in

Yediğin İçtiğin Senin Olsun Atıklarını Anlat

Çocukluğumda izlediğim filmlerde, evlerine yemek ısmarlayan insanları görünce çok garipserdim. O zamanlar bırakın eve yemek sipariş etmeyi, dışarıda yemek yemek bile sıra dışı bir durumdu. Hatta benim için dışarıda yemek demek, sokaktan geçen seyyar satıcıdan bir şeyler almaktan öte bir anlam taşımazdı. Evde yemek yenmeyen nadir zamanlarda biz yemeğin ayağına gider, bu olağan dışı durumu çok ciddiye alarak bayramlık elbiselerimizi giyerdik.

Herkesin malumu, zamanla işler yoğunlaştı, sokakta karşılaşılan kişilere nasılsın diye sorduğumuzda aldığımız cevap çoğunlukla “yoğun” oldu. Evde sefer taslarına konan, ara da bir de esnaf lokantalarında yenen yemekler yerini ofislere ısmarlanan paket servislere bıraktı.  İş yerlerinde alışılan bu durum “30 dakikada ulaşmazsa ücretsiz” sloganıyla bolca reklam edilince evlere de sıçradı. İnternet üzerinden yemek siparişi verilebilen web sitesi yemeksepeti.com’un 2015 yılında rekor bir ücretle satılması evlere servis yemek hizmetinin ne boyutlara ulaştığını da kanıtlar nitelikteydi. Aylık 150.000 kişinin sipariş verdiği bir sitenin olması, beslenme alışkanlığımız yanı sıra yaşayışımızın da nereye doğru evirdiğinin ipucunu veriyor.

Paket servislerin yoğun kullanımını olanaklı kılan önemli nedenlerden biri tek kullanımlık ürünlere olan alışkanlığımız oldu. Firmalara da pratik gelen tek kullanımlık ambalajlara alternatif olabilecek depozitonun hesabını kimse tutmak istemiyordu. Paket servis, yemek teslim edince bütün hesabın bittiği one night stand bir gıda tedarik ilişkisiydi ve sabah kimse neyi nereden yediğini de hatırlamak istemiyordu. Peki, bu ilişkinin ardında bıraktığı çöp yığını ne kadardır? Gelin bir göz atalım:

Bir hamburger, patates ve içecek sipariş ettiğinizi varsayalım. Hamburger önce ele yağ bulaşmaması için plastik bir el tutamacına, sonra da karton bir kutuya konacak. Patates ise karton bir keseye yerleştirilecek. İçecek karton bir bardağa konup üzeri plastik bir kapakla kapatılıp içine plastik bir pipet sokulacak. Tüm bunlar, farklı plastik ya da kâğıt ambalajlarda yer alan ıslak mendil, peçete, ilave tuz, ketçap-mayonez gibi ürünlerle beraber bir plastik poşete, eğer çevreci(?) bir firmaysa kâğıt torbada birleştirilecek. Toplamda irili ufaklı en az 12 farklı çeşit atık açığa çıkmış olacak. Bu yemeğin eve ulaştırılması sırasında açığa çıkan yakıt atığını da hesaba kattığımızda, vücudumuza enerji kazandırmak için yediğimiz yemeğin sadece atıkları bile daha fazla enerjiyi doğadan aldı götürdü. Buna hakkımız olup olmadığını sorgulamayı kişilere bırakmakla birlikte doğayı sıfır maliyet olarak gören endüstrinin aşırı tek kullanımlık ürün kullanımını hizmet kalitesi ya da müşteri memnuniyeti olarak sunması meseleyi daha da çirkinleştiriyor. İşin kötü yanı bunu gerçekten hizmet kalitesi olarak algılayan müşterilerin olması.

