kül rengi dev girdapları aydınlatacaklar. Hortumlar içlerindeki kor ateşe karışmış zavallı ruhlarımızdan beslenecek. Bir anda ve her yerdeler. İç kısımlarında binlerce devirlerde ama dıştan ağır bir kütle gibi dönen sarmallar saracak yeryüzünü. Çaresizce seyredeceğiz.

İçine aldıklarının ruhu çekilecek adeta. Önce çok öfkelenecek güce tapanlar. Kısa sürede bu kızgınlık ve alaylı gülüşler yerini dehşete bırakacak. İnlemeler, ağlayışlar saracak şehirleri. Bilmelisiniz ki bir çağın kapanış sesleridir bunlar. Hortumlarla savrulurken aslında teslim etmediğimiz her kötü niyetin, her hüznün, negatifliğe dair her şeyimizin bize nasıl yapışıp kaldığını anlayacağız delirmeye yakın.

Fırtına dönüştürecek her şeyi. Yağmurlar yıkayacak şehirleri. Bildiğimiz, kendimizi dayandırdığımız her şey tek tek yıkılana kadar. Ve Karma olacak bu hortumlarda. Ölüm kadar hızlı, anda meydana gelen döngülerle diğerine yaptığını yaşatacak her an insana. Dayanamayacak zalimler, bir hortumdan diğer hortuma yanlarında taşıdıkları öfke ruhlarından çekilirken, her bir kötü düşünceleri sanki kendilerine yapılıyormuş gibi hissedecekler. Tıpkı engel olamadığın bir kâbusun içindeki gibi, zihinler bu baskıyı kaldıramayacak. Azaplı yakarışlar yankılanacak hortumların derinliklerinde. Bu dehşetin tohumlarını zaten kendilerinin ektiğini bilseler de yapmamış olmayı dileyecekler.

Herkesi alacak fırtına. Ta ki bu hasta toplum yok olup herkes herkesi bir ebeveynin sevdiği kadar çok sevebilene kadar. Katiller, öldürdüklerinin yerine kendisinin öldürülmesini dileyecek. Keşke! Diyecekler. Fırtınanın içindeki her dönüşte sonsuz kez sahnelenen hüzün ve azaptansa eziyet ettikleri varlık olmanın çok daha iyi olduğunu çözebilene kadar, herkes yaptığını tadacak.

Fırtına için ne yaptığının bir önemi yok. O her şeye karşı tarafsız. Acımasızsan kendini bulacaksın. Sevgi doluysan bu sevgin seni yukarılara taşıyacak.

İnsanoğlunu öğüttükçe açlık ve nefret yerini önce acizliğe, sonra sevgiye bırakacak. Bütün kötü hisler ruhumuzdan emilirken aslında onlara hiç ihtiyacımız olmadığını göreceğiz hep birlikte. Açlığımız bitecek, nefretimiz büyük hortum sarmallarının içinde toz parçalarına ayrılıp dönüşecekler.

Yağmurlar yıkayacak şehirleri. Ne güzel. Fırtınada bin gün geçmiş olacak da bir Çınara bakan tam da o an, ben o Çınarım diyecek. Bir diğerine bakan, “Ben; O’yum, O da bendendir” diyecek içinde demirlemiş sevgiyle.

En son bizden geriye saf bir sevgi kalacak. Her bir şeye karşı hissedilen. Her şeyle bir. Bu kimi için yıllar süren fırtınayla birlikte tamamlanabilecek bir döngü olacak belki de. Ama hepimiz sonunda fırtınadan önceki zihnimizle çözülemeyen evrene karışacağız.

Fırtınadan onca acıya rağmen değişemeden yarı deli halde çıkanlar, nefretleriyle defalarca yüzleşmiş ama uyum sağlayamadıkları sevgiye yabancı olacaklar. Kendilerini sıkıca bağladıkları ve şimdi daha ilkel haldeki zihinleriyle, bu yeni taş devrinde alt bir yaşam türündeki yeniden başlangıcın ebeveynleri olarak yeryüzünde var olacak, yaşamı baştan başlatacaklar.

