in

Ataerkinin Boş Vaatleriyle Gözleri Boyanan Kırık Dökük Erkeklik

Bir adam bir kadını öldürdüğünde, meseleyi önce ataerkil erkeklikle açmalıyız, çünkü bir kadın öğrencinin erkek hocayı sınav nedeniyle öldürdüğünü pek hayal edemiyoruz. Yani mesele şımarıklık, üniversitenin girdiği halin de ötesinde bir erkeklik sorunu (ama lütfen “vakıf” üniversitelerinin sefaletini de tartışalım bu vesileyle). bell hooks der ki, emperyalist, kapitalist, ırkçı ataerkil üstünlük sistemi erkeğe karşılanması imkansız güç vaatlerinde bulunur. Çok küçük bir erkek grubu bu zenginlik ve güçten nasibini alırken, büyük çoğunluğu ömür boyu bu verilmiş ama karşılık bulmamış vaatlerin öfkesini taşır. Erkeklik zenginlik, hükmetmek, üstün olmak ve anında şiddete başvurma -öldürme- kapasitesi olarak tanımlanmıştır bu sistemde. Zenginlik ve üstünlük hayalleri elinden alınan yığınlarca erkeğe, erkekliğini ispatlamanın tek bir yolu kalır. Kadına hükmetmek ve şiddet.

Erkeklere ömür boyu şiddetin doğalarında olduğu söylenir, şiddet öğretilir, şiddet göstermeyince aşağılanır, sonra en geç ergenlik döneminde, bazen çok daha erken, duygularından kopmaları istenir.Tek bir duygu hariç: öfke. Erkek çocuklar diğer tüm duygularını hissetmemeye, hissediyorlarsa da, göstermemeye, ifade etmemeye zorlanırlar. Erkek çocuklarımızı alıp, ataerkiye kurban ederiz. Bunu sadece babalar değil, ataerkinin hizmetkarı anneler yapar. Çocuğunun “kız” gibi olmaması için, “erkek” olması, ezilmemesi, dışlanmaması, “güçlü” olması, oğlunun erkek iktidarından biraz nemalanabilmek için onu ataerkiye kurban verir. Sonra elimizde öfkeli erkekler kalır, bazen başka hiçbir şey hissedemeyen, hissetse öfke dışında bir yolla ifade edemeyen, öfkeli erkek yığınları. Hayatları boyunca içlerinde tanımlayamadıkları bir kayıpla, bir boşlukla yaşar erkekler. Oğlan çocuklarına bu boşluğu öfkeye çevirmeleri ve öfkelerini önce kadınlara yönlendirilmeleri öğretilir. Şiddetle, ya da şiddet tehdidiyle kadın üzerinde iktidarını koruması gerekir. Yani erkek öfkesi ve şiddeti ataerkinin yan ürünü değildir, ataerkinin üzerinde yükseldiği temeldir.

Kate Manne ise der ki, kadın düşmanlığı tüm kadınlara yönelmez. Erkekler ve ataerkiye eklemlenmiş kadınlar toplum tarafından dağıtılmış kadınlık rollerine uyan kadınları severler. Öfke ise bu cinsiyet rollerine uymayan kadınlara yönelir. Bu nedenle size biçilmis “kadınlık” rolüne uygun giyinmezseniz, konuşmazsanız, davranmazsanız, yaşamazsanız, erkek nefretine ve şiddetine maruz kalma ihtimaliniz artar. O kadınlık rolünün temeli erkeğe itaatkarlıktır.

Hocası da olsanız, bir kadın olarak, bir erkeğin talebini reddedemezsiniz. Ederseniz de, bunu gülümseyerek, gönlünü alarak, yumuşakça yapmayı, çok erken yaştan öğrenirsiniz. Ya da “sonuçlarına katlanmayı”.