Paket servis yerine restoranı tercih ettiğimizde de atık açısından durum çok değişmiyor. Bu açıdan restoranların en sevmediğim müthiş hizmeti üzeri reklamlı servis kâğıtları. Garsonlar sipariş almaya gelir gelmez bu afili kâğıdı önünüze seriveriyorlar. Üstelik ısrarla reddetmenize de pek aldırdıkları olmuyor. Hemen ardından hijyen garantili kağıt ambalajlarda kaşık-çatal-bıçak setiniz masada yerini alıyor. Siparişlerin verilmesiyle birlikte soluğu lavaboda alıyoruz. Milyonlarca kez bu soruyu yanıtlamış garsonlar siz daha sormadan, masadan kalkar kalkmaz lavabonun yerini tarif ediyorlar.  Tuvalet ve lavabolar özel alanlar olduğu için buralarda tüketilen atık miktarını gözlemleyemiyoruz ama el yıkamadan sonra hunharca peçetelikten sökülen havlu kâğıt sayısından bir tahminimiz olabiliyor. Yemeğin gelmesiyle birlikte, nezaket kuralı gereği kibar dudakların bir an bile yemek bulaşığıyla kalmaması için, masadaki peçetelik dibi görebiliyor. Yemeğin yanında söylediğimiz içecekler ve vazgeçilmez aksesuarı pipetlerde restoranda işlediğimiz popüler atık günahlarından. Yemeğin ardından ikram edilen ıslak mendiller, bebeklerin popolarının temizlenmesi, masaların silinmesi, üzerimize damlayan yemeğin temizlenmesi gibi kullanım alanları haricinde kimyasal içeriği unutularak ellerin ve dudakların son temizliğinde kullanılıyor. Son olarak yemeğin üstüne içilen çaylara atılan şekerlerin de kâğıda sarılı olma ihtimalinin giderek arttığını belirtelim. Kürdan gibi dişimizin kovuğuna kaçmayacak büyüklükte atıkları burada sayarak canınızı sıkmak istemem. Burada saydıklarım gibi bir yemek yediyseniz 8 farklı alanda atık açığa çıkarmış olacaksınız. Üstelik peçete gibi birçok tek kullanımlık üründe müşteri memnuniyeti gereği kullanım sınırı da bulunmamakta. Eğer yediğiniz yemek kalır da paket yaptırmak isterseniz köpük tabak ve plastik poşet ikilisini de atık olarak üretmiş olacaksınız. Bu yüzden bazen kalan yemeği israf oluyor diye almaktansa bırakmak daha çevreci bir tercih olabilir. Birçok insanın giderek daha fazla edindiği bu yemek yeme alışkanlığı satıcının kâr, tüketicinin de konforu uğruna umursamadığı korkunç bir atık yığınına sebep olurken bir belediyecilik hizmeti olarak gözlerimizden uzaklaştırılıyor.

Plastik torbaları bile yıkayıp çamaşır ipine asan bir nesilden tabağı, kaşığı bile tek kullanımlık plastiklerden kullanan “çöp nesile hızlı bir geçiş yaptık. Daha da ileri gidip ellerimizi ıslak mendillerle yıkayıp, kâğıt havlularla kuruladık. İnsanların öldüğünde yaşamları boyunca sebep oldukları atıklarla birlikte gömüldüğünü hayal edin. Bize sadece mezarlık için kaç dünya gerekirdi?

Dünyanın birçok doğa sorunu olduğu aşikâr. Büyük çerçeveye baktığımızda termik santraller, nükleer enerji; HES’ler, JES’ler derken çok büyük bir rakibi karşımıza –haklı olarak- alırken küçük çerçevede kendi içimizde yenemediğimiz bir rakip oluşturduk: Atık. Bu rakibi yendiğimizde sesimizin çok daha inandırıcı, çok daha kuvvetli çıkacağını düşünüyorum.

6 Yorum

Cevap Yazın
  1. Çok güzel bir yazı olmuş.Ellerinize sağlık
    Sonraki yazılarınızda plastik atıklar ,deodorantlar,tavuk atıklarından yapılan sabunlar,deterjanlar,şampuanlarınvb.lerin sağlığımıza yaptığı olumsuz etkileri anlatırsanız sevinirim.

  2. Bu yazıyı yazma sabrı ve sorumluluğu gösterdiğiniz için sizi tebrik ediyorum . Günlük hayatta karşılaştığımız şekliyle ve bir hikaye tadında çok güzel yazmışsınız fakat bu yaşananların hepsi gerçek..
    Eskiden tam şehirleşmemiş ve insanı bozulmamış ülkemizde israf anlayışı
    doğal olarak vardı ,sanayileşme ve şehirleşme vb nedenler bu duyguyu azalttı.. Önce çevreci devlet yetkilileri başa gelip gereken kanunu ve uygulamasını koyması ve denetlemesi gerekiyor .Yoksa çok az kişi ve kurum kendi isteğiyle olması gereken çevreciliği yapar..
    Bu ürünleri firmalar üretip işletmeler ve insanlar da kullanınca iş çığrından çıkıyor..
    Tabiki topyekün bir israf ve atık anlayışı da oluşursa dünyaya örnek olacağımızı düşünüyorum..

  3. En doğal anlatım yoluyla anlatılmış ve günümüzün en buyuk problemine değinilmiş harika bir yazı…tebrik ediyorum…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İspanya, Polis Tarafından Öldürülen Sokak Köpeği Sota’ya Ağlıyor

Sinefiller İçin Test: Film Karelerinden Filmin Adını Çıkarabilecek Misiniz?