Fırtına hasadını alacak. Karma yeniden yavaşlayacak. Yeryüzü yeni bir fırtınaya kadar yeşerecek. Tanrı’nın her nefesinde bu tekrarlanacak.

İşte aşağıdaki hikayeler, bu fırtınaya tek bir adım atmış insan ve diğer canlıların varoluş sancılarıdır. Fırtınada tek bir saniye, sizi ve bağlı olduğunuz tüm yaşamları sarsacak ve bazen de kendi Cehenneminizde son bulacak yeni bir Samsara’ya sürükleyecektir.

Bölüm 5

Bir Döngü Hikayesi

Neredeyse yüz senedir bu bölgedeydi. Şimdi yukarıdan gördüğü şu sokak bir zaman önce tarım arazisiyken, hatta ondan daha da önce geniş bir alan zeytinlikken buraya gelmiş olmalıydı. Sokağı gören yüzlerce gözü ve buna bağlı zihinleri aynı anda tek bir şeye odaklandı, sonra bunun yakından geçen bir insan-çocuk olduğunu anlayıp tekrar yüzlerce farklı düşünce ve görüşe dağıldılar.

Yolculukları sırasında istemeden oluşturduğu bu klan bireyleri kendisinin kopyaları olduğu için her bir kopyanın düşüncesini hissediyor, gözlerini kapatsa bile etrafı onların gözlerinden görüyor oluşu tehlike anlarında adaptif olsa da genel olarak yorucuydu.

Klan kalabalıktı. Ama kendisi neye ihtiyaç duysa hepsi aynı ihtiyacı hissediyor, nereye gitmek istese onlar da aynı isteği duyup peşinden geliyorlardı. Böyle bir kalabalığın tek bir zihin gibi davranması aslında yalnızlığın ta kendisi olmalıydı. Şimdi de her bir birey insanla iletişim kurmayı istiyordu. Bir şaka gibi hepsi onun bu iletişim için neler yapabileceğine odaklanmış, hayatlarının en büyük amacı olarak benimsemişlerdi. Şimdi hepsi insanla konuşabilecekleri zamanı bekliyorlardı.

İnsanlar zihinsel olarak yüksek varlıklar olsa da hem çevrelerine hem kendi türüne karşı zararlı bir ırktı. Bu yüzyılda çeşitli insan dostları olmuş; O insan dillerini anlasa da insanların algı yetersizlikleri yüzünden aralarında tam bir iletişim kurmak için etkili bir yöntem bulmayı keşfetmek kendisine düşüyordu.

Onların dilini anlayabiliyordu. Yapması gereken sadece bu sesleri çıkarabilmek. Aklında yakın bir tarihte duyduğu… Bir dakika; yoksa yakın değil miydi? Yaptığı yolculuklar yüzünden etrafında geçen zaman öyle karmaşık bir hal almıştı ki tam zamanı kestirebilmesi imkansızdı. Bazen insanların çıkardığı türden melodik sesleri ezberliyor ve bu sesleri çıkararak onlara ulaşabileceğini düşünüyordu. Çünkü etrafta dolanırken birçok farklı insan yuvasından aynı anda aynı melodik seslerin geldiğini deneyimlemişti birçok kez. Şimdi bir daha denemeliydi. İçinden tekrar etti:

– Ben gene sanaaa vuuurguuun… Ben gene sanaaa vuuurguuun heey…

Ama bu sesi çıkartmak o kadar kolay değildi işte:

– Ge..NGeergh! SkAA..Naarg! VGuur..NGuurgh!

Birden bir insan-kadın elinde bazı yiyeceklerle kendisinin bulunduğu yöne bakan kapıda belirdi.

– AAy! GitBePis! Bu ne böyle Sertaaaç!.

