Ürtiker tüm toplumlarda sık görülen ve aniden ortaya çıkıp aynı gün içinde kendiliğinden kaybolan kaşıntılı ve ödemli plaklar ile karakterize bir deri hastalığıdır. Bazı hücrelerimizden (mast hücresi) salınan histaminin etkisiyle ortaya çıkar. Histamin, damarlarda genişlemeye, damar duvarının geçirgenliğinin artmasına dolayısıyla damar dışına sıvı çıkışına sebep olur. Bunun sonucunda cildimizde şişlikler ve kızarıklıklar meydana gelir. Eğer sıvı çıkışı cilt altına olursa anjioödem olarak adlandırılır.
Değişik nedenler ve farklı mekanizmalarla ortaya çıkan hastalık, heterojen bir şekilde sınıflandırılmaktadır. Hastalığın yaklaşık altı haftadan daha kısa sürmesi Akut Ürtiker, yıllarca süren formları ise Kronik Ürtiker olarak adlandırılmaktadır.
Belirtiler ve Tanı
Birdenbire lokal, bazen de tüm vücudu kaplayan küçük kabarcıklar şeklinde görülür. Bu kabarcıklar farklı boyutlarda olup kimi zaman döküntü halinde görülebilir. Renkleri beyaz ya da kırmızımsı olur. Kenarları keskin hatlıdır ve çok kaşıntılıdır. Kaşındıkça deri yüzeyinde bir yanma duyusu belirir. Yorgunluk, kusma ve ishal de ek belirtiler olarak ortaya çıkabilir. Tek kabarcık pek önemli sayılmaz, çünkü birkaç saat içinde kendiliğinden kaybolur. Fakat bunlar kronik bir şekil alarak aylarca, hatta kimi zaman yıllarca sık sık tekrarlayabilir. Ürtikerin sebep olduğu etkenler çeşitlilik göstermektedir. Sürekli basınç, soğuk, sıcak, sürtünme, çeşitli gıdalar ve kimyasallar, ilaçlar, su ile temas ve benzeri gibi. Kronik Ürtikerlerin yarısından fazlasında ne yazık ki hastalığın altında yatan etken saptanamayıp tedavi güçleşmekte ve hastanı yaşam kalitesi oldukça düşmektedir.
Tedavi
(Bu bölüm Prof. Dr. Cengiz Kırmaz’ın yazısından alıntılanmıştır. Yazı için tıklayınız)
Ürtiker bulaşıcı bir hastalık değildir. Fakat antihistaminik ilaçlarla kontrol altına alınması hastanın yaşam kalitesini bir nebze olsa da artırmaktadır. Bu noktada keşfedilen ve ortaya atılan farklı bazı tedavi yöntemlerini de paylaşmak isteriz.
Plazmaferez (Kanın sıvı kısmının değiştirilmesi)
Plazmaferez özel bir cihaz aracılığı ile kişinin kanının alınması ve kandaki sıvı kısımın (plazma) alınıp, hücrelerin ellenmeden, bu plazmanın başka şekilde takviye edilerek kişiye geri verilmesine dayanan bir tedavi yöntemidir. Bu yöntemde kişinin kendisinin IgE tipindeki antikorları ya da bu antikorların reseptörlerine karşı gelişmiş olan oto-immün IgG tipindeki oto-antikorların temizlenmesi sağlanır. 2 ay üst üste yapılan plazmaferez uygulamalarında ciddi iyi yanıtlar alındığına dair literatür verileri bulunmaktadır.
Siklosporin
Uzun süreli kortizon kullanılan ve ciddi yan etkiler nedeniyle tehlike altına giren hastalar için bir başka alternatif tedavi modeli de siklosporindir. Bu ilaç normalde organ nakli hastalarında nakil edilen organın atılmaması (toleransı) için kullanılan özel bir bağışıklık sistemi baskılayıcısıdır. İlaç esasen vücudun bağışıklık sisteminin en temel elemanları olan T lenfositleri baskılamaktadır. Bunu da T lenfositler içindeki bir takım mesajcı proteinlerin üretimin baskılayarak yapmaktadır. Bununla birlikte kurdeşen gibi hastalıklarda ciddi rolleri olan bazofil ve mast hücresi dediğimiz alerjik hücrelerin patlamasını ve içlerinden histamin ve benzeri zararlı, alerjik maddelerin çıkmasını engeller. Tüm bunlara rağmen siklosporinin hiç de masum olmayan bir ilaç olduğunu söylemek abartılı olmaz. Bu ilacı kullanırken ciddi hipertansiyon şeklinde bir yan etki dışında böbrek yetmezliği bir yan etki açısından kanda üre, kreatinin tetkikleri yanında rutin idrar tetkikleri ile hastayı çok sıkı takip etmek gerekmektedir.
Hidorksiklorokin ve Doksepin
İki ilaç da endikasyonları dışı kullanılmaktadır. Hidroksiklorokin esasen sıtma için kullanılan bir ilaç olup, sıklıkla modern tıpta romatizmal hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır. Deri bulguları da olan romatolojik hastalıklarda oldukça iyi sonuçlar elde edilen bu ilaç kronik ürtikerli vakalarda da antihistaminiklerle kombine edilip bazı iyi sonuçlar alınmaktadır.
Doksepin esasen bir psikiyatrik ilaçtır. Normalde anti-depresan ve stres giderici etkileri var olan bu ilacın bazı kronik ürtikerli vakalarda antihistaminik ve kortizon tedavilerine eklendiğinde iyi sonuçlar alınabilmektedir.
Ancak her iki ilaç için çok daha geniş seri ve tecrübelere ihtiyaç vardır.
IVIG = Damardan antikor kullanımı
IVIG esasen antikor yetmezliği şeklinde bağışıklık yetersizliği olan vakalarda antikorları yerine koymak için kullanılan bir preparattır. Bunun dışında bir takım olağan dışı kullanım alanları da vardır. Özellikle bazı oto-immün hastalıklarda bazı oto-antikorları bloke ettiği için işe yaramaktadır. Bu tecrübelerden yola çıkarak oto-immün kökenli olduğu düşünülen kronik ürtikerli hastalarda kullanılmıştır. Ancak bu tedavi için özellikle IVIG çok yüksek dozda kullanılması gerekmekte; bu da maliyet açısından ciddi sorunlar çıkarabilmektedir.
Omalizumab (Xolair)
Omalizumab, bir biyolojik olarak üretilmiş rekombinant ve insana zarar vermeyecek şekle getirilmiş (humanize) monoklonal bir antikordur. Aslında alerjik hastalıkların mekanizmasında çok önemli rol oynayan IgE tipindeki antikorları bağladığı için tüm alerjik hastalıkların tedavisinde köklü bir çözüm yaklaşımı olabileck bir yaklaşım vaat etmektedir. Ancak ülkemizde şu an için sadece tedavisi zor astım vakalarında geri ödemesi yapılmaktadır. Ancak dünyanın bir çok ülkesinde alerjik hastalıkların çok erken dönemlerinde kullanılması ile ilgili çalışmalar vardır. Bunun dışında dirençli kronik ürtiker vakalarında da kullanılmış ve son derece yüz güldürücü sonuçlar elde edilmiştir. Klinik çalışmlara gözden geçirildiğinde yalnız zor astım değil, alerjik rinit, kronik sinüzit, anjiyoödem, büllöz pemfigoid ve Hiper-IgE (Job sendromu) vakalarının yanı sıra kronik ürtikerde de oldukça iyi sonuçlar elde edilmiştir.