Ataerki kendini değiştirmeyecek. Erkekler bir anda aydınlanmayacak. Çünkü bu sistemin kendilerine verdiği boş vaatlerle gözleri boyanmış durumda. Yine iş kadınlara düşecek. Annelere en çok. Kendiniz ataerkil sistemden bir çıkarın, size faydası sıfır. Oğullarınızı bu sisteme kurban etmeyin. Oğullarınızın öfkesinden beslenen sistemleri batırın. Oğullarınıza şiddete dayalı olmayan, bambaşka bir güç çeşidini öğretin. İnsanlarla bağlantı kurarak, onlarla ilişkiler kurarak, severek, yardım ederek şiddetle ulaşılamayacak bir güce ulaşacaklarını gösterin. Bir anne olarak ilk göreviniz, çocuğunuzu korumak. Onlara kadınlara saygı duymayı, şiddeti reddetmeyi öğreteceksek, önce duygularından kopmalarını engellememiz lazım. Hisseden, öfkeden başka şeyler hisseden erkekler. Onlar sana vurursa, sen de bir geçir oğlum demeyerek. “Erkek dediğin” diye lafa başlamayarak. Erkekliklerini devamlı ispatlama zorunda bırakmayarak. Bir insan erkeğim diyorsa, kendini erkek hissediyorsa, erkektir. Ve değilim diyorsa, değildir. Bu basit gerçeği hazmedin içinizde. Ne giyerse, kiminle beraber olursa, ne dinlerse, nasıl konuşursa konuşsun, fark etmez, penisi olması fark etmez. Bir çocuk erkekliği ulaşılacak, öğrenilecek bir güç kaynağı olarak değil, bir varoluş hali olarak görmeli. Kaybedilecek ya da kazanılacak bir şey değil, olmamalı erkeklik. Erkekliğini kaybetme korkusu müthiş bir korku, bu korkudan azat edin çocukları.

Anneler, çok büyük bir haksızlık, adaletsizlik olduğunu biliyorum, hem de çok, ama yine size düşüyor iş. Babalar, bir çocuğa babalık yapmak, ataerkil erkekliğinizden sıyrılmak için, yani gerçek anlamda sevmek ve mutlu olabilmek için en büyük fırsat. Size dayatılmış erkekliği reddetmek için bir kapı. Etrafımda o kadar çok gördüm ki, çok eğitimli babaların oğullarına yaptıkları erkeklik eziyetini, sizi de davet ediyorum iki kere düşünmeye. Çocuğunuz erkeklik takımına kazandıracağınız bir oyuncu değil. Bir insan. Ve belki futbol oynamayı sevmiyor. Belki gey. Belki uysal, “lider ruhlu” değil, belki kızlarla oynamayı seviyor. Kurban etmeyin çocuklarınızı. Katil olmayacak çoğu çocuk evet, ama çogu kırık dökük olacak bu çocukların. Çoğu kadınlara şiddet gösterecek. Fiziksel olmadığı için görmeyeceğiz, ama hayatlarına giren her kadını en azından yoracaklar, üzecekler. Ve güç peşinde koşmaktan asla gerçekten sevgiye teslim olup mutlu olamayacaklar.

*Yazının büyük kısmı bell hooks’un Değişme İradesi: Erkekler, Erkeklik ve Sevgi adlı kitabının argümanlarının özetidir.

Aysuda Kölemen

Bard College Berlin Öğretim Üyesi

**bell hooks, kendi ismini küçük harfle yazmayı tercih ettiği için büyük harf kullanılmamıştır.

Yazan Laputa

2 Yorum

Cevap Yazın
  1. kadınlar erkekler tarafından ezilmek istemiyorsa, oğullarını kadınlara saygı duyacak şekilde yetiştirmeli. aksi halde kadın cinayetlerinin önü asla alınamaz.

  2. harika bir yazi- bir konferans konusu- keske butun erkekler okuyabilse -erkek yanliz bir yaratik bunlari kendini dusnmesine toplum imkan vermez- ozellikle bizim gibi ulkede -analara cok is dusuyor ama extra guc ister bu erkeklik konusu islemeye

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlahiyatçı Kılıç: Ateistler Kuran’a Daha Uygun Yaşıyor

Sâdık Hidâyet’in Ölümsüz Başyapıtı “Kör Baykuş” Tiyatroseverlerle Buluşuyor