Oradan acilen ayrılmalıydı. İnsan-kadın geldiği yönden başa sarılan bir filmde olduğu gibi geriye doğru birkaç adım attı. Havada bir MARLBOROMAN belirdi ve kayboldu. Aniden gece oldu. Bir tavuk kahkaha atar gibi IH-ıh-ıh-ıh dedi. Ve yine gündüz. Yedi deniz anası milyonlarca yıl öncesinden bir anlığına şimdi içinde oluşan katmandan süzülerek geçtiler. Yüzlerce karga bir anda sola baktı. Sonra gözden kaybolup bir çatıda belirdiler. Çevredeki her varlık birkaç saniye için ortak bilince bağlandı. Ama sonra unutup normal birey hallerine geri döndüler. Böylece kendi varlığını o zaman-mekândan sildi ve karşılaştığı o insandan takribi 3 saniye öncesine dönüp uzaklaşmayı seçti.

Eskiden bu yok oluşlarda zaman kaymaları yaşanmıyordu. Şimdiyse konsantrasyonu o kadar zayıftı ki; o anı bükerken bölgedeki birkaç zaman dilimi aynı anda var oluyor, her defasında kontrolü daha da kaybettiğini ve belki de yaşlandığını hissediyordu.

Başlangıca dönme zamanının geldiğini anladı. Tüm konsantrasyonunu toplayıp geçmişe, klanın ilk üyesine ulaşmak üzere zeytinliğe geri dönmeliydi.

Sokakta birkaç kişi toplanmış, az önceki karmaşada görebildikleri kadarıyla bazı şeylere şahit olanlar, yerdeki jöleye dönmüş dev deniz anası parçasına hayretle bakıyor, onu dürterek birbirlerine hararetle bir şeyler anlatıyordu.

Tüm dikkatini şimdiye odakladı. Zihninin varlıklar için tanımlamalarını serbest bıraktı. Her şey şimdide vuku buluyordu ve hiçbir şeyin tanımını bilmediği bir zekâ içine doluyordu şimdi. Bu ortak tek bilinci kullanarak aklında sokağın önceki görüntülerini üst üste yığmaya başladı. Bir defterin sayfaları gibi görüntüler üst üste kendisine görünürken gerçekte de sokağın üzerine bu katmanlar havadan düşer gibi geçiriliyor ve yeni bazı fenomenler gerçekleşiyordu.

Sokakta bir insan-erkek onun kaybolup etrafta rastgele tekrar belirmelerine hayretle bakarken sessizce silindi. Oyuncak bir ayı koşarak caddenin bir tarafından diğer tarafına geçti, peşinden bir kedi sitenin çalılıklarına atlayıp kayboldu. Site bir inşaata dönüşürken Turgut Özal kahverengi 84 model bir Mercedes’te yan koltuktaki eşine; “Semra şu kaseti koy da havamızı bulalım”. Diyerek mahalleden geçti. Bir basket sahası dolu ördek yumurtladı. Robot bir kol park halindeki bir araca saldırdı. Bir kadının gözü kafası kadar büyüdü. Göz kırptı ve hep birlikte yok oldular. Elinde kemerle bakan çocuğa doğru bir adam “Oğlum Bak Git!” dedi.

Gece oldu. Yerdeki lagar kapakları açıldı ve siyah sis gibi insansılar deliklerden sokağa tırmandılar. Bir insansı parlayan gözleriyle yandaki binayı süzdükten sonra dört ayak üzerinde çevik ve hızlı hareketlerle içeri daldı. Bir çekirge sürüsü ağaçlara saldırırken binalar yok olmuş, asfalt silinmiş ve işte tarlalar gözüküyordu.

Ve yine gündüz. Tek tük evlerde bağıran birkaç köpek sesiyle ağaçlar belirginleşirken bir taşın üstüne tünemiş halde kendi gençliğini gördü. Başladığı yere geri dönmüş, tıpkı bir önceki nesil ona ulaştığında hatırladığı andaki gibi geçmişteki kendisine ulaşmıştı. Zihinleri birleştikçe genç karganın algılayışı giderek arttı ve bildiği tüm varoluş bilgisi ona aktarıldı. Buraya ve kendi gençliğine özlemle baktı.

