in

Boş Lakırdılar Bunlar Nedim

Nedim hiçbir şey senin bildiğin gibi değil üstüme gelme benim. Sandığın gibi olmadı, hatırladığın gibi de kalmadı buralar. Hasan amcanın görene huzur veren evini yıktılar, arka bahçedeki dutluğu da katıp yerine öyle bir rezidans diktiler ki görmelisin. Görmelisin dediysem imren diye değil, öyle lafın gelişi. Hiç yakışmadı be nedim. Köşe başı durup eğleşmeler de, aşk da bitti burada. Aşk yeni bir biçim kazandı. Fadime teyzenin dul kalan genç ve çocuklu gelini; yine Fadime teyzenin küçük oğluyla evlendi. Mutlu da oldular hani, başka çare mi vardı sanki nedim. Sen hatırlarsın yirmi yıl kadar evvel, pencerelerden içeri toprak dolardı. Harfiyat kamyonları oyulan toprağı alır alır bir yerlere götürürler; biz de söver dururduk hani, bir cigara yakmaya bahane arardık.  Çok da bildiğimizden değil be kardeşim; halılarımız kir olurdu işte, toprak olurdu. Balkonlarımıza yağmur değince çamur olurdu; açık pencereden dışarı çıkıp gelen tüllerimiz toprak olurdu; kir olurdu… Biz toprağı küçümen saksılarımızın içinde mi severdik sade, çamuru içimizde mi severdik, kiri; şimdi düşünmüyor değilim. Düşünsen ne fayda şimdi nefes diye içimize çektiğimiz bile çimento, dondu mu daha da çirkinleşen beton balçığı değil mi her yerde gördüğümüz. Toprağa kavuşan yağmurun kokusunu unutmamak lazım değil miydi be nedim. Kavuşmak dedim de bak, aklıma ne geldi; temel amcanın kızı, bizim sokağın sonunda yaşayan koyu pembe boyalı gecekondunun kendisinden büyük ağaçları altına gizlenerek buluşurdu hoşlandığı delikanlılarla. Bir gider, iki gider, üçüncüye gidemez ama buluşmalar yine vakti zamanı geldiğinde o kuytuluktaki koca ağacın yaslandığı duvarın dibinde dikilerek zuhur ederdi. Artık genç oğlanlarla genç kızlar bir ağaç gölgesinde utanıp sıkılarak kikirdeşmeyi aramaz oldular ya, neyse. Yakında metroda geçecek buradan. Şöhretli yerlere ulaşım da hızlanacak, kolaylaşacak. Hem herkesin elinde bir sihirli küre; artık ustalaşmış parmaklarla bir ileri iki geri mesafesinde başlayıp biten ilişkilenmeler, tanışma çabaları, yüzde dokdandokuz uyumlu ruh eşini şıp diye buluveren aplikasyonlar varken, kim ne yapsın artık koyu pembe boyalı gecekondunun rutubetli gölgesini. Bahçe duvarı da artık kocamış zaten, üflesen yıkılacak. Kim ne yapsın ha nedim? Senin aklın temel amca’nın kızına takıldıysa onu da anlatayım. Mahallenin hovarda delikanlılarından bezmiş olacak bir mantık evliliği yaptı gibi geldi bana. Kendisinden üç beş yaş büyük ve kendisinden daha az güzel, sakin bir adamla evlendi. İç güveysi geldi bu adam, laf aramızda herkese de bir faydası dokunur, hem çok sevdi, hem sözünü dinledi temel’in kızının. E yaşlanmadı o da haliyle, dişleri sapasağlam yine inci gibi duruyor. Sürmesini eksik etmediği haylaz gözleri yine cıvıl cıvıl bakıyor etrafa. Kendisine benzeyen bir güzel kız, kocasına benzeyen iki mülayim oğlan doğurdu, bundan ala saadet mi olur de hele nedim? Nedim? Ağaç altı bekleşmeleri gibi senin de isminin modası geçti be oğlum. Neyse, bırakalım bu boş lakırdıları şimdi, daha bitmedi havadisler. Ne sen sor ne ben söyleyim, mahallenin mafyası vardı hatırlar mısın? Hani böyle böyle zenginleşmiş derler, hani sokakların birleştiği en güzel düzlüğe dört minareli cami yaptırıp ağızlara bal çalan? Camiye bitişik devasa bahçeli köşkün içinde geniş ailesiyle yaşayan, türlü türlü karanlık adamları olan hani? İlerideki çam ormanının orta yerine de bir cami dikmiş bu yakınlarda. Bilmem kaç ağaç sökmüş de yerine bir cami dikmiş. Ta bilmem nerelerden gelen piknikçi mü’minlerin alnı betona secde etmezse olmazmış. Misal uygun olur mu bilmem, nasıl ki vücuda girenle vücuttan çıkan çaresi yok hissedilir, doğa anamız da kendisinden alınanla ona geri verilenlerin çetelesini titizlikle tutuyordur elbet. Şimdilerde iklim miklim değişikliği diyorlar ben pek anlamam da o işlerden, aha yazıyorum buraya; vereceği sıkı bir ders var, kaşlarını çatmış besbelli. Hayır yani orman başlı başına güzelken. Bak sana söylüyorum temel’in torunları elini kolunu sallaya sallaya yürüyemeyecek bu gölün kıyısında, ormana girişi de paralı yapmışlar. Masalara oturup bayat çay içmeyenler, kızarmış kanat yemeyip közde kahve içmeyenler giremeyecekmiş artık öyle elini kolunu sallaya sallaya ormana. Sen şimdi bana fazla büyüttün diyeceksin. Bir mahallede bunlar oluyorsa var gerisini sen düşün nedim. Bir tabela daha gördüydüm geçenlerde, ormanın telleri sökülmüş kaçak girişine dikmişler: ” bilmem kim özel üniversitesi’nin kampüs inşaat alanı” ormandan inşaat alanı mı olur nedim? Bunu düşünmemişlerdir besbelli de, şartlarda anlaşamamış olacaklar tabelayı kaldırmışlar. Biraz sevinir gibi oldum. Bir dahaki bilmem kim özel üniversitesi tırnaklarını geçirinceye kadar yaşayacak ormanımız. Biraz ağaç göreceğiz, biraz nefes alacağız. Temel amcanın torunları göldeki yavru kurbağaları saymaya çalışacak, su da taş sektirecekler. El mahkum eninde sonunda bir cigara daha tüttüreceğiz be nedim, gene vurdu bak aklıma meret. Nedim? Nedim kime diyorum? Hay Allah, Kusura bakmayın sizi buralardan bir tanıdığa benzettimdi. Nedim? Nedim evet, çoktan modası geçmiş bir isim. Var mıydı peki sizde  bir dal? Sigara diyorum.

Yazan Gülsüm Güller

Müteharrik ve tıraşsız.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

6174: Matematikçileri 70 Yıldır Büyüleyen Esrarengiz Sayı

Yeni Yıl Dilekleri