Aşırı kilo kaybı ya da artışı, yüksek kolesterol gibi sağlık problemleriniz mi var? Duygusal tatminsizlikler, kaygı bozuklukları mı yaşıyorsunuz? İlgi ve istek kaybı, yorgunluk, bitkinlik, huzursuzluk, odaklanma zorluğu, kararsızlık, zayıflayan sosyal ilişkiler gibi problemler içinde misiniz? Hayatın günlük stresiyle başa çıkmakta güçlük mü çekiyorsunuz?
#1
Sizde “doğa yoksunluğu sendromu” baş göstermiş olabilir. Amerikalı araştırmacı yazar Richard Louv’un ortaya koymuş olduğu bu tanıma filolojik olarak yabancı sayılabiliriz belki ama aslında aşina olduğumuz bir nokta var. Şehir hayatının stresi ve bunalımından kendimizi uzaklaştırmak istediğimizde varmak istediğimiz bir yer vardır hani, doğa…
Doğadan kendimizi öylesine soyutladık ki etrafımızı sarmış dev binaların arasında oradan oraya savruluyoruz.
#2
Beni bu noktada asıl kaygılandıran siz yetişkinler değilsiniz. Alışveriş merkezlerinin en alt veya en üst katında kurulan oyun platformlarında eğlendirilmeye çalışılan çocuklar beni endişelendiren. Hiç toprağa basmamış çocuklar yetiştiriyoruz. Domatesin ağaçta mı yerde mi yetiştiğini bilmeyen eminim pek çok çocuk vardır. Çocukların eğitimi alışılagelmiş bir biçimde hemen hemen hep kapalı alanlarda gerçekleştiriliyor. Ayrıca çocukların zamanı, okul dışında kurslara, etkinlikten etkinliğe koşuşturmakla geçiyor. Öyle ki yetişkinlerden daha yoğun plan ve programlara sahip olabiliyorlar. Tablet, bilgisayar, telefon gibi sosyal medya araçlarıyla ne kadar vakit geçirdiklerinden daha hiç bahsetmedik bile.
Çocuklar doğadan bu kadar soyut yetiştirildikleri için yukarıda bahsettiğim yetişkin insanların yaşadığı bütün fiziksel ve ruhsal problemler onlarda da baş göstermeye başladı. Aşırı kilo artışı, duygusal tatminsizlik, doyumsuzluk, dikkat eksikliği, zayıflayan sosyal beceriler hatta küçük yaşta başlayan depresyon, hayattan zevk alamama gibi problemler günümüz çocukların yaşadığı şeyler.
#3
Bir gün alın çocuklarınızı size en yakın köye götürün veya herkesin uzakta da olsa bir köyü vardır hani hiç gidilmeyen. O uzaktaki köyü de tercih edebilirsiniz ama yeter ki çocuk toprağa dokunsun, tavuklara yem versin, ağaçları sulasın, kuzuların peşinden koştursun, dalından meyve yesin. Ağaçların birden meyve vermediğini belli bir zamanın geçmesi gerektiğini öğrensinler; sabretmeyi benimsesinler.
#4
Sağlıklı çocuklardan anladığımız doğayla uyumlu kolektif bir bilincin parçası olan çocuklardır. Empati kurabilen, canlılara karşı sevgi dolu bir merak besleyebilen, kendini de doğanın bir parçası olarak hissedebilen çocuklar barışçıl bir dünyanın da kurucusu olacaklar.
Bu konu ilginizi çektiyse Richard Louv’un “Doğadaki Son Çocuk” kitabını inceleyebilirsiniz.