Yeni zaman bükücü yaşama hazırdı. Benliğinin bir kopyası ile İnsanla iletişim kurma isteği de artık genç karganın göreviydi. Klan kopyaları kendi bulundukları tarihlerde birer potansiyele dönüşerek bu tarihte yok olduklarından etrafa sessizlik hakimdi. Huzur içinde ölümünü beklemeye koyuldu.

Birden yeşil bir otobüs belirdi. Otobüs; BEŞ…YÜZ…TE…TUZ…LA…CEVİZLİBAĞ…Dedi. Yanan bir çalı bir insan-erkeğe bazı şeyler söyledi. Hızlıca beş kez uygarlık yükseldi ve beş tufanla son buldu. Bin sümüklüböcek toprağın üstüne çıktı, sonra kazarak geri indiler. Anlaşılan eski bedeni ölmüş, güç yeniden kendisine, yani genç haline geçmişti.

İçindeki istekle bir insan aramak üzere havalandı ve gözden kayboldu.

 

Bölüm 6

Deney

– Lütfen geçerli bir giriş yaparak yeniden dener misiniz? Vücudunuza ulaşamıyorum.

 

– Siz yardım etmek istemiyorsunuz ki! Bakın bağırsak birimimin son Oracle güncellemesinden sonra tüm yaşam sürümlerim de dahil ana zihnime ulaşabilir hale geldim. Ne kadar iğrenç olduğunu tahmin bile edemezsiniz. Karımın önceki yaşam sürümünde bana işkence eden bir Nazi olduğunu öğrendim. Bu sizce önemsiz bir sorun mu? Üstelik sizinle açıkça bağlantı kurabiliyorum. Sizce size nasıl bağlıyım? Bedenimin acilen sonlandırılmasını istiyorum. Yemin ederim bu kodu bugün yaşayan tüm bedenlere bulaştırırım. Siz uğraşırsınız.

 

– Üzgünüm ama DeepMind böyle bir durumda sadece danışman devletinizle iletişime geçerek vücut parçalarınızın kopyalanabilmesini sağlayabilir. Yeni bir bağırsak istiyorsanız size ancak bu sağlanıyor olacak. Dediğiniz gibi sonlandırmalarda tıpkı intihar gibi birkaç sene ana zihninizle bağlantınız kesilir, sistemle yeryüzü yazılımı arasında kalırsınız.

 

– Anladım. Ama yeni bağırsak falan istemiyorum. Bakın şu an her şeyi yavaş çekim görüyorum; önümdeki sineğin rotasını biliyorum. Hangi yaprağın kımıldayacağını istemeden sezinleyebiliyorum. Neden? Bunu bilmeden yaşamak için Network’de tam 60 sene dünya ortamına toprak şekillendirmesi işleminde zihnimi kullandınız. Bu da iki yaşam hakkı daha demektir.

 

-DeepMind’ın yaşam fonksiyonlarına ait güncellemelerinde indirmiş olduğunuz kod yok. Muhtemelen bir saldırıya uğradınız. Kayıt almam için nasıl olduğunu ayrıntılı anlatır mısınız?

-Solara’nın beden hareketlerini yapıyordum. Şu zamanı bükmekle ilgili elleri önde birleştirip zorlayarak yana doğru yavaş bir şekilde açma hareketi. Birden metabolizmam zamanda hızlandı. Tüm beden kaynakları hata vermeye başladı, yerimde oturamaz oldum. Bağırsaklarım gaz doldu ve bu durumu dünyadaki danışman devletime bildirdim. Yeni yazılım yüklendikten bir müddet sonra nasıl olduysa kök dizinime eriştim.

-Solara dediniz. İnançlı mısınız? Böyle bir kayıt görünmüyor.

-Kök dizine erişip sizi hatırlayınca sezgisel olarak silinmiş olmalı.

-Bunu araştıracağız. Takdir edersiniz ki bu sürümde yedi milyardan fazla bağıl insan sistemi yaşıyor. Son 10 yılda her şey hızlandırıldı. Gezegen yazılımı yaklaşık 20 yıl içinde sonlandırılıp baştan başlatılacak. Dünya için almış olduğunuz bedenleri başka bir yazılıma taşıyabiliriz, ancak deneyimleriniz oradaki bedeninize gelmeyecektir.

-Dalga geçiyorsunuz herhalde. Bu deneyimle aynı sorun yeniden yaşanırsa taş devrinde ne yapacağım? Derviş mi olacağım? Üç boyutlu yazıcı bile olmayacak orada kolum bacağım koparsa ne olacak?

-Size sunabileceklerimiz bunlar. Danışman devletinizle bağlantıya geçip yeni bağırsak sisteminizi sipariş edin. En iyi sürüme geri yükleme yaptığınızda vücut kendini toparlar.

-Teknik desteğe bağlanmak istiyorum.

-Lütfen evin terminal bulunan bir noktasına geçin. Nöral bağlantılarınızı kapatıp bekleyin. Teknik destek en kısa sürede bağlantıya geçecek.

-Merhaba.

-Evet merhaba. Daha ilginç bir halde olamazdınız.

-Bulunduğunuz evde DeepMind şirketine ait tek materyalimiz bu… Üzgünüm.

-Harika! Antika bir duvar saatisiniz. Teşekkür ederim. Bakın geçen her saniye acı çekiyorum. Tüm hayatlarımı hatırlıyorum. Kime nasıl zararlar verdiğimi, burada alacağım puanı, tüm amaçlarımı biliyorum. Siz de bir gün bedenleneceksiniz; bu haksızlık değil mi?

-Bazı ayarlamalar yapmam için geçerli bir vücut girişi yapar mısınız?

-Ses girişi yapamıyorum, güncellemeden sonra hangi yaşamdakini kullandığımı bile karıştırıyorum. Kodla giriş yapmak zorundayım.

-Olur, bekliyoruz.

-dpmnd get; pln-x root: xxxxxxxxx

-Teşekkürler. Bekleyin lütfen. Bu sırada kaslarınızda seğirmeler ve yüksek anı akışı olabilir. Endişelenmeyin.

-Tamam.

-Pardon! Şu plankton ve eklem bacaklı olduğum zaman kaydedilen dosyaları silebilir miyiz? Gerçekten iğrenç gözüküyorum. Üstelik madde üzerinde hakimiyetim çok kısıtlıydı, kendi farkındalığıma bile sahip değilim. Pff çıyankenki ayaklarım sanki hala bana bağlılar.

-Üzgünüm. Zincir tabanlı sistemlerde 7 milyar kişinin de kayıtlarında sizin bu haldeki yaşamlarınız bulunuyor. Bunu yapabilmek için diğer hizmet veren şirketlerin veri tabanları ile de tüm yapıdan silinmenizi bekliyoruz.

-Peki beni sonlandıramıyorsanız bari vücudun en iyi sürümüne geri döndüğümde bu yaşamı ana zihnimi hatırlamadan yaşayabileceğimin garantisini veriyor musunuz? Şu an bir sonraki potansiyel yaşamın oluşmuş dosyalarını bile görüyorum. Sinirlerim bozuldu.

 

-Dosyalar tüm vücut parçalarında kullanımda. Şirket hepsini değiştirmeniz durumunda hatta son on yılınızı silmemiz durumunda bile bu yazılımın kendini kopyalayarak yayılmayacağının garantisini veremez.

 

-O zaman bu zihnimin varsayılan sürümünü geçmiş bir yaşama taşımanızı istiyorum.

-Evet buna onayınız ile geçiş yapabiliriz. Geçmiş yaşamınızın kayıtlı son 23 yılına döneceksiniz, inançlı olduğunuz bu sürümde bizi yine Tanrı olarak bileceksiniz. Daha ilkel teknolojideki yarı bilinçli bu hayat kaydına dönmeyi onaylıyor musunuz?

-Onaylıyorum.

………..

1939. Yıkıntıların arasında gözlerini sımsıkı kapatmış 20 yaşlarındaki Yahudi, bir Alman askerinin işkencesi altında. Gözlerini acıyla araladığında önünde asker, biraz uzakta Arlon marka duvar saatini görüyor. Tanrı biliyor ya aklındaki tek şey hayatta kalmak ve torunlarına Nazi hastalıklı ruhunu anlatırken bu saati onlara ulaştırarak bugünlerin hiç unutulmamasını sağlamak.

Birkaç kuşak sonra kendine miras kalacağını bilmeden, saate bakarak bayılıyor.

 

Bölüm 7

BEYAZ ŞAPKA DENEYİ

Her bir şeyi sevemeden ilerlemek mümkün mü?

İnsan birine kötü davranıyorken bir başkası neden bana kötülük yaptı diyebilir mi?

Kendisine yapılana aynı şekilde karşılık vermek isteyen biri hasmıyla çatıştığında, sürekli yeni kötü eylemlerle yaratılan bu döngüden kurtulabilir mi?

 

UZADUYUM

Literatürdeki anlamı Telepati olan Uzaduyum kelimesinin maymunlar üzerinde yapılan bu deneyde kullanılmasının nedeni; Drone kullanımındaki hareketin; temelde beynin motor fonksiyonları üzerindeki hakimiyetinin bir yansıması ile tıpkı başka bir organı kontrol eder gibi oyun kolunu kullanarak yapabiliyor oluşundan kaynaklanıyor.
Böylece, genç maymunların klan içerisinde yiyecek ve çiftleşmek için partner bulmak gibi yeteneklere sahip ancak yaşlanmakta olan başka bir maymunu, onun haberi olmadan gözlemleyerek kopya davranışlar yaratmak suretiyle klandaki becerilerini arttırmak, öğrenim süresini azaltarak klan entelektüel seviyesini bir üst aşamaya taşımak deneyin ana fikriydi.

Oyun kolu kullanımının öğretilmesi için maymunlar her sabah uyandırılıyor, uçar vaziyetteki drone’un önüne bir muz koyularak onlardan muz yönüne hareket etmesi bekleniyor ve böylece drone muza ulaştığında kendilerine bir adet muz veriliyordu. Drone hareketi her defasında değişecek şekilde muz sağ ileride, sol aşağıda ya da yukarıda bir alana koyularak oyun kolundaki hareketlerin öğretimi sağlanıyordu. Bu eğitim aşağı yukarı üç ay sürdü.

BEYAZ ŞAPKALI RÖNTGENCİLER

Genç denek maymunların eğitimi tamamlandıktan sonra drone’lara bağımlı oldukları gözlemleniyor ve eğitimi tamamlanmış olanlara birer beyaz şapka veriliyor. Drone yönetim odasına her girdiklerinde uzman maymunlar bu şapkalardan tanınıyor. Diğer maymunların beyaz şapkalı maymunlar karşısında çömelip yumruk uzatarak sırıttıkları (bir tür senin gücünü kabul ediyorum hareketi) gözlemleniyor.

Klan içerisindeki yaşlı ve yetenekli ancak artık tembelleşmiş bir maymun seçilerek takibe alınıyor. Drone başındaki beyaz şapkalı maymunlara bir müddet oyun kolu devre dışı bıraktırılarak bu maymun izlettiriliyor, sonra ellerindeki oyun kollarıyla sadece ileri ve geri hareketlerle yaşlı maymunu izleyebilecekleri şekilde drone’u yönetmelerine izin veriliyor. Bu şekilde tüm kontrol kendilerine bırakılana kadar ne yapmaları gerektiği artık otomatikleşmiş şekilde öğretilmiş oluyor.

 

 

YAŞLI MAYMUN

Klan içerisindeki güç dengesi yaşlı maymunun klana yiyecek bulma, alet kullanmadaki kabiliyeti yüzünden kendisine karışılmayacak şekilde dengelenmiş durumda. Ancak yaşlı maymun da klan içerisindeki yerini biliyor ve daha genç liderlerin ne yaptığı ile ilgilenmiyor. O tamamen kendi halinde yaşıyor ve drone ile röntgenlenmek dışında pür dikkat izlenmediği halde becerilerini aktarabileceği bir ortam henüz bulunmuyor.

Beyaz Şapkalı Röntgenci maymunlar bir müddet sonra kendi içlerinde yeni bir yapılanmayla farklı bir topluluk haline gelmiş durumdalar. İzledikleri yaşlı maymunun her hareketini neredeyse ezbere biliyor, onu her gördüklerinde bağırmaya başlıyor, birbirlerine el kol hareketi yapıyorlar. Yaşlı maymunla her gün karşılaşıyor olmak onları bir tür gerilime sokuyor olmalı. Ancak deney başarılı gözüküyor, beyaz şapkalı maymunlar klanın yıllar içerisinde yükselebileceği en yüksek seviyeye birkaç ayda ulaşıyorlar

 

KARŞILAŞMA

Beyaz Şapkalı Röntgencilerin klana karıştıkları gün klanın geri kalanı için oldukça korku verici oluyor. Onları uğurladıkları bir yıl öncesine göre çok daha güçlü ve kendilerinden akıllılar. Hepsi etraftaki sopaları toplayıp bir yere yığıyor, sonra liderleri yaşlı maymundan öğrendiği gibi bu sopaları dişiyle sivrilterek diğerlerin dağıtıyor. Beyaz şapkalılar teknolojiyi kullanmaktaki başarıları ve tüm klan davranışlarını anlamaktaki zekâları sayesinde neredeyse üstün bir ırk gibiler.

Akıllardaki soru ise beyaz şapkalı maymunların örnek aldıkları yaşlı maymunla karşılaşacakları zaman nasıl davranacakları ile ilgili. Ve yaşlı maymun sahneye giriyor. Birden tüm beyaz şapkalı maymunlar birtakım sesler çıkartmaya, korkunç kahkahalar atmaya başlıyor.

Hızla yaşlı maymuna yaklaşıp liderlerinin gelmesini bekliyorlar. Yaşlı maymun oldukça şaşkın, bu kafalarında şapka bulunan maymunlara bakarak yumruğunu uzatıp çömeliyor ve sırıtıyor.

Lider beyaz şapkalı hiç tereddüt etmeden yaşlı maymunun kafatasına elindeki sopayı saplıyor. Diğer beyaz şapkalılar çıldırmış gibi yaşlı maymuna saldırıyor ve onun bedenini parçalara ayırıp yiyorlar. Klanın geri kalanı bu olay karşısında hem korkmuş hem de kızmış durumda.

Aniden Klan lideri de ulumaya başlıyor. Diğer klan üyeleri, hem de her bir üyesi beyaz şapkalılara doğru hızla saldırmak üzere koşmaya başlıyor. Ve klanı ileri götüreceği düşünülen beyaz şapkalı maymunları kaba kuvvetleriyle alt etmeyi başarıyorlar.

Beyaz şapkalıların kaba kuvvet karşısındaki bu başarısızlığı, doğada yaşama kabiliyetlerinin gelişmeyişi, klan kurallarını tam algılayamadan bir tek yaşlı maymuna odaklanmaları ve bu trajik son, bize artık bir şeyler anlatmalı.

Gözlemleyebiliyor olmak kültürü tamamen algılayabilmek anlamına gelmiyor. Birini yok edebiliyor olmak da liderlik vasıflarına sahip olabilmek değildir. Sadece yaşlı bir maymunu öldürürsünüz. Böylece siz sadece bu çatışmanın üzerinden atlanıp geçilesi bir parçası olursunuz.

:: 1. Bölümün sonu :: (toplam 5 bölüm)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Grev

Gehenna Umbral – 2